Sayfalar

18 Mart 2022 Cuma

DÜZEN İÇİNDE KAOS

 




Saatine baktı. Son bir saatte elli defa olduğu gibi akrebin ve yelkovanın durduğu yerlere bakıp saniyenin telaşına hayıflandı. Oysa yetişeceği bir yer yoktu. Ne bir yer ne de kimse. Evrende artık hiçbir şey onun bir yerlere yetişmesini beklemiyordu. Yıllar boyunca alışkanlığı haline gelen o koşuşturmalar, zamanı ayağına yapışan bir poşet gibi telaşla takip edişleri, geç kalmalar ve vaktinde olması gerektiği yerde olamamalar, eksik biten günler ve yarım kalmış çay bardakları... Hepsi bir anda değişmişti. Demini almamış günler ve geceler arasında bir çay çöpü gibi sürüklenişi dinmişti. Artık peşinden onu kovalayan bir kaos yoktu. Yine de yarım kalmışlığına ne bu sakinleşen zaman ne de artık son yudumuna kadar içebildiği demlerine eşlik eden şu denizin engin maviliği çare olmuştu. Kalbinin köşesinden onu tutuşturup tutuşturup kaçan haylaz bir hayaletin varlığından hiç şüphe duymuyordu. Böyle elindeki kitabı okumayı bırakıp sessizce ufku izlediği zamanlarda bulunduğu kafenin uğultusu bile kulaklarından içeriye giremez olduğunda ve geçmişten bir koku, bir ezgi veya bir kelime düşlerden fırlamışçasına etrafını sardığında beklenmedik bir misafir gibi yine hayaletleri köşelerden fırlar ve alev alev üzerine atılırdı. Kalbinin o hep aynı köşesinde prehistorik mağaralarda yanan ateşlerden geriye kalan izler gibi alevlerin ve dumanın bir yaşama ait umut benzeri küçük ama derin bir yanık izi dururdu. O izlerin, umut ve yaşama ait olmasından mı bilemediği şekilde hiç silinmeyeceğinin farkındaydı. Mümkün olsa da silemezdi. Bu kendini de yok etmek olurdu bir nevi.

Çayından bir yudum alıp artık yeni rutini buymuşçasına yine saatine baktı. Zamanı kovalamaya öyle alışmıştı ki güneşin ve yıldızların konumundan saati dakikalarına kadar tahmin etmesi onun için artık hiç zor değildi. Yine de saatine bakmaya devam ediyordu. Yetişmesi gereken hiçbir şey olmadığı halde belki de bu davranışı ona yaşamla samimiyetini toparlaması için fırsat veriyordu. Kitabı daha fazla okumak istemediği ama bir türlü de bırakamadığı için sayfası kaybolmasın diye yüzü ters şekilde cam masaya bırakmıştı. Masada gökyüzünün, martıların ve bulutların yansıması ayna gibi görünüyordu. Bakış açısını biraz değiştirdiğinde gerçek gökyüzü, masadaki gökyüzü ve karşısındaki deniz bir bütün haline geliyordu. Bir balık olup bu manzaraya atlamak isterdi. Ya da belki bir martı… O zaman saatine bakıp durmak yerine rüzgarı ve dalgaları takip edebilirdi. Güneşin batmaya başlamasıyla manzaranın bütünlüğü git gide bozuldu. Masa artık yeterince yansıtmıyordu. Gerçekte ise muhteşem bir günbatımı vardı. İçtiği çayların parasını ödeyip çantasını topladı. Bisikleti bıraktığı yerden aldı ve evine dönmek için giderken binaların kasveti içine kendini atmadan önce sahildeki manzarayı nefesiyle içine çekti. Masada içtiği son çay bardağı bir de tekrar gelmesini bekleyen hayaletleri kalmıştı.

26 yorum:

  1. Kısa bir film gibi olmuş ki buu hem dramatik hem şiirsel hem de gizemli :) hem durgun hem de değil gibi aynı zamanda uuuu ^^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sessiz gemi.

      gizemli puding buuuu :) durgun aksiyon :)

      Sil
  2. "Güneşin batmaya başlamasıyla manzaranın bütünlüğü git gide bozuldu. Masa artık yeterince yansıtmıyordu." Bu iki cümleyi istemsizce birkaç kez tekrar ettim... kalemine sağlık deep :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. camdan düşler.

      teşekkürler şekerlik :)

      Sil
  3. Yanıtlar
    1. yaşamdan yazılar.

      ha haa çay içip okey oynamak olabiler de mi :)

      Sil
  4. Gökyüzü her haliyle güzel gerçekten gündüz ayrı gece ayrı güzellikte, kurgu da çok güzel olmuş gerçekten :)

    YanıtlaSil
  5. Aslında gerekli olmayan çok fazla şey yüzünden koşup duruyor, esas amacımızdan sapıyoruz. Güzel yazı olmuş. :)

    YanıtlaSil
  6. Bana böyle güzel yazılarınla gel Deep. Eline sağlık gerçekten müthiş bir öykü. Kısacık ama dokunaklı. Anlatım nefis, bir anda öykünün tam da göbeğinde buluyor kendini insan. Elceğzine sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kaplan diary.

      oooo kim gelmiş yorumaaa :)

      Sil
  7. Ne güzel olmuş ama betimelemeler😘

    YanıtlaSil
  8. Hayatın yorucu hızlı kaosu son bulunca, içine girilen yeni düzenin kendi içinde yeni bir kaosa sürüklemesi kaçınılmaz gibi. Günün güneşin doğanın akışına bıraksak kendimizi daha mı mutlu oluruz acaba?

    YanıtlaSil
  9. Zamanı kovalayıp duruyoruz bakalım nereye kadar gidecek

    YanıtlaSil
  10. müfred.

    o sendromu bilmiyom valla :) yazarsın öğreniriz yaa :)

    YanıtlaSil
  11. Ne güzel yazmışsın deep, daha ilk cümleden kaptırdım kendimi yazıya. Ellerine sağlık :)

    YanıtlaSil
  12. Ne güzel bir yazı olmuş😍

    YanıtlaSil
  13. Ben de artık saatsiz yaşamak istiyorum çocuklar büyüsün de😅

    YanıtlaSil