Genel anlamda ülkemizde insanlar keyifsiz. Sosyolojik araştırmalara göre ülkemizdeki nerdeyse bütün öğrenciler ve yeni mezunlar ülke değiştirmek istiyor ve gelecek için umutları yok. İş ve ekonomi yönünden yani. Üniversite mezunları marketlere, postanelere giriyor çalışmaya. İşsizlik, stress de hastalıkları getiriyor. Depresyona giren sayısı çok, fiziksel hastalıklar da artışta.
Ancak ne olursa olsun olumlu ve iyimser olmak gerekiyor. Bütün hastalıklarımızı, mutsuzluklarımızı ülkeye, ekonomiye, başkalarına bağlayamayız. Olumsuz düşünmek, kötümser olmak da başlı başına bir depresyon ve hastalık kaynağı. Ayrıca olumsuz düşünen kişinin de iş bulması, para kazanması zor. Kötümser kişinin ruh sağlığının kötü olması kaçınılmaz. Kendi kişisel değerimizi de başkaları üzerinden ölçemeyiz. İşsiz bir üniversite mezunu kendini değersiz hissetmemeli tabii. Hissettikçe daha uzun süre işsiz kalır.
Olumlu düşünmenin kendisi zaten bir şifa yöntemi. Şifa bulmak, şifalanmak günümüzde iyice önemli oldu. Bunu kendi kendine yapanlar da var uzmana başvuranlar da. Sonuçta aslında bütün kişiliğimiz çocuklukta oluşuyor. Hatta ana rahminde. Genel olarak bedenimizin sağı baba tarafından, solu anne tarafından gelen özellikleri yansıtıyor. Önümüz gelecek, arkamız ise geçmişi temsil ediyor.
Genel olarak baskı altında geçen çocukluklarımızdan dolayı ülkemizde genel bir kendine güvensizlik, değersiz hissetme sorunu var. Ailelerde, yolda bile konuşurken, halen, sus herkes bize bakıyor, sen anladın onu gibi sözler dolaşıyor. Sen anladın onu. Bir çocuk olarak o neyse onu anlamamız gerekiyor.
Belki bu zor dönemlerde psikolojimize daha dikkat etmemiz gerekiyor. Her fırsatta doğaya çıkmalı, bu önemli. Doğada çıplak ayakla toprağa basmak ve bir ağacı tutmak da bir iyileşme kaynağı. Birçok yara türü rahatsızlık bu şekilde iyileşiyor. Düzenli olarak doğaya çıkmakla. Ya da evde ayağımızı iki saksıya sokup topraklanabiliriz.