30 Temmuz 2022 Cumartesi

MALEZYA DİZİLERİ 5


Blogları Canlandırma Projemizin Temmuz temaları, İspanyol kültürü, Romantik-Drama idi. Bu ay için 3 tane Malezya romantik dramı seçtim.


KERANA DİA MANUSİA BİASA

ÇÜNKÜ O NORMAL İNSAN

Malezya dizileri her zaman romanlardan uyarlanıyor. Genelde kısa diziler. Yaklaşık 40 dakikalık ve 24 bölümlük diziler. Her bölüm başında özet de oluyor. Hepsi aşk, sevgi, evlilik, aile dram veya komedileri. Müslüman diziler olduğu için hepsi masum diziler. Dramları da çok ağır ve yoğun değiller.

Bu dizi de 2019 yılı dizisi. 40’ar dakikalık 15 bölümlü dizi. Nurin üniversiteli bir genç kız, arkadaşları ile bir evde yaşıyor. Bir gün kızkardeşi ona gelip bir kız bebek bırakıyor ve ortadan kayboluyor. Nurin bebeğe bakmak zorunda kalıyor. Çevreye de kızkardeşimin bebeği diyemiyor, kendi bebeği gibi konuşuyor.

Aradan yaklaşık beş yıl geçiyor. Bebek Alia da biraz büyüyor. Shamil, bir genç adam, karısı Aishay ölüyor. Shamil’in ailesi oğullarının evlenmesini istiyor, Shamil de Nurin ile tanışıp evleniyor ancak evlilikleri saygı çerçevesinde sadece. Evlilikten sonra ikisinin başına birçok dramatik olay geliyor.

Dram sevenler için. İzlemesi keyifli. Not:3/4




SEİNDAH 7 WARNA PELANGİ

GÖKKUŞAĞININ 7 RENGİ KADAR GÜZEL

2020 dizisi, roman uyarlaması, 40 dakikalık 28 bölümlü dizi aile ve evlilik dramı.

Kırsalda arazileri, büyük bir evi olan bir geniş ailenin babası ölür ve mirasını bölüştürür, çocuklar, kuzenler arasında. Evi ailenin en küçük kızı olan Aira’ya bırakır. Evin büyük oğullarından Andika cenaze için İngiltere’den okulundan gelir. Aira küçüklüğünden beri Andika’yı sever. Andika ise miras konusunda kızgındır. Aira ile bir çeşit intikam alır gibi evlenir. Ancak ikisinin peşinde de insanlar vardır, onlara aşık olan ve ayrıca aile içinde de miras ve para ile ilgili sorunlar vardır. Aira ise hep Andika’nın kendisini sevmesini bekler. Sürükleyici aile dramı. Not:3/4




MARRY ME SENORITA

EVLEN BENİMLE SENYORİTA

2021 Malezya dram dizisi, 40 dakikalık 28 bölümlü. Başrolde Dini Scahtzman, önceki dizilerde ikinci adam rollerindeydi, ilk kez başrolde. Fiziği nedeniyle hep yurtdışından gelen Malezyalı rollerinde.

Aşk, evlilik, aile dramı olan dizide, Sofia, anne babasını kaybettiği için amcasının evinde yaşıyor, amcası ölünce yengesi onu evden kovuyor, Sofia gece sokaklarda iken İsa adlı bir genç ile tanışıyor, yağmurda. İsa onu dinliyor o gece. Sofia, bir kız arkadaşının evine gidiyor ama kız arkadaşı kötü işlerde çalışıyor. Sofia ve İsa birkaç kez karşılaşıyorlar ve her defasında İsa, Sofia’yı koruyor.

İsa’nın ailesi onu illa ki evlendirmek istiyor, İsa da evlenmiş olup kurtulmak için Sofia ile evleniyor, Sofia da zaten çaresiz ve evsiz. Evleniyorlar ama hayatlarında dram bitmiyor.

Sürükleyici dramlardan. Not:4/4

29 Temmuz 2022 Cuma

OSAMU DAZAI

 




ÖĞRENCİ KIZ

İthaki, 60 sayfa.

Dazai, eski bir yazar olsa da bizde son yıllarda Japon Edebiyatına ilginin artması ile tanındı, kitapları yayınlanınca bu ilginç ama çok da karamsar yazarı tanımış olduk. Kitapları kadar yaşamı da ilginç.

Öğrenci Kız, bir küçük Japon şehrinde yaşayan bir ergen kızın bir gününü anlatıyor. Onun gözünden onun ağzından kızın gündelik yaşamını, hayat hakkında düşüncelerini okuyoruz, biraz da asiliklerini. Yani Çavdar Tarlasındaki Çocuklar’ın Japon versiyonu gibi ve kitap çok başarılı. Kısa olmasına rağmen İnsanlığımı Yitirirken kadar etkileyici. Not:3/4

YEŞİL BAMBU VE DİĞER FANTASTİK ÖYKÜLER

İthaki, 176 sayfa

Bu öyküler toplamında Dazai, bu kez Japon masallarını değiştirip kendi masallarını yazmış. Bir yandan da bu eski masalları da tanıtmış oluyor. Hepsi birbirinden ilginç öyküler, özellikle Yeşil Bambu ve Aşk ve Güzellik Üzerine adlı öyküler çarpıcı. Uyarlama masallar, Dazai diliyle hüzünlü, sert, bir yandan da kara mizah dolu. Not:3/4

MOR BİR SERSERİNİN GEZİ NOTLARI

Dedalus, 222 sayfa

Yazarın gezi kitabı ancak bildiğimiz gezi kitaplarını andırmıyor. Dazai, gezi kitabını yazarken, kendi kişisel düşüncelerini de ekliyor, ayrıca kendi memleketine gidip akrabaları ile de görüşüyor, yani gezi ve anı, günlük hepsi bir arada. Ayrıca yazarın ailesini de öğreniyoruz. Böyle kalabalık ve saygın bir aileden çıkıp da nasıl bu kadar depresif olmuş ve defalarca intihara teşebbüs etmiş, anlamak zor. Not:3/4

BATAN GÜNEŞ

Olvido, 125

Batan Güneş, savaş sonrası zor duruma düşen, Amerikalıların yerleştiği Japonya’yı anlatıyor. Bir ailenin yaşamı yoluyla, ki bu kitabında da yazarın kendi yaşamı var belli oluyor. Ülke zor durumda, insanlar zor durumda, romandaki aile de zor durumda. Hüzünlü roman. Yazar da her zamanki gibi üzüntülü. Not:3/4

28 Temmuz 2022 Perşembe

KELİME OYUNU 87





Kelime Oyunumuz devam ediyor. Beş kelime veriyoruz ve bu beş kelimenin de içinde olduğu öykü, şiir, deneme benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes beş kelime de verebilir.


Haftanın kelimeleri: Tokat/Soğuk/Mantar/Rüya/Rüzgar/

VAİNA 7

Yüzüne yediği sert bir tokatla kendine geldi ve derin bir nefes aldı. Ona vuranın Ingrid olduğundan emindi çünkü "Hepsi senin suçun aptal yaratık!" diye bağırdığını duymuştu. Fakat gözlerini açtığında yalnız olduğunu gördü. Şafak sökmek üzereydi. Yağmur durmuş ve bulutlar dağılmıştı. Dağların ardında doğmak üzere olan güneşin zayıf parlaklığı görülebiliyordu.

Sağ yanında cansız uzanan Ingrid buz gibi soğuk ve gerçeklikten uzaktı. Doğrulup otururken Ingrid'in bedeninin sanki büyülü bir alevle tutuşturulmuş gibi usulca kıvılcımlar saçarak rüzgara karışmaya başladığını gördü. Yaşadığı bunca şeyden sonra bu pek de şaşırtıcı değildi. Uzanıp onun yüzüne dokundu. Bir an için belki de geri geleceğini sandı. Fakat bunun yerine rüzgara daha hızlı karışmasına sebep olmuş gibi ondan geriye kalanlar kıvılcımlar halinde havaya saçıldı ve yok oldu.

Yine boğazı düğümlenmişti. Bir süre hıçkırarak ağladı. Yaşadığı şeyler büyük bir kabus gibiydi. Sonunda gözlerini silip ayağa kalktığında bedenindeki yaraların ve kırıkların acısı olmasa her şeyin hayal ürünü olduğuna inanabilirdi. Aslında belki de zehirli bir mantar yemiş ve ormanda yürürken yaralanıp sahiden hayal görmüş de olabilirdi. Bulunduğu yer hakkında en ufak bir fikri yoktu. Fakat yürümeye başlayıp bir yerleşim yeri bulmaya çalışsa iyi olacaktı. Kafası o kadar karışıktı ki ne düşünmesi veya ne yapması gerektiğini bilemez haldeydi.

Bir süre ilerledikten sonra geriye dönüp uyandığı noktaya doğru baktı. Aklı hala olanları tam olarak almıyordu. Bu şekilde ilerlerken minik bir dereye rastladı ve onu takip etmeye başladı. Bir yerde bir su kaynağı varsa mutlaka bir yerleşim de olurdu. Ingrid'i son gördüğü ve havaya karışmasını izlediği o kayadan uzaklaştıkça zihni ona oyunlar oynamaya ve rüya gördüğüne inanmaya başladı. Böylesi daha mantıklıydı.

Bu şekilde dereyi takip ederken bu kötü rüyayı da unutmaya ve yola odaklanmaya başladı ve en sonunda bir keçi yoluna rastladı. Bunu takip edip dağdan aşağı inmeye başladığı zaman aşağıda çok da büyük olmayan bir köy olduğunu fark etti. Güneş çoktan yükselmişti. Köyde herkesin uyanık olduğuna ve çalışmaya başladığına dair sesler olduğu yere kadar yankılanıyordu. Birisi baltayla odun kesiyor olmalıydı. Bir de demir dövme sesi çınlıyordu. Uzaktan çok küçük görünmelerine rağmen bir çobanın bir keçi sürüsünü köyden uzağa götürdüğünü ve otlatmaya çıkardığını görebiliyordu. Eskiden gözleri bu kadar iyi değildi dağ havasının ona yaradığını düşündü. Sesleri bu kadar iyi duyması da eko sayesinde olmalıydı.

Ani bir rüzgar eserken dağdan aşağı yuvarlanmamak için dikkatli olmaya çalıştı. Bu sırada rüzgarın içinde "Budala.." diye Ingrid'e ait gibi duran bir fısıltı işitti. Kafasını vurup durduğu için halüsinasyon görüyor olmalıydı. Bunu biraz garipsese de başını çarpan insanlara böyle şeyler olmasının normal olduğunu biliyordu. Aşağı inmeye devam etti. Köyde yaraları için yardım bulabileceğini umuyordu. Eğer bir doktor varsa halüsinasyon ve zehirli mantarlar hakkında da konuşsa iyi olacaktı.

Bunu düşündüğü anda "gerçekten bir mantar yiyip ikimizi de kurtar!" diye rüzgarın içinden gelip kulağına bağıran sesle ne olduğunu şaşırdı. Dengesi bozuldu ve birkaç metre aşağıya yuvarlandı. Neler olduğunu anlayamıyordu. Kırık kaburgaları daha da kötü duruma gelmişti. Zar zor ellerinin üzerinde doğrulmaya çalışırken sesin rüzgarın içinde değil kafasının içinde olduğunu anlamıştı. "Kenara çekil ve beni bırak!" diye bağırıp duran sesle mücadele etmek çok zordu. Köydeki çobanın keçilerle beraber ona doğru geldiğini görüyor ama konuşup yardım isteyemeyecek kadar acı çekiyordu. Kafasının içinde bağıran Ingrid ile beraber çığlık atıp oracıkta yine kendinden geçerken hissettiği son şey beyninin parçalanıyor gibi oluşuydu.

26 Temmuz 2022 Salı

ESNEKLİK

 




Herkesin algısı ve bilinç düzeyi aynı değil. Bazı insanların farkındalığı daha yüksek. O nedenle bir kitap bir kişiye hitap etmeyebilir, satır aralarında gizli gerçekler herkesin ilgisini çekmeyebilir.

Genelde çoğu insanda toptancı bakış açısı var. Bilişsel çarpıtma var. Şuna benziyor, tüm Japon edebiyatını kötüleyemeyiz veya tüm kişisel gelişim kitaplarını da kötüleyemeyiz veya tüm çizgi romanları, siyasi kitapları, dini kitapları kötüleyemeyiz. Bunlara karşı düşüncelerimiz olsa da.

Ama işte algılar farklı olabiliyor. Ya hep ya hiç dediğimiz bakış açısı var. Esnek olmak gerek, halbuki. Bizim ülke insanı esneklik konusunda zayıf. Fanatik algılarımız var. Belli bir kişiye ait algı da zamanla değişebilir, o kişi bunu görebilir.

Genelde farkındalık, bilinç düzeyimiz düşük. Yanlış öğretileri fanatik şekilde savunuyoruz. Ölümüne savunanlar bile var. Bu da gelişimi engelliyor. Ben hümanistim, ben gerçekçiyim, ben hayalciyim gibi tanımlamalar da sadece savunma mekanizması oluyor. Bunlar hep kalıp yargısı.

Mantık çerçevesinde davranmak iyi gibi duruyor. Gereksiz polemikler, duygusal polemikler, bizim ülke insanında popüler. Kişisellik de popüler. Konuyu kişilere çekmek yani. Ayrıca en zoru da yüzleşmek. Bu yüzden kolayı da, reddetmek. İnsan eksiğini görmektense başkasını suçlamayı tercih eder.

22 Temmuz 2022 Cuma

GÜNCEL DERGİLER

 




Haziran Temmuz Dergileri:

BİLİM VE TEKNİK

Haziran sayısı tümüyle matematik üzerine. Pi sayısı, müzik ve simetri, ünlü matematik problemleri, çözülememiş problemler, Mobius şeridi, matematik dallarının aralarındaki bağlantılar, Hilbert’in sonsuz otel paradoksu, sihirli kareler, Moessner mucizesi gibi matematik konuları dışında çeşitli bilimsel konular ve hayvanlar dünyası ile ilgili yazılar bulunmakta. Ayrıca, yeni çekilen Kara Delik fotoğrafı da var dergide.





Diğer dergiler:

OKSİJEN GAZETESİ: Her zamanki gibi kültür sanat ağırlıklı yazılar bulunuyor ve ünlü kalemler de var. Ayrıca, dünyaya en uzak galaksilerin de fotoları bulunuyor.

MİLLİYET SANAT: Her zamanki gibi kültür sanat yazıları bulunuyor dergide.

HERKESE BİLİM TEKNOLOJİ: Bilim konulu yazılar her zamanki gibi ilgi çekici.

BÜTÜN DÜNYA: Popüler genel kültür dergisi hafif ve keyifli okumalar için.

EVİM: Her zamanki gibi renkli, zarif, iç açıcı ve pratik.

Not: Sürekli aldığım dergiler bunlar.



21 Temmuz 2022 Perşembe

DOLMUŞ



DOLMUŞ

Dolmuş şoförleri bazen sessiz bazen de neşeli oluyorlar.

Neşeli olanlar bol espri yapıyorlar, bazen Ata Demirer, Tolga Çevik gibi şirin olup durmadan şaka yapanlar da oluyor.

Bir kere örneğin, bir teyze kapıyı çarparak indi, şoför de teyzeye bağırdı, teyze naptın sen, kiremitleri kırdın.

Bir kere de, Amerikalı bir kadın bağırdı, inek vaar, herkes güldü, inecek var demek istemişti herhalde.

Başka bir şoför, direksiyonun yanına bir yazı yazmıştı. Kimin gerçeği olursan ol artık hayalim bile değilsin.

Bu şoför, elinde poşette karpuz olan bir amcaya, amca o ne, haydut kellesi gibi karpuz dedi, büyük demek istemiş. Gölgede bekleyen yolcu ablaya, gölge fesleğeni, dedi.

Önde iki teyze konuşuyordu, evlilik hakkında, şoför karıştı söze, fakir kızı değil varlıklı kızı al teyzecim, gözü tok olur. Arkada kızlar da, kediyi damdan nasıl indirdiklerini konuşuyorlardı.

Dolmuş şov.

19 Temmuz 2022 Salı

KAN KAYBI

 




Yedi arkadaş Kurban Bayramında öküze girdiler. Onar bin lira verip yetmiş bin liraya aldılar öküzü. Aldıkları pazarda bile zor zaptettiler hayvanı. Kaçtı kurtuldu, onlar da peşinden.

Yakalamak isterken öküz, adamlardan birini bacağından boynuzladı. Öküzü birkaçına teslim edip hemen hastaneye yetiştirdiler adamı. Kan kaybından ölmekten kurtuldu adamcağız.

Sonra öküze kızdılar, öfkeden tutup bir boynuzunu kestirttiler. Ancak bu kez de boynuzu olmayan öküzün kesilemeyeceğini öğrendiler. Çaresizlikle öküzü gidip pazarda sattılar, elli bin liraya.

Ama içleri rahat etmedi. Yine yetmiş bin liraya bir öküz daha aldılar. Bu kez kazasız belasız kestirttiler hayvanı. Etleri dağıtmak için komşuları yoktu, bütün komşuları kurban kesmişlerdi. Fakir de bulamadılar, mahallelerinde hiç fakir yoktu.

Bütün etleri buzluklara yerleştirdiler. Arabaya binip diğer mahallelere gidip fakir insanlar bulup onlara dağıtmaya karar verdiler.

14 Temmuz 2022 Perşembe

ŞAŞTIM AŞI




1 tahta kaşık zeytinyağı

1 adet orta boy soğan

3-4 adet biber

3-4 adet domates

1 yemek kaşığı pirinç

Soğan ve biberleri zeytinyağı ile bir iki çevir öldür, kurutmadan., kavur.

Önceden domatesler doğranmış olsun.

Domatesleri dök.

Pirinci yıka at içine.

Tuzunu da koy. Karabiber, kırmızı pul biber istersen.

Kapat ağzını, altını kıs, arada karıştır, altı hafif ateş.

Pirinç pişince tamam. Biraz sulu kalsın.

Pişircek bir şey bulamayan, ne pişireceğini şaşıran ev hanımları için.

13 Temmuz 2022 Çarşamba

KELİME OYUNU 85




Kelime Oyunumuz devam ediyor. Beş kelime veriyoruz ve bu beş kelimenin de içinde olduğu öykü, şiir, deneme benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes beş kelime de verebilir.

Haftanın kelimeleri: Risk/Kanat/Vadi/Kan/Sarmaşık/

VAİNA 6

Fırtınalı hava Vaina için pek hoş hisler yaratmasa da Ingrid'in yetenekleri için özel koşullar sağlaması açısından iyi bir şeydi. Buna rağmen Ingrid çok fazla güçten düşmüş durumdaydı. Havada kanat çırpmaya bile gücü zar zor yetiyordu. Fırtına bulutlarından çaldığı yıldırımları peşlerinden gelen Vaina'nın üzerine gönderirken bile körlemesine saldırılar yapıyor ve sadece bir an önce yardım bulmak istiyordu. Kollarında baygın duran insan hızla iyileşmeye devam ediyordu. Onun yarasını kapatmak ve kötü büyünün etkilerini tersine çevirmek büyük bir enerji gerektirmişti. Aslında Vaina'yı serbest bıraktığı için Ingrid ondan nefret ediyordu. Onu iyileştirmek yerine ölüme terk etmek iyi bir ceza olurdu. Ancak bağlı bulunduğu yasalar yüzünden onu kurtarmak zorundaydı. Bu adil değil diye düşündü. Böyle aptal bir canlı yüzünden kendi hayatı da riske giriyordu. Konseyin yaptığı şeyin cezasını ona vereceğini umuyordu. Bütün bunlar bir yana Vaina konusunda da bir şeyler yapmak lazımdı. Serbest kaldığını bilmeleri gerekiyordu bunun için acele etmeliydi. Vaina çok geçmeden beslenmeye başladığında onu durdurmak gittikçe daha zor olacaktı.

Ingrid kanat çırpmaya devam ederken Vaina’nın saldırılarından kaçmak için fırtına bulutlarının arasına girmek zorunda kaldı. Yıldırımlarla arkadaş olabildiği için şanslıydı. Fakat ters giden bir şeyler vardı. Vaina yine kara büyü yapıyordu. Bulutlar yüksek bir dağın üzerindeki vadiyi sarmış durumdaydı ve bu nedenle sesi her yerden yankılanıyordu. Gecenin içinde ve fırtına devam ederken Vaina beklenmedik bir şekilde ortadan kayboldu. Ingrid onun ne yönde olduğunu anlayamıyordu. Vaina tüm gücüyle fırtınadan daha yükseğe çıkmıştı. O kadar yüksekteydi ki birbirine karışıp kıvranan fırtınayı ve orda burda görünüp kaybolan yıldırımları ve tüm bunların arasından sanki denizdeki köpüklerin arasından beliren kayalar gibi sivrilen dağların doruklarını izlerken bir an nefesini tutmuştu. Sonra içinde bulunduğu durgun havanın soğuğuna aldırmadan başını yukarı çevirdi. Her yer alabildiğine yıldız kaynıyordu. Gözleri ışıl ışıl oldu. Ellerini görünmez iplerden bir ağ tutuyormuş gibi hafifçe iki yana doğru açtı ve bu görünmez ağı parmaklarında oynattı. Sanki bir çocuk oyunu oynar gibiydi. Gözleriyle bir o yanı bir bu yanı tarayarak bir yıldız seçti. Ve gülümsedi. Kara büyü ile bir yıldızın büyüsünü çalabilirdi bu nedenle bu yeteneğe sahip olanlara yıldız çobanı deniyordu. Sonunda bir yıldız seçti. Ve sanki onu avuçlarının içine alabiliyormuş gibi havada ellerini hareket ettirirken yıldızın büyüsünü çalmayı başardı. Seçtiği yıldız kendi içine doğru çökerek yok oldu ama o kadar uzaktaydı ki ölümünün görüntüsünün dünyaya ulaşması asırlar sürecekti.

Vaina çaldığı gücü kendi üzerinde çok uzun süre tutamazdı yoksa bedeni bunu kaldıramazdı. Bu yüzden enerjiyi fırtınaya doğru yönlendirdi. Bulutlara doğru muazzam bir güç akışı oldu ve her yer kör edici bir beyazlığa büründü. Fırtına safi bir elektrik enerjisiyle dolmuş gibiydi. Ingrid neler olduğunu anlayamadan gözlerini acıyla kapattı ve tüm bu enerji çemberinin ortasında kaçacak bir yer bulamadı. Kollarındaki insana koruyucu bir bariyer oluşturabilecek kadar enerjisi vardı ama kendisi için bunu yapamadı. Üzerine her yönden gelen enerjiyle çarpıldı. Kanatları yandı ve yere düşmeye başladılar. Sadece insanın etrafındaki bariyeri sağlam tutabiliyor fakat nefes bile alamıyordu. Büyük bir hızla vadinin yamacına doğru düşüp yere çakıldılar. Gezgin bir çalılığın içinde kaybolmuştu. Ingrid düştüğü yerdeki kayaları paramparça etmiş kendisi de perişan haldeydi ve son nefesini vermek üzereydi. Kıpırdayamıyordu. Gözlerini bile hareket ettiremiyorken sadece yağmaya devam eden yağmurun altında bulutlara bakıp kalmıştı. Çok geçmeden Vaina sakince süzülerek yanına indi. Dudakları çarpık bir gülümsemeyle doluydu. Sonunda Ingrid'i alaşağı ettiği için büyük bir zevk duyuyordu. Zavallı bir yaratığı korumak için tüm gücünü harcayacak kadar aptal olmasını beklememişti. Ingrid'in yanında diz çöküp yüzüne düşen saçları çekti. Sonra yanıp paramparça olan kanatlarına bakarken "Ah zavallı Ingrid" diyerek alay etti. "Merak etme şimdi acına son vereceğim" dedikten sonra gözlerindeki alaycı bakış yerini karanlık bir boşluğa bıraktı. Yüzündeki çizgiler gerildi ve Ingrid’in göğsünü eliyle yarıp açtı. Kalbi o kadar zayıf atıyordu ki Vaina daha ona dokunamadan durdu. "Hayır!" diye ortalığı inletti Vaina. Ruhunu alabilmesi için onun hala hayatta olması gerekiyordu. Öfkeyle Ingrid’e vurmaya başladı. Çığlık çığlığa vadiyi inletirken Ingrid'in bedenini saygısızca yaraladı. Sonra onu yabani hayvanlara terk edip gitmekten başka bir seçeneği olmadığı için bir anda uçup gecenin içinde kayboldu.

Yağmur yağmaya devam ediyordu. Genç adam gözlerini açtı ve yüzüne düşüp duran yağmurdan korunmak için zor da olsa hareket etmeyi başarıp doğrulup oturdu. Uçmaya başladıktan sonra kendinden geçmişti. Ondan sonra olan hiçbir şeyden haberi yoktu. Birkaç kaburgası kırılmıştı. Ve başı düşerken çarptığı için kanıyordu. Buraya nasıl düştüğünü anlayamadı. Başı dönse de ayağa kalkmayı başardı ve içine düştüğü çukurdan yukarı doğru tırmandı. Sonra hemen önündeki kayanın üzerinde kanlar içinde yatan Ingrid'i gördü. Dehşete kapılmıştı. Muhtemelen kemikleri çatladığı için ayaklarından birine basamıyordu ama umursamadan sarsak şekilde koşup ona ulaştı ve kollarına aldı. Kalbinin atmadığını görünce kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Bütün bu olanlar çok çok fazlaydı. "Hepsi benim suçum" diye düşünüyordu. "Hepsi benim hatam lütfen ölme geri gel özür dilerim". Bir süre bu şekilde sayıklarken ne yapacağını bilemez haldeydi. Sonra çok tuhaf bir şey oldu. Ingrid’in kalbinin ortasında gümüşi bir ışık parıldamaya başladı. Bu, son nefesini verirken Vaina’ya karşı ruhunu gizlemek için yapmaya çalıştığı koruma büyüsünün sonucuydu. Genç adam ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Bir an için ne yaptığının farkında olmadan ışığa doğru uzandı ve ona dokundu. Bu sırada ışık bir anda parmağından ona doğru uzandı ve bileğinin etrafında dönerek ilerleyip tüm bedenini saran bir sarmaşık gibi ilerledi. Gezgin Ingrid’den ve ışıktan uzaklaşmaya çalışsa da bedenini saran ışık sarmaşığı bir kez onu yakalamıştı. Sarmaşık ilerledi, yüzüne ulaştı. Onu öyle bir sardı ki en sonunda gözlerine kadar ulaştı ve buradan onun içine doğru devam etti. Bu hem yakıcı hem de buz gibi bir histi ve müthiş bir acı duyuyordu. Işıktan başka hiçbir şey göremiyor ve gözlerini kapatmasına da imkan bulamıyordu. Tüm hücrelerinin yandığını hissediyordu. Acıyla çığlık çığlığa yerde kıvranıp duruyordu. En sonunda tüm ışık gözlerinden içeri girdiğinde Ingrid'in yaninda o da hareketsiz kalmış ve bir kez daha kendinden geçmişti.

9 Temmuz 2022 Cumartesi

BAYRAM

 



Her zamanki gibi bazıları bayram için ailesinin yanına, bazıları yazlığına, denize, tatile gitmeye başladılar arefe gününde. Tabii bayramda da çalışanlar veya evde ders çalışmak durumunda olanlar da var. Dün akşam otogarlar doldu. Çok kişi bilet alamamıştı önceden. Arefe gününde de akşama dek çalıştıkları için. Otogarda otobüslerde boş yer beklediler gece yarısına dek. Bulanlar gitti, bulamayanlar bugüne kaldı yolculuk için.

Bu sabah da yollar, otobüsler, tramvaylar boştu. Kurban kesmeye gidenler veya tatile gidenler veya ekonomik sıkıntıdan dolayı evden çıkamayanlar yüzünden taşıtlarda pek kimse yoktu sabahın erken saatlerinde. Böyle günlerde şehirde olmak keyifli. Bomboş yollar. Şehir terk ediliyor ve kalanlar şehrin tadını çıkarıyor.

Apartmanların arka bahçelerinde kurban kesenler var. Kurban etini yemedikleri için aile büyükleri ile tartışanlar da oluyor. Belki aile ilk defa kurban kesti ama ergen veya üniversiteli kızları kurban yemeyi reddediyor. Kilo almamak için şeker, tatlı yiyemeyenler de var tabii. Kimsesi olmayan teyzeler, amcalar, dedeler için bayram zor olsa gerek. Kimsesi olsa da çocukları ziyarete gelmeyenler de oluyordur.

Çocuklarını ancak para vererek kendilerine gelmelerini sağlayanlar da var bu dünyada. Bir dolu insan, aile işsiz ve aile büyüklerinin verdikleriyle yaşıyorlar. Annelerinin babalarının emekli maaşları ile geçinenler de var. E bayram harçlığı da artık en az 100 lira olmalı, çocuklara.

Bayram kutlamaları gönderilerinde herkesin gözü. Insta, tweet, face, wadzaptan bayram mesajları geliyor. Çiçekli, buketli gönderiler, komikli olanlar. Çikolata, şeker en güzel hediye. Bayram başlayınca arefeye dek birçok evde süregelen temizlik gerginliği de bitiyor neyse ki. Eve temizliğe kadın almak da artık ateş pahası. Kimin evinde anneanne babaanne varsa ilk önce onun evine gider aile akrabalar, et işinden sonra.

Evde yalnız kalıp kafa dinleyecek olanlar da çoktur tabii. Kitaplar, günlükler, diziler, animelerle. Geceleri de parklarda sohbet edip, çekirdek yiyen çok.

7 Temmuz 2022 Perşembe

KELİME OYUNU 84



Kelime Oyunumuz devam ediyor. Beş kelime verip bu kelimelerin de içinde olduğu öykü, şiir, deneme benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, beş kelime verebilir.

Haftanın kelimeleri: Merak/Toz/Sonsuz/Uzay/Gezgin/


VAİNA 5

Kör edici bir merakın böylesine trajik bir sonu olacağı kimin aklına gelirdi ki. “Kimsenin…” diye düşündü gezgin. Kendi sorusunu cevaplamıştı. Kendi kendine ne kadar süredir konuştuğunu düşündü ama cevabı bulamadı. Öldürücü derecede bir acı duyduğunu hatırlıyordu. “Bu acı yüzünden bayılmış olmalıyım” diye düşündü. Belki de ölmüştü. O kadar uzun süredir karanlıkta yürüyordu ki zamanı ölçmesi mümkün değildi. Aslında yürüdüğünden de emin değildi. Belki de ölüm böyle bir şeydi.

Boşlukta bedensiz şekilde ve zifiri karanlıkta bir toz gibi uçuşuyordu. Belki bir yerlerde bir ışık bulur ve pervaneler gibi ona doğru düşerdi. Belki bu bir yıldız olurdu. Elbette yıldız olması içinde bulunduğu bu buz gibi uzayda en doğal şey olurdu. Yıldıza düşer ve hücreleri yıldıza karışırdı. Onunla karışır ve yıldız ömrünü tamamladığında tıpkı büyük patlama denilen olayda olduğu gibi yeniden evrene saçılıp bir yerlerde yaşamanın farklı bir yolunu bulmayı başarabilirdi. İnsan olmanın en zayıf ve en karmaşık durumu işte buydu. Daima yaşamı düşünmek ve istemek ne şekilde olursa olsun varlığına dair en ufak bir parça bile olsa yaşamasını istemek… “Olansa işte bu…” diye düşündü. Karanlık… Boşluk... Her yönde sonsuz bir boşluk...

Kalbinin olması gerektiği boşlukta bir acı duyuyordu hala belli belirsiz. Düşünceleri de boşluğun içinde her yere saçılmıştı. Yeniden bedenini toparlayabilirse veya parçalarının nerde olduğunu anlayabilirse düşüncelerini de bu boşlukta toparlaması epey yorucu bir iş olacaktı. Ne karmaşa ama. Böyle birbirini hızla takip eden düşünceleri yakalamaya çalışırken gerçekten de kendini kaybetmişti. Bir anda içinde bulunduğu boşluğun dönmeye başladığını hissedince paniğe kapıldı. Bu sonsuz anın içinde bu yeni durum alışıldık değildi. Göremediği halde her yerin veya daha doğru bir deyişle bu hiçlik aleminin döndüğünü şiddetli şekilde hissediyordu. Midesi olması gerektiği yerdeyse az sonra kusabilirdi. Karanlıklar alemi ki “bu isim buraya yakışır” diye düşünmüştü, etrafında dönmeyi bırakıp bu sefer de sanki ondan hızla uzaklaşıyor gibiydi.

Sonra bir anda neler olduğunu anladı. Hiçbir yer dönmüyor veya uzaklaşmıyordu. Kendisi hızla bir yere doğru düşüyordu. Uzakta beliren zayıf ışık gittikçe kuvvetlenirken sona yaklaştığını düşündü. Çığlık atmak istedi ama sesini bulamadı. Işık kuvvetlendi ve büyümeye devam etti. Parlak beyaz ışık adeta karanlıktan daha kör ediciydi ve o kadar büyük bir hızla yayıldı ki karanlıklar alemini süpürüp yok etti. Gezgin ise düşmeye devam ediyordu. Bu sefer de beyazdan başka bir şey görmek mümkün değildi. Fakat bu kez uzay yolculuğu fazla uzun sürmedi. Bedeninde bir yere çarpmanın verdiği müthiş bir acı, kırılan kemiklerin çatırtıları ve sonunda yerini bulabildiği çığlığı ile nihayetinde başını da vurup kendinden geçti. Sonunda bir yere düşmeyi başarmıştı.

Ne olursa olsun ölüm de yaşam kadar zordu ve bir türlü rahat bulamamıştı. Yeniden kendine geldiğinde gözlerini açtı ve karşısında Ingrid’in kapalı gözlerini buldu. Tuhaf bir rüzgar dağınık saçlarını havalandırıyor ve yüzünde gezinmesini sağlıyordu. Yüzünde huzurlu bir uykunun izleri vardı ve o kadar güzel görünüyordu ki sonsuz boşluğa katlandığı için ödüllendirildiğini düşünebilirdi. Ingrid’in neden onun kollarında kendinden geçmiş olduğunu düşünmedi. Çiçeklerle dolu bir kırda tek başına duruyorlardı. Uzanıp yüzüne düşen saçları kenara çekti ve ona seslenirken bir anda gürleyen gökler yüzünden bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Az önce neşeli parlayan güneş yerinde yoktu. Kapkaranlık gökyüzünden şiddetli bir yağmur aşağı iniyor ve yıldırımlar dans ediyordu. Bakışlarını yeniden Ingrid’e çevirdiğinde onu kollarında kanlar içinde buldu. Bedeni buz gibiydi ve hiç tepki vermiyordu. Kalbi Vaina tarafından açığa çıkartılmış ve ruhu alınmıştı.

Gezgin acı bir çığlık koyverirken ona sıkıca sarıldı. Bu nasıl olmuştu anlam veremiyordu. Kendi kalbi de parçalanıyor gibi hissediyordu. Gözyaşları dökülürken gözlerini sıkıca kapatmış ve aklını kaybetmek üzereyken tek yapabildiği ona sarılmaya devam etmek olmuştu. Sonra tuhaf bir şey oldu. Vaina’nın ona uzanan nazik elini anımsadı. Sonra da kalbini yarışını. Ama hayır bu bir hatıra değildi şu an gerçekleşiyordu. “Bu çok anlamsız” diye düşündü. Gözlerini açtığında hala Vaina’nın karşısında olduğunu ve ruhunun yok edilmek üzere olduğunu gördü. Demek hepsi bir anlık bilinç kaybında gördüğü bir kabustu. Etraflarındaki yoğun karanlığın Ingrid’in kılıcı tarafından parçalanışını gördü. Aynı anda ruhunun Vaina tarafından nasıl da emildiğini görebiliyordu. Fakat şimdi aklı kendi ölümünde değil Ingrid’deydi. Ona ne olacak diye düşündü.

Ingrid bir süredir savaşmanın etkisiyle ve aldığı yaralarla zayıf düşmüştü. Etrafına saçtığı ışık oldukça soluklaşmış, yarattığı yıldırımlar kuvvetsizleşmişti. Yine de pes etmiyordu. Vaina ile kurbanının arasına girmekten çekinmemişti. Kalan son gücüyle Vaina’yı durduramayacağını bilse de görevine karşı olan yemini insanı kurtarmasını gerektiriyordu. Her halükarda görevini başaramadığı için onun için hayat onurlu bir seçenek değildi. Zavallı adamla Vaina’nın arasında durmaya çalışırken cadıya doğru zayıf da olsa bir yıldırım küresi fırlattı ve zaman kazanmaya çalıştı. Aslında tüm bunlar gezginin takip edemeyeceği bir hızda gerçekleşiyordu. Ingrid zavallı adama baktı ve kurtarıp kurtaramayacağını anlamaya çalıştı. Tüm gücünü yarayı kapatmaya odakladı. Böylece onu taşımak kolaylaşacaktı. Ruhu henüz tükenmediği için şanslıydı.

Yara hızla onarılırken Vaina etrafını saran yıldırım küresinden kurtulmayı başarmıştı. Normalde böylesine bir kafesin onu daha uzun tutabilmesi gerekirdi ama Ingrid onun seviyesi için çok zayıf düşmüştü. Ingrid yarayı sonunda kapatmayı başardığında tek seçeneğinin insanı kurtarmak için buradan uzaklaşmak olduğunu biliyordu. Bu kaçmak sayılmazdı. Gidip yardım bulmalıydı. Zavallı adam hala hareket edecek güce sahip değildi bu nedenle onu taşıması gerekiyordu. Ona sarılırken normalde gizlemiş olduğu kanatlarının ortaya çıkmasını sağladı. Gezgin onun bir meleğe dönüştüğünü düşünüyordu. Vaina hızla üzerlerine atılırken uçmaya başladırlar. Ve hala dışarıda yağmaya devam eden yağmura karıştılar.

When the night has come

And the land is dark

And the moon is the only light we'll see

No, I won't be afraid

If the sky that we look upon

Should tumble and fall

Or the mountains should crumble to the sea

I won't cry

Just as long as you stand by me

Stand by me



https://www.youtube.com/watch?v=dU2UUkYoeBs


Bu bölüme uygun şarkı oldu bu standart şarkı.

5 Temmuz 2022 Salı

MANGARA


 
Girit yemeği, sebzeli sulu makarna, mangara.

Bir tahta kepçe zeytinyağı

Yarım paket fiyonk makarna

1 tane küçük soğan

2-3 yeşil biber

3 orta boy domates

Tuz

Soğanla biberi bir iki çevir, öldür, çok kavrulmasın. Domatesleri önceden doğra. Kavrulunca içine domatesi at.

Kapağını at, pişir, menemen yapar gibi. Biraz tuz ve karabiber konabilir.

Makarnayı at içine tencerenin. Üstünü geçecek kadar sıcak su. Yine biraz tuz olabilir.

Hafif ateşe oturt, Teflonda. Karıştır. Taşmaması için kapak az açık olsun. Suyunu çekinceye dek pişsin. Biraz sulu kalcak.

Fazla bekletmeden yersen daha sulu oluyor. Pişerken başında dur ki su gitmesin tamamen.