26 Ekim 2021 Salı

KİTAP ÇIKARAN BLOGCULAR


Elif Kaymazlı (Elif Kaymazli)-Kayıp Düşler Kitabı

                                             -Fürade

Kadriye Koba (Biz Kimiz Kadınız)-Kimse Sana Karşı Değil

Hanife Mert (Yaren)-Bakış Acısı

                               -Fırçadaki Son Şiir-Bir Orhan Veli Romanı

Turgay Aksoy (Turgay Aksoy)-Hayat ve İş Arasında

Gülcan Baran Turan (Kelimelerim Var)-İncirler Çiçek Açmaz

Selimhan Kalkan (Kiraatane)-Kalem Dile Gelince

Nagihan Şahin (in my blue castle)-Dokuzdolambaç

İrem Can (Konumuz Kitap)-8 Dakika

Sibel Yıldız (Güneşe Bakarken)-Solmayan Ümit

Bahar Uysal Karakuş (Maviye İz Süren)-Maviye İz Süren

Mert Ofluoğlu (Kafa Dergi)-Uçurum Zamanı

Müjde Dural (Bücürük ve Ben)-Begonvilli Ev

Ece Evren (Ece Evren)-Geçmişten Gelen Adam

Sevil Çevirgen (Düş Tasarımcısı)-Ya Başka Bir Hayat Mümkünse

Mehmet Mez (Babaannemin Saatli Maarif Takvimi’nin babası)-Sempatizan

Kezban Şahin Taysun (Öykü ve Şiir Molası)-Kafesteki Kalp

Adam Karga-İsmini Hak Etme Derdindeki Öykü

 

Son dönemde, son yıllarda, özellikle pandemi başladığından bu yana, aramızda kitap çıkaran arkadaşlarımız oldu. Aşağıda listesini hazırladım. Arada gözümden kaçan kitap varsa, söylerseniz hemen eklerim. Pandemi öncesinde yayınlanıp da henüz okumadıklarımı da ekledim. Parantez içindekiler, arkadaşlarımızın blog isimleri.

Daha önce kitap yayınlayan arkadaşlarımızın kitaplarını okumuştum, arkadaşlarım bilirler. Bu kitapları da, inşallah, pandemi sonrasında okuyacağım. Bu süreçte, netten veya kitapçılardan kitap almıyorum. Sadece Migros'tan veya bazen de sokakta yerde, parasızlıktan ötürü evlerindeki kitapları satanlardan alıyorum, alışverişe gidip gelirken rastlarsam.

23 Ekim 2021 Cumartesi

MOTTO

 



Motto, ilk sayısı çıkan bir gençlik dergisi. Motto, slogan, özdeyiş anlamına geliyor. Derler ya, herkesin bir mottosu vardır. Anı yaşa, hayatı sev, gibi.

Dergi 20 yaş civarı okura sesleniyor. Yazarların da bir kısmı daha büyük yaşlarda, bazıları da henüz on oniki yaşlarında. Neşeli, dinamik dergi, gençleri aktifliğe, hobilere, etkinliklere yöneltmek amacında.

Gençliğin sesi olma niyetinde olan dergi, hey dünyalılar, biz genciz, buradayız demekte, umutlarımız ve hayallerimizle.

Yıldız Teknik Üniversitesinde tamamen kendi üretimleri olan İHA’ları çalıştıran genç ekip, yenilenebilir enerji projeleri, takım çalışması nasıl geliştirilir, Çernobil gezileri, beyin göçü, gelecekte bizi nasıl bir gelecek bekliyor, Diyojen, bisikletle doğa gezileri, sosyal medya tuzakları, faydalı Mobil uygulamalar, dağcılık sporu, dağcı Adem Gül, girişimcilik, uyku, başarmayı istemek, zeka soruları, selfie çekimleri, rahat giyim, sebzeler, kitaplar, bulmacalar, filmler, çizgi hikayeler, bullet journal, insta story’leri gibi güncel, enerjik, neşeli konuları içeriyor dergi.

Bakması, okuması hoş, baskısı rengarenk.

21 Ekim 2021 Perşembe

MAVİ YANSIMA


 

Bulutlar var ama ince. Yumak yumak ama mavilik yok. Sıkıntılı bir hava. Yağmur sıkıntısı, yağmur sıcağı diyorlar. Bu hava biraz enerji alıyor galiba, insanı mayıştırıyor.

İnce bulutlara bakınca, bulutların en ince yerlerinin arkasında güneş var, bu tarafa geçemiyor ama, bulutlar sanki arkadan altın rengi aydınlatılmış gibi duruyor. Böyle parça parça sarı yerler var.

Bir dron göndermek lazım bulutların arkasına. Güneş paneliyle enerji depolayan bir dron. Getirsin enerji. Belki, bulutların arasından geçerken enerjisi biter, geçince çalışır yine. Yeryüzüne kadar getirsin enerjiyi dron şeysi.

Bulutlar yakın duruyor sanki. Eskiden daha uzak geliyordu. Küçükken dünya garip görünüyor. Her şey daha büyükmüş gibi. Büyüdükçe her şey küçülüyor. Merdivenler, ağaçlar, her şey. Belki de büyüdükçe başka bir zamana geçiyoruz. Zaman kayması, paralel evren gibi. Zaman ve mekan kağıt gibi katlanıp üst üste geliyormuş.

Bulutlar, yağmur havası olunca, insan bundan huzur da duyabilir, gergin de olabilir. Yağsa ne güzel olur diyerek bir tatlı huzur gelebilir içimize. Stres, kaygı da gelebilir. Hava bulutlarla kararınca insan da hayata karanlıklaşabilir. Mayışıp enerjisiz kalınca, neşe depomuz, hayat enerjimiz azalınca saçma saçma karanlık düşünceler gelir hep, özellikle uyku öncesi.

Ama güneş de doğuyor tabii arkasından, bulutların arkasından çıkıyor. Öyle bir şey ki, bizde hava karanlık olsa bile başka yerlerde hava aydınlık oluyor.

Her şey sadece atomlardan oluşuyor. O zaman hepimiz her şey aslında aynı şey. Yani evren can sıkıntısından bir sürü bir şeyler deniyor. İnsanları denemiş evren, hepimiz aynıyız özümüzde. Kuşlar, ağaçlar, deniz de aynı. Hepimiz aynı şeyiz.

Arada bir de bir şeyler yolunda gitmiyor, kazalar filan oluyor. Ama evren aynı şeyi farklı farklı üretip duruyor. Yani evren açısından bakınca, yaşadığımız zorluklar, yağmur, sıkıntı, pek de önemli değil.

Böyle düşününce, kendimizin yapamadığı şeylere odaklanmamız gerekmiyor. Başkalarının yaptığı şeylerden de mutlu olabiliriz. Çünkü, aynı şeyiz ya o kişilerin mutluluğu bizim de mutluluğumuz bir yandan. İnsanlar başarısız olunca çılgına dönebiliyor, istedikleri olmayınca ağlayıp sinirlenebiliyorlar. Bu kadar etkilenmek anlamlı değil.

19 Ekim 2021 Salı

DEMONYAK 4

 


-Annee, bak, 2020’yi atlattık şükür, 2021’i de atlattık şükür, hayatta kaldık, gerçi 2021 henüz bitmedi ama biter yakında, pandemi filan atlatıyoruz, ya yanlış bir kan içseydim, virüs kapabilirdim.

-Sen hala kendini vampir mi sanıyorsun kızım?

-Nasıl yani, vampirlik geçip biten, iyileşen bir hastalık değil ki, annikom, hala vampirim sonsuza kadar öyle kalacağım.

-Peki geceleri, ava çıktığında üstüne bir şey giy de, üşütme!

-Pardon ama vampirler üşümüyor!

-Nerden öğrendin, netten mi?

-Of anne kendimden biliyorum, üşümem ben. Boşver anne, biz anı yaşayalım, hadi.

-Ayol sen hep konuşuyorsun kızım, seninle anı yaşamak ne mümkün, sen anı gebertiyorsun.

-Ay anne espirik mi oldun sen! Hadi gel anı yiyelim biz! Ne var yiyecek?

-Pilav, kavurma, aşure var.

-Oooo anne ne bu özel bir gün mü, dernek bir şeyi mi var, senin anne hırkanı giyeyim kimse anlamaz vampir olduğumu.

-Yok kızım sen babanın emekli amca hırkasını giy, Onu yeni yıkadım da. Pilav kavurma aşure de senin kanını içtiğin insanlar için yaptım, hayır olsun diye!

-Ayy saol annecim, kızını düşünürsün tabii vampir olsa da anne yüreği de mi! Ayy babamın emekli hırkası beni açtı mı annişkom!

-Çok açtı seni, evet zombi gibi neyin oldun artık.

-Oooo anne sen modaya da hakimsin valla! Evet zombiler genelde ölü makyajı yaparlar, genelde sıska kediler gibidirler, saçları diktir, hayaletler tabisi görünmemek için soluk rujlar, fondötenler kullanır, vampirler ise kırmızı deri ceketler giyerler, kırmızı saç, kırmızı ruj, bir de bilirsin cadılar var, siyah botlar, siyah file çoraplar, siyah elbiseler, onların makyajları da zombilere benzer.

-Ooo kızım, noldu sen yoksa moda detektifi mi oldun? Yanlış giyinenlere ceza mı kesiyorsun?

-Annecim, kışkırtma beni, hayat kavga etmek için çok kısa, yani senin hayatın kısa, benimki değil, elindeki tek şey senin, şimdi, şimdiyi yaşa!

-Ah çok bilmiş kızım, iyi kalpli vampirim, hayalci zompirim!

14 Ekim 2021 Perşembe

PARK

 




Baba, bu insanlar ölmeyi unutmuşlar.

Bu cümleyi bugün alışveriş yolunda parktan geçerken duydum. Ufacık bir oğlan çocuğu bunu babasına söyledi. Bu pandemi döneminde duyduğum en etkileyici söz bu oldu.

Parkta oyuncaklar vardı. Anneler başlarında çocuklar oynuyorlardı. Baba oğul da bir bankta oturuyorlardı.

Etrafta başka banklar da vardı. Bazılarında anneler ve çocukları vardı, birkaç bankta da yaşlı amcalar, teyzeler oturuyordu.

Bu teyze ve amcalar çok mutsuz görünüyordular. Suratları asık ve düşünceliydiler. Belki salgını, belki zamları, parasızlığı, belki de çocuklarının ekonomik zorluklarını düşünüyorlardı.

Oyuncakları ellerinden alınmış gibiydiler. Belli ki bu yaşlıların oyuncağı hayattı. Hayatları ellerinden alınınca moralleri bozulmuştu.

Bazı insanların merakları, hobileri olmuyor, kendilerini oyalayacak ilgi alanları olmuyor. Ellerinde sadece hayat oluyor, yemek, alışverişe gitmek, parka gitmek, kahveye gitmek, çocuklarını torunlarını görmek gibi.

Yaşılar uzun süreliğine evden çıkamadıkları için bu hayat oyuncakları ellerlinden alınmıştı. Bir canlı cenaze gibiydiler. Küçük oğlan da, aklına nerden ve nasıl geldiyse böylesine inanılmaz bir saptamada bulunmuştu.