Kelime Oyunu etkinliğimiz devam ediyor. Her hafta 5 kelime veriyoruz ve bu 5 kelimenin de içinde olduğu öykü, deneme, şiir benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes 5 kelime verebilir.
Haftanın kelimeleri: Hizmetli/Meditasyon/Volta/Şifacı/Seremoni/
VAİNA 35
Vaina’nın gittikçe güçlendiği ve dört bir yanı ele geçirdiği yetmiyor gibi şimdi de yeterince uyanmış görünmeyen Rauba ve bir anda hastalanan Kral Suava’ya ne olduğu ile ilgilenmeleri gerekiyordu. Ancak Vaâll’in gözleri üzerlerindeyken neyi nasıl yapacakları tam bir muammaydı. Kime güvenebilecekleri de öyle. Lua kendisine verilen basit hizmetli kıyafetlerinin içinde kimliğini gizleyip dikkat çekmemeye çalışırken öte yandan Ingrid’e ulaşmayı deniyordu. Bunun için zaman zaman meditasyon yapmaya çalışıyor, bir ağacın altında otururken, akan bir suyu izlerken veya volta atıp kendi kendine konuşurken kendisinden sorumlu olan Yesori adındaki hizmetçiye yakalanıp söğüt dalından yapılma sopasından bir şamarla kendine geliyordu. Ingrid Dokhair’in onları bayıltan baskın büyüsünden sonra epey güç kaybetmiş olmalı ki varlığının verdiği cılız yaşam hissi dışında orada olduğuna dair hiçbir belirti yoktu. Lua onun için zamanın azaldığından şüpheleniyordu. Üstelik Ingrid silinmeye başladıkça onun güçleri Lua’ya devroluyordu. Bunu ilk olarak yere düşen bir kavanozu yakalamaya çalıştığı zaman fark etmişti. Daha önce çölde olandan farklıydı. O zaman acil bir durumda Ingrid onun bedenini ele geçirmişti. Ancak bu kez güçleri Lua harekete geçirmişti. Kavanoz tam yere çarpacakken havada asılı kalmıştı. Kimse görmeden onu yakalayıp yerine koymuştu. Daha sonra da kral hakkında neler olduğu konusunda konuşan birkaç hizmetliyi gizlice dinlemeye çalıştığı sırada tam yakalanacakken bir anda görünmez oluverdiğini fark etmişti. Adamlar onu görmeden yanından geçip gitmişti. Bu güçler bir şekilde kontrol etmeyi bilirse şu an için işine yarayabilirdi ancak bunları kullanmaya devam ederse Ingrid’in daha da zayıflayıp silinmesinden korkuyordu.
Lua bunlarla uğraşadururken Dokhair kralın durumu ile ilgilenen doktorlar arasından birinin eski bir dostu olduğunu fark etmişti. Thara’nın konağında geçen o tartışmalı uzun gecenin ertesi günü doktoru evine kadar takip etmiş ve konuşmak için yalnız kalmasını beklemişti. Hizmetliler dahil bütün konak uykuya daldığında eski dostunun çalışma odasında her zaman açık duran pencereden içeri süzülüverdi. Adam masanın üzerinde açık duran birkaç kitaptan birinin üzerine eğilmiş uğraştığı soruna dair bir çare bulmanın umudu ile düşüncelere dalmıştı ve içeriye birinin girdiğini ancak burnunun ucunda parlayan minik ışık küresiyle fark etti. Başını kaldırıp baktığında karşısında ona sessiz kalmasını işaret eden Dokhair’i gördü. “Buna haneye tecavüz denir.” diye söylendi. Dokhair bıyık altı bir gülüşle “Yalnızca buradan geçiyordum ve eski bir dostumu ziyaret edesim geldi.” diye karşılık verdi. Adam hala gözünün önünde parıldayan tehditkar ışık küresine bakıp “Pek dostane bir tavır sergilediğin söylenemez.” dediğinde Dokhair onu bir el hareketiyle yok etti ve “Hiç değişmemişsin Vinkmarch, hala güvenliği es geçip geceleri pencereni açık bırakıyorsun.” dedi. Arkadaşı da onun yaptığına benzer alaycı bir gülüşle “Sen de hiç değişmemişsin hala kapı yerine bacadan giriyorsun ve ateşle oynuyorsun.” derken bir el hareketi ile görünmez şekilde havada asılı duran ve etraflarını saran neşter kadar keskin görünen sihirden yapılmış okları görünür kıldı. Hepsi de sahibinin atıl demesini bekleyen avcı köpekleri gibi sabırsız ve muazzam bir güçle dolu şimşekler kadar parlaktı. Dokhair bunları görünce omuz silkerek “Biraz gelişme var gibi.” dedi. Arkadaşı savunma büyüsünü tekrar görünmez hale getirirken ikisi de gülüşüp tokalaştı. Thara şu an olanları görse ikisinin de kafalarında sorun olduğunu düşündüğünü belli eden o göz devirme hareketini yapardı. Birbirlerine vurarak sarılmaları ve gülüşmeleri bittiğinde Vinkmarch “Söylesene eski dostları ziyaret hevesin yalnız benle mi sınırlı yoksa kalbinin fısıltıları seni olmadık yerlere de sürükledi mi?” diye muzipçe sordu. Doktorluk yeteneklerine ek olarak bir şeyleri doğru tahmin etmeye dair tuhaf bir içgörüsü vardı ve gerçeği duyana kadar bunun farkında olmazdı. Dokhair’in yüzünden tahminin doğruluğunu fark edince bir anda ciddileşerek “Dostum o artık hayal edebileceğin biri değil. Aileler sözlendi. Bunu biliyorsun. İkinizin de hayatı söz konusu olur..” derken Dokhair sözlerini tamamlamasına izin vermedi. “Buraya bunun için gelmedim. Ve endişen olmasın onu tehlikeye atacak bir şey olmasına izin vermem. Zaten bir an önce geldiğim yere döneceğim. Senden herkesin iyiliği için bir şey istemeye geldim. Etrafta garip bir şeyler döndüğünün sen de farkındasındır. Birçok kimseden daha sağduyulu ve dikkatlisin. Neler olduğunu çözebilmek veya tahmin yürütebilmek için kralı görmem gerek ve bunu yapmamı ancak sen sağlayabilirsin.”
Vinkmarch gözleri kocaman olmuş şekilde “Sen aklını mı kaçırdın? Seni öylece kralın yanına götüremem dostum!” diye söylendi ve odanın içinde volta atmaya başladı. Bunun üzerine Dokhair ikna etme çabasına devam etti. “Bak toplantıda kralı gördüğüm kadarıyla gayet sağlıklı ve aklı başındaydı. Hemen ertesi günü komaya girmesi ne kadar mantıklı sence? Üstelik aynı toplantıda Rauba’yı da gördüm ve bana hiç de uyanıkmış gibi gelmedi. Hepimizin toplamından daha güçlü olan biriyken nasıl olur da o hale gelir düşünsene…”
Vinkmarch “Yani bir komplo olduğunu mu söylemeye çalışıyorsun? Kim? Yozlaşmış Güneyliler mi yoksa denizi paylaşamayan adalılar mı sebebi?” diye sözünü kesti. Şüphelerinde haklı sebepleri olsa da Dokhair “Vaâll.” diye yanıtladı. Arkadaşı bir an ciddi olup olmadığını anlamak ister gibi yüzüne dikkatlice baktı. Sonra da duyduklarına inanamayan bir edayla “Dostum aşktan gözünün dönmesini anlıyorum ancak bu biraz fazla olmuyor mu?” diye sorarken onu omuzlarından yakalayıp bir çocuğu sakinleştirmeye çalışır gibi davrandı. Dokhair bu konuşmanın daha uzun olacağını anlamanın bıkkınlığı ile derin bir nefes verdi ve ardından şüphelerini ve sebeplerini uzun uzun açıkladı. En sonunda yeterince ikna olduğunda Vinkmarch “Söylediklerin doğruysa ve amacı yalnızca yönetimi ele geçirmek değilse… Yıllardır ne kadar güç kazanmış olduğunu hayal edebiliyor musun? Korkarım bununla baş etmeye gücümüz yetmeyecek.. Tek başımıza olmaz...” diye söylendi. Dokhair Vaâll ne kadar güçlü olursa olsun düşmanının da o kadar çok olduğunu tahmin ediyordu ve yalnız kalmayacaklarını umuyordu.
Thara Vaâll’in karşısında her zaman tiksinti duysa ve gergin olsa da hiçbir zaman bunu belli etmemişti. Aksi halde ailesini tehlikeye sokacağını biliyordu. Şimdi de sanki doğuştan bir centilmen gibi uzanıp elini öpen adama bakarken her zamanki sakinliğini korudu. Vaâll onun bu sakin, soğuk ve dik duruşlu halini garip bir şekilde çekici buluyordu ve bir anlaşma için olsa dahi onunla evlenecek olmasından zevk duyuyordu. Adeta hiçbir benzeri olmayan bir mücevher gibi her zaman yanında duracak ve Vaâll’in beklediği şekilde zarafetini sergileyecek, kıskandıracak ve imrendirecekti. Özellikle ezeli rakibi Dokhair’in bundan müthiş bir ızdırap duymasını hayal ediyordu. Thara’nın elini öptükten sonra onun az önce istediği şeyi düşünüp tartarken etrafında dolaştı. Soylu ailelerin evlilik öncesinde Rauba ile görüşmesi ve gelin adayının bir seremoni ile iyi şans tılsımını alması gerekiyordu. Diğer aileler için bu törenleri aile büyükleri gerçekleştirirdi ancak soylular için bunu Rauba’nın yapması değişmez bir gelenekti. Thara “Bunu yapmazsak evliliğimiz kutsanmamış olacak ve eksik bir tören olması diğer aileler arasında dedikodulara sebep verecek ve bu da adımızı karalayabilir. Evliliğimizin üzerine gölge düşmesini istemem.” diye açıklamaya devam etti. Vaâll etrafında dönmeyi bırakıp onun karşısına geçti ve oldukça yakınlaşıp bir eliyle çenesinden tuttu. “Evliliğimizde kesinlikle gölgeler olmayacak sevgilim.” derken uzanıp onu öpmek istedi. Bu sırada Thara öpücüğüne engel oluyormuş gibi görünmemek için aniden ona sarılıverdi ve “Lütfen bu seremoniyi benden esirgeme ve izin ver Vaâll.” dedi. Vaâll onun ilk kez bu kadar heyecanlı bir şekilde sarılması karşısında şaşırmıştı ve dudaklarından kaçınmasını geleneksel düşünce yapısına bağlamıştı. Bu tür düşüncelere normalde saygısı olmasa da bir süre daha normal bir centilmen gibi davranmak zorundaydı ve içten içe alay etse de centilmen rolü oynamak eğlenceli gelmeye başlıyordu. Thara ailesinin tek varisiydi ve evlilikleri ile beraber tüm zenginliklerini ve atalarından ona miras kalan büyü gücünün bir kısmını ele geçirmeyi başaracaktı. Evliliklerini kutsayan sihir sayesinde ruhları arasında oluşan köprüyü onun gücünü ele geçirmek için kullanacak ardından aklını kaçırmasına sebep olup ondan kurtulacaktı. Kollarını sıkıca ona saran nişanlısını biraz geriye iterek bu kez isteğinden kaçmanın şüpheli olacağına karar verip “Pekâla.” dedi. “Ancak Rauba’nın hasta olduğunu ve yanında daima şifacıların bulunması gerektiğini biliyorsun. Ne yazık ki seremoni sırasında da yanında olmaları gerekli. Buna ancak bu şekilde izin verilebilir.” diye yanıtladı. Normalde gelin ve ailesi ile yalnız gerçekleşen bir seremoni olmalıydı. Ancak Thara tek şansının bu olduğunu düşününce kabul etmekten başka seçeneği yoktu. Vaâll’in yanından ayrılır ayrılmaz eli ayağı titreyip başı döndü ve odanın dışında onu bekleyen Lua olmasa yere yığılabilirdi.
Gayet güzel bir öykü olmuş. Çok farklı olan bu beş kelimeyi bir arada güzel kullanmışsınız. Kaleminize sağlık. 😊
YanıtlaSilpeliş.
Siltenks yuuu :)
hani kelime oyunuydu bu , öykü falan yazacaktık :)
YanıtlaSilz.ö.ünlü.
Silbu etkinlik bikaç yıldır devam ediyor. ben de her hafta devam eden bir uzun öykü yazmaya giriştim bir yıldır filan :)
Çok uzak olmayan bir zamanda Mars'daydım, bir kaç hafta önce döndüm.:) Aslında bilim-kurgu okuru olduğum söylenemez ki okuduğum tek kitap -belki de- Aleksey N. Tolstoy'un Aelita'sı... Lakin diyeceğim şu, öykü çok keyifliydi, kapılmışım. İsimler çarptı. Aslında gezegenler farklı lakin öyküdenki adlar çok hoş. Çok güzeldi yani! :)
YanıtlaSilburaneros.
Silbilimkurgu/fantastik öykülerde büyülü isimler bulmak lazım oluyor :)
Hikayenin bütün bölümlerine hakim olmasam da bu bölüm çok detayli tasarlanmıştı. Güzel bir dünya kurgulamışsın. Yer yer gülümseyerek okudum.
YanıtlaSiltosbağa günlüğü.
Siloleey esprili de olsun hep öykülerimiiz :)
Güzeldi bölüm, keyifle okudum. Dokhair ve arkadaşının muhabbeti iyiydi. :) Kalemine sağlık. :)
YanıtlaSilduygu emanet.
Siltişkirlers :)
Oooo uzun bir bölüm olmuş baya. Aynı şekilde hikaye de baya dallanıp budaklandı. Çok da hoş bir fantastik seri oldu. Emeğine, hayal gücüne sağlık. :)
YanıtlaSililkay.
Silbu öykü ivit gittikçe genişliyor :)
http://tosbagagunlugum.blogspot.com/2023/08/kelime-oyunu-117.html
YanıtlaSilsevgili tosbağa günlüğü nün yazısısı :)
https://duyguemanet.blogspot.com/2023/08/umut-kelime-oyunu-117.html
YanıtlaSilsevgili duygu emanet in yazısısı :)
https://cileklibulutlar.blogspot.com/2023/08/yeryuzu-guncesi-3-kelime-oyunu-117.html
YanıtlaSilsevgili ilkay ın yazısısı :)
bu hafta, şimdilik görebildiğim 4 kişi olduk yazan.
YanıtlaSiltosbağa günlüğüm
duygu emanet
ilkay
dipsui
:)
DOSTLUK üzerine bir yazı yazacaktım. Bir buluşmanın anısına. Sonra dedim ki , bu kelimeleri nerelere yerleştirebilirim. Bu şekilde gelişti. Senin kadar başarılı olamadım ama olsun. Bu da böyle olsun. En son yazıma göz atabilirsin.
YanıtlaSilz.ö. ünlü.
Siloleeey pikuuu :)
https://zeynepozmenunlu.blogspot.com/2023/08/dostluk-arkadaslik-sivrisinek-viziltisi.html
YanıtlaSilsevgili zeynep özmen ünlü nün yazısısı :)
bu hafta şimdilik görebildiğim 5 kişi olduk yazan.
YanıtlaSilzeynep özmen ünlü
tosbağa günlüğüm
duygu emanet
ilkay
deeps
:)
Tekrar okumam lazım ama anladığım Thara'nın nişanlısı doktor ve o kötü emellere sahip. Dokhair ise doktoru dostu olarak görüyor. Tekrar okuduğumda aksini düşünürsem yine yazarım deep :) Sıcaklara rağmen güzel gelişmeler ortaya çıkarmışsın. Emeğine sağlık canım.
YanıtlaSilforo hasta siempre.
Silbir özet yazıcam bugünlerde çok zaman oldu bir hatırlayalım yanii :)
Kelimeden roman çıkmış 🤣
YanıtlaSilderya.
Silivit hihihi :)