Vesikalı
Yarim
L. Ömer Akad,
1968
İzzet Günay,
Türkan Şoray
Eski Türk
sineması, yani siyah beyaz filmler döneminden, Yirminci Yüzyıl sinemasından en
sevdiğim film. Bir aşk dramı. Yasak aşk ile başlayıp melodrama kaçmadan doğru
ve düzgün biten film. Sonu önemli çünkü çok da beklenmedik bir şekilde bitiyor.
Bu yüzden Yeşilçam melodramlarından ayrılıyor.
Evli,
çocuklu manav Halil bir pavyonda çalışan Sabiha ile tanışır ve birbirlerine
aşık olurlar. Filmin öyküsü Sait Faik’in bir öyküsünden alınma ve ayrıca Orhan
Veli’nin aynı adlı şiirine de konu oluyor. “Nasıl unuturum seni ben, Vesikalı
Yarim?” diyerek biten şiirde vesikalı bir kadınla yaşanan aşk anlatılıyor ve
Orhan Veli’nin bu şiiri, döneminde olay yaratmış. Ünlü Kalbimi Kıra Kıra
şarkısı da bu filmde Şükran Ay tarafından seslendiriliyor.
Bu hüzünlü
aşk öyküsünün insanı içine çeken bir çekiciliği var.
Ah Güzel
İstanbul
Atıf Yılmaz,
1966
Sadri
Alışık, Ayla Algan
Ben Bir Küçük
Cezveyim şarkısı ile ünlü olan dram filmi. Komik de aynı zamanda. Filmde eski
İstanbul da başrolde, aynı Vesikalı Yarim’de olduğu gibi. İki filmin de
senaryosu Safa Önal’a ait.
Haşmet
İbriktaroğlu İstanbul’da sokaklarda çalışan bir şipşak fotoğrafçı. Kendisi
aslında eski İstanbullulardan ve zaman içinde daha yoksullaşmış. İstanbul’un o
dönem halini izlemek çok keyifli. Film biraz da sanki bir Türk Sanat Müziği
şarkısı gibi duygulu ve hüzünlü.
Haşmet,
fotoğraf çekerken, İzmir’den artist olmak için kaçan ve İstanbul’a gelen
gecekondu kızı Ayşe ile tanışıyor. Ayşe artist olmak istese de bu amacına
ulaşması zordur, çünkü bu amaçla yola çıkan birçok kız kötü yollara
düşmektedir. Haşmet, kendinden genç olan bu kıza aşık olur ve onu korumak
ister. Ayşe ise hayaller peşindedir.
Konu,
oyunculuk, müzik, hüzün, İstanbul. Tümüyle mükemmel film ve sinemamızın
klasiklerinden.