24 Şubat 2022 Perşembe

2022 OSCAR ADAYLARI

 




Etkinliği sevgili Oytunla Hayat başlattı, şimdilik görebildiğim Leylak Dalı, Şule Uzundere, Ada Denizi, Film Gündemi, Vulnicure katıldılar, belki kaçırdığım da vardır. İzledikçe yazacağım ben de filmleri. En iyi film, yönetmen, kadın erkek oyuncu adaylarını izleyeceğim, bulabilirsem.

Oscar, son birkaç yılda galiba dünyada eskisi gibi ilgi çekmiyor. Zaten bir Berlin, Venedik, Cannes, Toronto festivali de değil, Oscar. Yine de göz alıcı. Film piyasası açısından.

En İyi Film, Yönetmen:

Don’t Look Up: Kötü film, film bile değil, çorba gibi, biraz bu konu, biraz şu kız oynasın, senaryo, kurgu yok, bir konu bile yok, geçen senenin Irishman’i gibi kopuk kopuk. Blanchett , oynaması normal, Streep kadar ünlü değil, para kazanacak, Caprio, rolünü iyi oynamış, silik bilim adamı, keşke oynamasymış, Streep ise filmde çok gözükmüyor, bu filme neden dahil olmuş ki? Para için, herhalde 100 milyon dolar almıştır. Caprio ve Streep için kariyerlerinde kara leke. Oscar adayı olması komedi. Not:2/4

Drive My Car: Murakami öyküsü, Vanya Dayı. Murakami ve Çehov var, referanslar sağlam. Film de iyi. Ama çok da iyi değil. Edebiyat, tiyatro ve bir yol filmi olmasına rağmen, karakterler, konuşmalar iyi olmasına rağmen, iki defosu var. Biri, 3 saat film artık pek olmuyor, 3 saatlik film çekeceksen öykü, kurgu çok çok iyi olmalı. İkincisi de, film çok yerde tiyatroya benziyor, filme değil. Halbuki, film ve tiyatro çok farklı birbirinden. Film, bu nedenle unutulmaz, defalarca izlenecek filmlerden olamıyor. Not:3/4

Nightmare Alley: Dev yönetmenden dev kadrolu film. Uzun film, iyi film ancak yavaş, sürükleyiciliği biraz düşük. Bir karnavaldaki çeşitli numaralar, kandırmacalar, dolandırıcılıklar çevresinde dönen film gizemli, karanlık ama bir başyapıt değil. Not:3/4

En İyi Oyuncu:

The Lost Daughter: Olivia Colman, adaylığı hak etmiş. Film de iyi, biraz kasvetli olsa da. Yunan adasında çekilmiş olması keyif veriyor. Ferrante’nin eserinden uyarlanan film oldukça ağır bir dram. Bir kadın, tek başına tatile çıkar, tatil yerinde çeşitli insanlarla tanışır, bu tanışıklıklar onu kendi geçmişine götürür, pek de hoş bir hayatı olmamıştır. Not:3/4

Tick, Tick, Boom: Andrew Garfield, adaylığı hak etmiş. Film, gerçek yaşam öyküsü. Şov dünyası, tiyatro müzisyeni, bestecisi Jonathan Larson’un yaşamı etkileyici, film iyi. Müzisyen olmanın zorlukları. Larson, 30 yaşında kendini sorguluyor. Not:3/4

The Eyes of Tammy Faye: Jessica Chastain, adaylığı hak etmiş. Film, gerçek yaşam öyküsü, biyografi, iyi film, Garfield, Tammy’nin kocası rolünde de iyi. Amerika’da pek meşhur olan evangelistliği (televizyon vaizliği) anlatıyor film. Tammy, kocası Jim ile birlikte A.B.D.’yi dolaşıyor, Jim dini vaazler veriyor, Tammy de şarkı söylüyor, kukla oynatıyor. Zamanla çok ünlü olup çok para kazanınca hayatları tepetaklak oluyor. Not:3/4

22 Şubat 2022 Salı

LAHANA SARMASI

 




Geçenlerde lahana sarmasını kıymasız yapmıştım. Kıymalı da olabiliyor tabii. Bir de üzümlü, fıstıklısı olan var. Şimdi kıymalısını da yaptım.

Orta boy bir lahana alırız. Yaprakları ince olacak, ipek gibi. Kök tarafından yaprakları tek tek ayırıyoruz, sert kısımları kesip atıyoruz. Sıcak suda kaynatıp haşlıyoruz. Arada alt üst ediyoruz yaprakları, haşlanınca kepçeyle tencereye alıyoruz.

250 gram kıyma çok geliyor, orta boya. Yarısını alıyoruz, bir kaba koyuyoruz, ayıklanmış, yıkanmış yaklaşık yarım su bardağı pirinci de ekliyoruz. Bir büyük soğan, bir yemek kaşığı salça, bir çay kaşığı karabiber ve biraz da tuz ekliyoruz, yarım demet de maydanoz, etin kokusunu alıyor. Harcı hazırlıyoruz.

Lahana yaprakları büyükse ikiye bölüyoruz. Muska şeklinde de sarılabilir, yaprakları uzun uzun kesip, muska olunca bir lokmalık oluyor. Sarmaları sarıyoruz, sararken bir tahta kepçe de yağ koyarız, biraz soğuk su, yoğurur ve sararız.

Sarmaları tencereye sıralarız, dipten başlayarak, harç bitinceye dek sarıyoruz, tuz atıyoruz istersek. Örtecek kadar su koyuyoruz, sıcak olması gerekmez, porselen tabak kapatıyoruz, sarmalar dağılmasın diye, hafif ateşte pişiriyoruz, yarım saat kadar sürüyor. Suyunu çekince indiriyoruz.

Tencereden tabağa alırken azcık delindi, çatalla.

18 Şubat 2022 Cuma

ÇİN DİZİLERİ

 



MY GIRLFRIEND IS AN ALIEN

2019 yılı 28 bölümlük Çin romantik fantastik dizisi. Genel olarak dizilerde 16 bölüm ideal oluyor. Bölümler de 40 dakika olunca iyi oluyor. Bu dizi gibi tatlı şeker dizi olursa uzunluk tabii pek fark etmiyor.

Başrolde Wan Peng, yeni oyunculardan. İlk dizisi olan When We Were Young’ı (2018) izlemiştik. O günden bu yana dört yılda altı adet dizi çevirdi. Dizinin jenerik müziği unutulacak gibi değil. Dizi de gülümseyerek izleniyor.

Dünya dışından bir uzaylı kız, dünyaya geliyor, keşif amacıyla. Dünyaya indiğinde bir adamı ölümden kurtarıyor ve kıza yaşam özü veren bir boncuk adama geçiyor ama kız bunu fark etmiyor. Adam ile yeniden karşılaşıyorlar. Adamın da bir rahatsızlığı var. Arada bir hafızası gidiyor. Bu ikisi birbirlerine aşık oluyorlar.

Bir uzaylı kız ile hafızası zayıf bir erkeğin aşkları oldukça keyifli elbette. Uzaylı olduğu uzun süre anlaşılmıyor. Adamın erkek kardeşi de uzaylıya aşık oluyor. Kız da gezegenine dönmek üzere.

Eğlenceli, mutlu eden dizilerden. Not:4/4




CRUSH

2021 yapımı Çin romantik dizisi, 24 bölüm, bölümler yaklaşık 40 dakika.

My Girlfriend Is An Alien, When We Were Young dizileriden sevdiğimiz Wan Peng bu kez bir öğrenci, ilerde radyoda sunucu ve programcı olmak ister, staj yapar. Hayran olduğu bir müzisyen vardır, bu adam kendini göstermez sevenlerine. Kız, bir adamla tanışır, hoşlanır ondan, adam kördür. Bir süre sonra kör adam da ondan hoşlanır. Kız anlar ki kör adam o sevdiği müzisyendir. İkili birbirlerine aşık olurlar ancak ikisinin de aileleri sorunludur, o yüzden dizi bir drama dönüşür.

Sakin ancak ikilinin aşkları mutlu ediyor. Dizide bol müzik ve şarkı var ve çok duygusal şarkılar. Not:4/4

15 Şubat 2022 Salı

BALBİZ

 




Bir adet kuru soğan

İki bardak pirinç

Yarım çay bardağı zeytinyağı

Karabiber, tuz, yeni bahar, nane, maydonoz, bunlar kuru veya taze olabilir

Lahana Sarmasının Yapılışı:

Yağ ve soğan tavada kavrulur, yarım kaşık salça eklenir, bir kaşık evde daha önce yaptığımız domates sosu eklenir, biraz pişer, üzerine pirinç eklenir, kavurmaya devam, yarım çay bardağı su eklenir, kavurmaya devam, pişer, kapatılır, baharat eklenir, karıştırılır.

Daha önce haşladığımız lahanaları sararız, tencerenin altına elimizde kalan lahana parçalarını sereriz, sarmaların üstüne de sereriz. Yarım kaşık daha domates sosu ekleriz, biraz sıcak su, zeytinyağı. Su neredeyse kaplıycak. Üstüne porselen tabak koyacağız. Kırk kırkbeş dakika pişecek.

Önemli olan noktalar, pirinç önce pişecek, sarmalar yumuşak sarılacak, çünkü pirinçler önceden pişmiş olsa da sarılınca sarma, biraz şişme olabiliyor. Önceden pişirmek her zaman önemli. Et yemeklerinde olduğu gibi. Eti önce pişircen, sonra sıcak su ile bir daha pişircen, sonra fırında bir daha pişircen.

İlk defada bu yemeği yapmak zor olabiliyor, yani çok lezzetli yapmak zor olabiliyor, ilk yapışlarda balbiz oluyor, yani, biraz sahte, uydurma gibi, Giritlilerin kullandığı bu isim kötü yapılan yemekler için söyleniyor. Sarımsaklı yoğurt ile iyi oluyor tabii, lahana sarması.





11 Şubat 2022 Cuma

CINDER

 




CINDER

MARISSA MEYER

Artemis Yayınları

Romantik bir bilimkurgu. Bildiğimiz Külkedisi Cinderella’nın gelecekteki öyküsü. Dördüncü Dünya Savaşı da olmuş, dünya birkaç büyük gruba ayrılmış. Siborglar ve androidler de var.

Cinder adlı bir siborg. Yani yarı insan yarı metal ve kablo. Üvey annesi ve kardeşleri ile yaşıyor ve Cinder bir mekanik ustası, android tamir ediyor. Bir gün İmparatorun oğlu Prens Kai, onun dükkanına geliyor, bir android tamiri için. Cinder, siborg olduğunu saklamak durumunda, çünkü siborglar toplumda aşağı varlıklar. Cinder üstelik bir Aylı.

Aylıların gözü dünyada, Ay Kraliçesi Levana dünyayı ele geçirmek istiyor. Dünyada bir de yıllardır veba salgını var. İmparator vebadan ölüyor ve yerine Prens Kai geçiyor. Kraliçe Levana ise Prens Kai ile evlenip dünyaya hakim olmak istiyor. Cinder’in vebaya karşı bağışıklığı var ve bir doktor onun sayesinde vebaya çözüm bulmak istiyor.

Cinder ile Prens Kai çeşitli nedenlerle sıklıkla karşılaşıyorlar ve birbirlerinden hoşlanıyorlar. Biri Prens diğeri ise zavallı bir siborg, ayakları metalden. Cinder bu yüzden Prensten kaçıyor, Levana ise Kai ile evlenme planları yapıyor.

Ve bir balo gecesi. Hepsi bir araya geliyor. Kai, Cinder’i mi seçecek, Levana’yı mı?

Keyifli, heyecanlı, sürükleyici, duygusal, akıcı. Cinder, Kai, Levana ve yan karakterler hepsi ilgi çekici. Yazarın Ay Günlükleri serisinin ilk romanını okumak zevkli.

Not:3/4

10 Şubat 2022 Perşembe

SANAT SİNEMASI

 




Sinemayı aslında sanat sineması, popüler ve eğlence sineması diye ikiye ayırmamak gerekir ama ayırınca da kolaylık oluyor. Sanat, filmi, festival filmi, ödüllü film dediğimiz filmler var, genelde Avrupa, Asya, Güney Amerika, Ortadoğu, Uzakdoğu, Afrika, Kanada’dan çıkıyor sanat filmleri, Popüler ve eğlence filmleri genellikle A.B.D.’den. Biri ticari, diğeri sanatsal oluyor işte. Altta, 1900-1960 arası sanat filmlerinin bir listesini yaptım, izlediklerim tabii ki. 1960-2020 arası sanat filmlerini de ikinci bir yazıda hazırlıycam.

Hoşgörüsüzlük (1916)

Potemkin Zırhlısı (1925)

Metropolis (1927)

Endülüs Köpeği (1928)

Mavi Melek (1930)

L’Atalante (1934)

Oyunun Kuralı (1939)

Tutku (1943)

Roma Açık Şehir (1945)

Orfe (1949)

Umberto D (1952)

Tokyo Hikayesi (1953)

Dehşet Yolcuları (1953)

Sonsuz Sokaklar (1954)

Yaban Çilekleri (1957)

Amcam (1958)

400 Darbe (1959)

Les Yeus Sans Visage (1959)

Siyah Orfe (1959)

Serseri Aşıklar (1959)

Yankesici (1959)

Hiroşima Sevgilim (1959)

Tatlı Hayat (1960)

Macera (1960)

Geçen Yıl Marienbad’da (1961)

Lola (1961)

Gece (1961)

8 Şubat 2022 Salı

SÖZCÜK UYDURMAK

 



Sözcük uydurmayı çok severim. Eğlenceli oyun gibi oluyor. Örnekse:

Lasterday: Last ve last day ile yesterday’in birleşimi. Dünden önceki gün gibi kullanılabilir, the day before gibi. I was there lasterday, kesin zaman verildiği için ancak Simple Past tense ile kullanabiliriz. Evvelsi gün oradaydım, Present Perfect ile kullanamayız.

Dekores: Dekoratif resim anlamında. Resmi bir dekorasyon unsuru olarak kullanmak isteyenler için dekorasyon tabloları yapmak. Hani asansör müziği gibi veya dondurma arabası müziği gibi ortama uygun resim yapmak. Kitaplığa 10 santimlik ciltli kitap almak gibi, hoş görünsün diye. Dekorasyon amaçlı tablolar da yapıyorlar ressamlar, satmak için.

Artemisyon: Art e mission, gibi, iki anlamı oluyor, art est mission, sanat bir misyondur veya sanat ve misyon. Bu nerde kullanılabilir. Bir sanat galerisi adı olarak ne güzel olur veya bir resim galerisi. Artemisyon’da sergi varmış, ne sergisi, sebze mi, yok sebze resimleri sergisi, natürmort yani, hımm, gidip yiyelim.

3 Şubat 2022 Perşembe

BAĞLILIK

 


George, İstanbul’da yaşayan Ermenilerden. Serbest iş yapıyor, alıp satma işi, çantacı derler ya, o iş, çantası ile dolaşıp satıyor. Oldukça zengin olmuş bu işten. Annesi ile yaşıyor.

George, zengin ama eli de sıkı. Örneğin, çok parası olduğu halde araba almıyor, otobüs ile gidiyor işe, taksiye binmiyor.

Bir gün otobüs durağında bir kızla tanışıyor, Ani ile, Ani üniversiteden yeni mezun olmuş. George, konuşkan, girişken, sosyal, güler yüzlü. Ani le hemen arkadaş oluyor. Zamanla iyice samimi oluyorlar.

Bir iki yıl geçiyor, ikisi her gün telefonda konuşuyor, arada bir görüşüyorlar. George aslında evlenmek istiyor Ani ile ama bir türlü konuya giremiyor, George’un annesi de biliyor konuyu.

Ancak Ani aniden hastalanıyor, kanser. Ani’nin ailesi Mardin’de, oraya gidiyor kız ve bir iki ay içinde ölüyor.

George bundan çok etkileniyor, ailesi ile tanışmamış olduğu halde Mardin’e gidiyor cenazeye, sonra da kız için çok güzel bir mezar yaptırıyor, kızın ailesini de çok seviyor, orda bir süre kalıyor.

İstanbul’a dönünce de aklı hep orda kalıyor, sık sık ziyarete gidiyor aileyi, onları da çok seviyor, Mardin’de bir ev alıyor ve artık bütün tatillerini orada geçiriyor.

1 Şubat 2022 Salı

ACEMİ

 




Filmlerdeki ütopik kasabalar gibi bir yerde bir büyü ustasının yanında öğrenciyim.

Kasaba eğri büğrü çimenler ve ağaçlarla kaplı tepelerin arasında ve bir adada idi, yıl 1800’ler. Evler taştan ama çatıları, pencereleri, kirişleri ahşaptan. Sokaklar Arnavut taşı döşeli. Parlak bir güneş var gökte. Gökyüzü çok ince, çok açık.

Büyücü ile adadaki ormanda eğitimdeyim. Bana bitkileri öğretiyor, doğal yaşam, hayvanlar hakkında bilgi veriyor. Bu bilgileri daha sonra büyücülükte kullanacağım herhalde. Etrafta yılanlar da vardı, endemik yılanlar. Rahat rahat geziyorlar. Büyücü de rahat da ben rahat değilim. Kim saldı bu yılanları?

Hava da biraz karardı. Kısa boylu ağaçların birinden üzerime bir yılan düştü. Ondan kurtulmaya çalışırken ayağım takıldı ben de yere düştüm. Sonra yılan bacağımdan ısırıp kaçtı. Büyü ustası, bir şey olmaz, zehirli yılan değil o, dedi. Hiç umursamadı büyücü.

Büyücüye, eğer yılan yüzünden bayılırsam ambulansı ara dedim, büyücü dedi ki, adada ambulans yok, üstelik 1800’lerdeyiz. Hay aksi, dedim. Zehirlenirsem ne olacak? Büyücü de, ben zehiri emer tükürür atarım dedi. Söz mü dedim, söz dedi, ben de gönül rahatlığıyla bayıldım.

Uyandığımda hala vahşi doğa belgeseli devam ediyordu televizyonda.