31 Aralık 2023 Pazar

UMUDUN IŞIĞI

 



Hayatımıza yeni bir yıl geliyor. Heyecanı içimizi coşturuyor. Heyecan duymayanlar da duysun çünkü yani bu bir yenilenme, değişme fırsatı.

Kendimizi yenileriz, dünyayı, hayatı yenileriz. İşte bize bir bahane sevgiye, huzura, iyiliğe, barışa yer açmak için.

Yeni yılın yenilenme heyecanı yağsın üzerimize, yağmur gibi, kar gibi, yağsın sevgisizlik, acımasızlık üzerine, çocuksu heyecanımız kaplasın beyaz bir masumiyet olarak bu dünyayı, yıkasın, temizlesin hayatlarımızı.

Sevgi, barış, huzur istesin dünya sadece. Kötülükler unutulsun, iyilikler ışık saçsın pırıldasın zayıflar, yoksullar, haksızlıklar üzerinde.

Öyle bir kar yağsın ki bütün kötülüklerin üzerini kapatsın ve bir daha yüreklerimize kar yağmasın, eriyen kar da gözlerimizden keder gözyaşı olarak akmasın, sadece duygudan, mutluluktan, sevgiden ağlayalım. Yağmur yıkasın dertlerimizi.

Yeni yıl kırmızısı ve sevgi pembesi doldursun dünyayı kan kırmızısı değil. Nar suyu içelim kan suyu değil. Hediyeleri paketleyelim ölüleri değil.

Kokulu mumları evimizde mutlulukla yakalım, öldürülmüşlere ağıt için değil. Evimizde mısır patlatalım sokakta bomba yerine.

Kurşun döktürelim aksiliklere, başka bir işe yaramasın kurşunlar. Isıtmak için olsun boyunluklar asmak için değil.

Yılbaşı çelenkleri mutluluk için asılsın kapılarımıza, kurabiye kardan adamlar yiyelim, dardan adamlar dardan kızlar olmasın hayatımızda, lavanta sabunlarla yıkayalım bütün kirleri, kötülükleri.

29 Aralık 2023 Cuma

TATLI ANİMELER VE VİDEOLAR

 


HOP

James Mardsen, 2011, A.B.D.

Amerikan animasyon komedi filmi, çocuklar için, çocuklarla beraber büyüklerin izlemesi için, büyüklerin yalnızken de izlemesi için. Paskalya bayramı ile ilgili. Ünlü Paskalya tavşanı hakkında komedi. Film hem anime hem de normal film. Yani bazen çizgi film oluyor bazen de normal film. Şekerlerin, çikolataların üretildiği bir adada Paskalya Tavşanı işini çocuğu olan Paskalya Tavşanına bırakmak ister. Ufaklık ise çok tembeldir. İnsanların arasına karışır ve genç bir adamla tanışır. Bu arada, adada tavşanın yerine geçmek isteyen biri vardır. Tavşan ise bu genç adamın yeni tavşan olmasını ister. Bu ikisi adada tekrar şeker çikolata işini ele geçirmek isterler.

Tatlı film. Ailecek izlenebileceklerden. Defalarca izlenir. Not: 3/4


51 NUMARALI GEZEGEN

Planet 51, 2009, İspanya

Komedi animasyon. Bilimkurgu temelli. Bir uzaylı gezegende yaşayanlar insanlara uzaylı demektedir. Bir dünyalı astronot bu gezegene gider, tabii onu istilacı sanırlar yani genelde izlediğimiz bilimkurguların tersi, burda insan gidip uzaylıları istila ediyor. Dünyalı bu gezegene zamanla alışır ama dünyaya da dönmesi gerekiyordur. Oldukça aksiyonlu film.
 Not:3/4


THOMAS VE ARKADAŞLARI

Thomas the Train

İngiliz çizgi roman serisi, demiryolları ile ilgili. Thomas ve arkadaşları hepsi birer lokomotif ve hoş maceralar yaşıyorlar. Çizgi filmleri de bulunuyor. Seri ülkemizdeki özel kanallarda gösteriliyor. Tadına doyum olmayanlardan. Not:4/4


BABAM SÖZ VERDİ

Jingle All the Way, 1996, A.B.D.

Bir aile babası hep çok çalıştığı için oğlu ile ilgilenemez, onunla oynayamaz, onun spor gösterilerine gidemez. Yılbaşı geldiğinde oğlan Turbo Adam diye bir oyuncak ister. Yılbaşı öncesi alışveriş yoğun olduğu için baba oğluna bunu alamaz ve oyuncağı bulmak için her şeyi dener. Sıcak bir aile filmi. Not:3/4


HAPPY ANNIVERSARY

Çakmaktaşların bu kutlama şarkısı çok ünlü, çok şeker. Uzun yıllardır herkesin kullandığı bir şarkı.

SESAME STREET: CELEBRITY LULLABIES WITH RICKY GERVAIS

Susam Sokağında gece uyku öncesi ninniler ünlü. Elmo, uykudan önce hep ninni ister. Bu bölümdeki ünlü de Ricky Gervais. Gervais şarkıya başlıyor, Elmo onu tanımıyor, bilmiyor, sonra da uykusu kaçıyor. Çok şirin.

https://www.youtube.com/watch?v=Jc20vMz0V7Q

I LOVE LUCY: ENGLISH PRONUNCIATION

Lucille Ball, Amerikalı TV ünlüsü. Talk Şovcu. 2021 Oscar adayı idi, onun hakkındaki film. Being the Ricardos. Bu bölümde, Amerikalıların bile zorlandığı telaffuzlar işleniyor. Bazı kelimelerin neden öyle söylendiğini onlar da bilmez.

https://www.youtube.com/watch?v=uZV40f0cXF4

23 Aralık 2023 Cumartesi

KELİME OYUNU 122




Kelime Oyunu etkinliğimiz devam ediyor. Beş kelime seçiyoruz ve bu kelimelerin de içinde olduğu öykü, şiir, deneme benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes beş kelime verebilir.

Haftanın kelimeleri: Uyku/Parıltı/Işık/Enerji/Aile


VAİNA 40

Thara acı içinde “Rauba!” diye fısıldadı. Gücü konuşmasına bile yetmiyordu. Ancak büyük ustaya seslenip onu hapsedildiği derin uykudan kurtarmayı ummaktan başka çaresi de yoktu. Ona saldıran şeyin Vaina’nın suretine bürünmüş bir çeşit büyü veya ruhundan yaratılmış bir canavar olduğunu düşünmüştü. Ancak böylesine basit numaralardan biri olsa Thara onları alt edebilirdi. Bu daha güçlü daha karanlık ve yoğun bir güçtü. Soluğu kesilip artık hareketsiz kaldığında sonunda onun gerçekten de Vaina’nın kendisi olduğunu anladı. Bu şeytani cadıyla Rauba’nın zihninde karşılaşmayı hiç beklemiyordu. Bu nasıl mümkün olabilirdi aklı almamıştı. Demek ki Rauba baştan beri bu yüzden hasta görünmüştü ve aslında hiç uyanmamıştı. Neredeyse sonsuz bir uykuya dalmak üzereyken karanlığın içinde bir şey parıldadı. Bir hayal gördüğünü sansa da kalp atışı hızında ikinci bir parıltı daha ona göz kırptı. Sonra parıltı öyle bir hızla uzaklardan üzerlerine doğru uçtu ki ne olduğunu anlamak oldukça zor oldu.

Thara’yı yakalamış olan Vaina bunu ancak hızla üzerine gelip ona saldırdıktan sonra fark edebilmişti. Rauba kendisine yaraşır şekilde ışıklara sarınmış bir halde tüm gücü ile cadıyı geri püskürtmüş ve ona saldırmaya devam ediyordu. Thara hızla kendine gelip toparlanırken olanları anlamlandırmaya çalışıyordu. Rauba ona seslendiğini duymuş olmalı ve sonunda uyanmış olmalıydı. Thara ona yardım etmek için ileri atılacağı sırada Rauba “Git buradan!” diye bağırdı. “Onu çok fazla tutamam. Benden umduğun kadar güçlü değilim çoktan ele geçirildim. Git ve Ingrid’i bul o benden sonra seçilen kişi.. Bu işi o bitirmeli!” diye ekledi. Vaina’yı tutmaya çalışırken bir elini Thara’ya doğru uzattı ve avcunun içinden altın renkli bir ışık küresi uçup Thara’ya uçup geldi. Bu büyük ustanın gücünü ve yaşam enerjisini barındıran septa ventumuydu. “Bunu ona ver ve hemen buradan git!” diye tekrar bağırdı. Thara bunu alırsa Rauba artık yaşayamayacaktı. Bunu yapamayacağını söyleyecekken Rauba “Bunu Vaina’nın almasını göze alamayız.” diye açıkladı.

Bedeni ve zihni çoktan işgal edilmişti ve kurtulmanın her yolunu denediyse de başarılı olamamıştı. Gücünü Vaina’nın ele geçirmesine izin veremezdi. Başka çaresi yoktu. Thara septa ventumu aldı ancak yine de ona yardım etmeyi ve Vaina ile savaşmayı istiyordu. Rauba elbette onun niyetini anlamıştı bu yüzden hiç vakit kaybetmeden onu zihninden dışarı kovdu. Böylece Thara kendi zihnine dönerken Rauba’nın septa ventumu da onunla gitti. Thara gözlerini açarken çevresini sarmış olan enerji duvarı da kayboldu ve o sırada ailesi ile savaşan Vaâll’i fark etti. Vaâll de onun uyanmış olduğunu fark etti ve üçüyle aynı anda baş edemeyeceği için üzerlerine geriye kalan adamlarını gönderip kaçtı. Adamlarla babasının tek başına baş edebileceğini gören Thara Vaâll’in peşinden gitti. Rauba’yı bu kadar etki altına alıp alt edebiliyorsa Vaina şehirde bir yerlerde gizleniyor olmalıydı ve yerini Vaâll’in bildiğinden emindi. Onu yakalamak zorundaydı. Böylece karanlık ve dehşet verici ormanın içinde gözden kayboldular.


Not: Septa Ventumu (Yaşam Enerjisi/Büyü Gücü)

5 Aralık 2023 Salı

MİZUNO


https://www.youtube.com/watch?v=81tWAoRcngo


Baharın en tembel günlerinden birinde güneş neşeyle parıldarken uzaklardaki serin derenin şırıltısı vadiye bir ninni gibi yayılıyordu. Rengarenk çiçekler sanki en güzeli benim der gibi en parlak renklerine bürünmüş ve yapraklarını rüzgarda dans ettiriyorlardı. Doğa tüm canlılığı ile cıvıl cıvıldı. Kuşlar neşe içinde oradan oraya kanat çırpıp oyunlar oynarken kelebekler ve arılar en taze nektarlara ulaşmak için kendi aralarında yarışıyordu. Tüm bu neşeli günün huzurlu ahengi yine her gün olduğu gibi arı okulundan yükselen seslerle arada bir sarsılıyordu. Öğretmen Floreyn can sıkıntısı ile huysuzluk eden öğrencileri hizaya sokup onları kışa hazırlamakla meşguldü ancak arada sırada haylazlık edenler yüzünden tepesi atıyordu. Artık son sınıfların staj zamanı gelmişti ve deneyimli bal arıları olan büyüklerinin yanında çaylaklık edip her gün öğretmenlere rapor sunuyorlardı. Kış gelmeden stajlarını tamamlayıp onlar da birer bal arısı olacaklardı.

Stajda doğru çiçekleri seçmeyi, yaban arılarından kaçmayı, nektarı doğru toplamayı ve depolara getirip doğru şekilde istiflemeyi öğreniyorlardı. Burada en önemli olan şey doğru çiçekleri seçip vakit kaybetmemek ve sağlıklı nektar toplamaktı. Ancak çaylaklar bu konuda her zaman yeterince iyi değillerdi. Geçen hafta bir grup çaylak kötü nektar yüzünden midesini bozmuştu. Bazen bal arısı olma yolunu seçmekle iyi etmedikleri ortada olanlar çok geçmeden fark edilirlerse sağlık okuluna gönderiliyorlardı. Onların tek yaptığı bütün gün kovanda oturup bebek arılara bakmaktı. Bu bazılarına aşırı sıkıcı gelse de bazıları için bütün gün güneşin altında dolaşmaktan kaçış oluyordu.

Floreyn etrafta uçuşup elindeki çam iğnesini sağa sola sallayarak öfkeli şekilde “Mizuno!” diye vızıldıyordu. Mizuno başını hep belaya sokmayı başaran çaylaklardan biriydi ve sorumlu öğretmeni Floreyn’di. Güne başlamadan önceki içtimaya gelmemişti. Ancak okula geldiğini görenler olmuştu. Masaki, Floreyn’in yine Mizuno’yu aradığını görünce bıyık altından gülümsedi ve arkasından “Yine çaylağını mı kaybettin Floreyn!” diye bağırdı, “Belki de bu yıl yetenek yarışmasını boş verip onu yeniden bebek okuluna göndermelerini tavsiye etmelisin!” diye ekledi ve yanındaki diğer öğretmenlerle gülmeye devam ettiler. Floreyn “Ay sorma bütün sorunlu vızıltılar beni buluyor böyle giderse vereceğim ceza ile bir ayının pençesinden bal kurtarmak arasında seçim yapmak zorunda kalacak!” diye cevap verdi. Öğretmenler böyle ciddi bir ceza verebilme ihtimali konusunda şüpheye düşüp gülmeyi kesmiş ve ardından bakakalmışlardı. “Hey o sadece bir çocuk çok da ciddiye almasan mı acaba!” diye son kez ardından bağırmıştı Masaki.

Floreyn tam aramaktan pes edecekken cılız bir vızıltı işitti ve çimenlerin arasına doğru uçup sesin sahibini aradı. En sonunda onu hafifçe yukarı kıvrılıp bir çadıra dönüşmüş beyaz bir papatyanın yapraklarının arasında miskince uzanmış şarkı söyler halde buldu.

“SOomewhEeereee Ooover the RainBOOww, WAaay Uuup HIIGHHh… And the Dreamsss that you’ve dreamed of Once in a lullabyyyy…”

Floreyn şarkısını yarıda kesip “Demek buradasın Mizuno! Seninle ben ne yapacağım!” diye söylenirken onu anteninden çekip çiçeğin içinden çıkartıverdi. “Çiçek içinde sadece bal toplarken yorulunca uyumanıza izin var, böyle her istediğinde tembellik yapamazsın. Ya seni bir kuş kapıp götürseydi hiç düşünmüyor musun!” diye azarlamaya devam etti. “Ayrıca sabah toplantısına gelmedin. Arkadaşların çoktan görev bölgelerine gitti. Bu gidişle bu yıl mezun olamayacaksın Mizuno!”

Mizuno suçlu suçlu çimenlere, gökyüzüne, onları dinleyecek kadar yakında dolaşan başka arılara ve kelebeklere bakıp azarlanmasının bitmesini bekledi. Hem çok büyük suçluluk hem de bıkkınlık hissediyordu. Floreyn nefes almak için duraksadığı zaman Mizuno “Bayan Floreyn elimde değil uyumayı çok seviyorum ve şarkı söylemeyi de ama bal toplamayı hiç sevmiyorum. Size daha önce de söyledim. Sizi üzmeyi hiç istemiyorum ancak ben şarkıcı olmaya karar verdim.” dedi. Floreyn’in gözleri fal taşı gibi büyüdü. “Sen aklını petekle mi yedin? Arıdan şarkıcı olur mu evladım? Benim yüreğime mi indirmek istiyorsun yoksa?” Mizuno hayal kırıklığı ile “Bayan Floreyn o halde belki de ben arı değilimdir olamaz mı?” diye sordu. Floreyn’in ağzı açık kalmıştı “Yok devesin!” diye cevap vermemek için kendini zor tuttu. Bu yaşta öğrencilerinin kafa karışıklığı yaşadığı çok olmuştu ama Floreyn böylesini hiç görmemişti. Mizuno ile birkaç gün boyunca uzun uzun sohbetler edip bir orta yol bulmaya çalıştılar.

En sonunda Mizuno gerçek bir arı gibi bal toplama işinde ustalaşmanın aslında çok kötü bir iş olmadığına karar verdi. Bayan Floreyn ona hem bal toplayıp hem de şarkı söyleyebileceğini söylemişti. Bal toplamadığı zamanlarda özellikle de kışın kovandaki arıları neşelendirmek için şarkı söylemesi harika olacaktı. Tabii çok pratik yapıp vızıltısını mükemmelleştirmesi gerekiyordu. Herhangi bir bebek vızıltıdan ağlarsa sorumluluk almak zorunda kalırdı bu yüzden bal toplarken vızıltı çalışması yapmayı unutmamalıydı. Bütün arılar gibi bal görevleri sırasında yorulduğunda günde iki kez çiçek uykusuna izni vardı, böylece çiçeklerin içindeki akustik ortamda da pratik yapma şansı olabilecekti. Böylece Mizuno bayan Floreyn’e ne kadar iyi ilerlediğini göstermek için her akşam okula dönen diğer çaylaklar gibi rapor sunuyor ve minik bir şarkı söyleyip ondan güzel laflar işitiyordu. Böyle giderse hiçbir sorun çıkmadan mezun olmayı başarabilecekti. Üstelik diğer arılar da onun vızıltılarını sevmeye başlamışlardı. Çiçek uykusu saatinde mümkün olduğunca onun olduğu çiçeğe yakın çiçeklerde konaklayıp şarkılarını dinliyorlardı. Mizuno artık çok mutlu bir arıydı.

29 Kasım 2023 Çarşamba

YAZI NOTLARI 4




Öykü, anı, günlük, deneme yazmak için tuttuğum notlardan:


Kızın biri hamile kalmış, yabancı, kendini kurtarmak için, şey demiş, Tanrı ile oldum, mesih doğuracağım. Bizim ülkede de eskiden köy yerlerinde hamile kalan kızlar üç harfliler yaptı dermiş, millet de inanırmış.

Köylük yerlerde anneler tarlaya gittiğinde çocukları eve kilitleyip gidermiş, sabahtan akşama dek, tuvaletler de dışarda oluyor köylük yerlerde, çocuklar idrarlarını saksıya yapar, üzerlerini örtermiş. Çocuklarını beslemeyi unutan anneler de olurmuş. Çocuklar uykularında bayılırmış açlıktan.

Yüksek ses ve bağırmalar olunca insanın etrafında, çabuk geriliyor insan, nefessiz kalıyor, hatta ağlıyor.

Oksitoksin ve endorfin sağlarmış sevdiğine sarılmak. Bebekler, minik tatlı kıvırcık kız çocukları, muz, çikolata, puding, çakıl taşları, kokulu mumlar, kokulu sabunlar, frambuazlı pasta, müzik kutuları, çiçekler, ağaçlar, kuşlar sağlıyor bu hormonları.

Yaşlılar ilginç deyimler kullanıyor, yollarda duyuyorum. Saftirik softa, kemcik (çok zayıf), Agamemnon’un kazı, heyula, çıfıt çarşısı gibi. Eve gelince nette bakıyorum da hepsinin anlamını bulamayabiliyorum.

Erenköy’de meyvelikleri olurmuş insanların, 1950’lerde, yalıları olurmuş zenginlerin, buralarda paşa kızları yaşarmış, örnekse, Fevzi Çakmak’ın kızları. Paşa konakları olurmuş onların Çemberlitaş’ta.

Arılar yorgun düşünce çiçeklerin içinde uykuya yatıyormuş.

Migros’ta kasadaki kız birden kaşınmaya başladı. Çünkü kapıdan kedi girdi. Tüylü canlılara alerjisi varmış.

23 Kasım 2023 Perşembe

REZENE YEMEĞİ

 


Bir baş rezene

Tavuk (bir göğsün yarısı)

Bir baş soğan

1 havuç

Zeytinyağı

Yapılışı:

Tavuğu sotele, et soteler gibi doğra, kavur, zeytinyağında, 15 dakika kalsın.

Soğan at, karıştır, rezeneyi at, havucu at, karıştır, pişsin.

Kısık ateşte pişecek. Kapat ocağı, yine karıştır.

Lezzetli ve sağlıklı yemeklerden. Arapsaçına benziyor tadı.




16 Kasım 2023 Perşembe

ANESTETİK

 


Anestezi Ekstazi Estetik birbirine benzeyen sözcükler. Anlamları da sesleri de.

Anestezi uyutur, ekstazi uyutur, estetik uyandırır.

Anestezi uyuşturur, uyutur. Ekstazi de kendinden geçme hali, haplarla oluyor. Estetik ise sanat yoluyla insanı uyandırmak demek.

Anesteziyi tıpçılar kullanır. Ekstaziyi genelde uyuşturucu olarak biliyoruz. Estetik ise insana güzeli öğretir. Sanatçılar veya sanat eğitimcileri bunu bize öğretir.

Anesteziyi plastik cerrahlar da kullanıyor. Estetiği de plastik sanatçılar. Cerrahlar da bir anlamda sanatçı gibi. Çünkü onlar da güzellik sağlıyor.

Anesteziye, ekstaziye insanlar kolay ulaşıyor. Estetiğe, sanata, renklere, kitaplara, edebiyata ise insanlar kolay ulaşamıyor. Veya estetik bize ulaşamıyor.

Uyutulmak, uyuşturulmak bize daha kolay geliyor herhalde. Uyanmak için uğraşmak lazım.

8 Kasım 2023 Çarşamba

HOPPİT

 




Mağaradaydım. Oraya bir şelaleden düşmüştüm ve geri dönemiyordum.

Suyun içindeydim ama ayaklarım yere değiyordu. Yine de yürümek zordu. Sanki su ayaklarımı tutuyor gibiydi.

Bir de çok karanlıktı. İleride bir ışık vardı, bir çeşit minik ada gibi bir yer. Oraya ulaşmaya çalıştım. Bir türlü ilerleyememek sinirlerimi bozdu. Sudan korkuyordum, içinde ne var bilmediğim için. Sanki oksijen de bitiyor gibiydi.

Boğulacağım sandım ama sonra galiba başka bir rüyaya geçtim, o anda anlayamadım ne olduğunu, bir bağlantı kopmuş gibi.

Bu sefer bir tarladaydım ama hep papatya ekmişlerdi. Yeşildi her yer bir de papatya beyazı.

Otların içinde yolumu bulmaya çalıştım. Gece olmadan bir yerlere ulaşmalıydım. Yoksa korkunç yaratıklar gelebilirdi. Hep öyle olur. Nasıl da stresli durum. Yine ilerlemeye çalışıyordum.

Sonra bir yere varamadan uyandım. Az daha gitsem belki de bir hoppit köyü vardı.

4 Kasım 2023 Cumartesi

BCP EKİM



Blogları Canlandırma Projesi etkinliğimiz keyifle ve başarıyla devam ediyor.

Her ay için seçtiğimiz temada veya temalarda kitap, belgesel, film, dizi, anime, program, podcast, manga, ne olursa okuyor veya izliyoruz.

Ekim ayının temaları ise Uzakdoğu Edebiyatı, manga, anime, webtoon idi. Çoğumuzun en sevdiği konular bunlar.

Üç adet edebiyat eseri seçtim. Günümüzün edebiyat örneklerinden. Üçü de güncel konular. Kuşak farkları, afetler, unutkanlık. Üçü de çok iyi roman.


KIZIM HAKKINDA HER ŞEY

Kim Hye-Jin

İthaki Yayınları, 160 sayfa

Bol edebiyat ödüllü Güney Koreli genç yazarın bu romanı eskiyi ve yeniyi, kuşak çatışmasını anlatıyor.

Kuşak çatışması anne kız üzerinden yansıtılıyor. Anne geleneksel bir anne. Bir huzurevinde bakıcı. Evlilik, aile, ilişkiler, yaşam üzerinde klasik anne düşünceleri var. Kızı para kazansın, evlensin, çocuğu olsun istiyor. Huzurevindeki bir yaşlı teyze ile yakından ilgileniyor. Normal bakımdan fazlasını gösteriyor yaşlı kadına. Bir gün kendisinin de bu teyze gibi yalnız ve bakıma muhtaç olabileceğini düşünüp yaşlı kadına kadın sanki annesiymiş gibi davranıyor.

Kızı ise genç ve üniversitede öğretim görevlisi. Ancak kız eşcinsel ve kız arkadaşı ile yaşıyor. Ayrıca üniversitede eşcinsel akademisyenlerin hakları için gerçekleştirilen gösterilere katılıyor. Gösterilerde yaralandığı da oluyor. Kız arkadaşı ile ekonomik sorunları da olabiliyor arada bir.

Anne, kızının bu ilişkisini onaylamıyor ve onları ayırmak için elinden geleni yapıyor. Para sıkıntısından dolayı iki kız annenin yanına taşınıyorlar, ardından anne de huzurevindeki yaşlı teyzeyi eve getiriyor. Bu dört kişi aynı evde yaşamak durumunda kalıyorlar.

Olayları annenin açısından dinliyoruz. Anne anlatıyor bize. Böylesine klişe olabilecek bir evrensel sorunu yazar sade anlatmış, hiç melodrama girmeden. Kısacık roman hemen bitiyor ama tadı bitmiyor. Not:4/4


AFET GEZGİNLERİ

Yun Ko-eun

Doğan Kitap, 160 sayfa

Güney Koreli genç yazar, eski bir seyahat bloğu yazarı, daha sonra çocuk öyküleri yazıyor, televizyonda sunuculuk yapıyor ve öykü ve romanları ile edebiyat ödülleri alıyor.

Roman güncel bir konu üzerine kurulu. Turlar, turistik geziler. Felaket bölgelerine yapılan özel turlar gibi seyahat turları. Çernobil gezileri örneğin. Merak edenlerin toplanıp gittiği özel turlar. Hobbit turları gibi.

Romanın kahramanı bir tur rehberi. Genç kadın, bir tur şirketinde çalışıyor, tur rotaları düzenliyor ve turlarda rehberlik yapıyor. Şirket onu bir adaya gönderiyor. Çöl gibi bir ada. Orayı gezip bir tur programı hazırlamasını istiyorlar. Ada, turistler için çok bilinmeyen bir bölge. Bir çekim merkezi değil. Her an da bir afet olabilir.

Şirket, insanlar afet sevdiği için bu bölgeye de birkaç günlük bir gezi planı olabilir diye düşünüyor. Genç rehber, adaya gidiyor ama adadan dönemiyor. Şirket, bir gezi planı hazırlamadan dönmesini istemiyor.

İnsanların afet bölgelerini görme merakını işliyor roman. Bu adayı nasıl ilginç kılabiliriz diye düşünüyor şirket.

İlginç bir konuda başarılı bir roman. Not:4/4


HAFIZA POLİSİ

Yoko Ogawa

Kafka Kitap, 248 sayfa

Japonya’nın bol edebiyat ödüllü yazarlarından olan Ogawa’nın bu romanı unutulmaz bir konuyu sunuyor bize. Hafıza.

Bilimkurgu gerilimi sayılabilecek romanda bir adada yavaş yavaş her şey kaybolmaya ve unutulmaya başlar. Bir gün kitaplar yok olur ve insanlar kitabın ne olduğunu bile unutur, bir gün güller kaybolur ve unutulur. Adada her şey yok olmaya başlar yıllar içinde, eşyalar, canlılar. Her şey unutulur zamanla.

Unutmayanları ise Hafıza Polisleri alır götürür, kliniklerde unutmaları sağlanır. Unutmaya direnenler de vardır. Bunlar gizli gizli eşyaları ve anıları saklamaya çalışırlar.

Her şeyin çabuk unutulduğu gönümüze harika bir eleştiri yaklaşımı. Not:4/4

1 Kasım 2023 Çarşamba

KELİME OYUNU 121





Kelime Oyunu etkinliğimiz devam ediyor. Beş kelime seçiyoruz ve bu kelimelerin de içinde olduğu öykü, şiir, deneme benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes beş kelime verebilir.

Haftanın kelimeleri: Antik/Minik/Sarmaşık/Evlilik/Ruh


VAİNA 39

Kişiler: Vaina, Vaâll, Rauba Rahula, Şifacı, Thara, Dokhair, Lua, Ingrid, Kral Suava, Doktor Vinkmarch, Armonile, Xuhmao


Doğa Tapınağı adına yaraşır şekilde doğa ile iç içeydi. Saraya ait olan ormanın içinde antik mimarilere uygun bir yapı olarak inşa edilmiş ve tepe noktasında dairesel pencerelere sahip kubbelerle donatılmıştı. Kubbe pencerelerinden içeri öğle vakitlerinde gün ışığı altın bir şelale gibi süzülürken tam altlarında yer alan havuzlarda parıltılar saçardı. Güneşin açısı değiştikçe saat sekiz, on, iki ve dörtte tam dört kez olacak şekilde içeride yansıyarak dolaşmasını sağlayan ve zamanı hatırlatan aynalar aynı zamanda mevsime göre de belirli bir düzende yer değiştirebiliyordu. Yer değişmelerini sağlayan mekanizma artık içeride de bir orman varmış gibi görünen bitki topluluğu yüzünden fark edilmiyordu bile. Taş zeminde belirsiz aralıklarda ve düzende oluşturulmuş kanallardan temiz ve şırıl şırıl bir su akıyordu. Yine kubbelerdeki dairesel pencerelerden damlalar halinde bir yağmuru anımsatacak şekilde akan sular havuzları besliyordu. Yağmursuz havada bunun ne tür bir ustalık ürünü olduğunu anlamak zordu. Etrafta akan suyun sesi ve bitkilerin arasına yuvalanmış kuşların minik şakımaları nedeniyle bir binanın içinde olduğunu hissetmek güçtü.

Rauba mihrap görevi gören sarmaşık gövdeli ve mor çiçekli iki ağacın arasında duran taş bir platformda turuncu bir minder üzerinde meditasyon için bağdaş kurmuş halde gözleri kapalı oturuyordu. Thara ve ailesi kapı görevlilerinin izin vermesini bekledikten sonra içeriye girmiş ve özenle hazırladıkları tütsüleri yakıp narteksin ortasındaki sunağa bıraktıktan sonra Rauba’nın karşısına gelinceye dek içeride ağır adımlarla ilerlemişlerdi. Normal şartlarda bu törende gelin adayının ailesi ve Rauba dışında kimse olmamalıydı ancak şu anki şartlarda iki şifacı Rauba’ya hemen ulaşabilecekleri bir mesafede beklerken aynı zamanda orada ne amaçla durdukları belirsiz iki muhafız diğer köşede duruyordu. Thara şifacıların gerçekten Rauba için burada olduğunu düşünse de muhafızların Vaâll’in maşası olduğu su götürmezdi. Üçü de Rauba’ya saygılarını sunduktan sonra onun karşısında kendileri için hazırlanmış olan minderlere otururken Thara kuşku ile Rauba’nın hala açılmamış olan gözlerine bakıp zihninde ne tür düşünceler olduğunu anlamaya çalıştı. Babası geleneksel birkaç cümle sarf ettikten sonra nihayet Rauba’nın gelin adayı için iyi dileklerde bulunması ve evliliği kutsaması için cevap vermesini beklemişti. Ancak bu bekleyiş epey uzun sürdü. Ortama tedirgin edici bir sessizlik çökmüştü. Akşam güneşi de gittikçe kararırken kuşlar bile sessizleşmişti. Armonile tedirgin bir halde Thara ile göz göze gelmeye çalışırken aralarında oturan eşi saygısızlık etmelerinden korktuğu için küçük bir öksürük ile onu uyardı.

Thara bu konuda Dokhair kadar yetenekli olmasa da Rauba’nın zihnine düşüncelerine ve anılarına ulaşmaya çalışıyordu. Ancak hiç karşılaşmadığı bir biçimde onu engelleyen dışarıda tutan ve bunu yaparken acı çekmesine neden olan bir şey vardı. Ulaşmaya çalıştığı zihin tanıdığı herkesten bin kat daha güçlü birine ait olduğu için mi böyle oluyordu yoksa bunda da başka bir iş mi vardı emin olamıyordu. Derken beklenmedik bir anda Rauba gözlerini açtı. Şaşkınlıkla dikkati dağılınca Thara sanki çarpılmış gibi bir etkiyle nefes nefese zihin saldırısını geri çekti. Duruşunu bozmamaya ve dikkat çekmemeye çalışsa da alnından birkaç damla ter süzüldüğü görülüyordu. Rauba donuk gözlerle ve ezberlenmiş birkaç cümle ile Thara’yı kutsayıp iyi dileklerde bulundu. Sıra Thara’nın onun yanına gidip bileğinin içine dokunulmasıyla bir mühür kazanmasındaydı. Bu mühür bileğinin içinde herkesin göremediği ancak evlilik onayı aldığı ve ruhlar dünyasında kutsanmış biri olduğu anlamına gelen bir çeşit işaretti. Yeni kuracağı aileye şans getirmesi beklenirdi. Thara Rauba’ya dokunduğu anda onu engelleyen duvarları aşıp zihnine daha kolay erişebileceğini düşünüyordu. Tam ayağa kalkıp platforma yaklaşacağı sırada korumalar öne çıkarak onu durdurdu. “Ne yazık ki tören burada sona ermeli.” dediklerinde Thara henüz mührü almadığı için itiraz etti. Bu şekilde buradan ayrılamazdı. Ancak devam etmesine izin vermedikleri gibi şifacılar da sarmaşık ağaçların gövdelerinin bir koza gibi örülüp Rauba’yı saklamasını sağlamışlardı. “Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz tören bu şekilde bitemez!” diye engelleri aşmaya çalışan Thara korumaların silahlarını çekmeye hazır görünmesinden endişe eden babası tarafından geri çekiliyordu. Babası “Nasılsa kolunda onun olup olmadığını görebilecek pek kimse yok bu işi daha sonra hallederiz şimdi buradan gitsek iyi olur.” diyordu. Thara tören için izni Vaâll’in kendisinden aldıklarını ve bu şekilde müdahale edemeyeceklerini söyleyerek bir kez daha diretse de şifacılardan biri de “Büyük Usta’ya kimsenin dokunmaması gerektiği de Efendi Vaâll’in emri ve o iyileşmeden bu kadar bile yaklaşmanıza dua etmelisiniz.” diye karşılık verdi.

Thara sırf evlilik merakından buraya gelmiş saf bir kız olsa Vaâll’in lütfu karşısında minnettar olabilirdi ancak işler öyle değildi. Burada neler olduğunu öğrenmeden ayrılmayacaktı. Annesine şifacıları işaret ettikten sonra kendisi tıpkı Ingrid gibi savaşçılara özgü gizli kanatlarını açığa çıkarttı ve korumalara saldırdı. Olabildiğince hızlı şekilde kimse duymadan onları etkisiz hale getirmeyi umuyordu. Kızının ve karısının anlamsız ve ani biçimde akıllarını kaçırmış olduklarından emin şekilde ne yapması gerektiğini bilemeyen Xuhmao onların zarar görmesini göze alamadığı için ikisine de yardım etmekten başka çare görememişti. Ancak bu işin sonunda üçünün de sürgün edilmekten daha beter bir şeyle karşı karşıya kalacaklarından dehşet şekilde korku duyuyordu. Nihayet hepsini alt ettiklerinde öfkeyle Thara’nın üzerine yürüdü ve “Sen aklını mı kaçırdın! Ailemizi nasıl bir duruma soktuğunun farkında mısın?” diye tüm gücü ile bağırdı. Bağırmaktan fazlasını yapacağı sırada Armonile araya girdi ve bir kez olsun onları dinlemesini istedi. Bu sırada vakit kaybetmeyi göze alamadığı için Thara Rauba’nın içinde bulunduğu kozaya doğru adım atmaya başlamıştı bile. Armonile olanları açıklamaya çalışırken Xuhmao kızına nereye gittiğini sandığını soran öfkeli cümleler sarf edip duruyordu. Kocasının mantığına ulaşamadığını anlayan kadın en sonunda dayanamayıp daha çok kendi elinin acımasına neden olan zayıf bir tokat indirdi. Adam şok olmuş bir halde donup kalmıştı. Karısının daha önce böyle bir şeye kalkışmak bir yana dursun sesini yükselttiğini bile hatırlamıyordu. Nihayet dikkatini çektiğini görünce Armonile her şeyi ona açıklamaya çalıştı.

Bu arada Thara bir el hareketiyle bitkilere yolundan çekilmelerini söylemiş ve koza oluştuğu gibi hızlıca geri açılmıştı. Rauba yine oturduğu yerde gözleri kapalı duruyordu. Ona uzanıp bileğinden tuttuğu anda acıyla yerde kıvranmaya başladı. Elini geri çekemiyor ve ne olduğunu anlamıyordu. İlk başta tek yapabildiği nefes almaya çalışmak oldu. Rauba’nın zihnine ulaşmasını engelleyen duvarların sebebi her neyse oldukça saldırgandı. Etraflarında bir güç duvarı oluşmuş ve ailesinin de ona yardım etmek için yaklaşmasını engellemişti. Armonile kızının acı içinde kıvrandığını görünce ona bir şey olmasından korkarak çılgına dönmüştü. Güç duvarına saldırıp duruyor ama kızını korumak için ona yaklaşamıyordu. Xuhmao da tüm gücünü duvarı aşmak için harcıyor ama bunu başaramıyordu. Thara bir türlü geri çekilmeyi başaramayınca tek seçeneğinin daha ileri gitmek olduğunu düşündü. Nefesini kontrol edip acıyı bloke etmeye çalıştı. Bunu bir miktar başarınca zihin saldırısına devam etti. Orada neler döndüğünü anlamadan pes etmeyecekti. Tüm gücünü buna harcarken aynı zamanda gerçekten uyanıp kendine gelmesi için Rauba’ya sesleniyordu. Sonra hiç beklemediği şekilde gerçeklikten kopup karanlık bir düşe sürüklendi. Bedeni ise hareketsizce olduğu yerde kalırken Vaâll bir anda ortaya çıkıp Xuhmao ve Armonile’i gafil avladı. Thara’nın bir oyun çevirmesi ihtimaline karşın kontrol etmek için gelmişti. Xuhmao’nun bir şey yapmasına engel olmak için kolay hedef olan Armonile’i yakalamış ve “Küçük prensesinizin rahat durmayacağını biliyordum.” derken geriye çekilmesini istemişti.

Thara yaydığı şeytani enerjiyi iliklerine kadar hissettiren muazzam güçte bir kadının güçlü parmakları karanlığın içinde uzanıp onu bulmuş ve boğazına sarılmışken ne kıpırdayabiliyor ne de nefes alabiliyordu. Ruh enerjisinin bedeninden sökülüp kadın tarafından ele geçirilmeye başlandığını hissediyordu. Ruh enerjisi karanlığın içinde çevreyi aydınlatamayan minik pırıltılar halinde bedeninden uzaklaşıyordu. Ona saldıran kadını karanlığın içinde tam olarak göremiyor veya gördüğünü zihni algılamıyordu. Şu anki duruma neden düştüğünü bile unutmak üzereydi ve her ne için çabaladıysa başaramayacağını düşünmeye başlamıştı. Sonra Rauba’yı hatırladı. Bu karanlığa onun için düşmüştü. Son kalan gücüyle “Rauba” diye fısıldadı.

28 Ekim 2023 Cumartesi

İYİ EDEBİYAT

 




HENÜZ 17 YAŞINDA

Ahmet Mithat Efendi

İş Bankası, 236 sayfa

Felatun Bey ile Rakım Efendi, Esrar-ı Cinayat gibi keyifli romanları olan yazarın yine çok keyifli, eğlenceli, mizah dolu bir romanı.

Ahmet ve Hulusi adlı iki yakın arkadaş bir gün Beyoğlu’na geçerler, İstanbul’dan, yani Topkapı tarafından, eskiden sadece o bölgeye İstanbul deniyordu.

Yer içerler, gece tiyatroya giderler, çıkışta da içerler, biraz sarhoş olurlar. Evlerine dönmek zor olur, o saatte araba bulamazlar ve geceyi bir genelevde geçirmeye karar verirler. Girerler, yine içer eğlenirler. İki arkadaş, içme konusunda da geneleve girme konusunda da sürekli tatlı tatlı atışırlar. Bunları istemeden yapıyormuş gibi tavırları olur.

Sofra kurulur, içkiler gelir, kızlar gelir, yer içerler, eğlenirler. Hulusi Bey, Agavni adlı bir kızdan hoşlanır, güzel sesi ile şarkı söyleyen. Ahmet Bey de Kalyopi adlı bir Rum kızından hoşlanır, kız masum, utangaç, sessiz duruşludur. Kız ile beraber olmaz, onunla sohbet eder sadece. Sonraki günlerde iki adam, bu mekana sık sık gelirler, Ahmet Bey ile Kalyopi iki iyi arkadaş olurlar. Ahmet Beyin Kalyopi ile başka planları vardır.

Ahmet Mithat Efendi, diğer romanlarında olduğu gibi bir yandan ilginç, dönemsel bir durumu, hikayeyi hoş bir dille anlatırken diğer yandan da o dönemin okuruna bilgiler veriyor. Bunu tatlı bir dille gerçekleştiriyor. Not:4/4


DELİ İBRAM DİVANI

Ahmet Büke

Can Yayınları, 204 sayfa

Ahmet Büke, günümüzün en sevilen ve iyi edebiyatçılarından. Bu romanı da şaşırtıcı derecede iyi.

Yazar bu romanında, İzmir’in Karaburun yöresindeki balıkçıların yaşamını anlatıyor. Yaklaşık 100 yıl önceki dönem. Cumhuriyet sonrası. 1950’lere doğru geliyoruz.

Olaylar, Karaburun’da bir Yunan adası olan Köstence adasında yer alıyor. Bu adaya insanların girmesi yasak ancak yazar bu adada hayat varmış gibi kurgulamış. Ege balıkçılarının yaşamını Köstence adası üzerinden bize tanıtıyor.

Yoksul balıkçılar, yoksulluktan kurtulmak için istemeden de olsa yunusları avlayıp yağlarını çıkarıyorlar. Yunus sürülerinde arkadaki en yaşlı yunusları avlıyorlar, mızrak gibi aletlerle. Bu tarz balıkçılığa dalyan balıkçılığı deniyor yörede. Yunus yağı ve zeytinle yaşayan yöre halkı bunları yörenin zenginine satıyor. Romanın kahramanı Osman da bu meslekten. Diğer insanlar gibi o da yunusları çok seviyor ve balık yerine yunus avlamaktan hoşnut değil. Yunuslar ayrıca kıyıya balıkları getiriyorlar yani balıkçılara da yardım ediyorlar.

Roman bir yandan da yoksullarla varlıklıların çatışmasını da gösteriyor. Deniz yaşamı romanda Ege’nin efsaneleri, masalları, söylenceleri ile süslenmiş. Gerçekte de halen devam eden dalyan balıkçılığı ve balıkçıların yaşamı bir mitolojik hikaye gibi anlatılıyor ve balıkçıların diliyle. İntikam, aşk, dostluk da yan konular.

Edebiyat severler kaçırmasın bu kitabı. Not:4/4

26 Ekim 2023 Perşembe

YEŞİL KÖRİ

 


Green Curry yemeği, bir Tayland yemeği.

Bir küçük soğan, beş diş sarımsak, bir başparmak zencefil, zeytinyağında biraz kavurup, öldürüyoruz, birkaç dakika, çok pişirmiyoruz yani.

Bir küçük patlıcan, bir küçük kabak, iki köy biberi, bir orta boy patates, doğruyoruz, aslında belki bir çok sebze konulabilir, lahana uymuyor, domates olmuyor, bu yeşil köriye.

Karıştırıyoruz, börttürüyoruz, yüksek ısıda hızlı karıştırıyoruz yani, döndürüyoruz, eti mühürlemek gibi, Çin yemekleri gibi.

İçine bir paket tofu doğruyoruz, minik veya büyük. İki kahve fincanı köri atıyoruz. Bol bol da atılabilir, isteğe göre.

Bir yemek kaşığı zerdeçal. Bir konserve coconat milk, yani Hindistan cevizi sütü.

Karıştıyoruz, pişmeye devam ediyor.

Ateşi kapatınca bol bol reyhan atıp karıştıyoruz.







19 Ekim 2023 Perşembe

KELİME OYUNU 120






Kelime Oyunu etkinliğimiz devam ediyor. Beş kelime seçiyoruz ve bu kelimelerin de içinde olduğu öykü, şiir, deneme benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes beş kelime verebilir.

Haftanın kelimeleri: Ritüel/Kıyafet/Evlilik/Şüphe/Tapınak


VAİNA 38

Kişiler: Vaina, Vaâll, Rauba Rahula, Şifacı, Thara, Dokhair, Lua, Ingrid, Kral Suava, doktor Vinkmarch, Armonile

Seremoni için hazırlıklar sürerken Thara’nın aklı yalnızca Rauba’ya neler olduğunu nasıl anlayabileceğindeydi. Onunla bir an için bile olsa yalnız kalabilir miydi bilemiyordu. Uyanmış olsa bile bilinci kapalı gibi görünen büyük ustanın zihnine erişmenin bir yolunu bulması gerekliydi. Uyanış ritüelinde yolunda gitmemiş bir şeyler olduğu belliydi. Eğer sorunu anlarsa bunu düzeltebilir miydi bilmiyordu. Ancak elinden gelen her şeyi yapmak zorundaydı.

Anne ve babası tören için kendi hazırlıklarını yürütürken hizmetçileri de Thara’yı hazırlıyordu. Arınması için özel tütsüler yakılmış ve şifalı bitkilerle hazırlanmış suların kullanıldığı bir banyodan sonra özenle hazırlanmış beyaz kıyafetler giydirilmişti. Saçlarını gelecek için umudu ve atalara saygıyı temsil ettiği için mavi kantaron çiçekleriyle süslemişlerdi. Aynada kendisini boş gözlerle izlerken kapının açıldığını bile fark etmedi. İçeriye gelen annesi de kendisi kadar sade giyinmiş ve sadece evlilik yüzüğü ile aile armasını taşıyan broşunu takınmıştı.

Kızının gönülsüz olduğu bir evlilik için bir anda her şeyi hızlandıracak olan bir adım atıyor olması onu şüphelendirmiş bir o kadar da endişelendirmişti. Bu evliliğe onay vermek istemese de kararı kocası almıştı ve herkese duyurulmuşken artık karşı olduğunu belli edemezdi. Yine de bugüne kadar her şeyin yavaş ilerlemiş olmasından memnundu. Ancak bir anda her şeyin değişiyor olmasından dolayı gelip bir kez olsun Thara ile aralarındaki sınırı kaldırıp konuşmayı istemişti. Bu olaydan kaçış olmadığı aşikardı ancak kızının mutlu olduğundan emin olmak, değilse de ne olursa olsun elinden geleni yapmak istiyordu. Bunun için kendi evliliğini ve statüsünü riske atacak olması ve diğer tüm sonuçları artık önemsiz geliyordu.

Thara omzuna dokunulunca endişeyle yüzüne bakan annesini yenice fark etti. Armonile hizmetçilere bir göz hareketiyle onları yalnız bırakmalarını işaret etti ve hepsi dışarı çıkıp kapı kapanıncaya dek bekledi. Ardından “Uzun zamandır ikimiz de kendi işlerimize dalmışken pek fazla konuşacak zaman yaratmadık” dedi. Belki de etraflarında kimse olmadan resmiyetsiz konuşmalarının üzerinden aylar geçmiş olabilirdi. “Eskiden yanıma daha sık uğrardın” diye eklerken odanın içinde yürüyüp pencereye doğru gitti ve dışarıya baktıktan sonra odada tekrar göz gezdirdi. Thara da “Eskiden ben de seni daha sık ağırlardım. Ancak yönetimle son yıllarda epey fazla meşgulsün bazen seni uzaktan bile olsa göremiyorum. Artık işleri biraz hafifletmen gerektiğini düşünüyorum” dedi. Armonile “Baban tüm bunlarla tek başına mücadele edemezdi. Ancak bir denge sağlayamadığımı kabul ediyorum. Seni son yıllarda fazla yalnız bıraktığım için beni affet” dedikten sonra yanına gidip kızının ellerini tuttu ve devam etti “Bu aldığın kararın kaçınılmaz olduğunu biliyorum ancak acele etmenin sorumlusu olduğumu düşünüyorum. İstersen hala biraz erteleme şansın var. Rauba’nın iyileşmesini bekleyebilirsin. Bu durumda düğün için de beklemelerini isteyebilirsin. Bu evliliği istemediğini biliyorum. Eğer istersen senin için adımdan vazgeçer ve yemini kendi adımla bozabilirim. Böylece kimse sana dokunamaz”

Thara onun seçimi olmadığını biliyordu yine de bu güne kadar bu konuda hiçbir söz etmemiş olması ve yanında olduğunu belli eden hiçbir şey yapmamış olmasından dolayı kırgındı. İşin kötü yanı annesi onun yanında durmaya çalışsaydı her şeyin daha berbat bir duruma gitmiş olacağını biliyor olması ona bariz şekilde kızmasını engelliyordu. Yine de Rauba ile görüşmesinin altında yatan nedenleri açıklayamazdı ve ailesini tehlikeden uzak tutmak için niyetini gizlemesi en doğrusuydu. Ellerini annesinin elinden yavaşça geri çekerken “Bu konuşmayı yapmamız için biraz geç oldu ne yazık ki. Ve bunu konuşsak bile bir şeyleri yıkmadan hiçbir şeyi değiştiremeyeceğimizi ikimiz de biliyoruz. Şımarıklık etmeyecek kadar büyüdüm. Benim yüzümden hayatını riske atmana izin veremem. Rauba ile görüşeceğim ancak düğün için daha zamanım var. Düğünden önce bir seçeneğim daha olabileceğini düşünüyorum ve buna Rauba bile müdahale edemez. Endişelenme” diye açıkladı.

Annesi endişeyle bir nefes alıp fısıldayarak “Adanmış olmaktan mı söz ediyorsun?” diye sordu. Adanmışlar kendini ilahi güçler için yaşamaya adayan ve kuzeydeki Sangmar dağının erişilmesi güç doruklarında konumlanmış olan ve ejderha kralı tarafından kutsanmış olan tapınağa kapanmış kişilerdi. Tapınak yaşamından önce dağın ışıksız dehlizlerinde yalnızca ekmek ve su ile beş sene geçirir ve dua ederlerdi. Tapınağa ulaşmaya hak kazandıklarında ilahi güçler için çalışır ve onlar ile dünya arasında köprü olma görevi edinirlerdi. Ancak bu yolu seçenlerin sayısı bir efsanede unutulup gidecek kadar azdı ve bir kez bu yolu seçerlerse ettikleri yemin tüm yeminlerin üzerinde ve dokunulmaz ayrıca geri dönülmez olurdu. “Seni bir daha göremeyecek olmamı bir kenara bırak bunun sonunda kendini dayanılmaz acılar içinde bir sona sürüklüyor olacaksın. Tapınağa ulaşabilenlerin yola çıkanların çeyreğinden bile az olduğunu biliyorsun” diye itiraz etti. “Bunu asla kabul edemem. Hayır. Bunu yapmanı yasaklıyorum…”

Thara ileri atılıp ona sarılarak susturdu ve “Vaâll ile evlenmemin bundan bir farkı olmayacak” dedi. “Ayrıca…” derken sesini daha da alçaltıp onun kulağına fısıldayarak “Kimseye tek kelime etmemelisin ama bunların hiçbirine gerek kalmayacak anne. Başımızda bundan daha ciddi sorunlar var” diyerek ona her şeyi özetledi. Bilmemesinin daha iyi olacağından emin olsa da ondan bunları gizlemenin de bir faydası olmadığını anlamıştı. Böylece Rauba’ya ulaştıklarında yalnız mücadele etmek zorunda kalmayacaktı.

12 Ekim 2023 Perşembe

PEMBE SABAHLIK

 



Apartmanların duvarları çok ince herhalde, komşuların sesleri duyuluyor. Banyo pencerelerinden, balkonlardan da duyuluyor konuşmalar. Kavgalar örneğin tümüyle duyuluyor. Komşuların özel hayatlarını öğrenmek mümkün. Duymamak için yüksek sesle müzik dinlemek gerekiyor.

Komşu teyze var. Yalnız yaşıyor. Zaman zaman evine gelen gidenler oluyor. Bu teyze hep sarı veya pembe sabahlık giyiyor. Balkona astığı çamaşırlardan belli oluyor. Evine çocukları geliyor olsa gerek. Kızı veya oğlu var gibi. Teyzenin sabahlıkları hep değişiyor, türleri, desenleri değişiyor ama renkleri ya sarı ya pembe.

Seslerini duyuyorum bazen. Onlar balkonda iken duyuluyor mutfak penceresinden. Teyze herhalde biraz unutmaya başlamış gibi duruyor. Kızına, kocamı elimden aldın diyor, söylediği kişi de damadı olsa gerek. Yine kızına, paramı yiyorsun sen diyor. Kızı belki annesinin parasını idare ediyorsa. Bazen iki kız oluyor. Anladığım kadarıyla kızları birbirlerine şikayet ediyor. Çünkü kızlar bazen, anne, beni bana şikayet ediyorsun, diyorlar.

Damadı herhalde, konuşuyor, pointer diye bir şey almış, define arayacakmış, kimsenin bilmediği bir şey bulacağım, tarihe geçeceğim diyordu. Başını belaya sokma dediler.

Damadın kollarında alerjik sivilceler çıkmış. Yara gibiymiş. Teyze, lavanta dene dedi. Damat da lavantanın ticaretini yapayım, kelepir tarla bulup ekeyim, Burdur’da ucuz tarlalar varmış, içine çadır kurarız bir de sondajla kuyu açarız, göçebe yaşarız ne güzel diyor, elektriği interneti de çözersek tamam. Oğlan herhalde köşeyi dönmek isteyenlerden. Borsa, faiz, altın, döviz yetmiyor sanırım.

Komşular bazen dram bazen komedi.

24 Eylül 2023 Pazar

KORE DİZİLERİ 2

 


CELEBRITY

2023 yılı dram dizisi. Başrolde Park Gyu-young. 12 bölümlü.

Sosyal medya, internet, ün konulu dizide A-ri adlı bir genç kız kapı kapı dolaşarak güzellik ürünleri satmaktadır. Bu kız bir süre sonra bir sosyal medya fenomeni haline gelir. Bir influencer olur. Bu ün onun gibi olan diğer influencerları etkiler. Bu ışıltılı ve hoş dünyanın zorlukları da vardır. A-ri de bu dünyada tutunmaya, başarılı olmaya çalışır. Diğer fenomenler de hayranlar da tehlikeli olabilirler. Suç işleyecek denli tehlikeli olabilirler, fenomenlerin çevrelerindeki insanlar.

Oldukça güncel bir konuda sürükleyici, şaşırtıcı bir dizi. Not:3/4




QUEENMAKER

2023 yılı iş, politika, hukuk dizisi. Başrolde The World of the Married adlı çok heyecanlı dizide de izlemiş olduğumuz Kim Hee-ae, yine çok heyecanlı bir dizide. 11 bölümlü.

Çok başarılı bir iş kadını büyük bir aile şirketinin yöneticilerindendir ve şirketin her şeyidir, reklamcısı, stratejisti, sözcüsü. Güçlü bir karakter olan bu iş kadını, aile şirketinin içindeki iktidar savaşları, skandallar, kötü yönetimlere şahit olunca bu aile şirketinden ayrılır ve onların aleyhine çalışır ve bir insan hakları avukatı kadını belediye başkanı yapmak için kullanır bu kız yeteneklerini.

Soluk soluğa izlenen dizilerden. Not:4/4




ONE DAY OFF

2023 yılı komedi, dram dizisi, biraz da fantastik. Başrolde Lee Na-young. 8 bölümlü.

Lisede edebiyat öğretmeni olan bir kız, düzenli ve rutin hayatını renklendirmek için Cumartesi günleri günlük yolculuklara çıkar. Yürüyüş yapmak, yemek yemek, kafasını dağıtmak için çıkar bu yolculuklara. Yakınlardaki şehirlere, gezilecek yerlere gider dolaşır, bir şeyler yer, yolculuklarında insanlarla tanışır. Bu yolculuklarından çok keyif alır ve insanları da tanır bir yandan. Dizinin her bölümünde başka bir yere gider, bu yolculukları sakin geçer, yumuşak, zarif saatler geçirir.

Hayattan kesitler sunan, sıradan, basit gündelik yaşamı anlatan dizi konu, görsellik, renkler açısından mutluluk verici olduğu gibi oyuncular açısından da keyif veriyor ancak asıl önemlisi dizideki ince duyarlılık. Genelde izlediğimiz Kore dizilerinden farklı olan bu dizi daha çok Avrupa filmlerini anımsatıyor. Not:4/4

22 Eylül 2023 Cuma

KELİME OYUNU 119


Kelime Oyunu etkinliğimiz devam ediyor. Beş kelime seçiyoruz ve bu kelimelerin de içinde olduğu öykü, şiir, deneme benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes beş kelime verebilir.

Haftanın kelimeleri: Hikaye/Asır/Güç/Gölge/Nişanlı

Bu kez, bir süredir yazmakta olduğum Vaina adlı hikayenin bir özetini yaptım. Hatırlayalım diye.

VAİNA ÖZET

Hikayenin nerede başladığı herkes için bir noktada takip etmesi zor bir durum olabilir. İnsanın yaşam hikayesinin başlangıcı onun doğumundan yüz yıl öncesine bile dayanabilir. Kendi doğumundan önce anne babası ve onların anne babaları ve daha da öncesinde o tanışmalar, belki ayrılıklar, tesadüfler, zorluklar velhasıl bir dolu umulmadık bileşen bir araya gelmemiş olsaydı kendisi de belki de asla var olmayacaktı. Bir insanın yaşamının nerede başladığı ve nerede son bulduğu işte böyle karmaşık ve anlaşılması güçtür. Bir hikayenin de nerede başladığı ve nerede son bulduğu olaya neresinden baktığınıza göre değişir.

Lua’nın Ingrid ile olan hikayesi buradan bakınca belki de bir asır önce Lua’nın evinden ayrılıp kendi kaderini aramaya çıkmak istemesiyle başlamıştı. Yaşadığı yerde herkesin kendisine verilen bir görevi vardı bununla birlikte kendi kaderini aramak isteyenler evden bir kez ayrılır ve kaderini bulduğundan emin olana dek geri dönmezdi. Lua da böyle yapmıştı. Yolculuğu onu derin ve ıssız bir ormanın ortasında yağmurlu bir günde Vaina’nın tutsak edildiği ve güçlerinin zapt edildiği, normalde kimsenin bulmasının mümkün olmadığı eski bir malikaneye getirmişti. Vaina zincirlerinden kurtulmak için onu etkilemiş ve masum bir peri gibi görünmüştü. Elbette zincirinden kurtulur kurtulmaz da onu avlamaya çalışarak ödüllendirmişti. Vaina’nın muhafızı olmakla görevlendirilmiş olan Ingrid olanlara engel olmakta geç kalmış ve görevinde başarısız olmuştu. Vaina’nın kurbanı durumuna düşen Lua’yı kurtarmaya çalışan Ingrid karanlık cadının kaçmasına engel olamazken aynı zamanda kendi türünün törelerine uyarak Lua’yı hayatta tutabilmek için tüm gücünü feda etmişti. Ancak bunu yaparken istemeden de olsa güçlerini ve ruhunun hayatta kalan kısmını Lua’ya aktarmış, Vaina’nın saldırısından kurtulamayan bedeni yok olurken Lua’ya bağlı şekilde hayatta kalmıştı. Kendi türü için bu affedilmez suçlardan biriydi. Herkes ya Lua’nın onun güçlerini çalmaya çalıştığını ya da Ingrid’in korkaklık ederek kendini kurtarmak için güçlerini bilerek ona aktardığını düşünecekti. Bununla birlikte hızla güç kazanarak kötülük yaymaya başlayan Vaina başlı başına bir sorundu.

Lua ve Ingrid’in kaderi işte böyle bir araya gelmişti. Hem kendi sorunlarını çözmek hem de Vaina’yı durdurabilmek için tek seçenekleri Ingrid’in yuvasına Güneş Ülkesi’ne gitmeleriydi. Böylece yola koyuldular ve başlarına gelen bin bir çeşit olayla mücadele ederek Güneş Ülkesi’ne ulaştılar. Bu sırada Vaina’nın kötülüklerine dair dedikodular hızla yayılıyor ve insanlar korku ve kuşku dolu bir hale geliyordu. Gölge yaratıkların saldırılarına dair birçok gizemli olay gittikçe etraflarını sarıp daralan bir çember gibi onlarla aynı yönde ilerliyor gibiydi. Vardıkları kasabada bir süre konaklayıp Ingrid’in ustasını aramışlardı. Dokhair Ingrid’i anlayacak ve yargılamadan yardım edebilecek tek kişi gibi görünüyordu. Onu bir türlü bulamadıkları günler ve geceler geçerken büyük bir gölge saldırısı sırasında sonunda Dokhair onları bulup kurtarmıştı. Emekliye ayrılmış olan Dokhair’in kendini yeniden olmadık maceraların içinde buluşu da bu şekilde başlamıştı. Başta Lua’ya şüphe ile yaklaşsa da Ingrid’in doğruyu söylediğini bilecek kadar iyi tanıdığından ikisine de güvenmişti. Onlarla beraber saraya gidip konseyi toplamış ve Vaina’nın uyanışını haber vermişti. Ancak çok az kimse buna inanmaya gönüllüydü. Sarayda işler karmaşık durumdaydı. Gücü ele geçirmek isteyenler taht etrafında kurnaz oyunlar sergiliyordu ve Vaina’nın uyanışından bahsedilmesi ortalığı daha da karıştırmıştı. Toplantının ertesi günü kral beklenmedik şekilde hastalanmışken ve manevi rehberleri ve bütün avcıların büyük ustası ise pek kendinde değilken vekil durumunda olan Vaâll istediği bütün güce kavuşmuş gibi görünüyordu. Vaâll mutlaka bir işler çeviriyordu ve bunun bir şekilde Vaina ile ilgisi olabileceğini düşünen Dokhair olayları bir an önce çözmek istiyordu. Bunun için eski bir arkadaşından yardım alarak kralın yanına doktor asistanı kılığında ulaşmayı başardı. Bu sırada eski nişanlısı olan Thara da büyük ustaya neler olduğunu araştıracaktı. Olaylar bu kadar karışmışken Ingrid de neredeyse solup gitmek üzereydi ve son zamanlarda Lua ona hiç ulaşamıyordu. Ancak ona ulaşmayı son kez güçlü bir şekilde denediği sırada Ingrid’in sesini oldukça cılız ve titrek bir şekilde işitti. Adeta uykusunda sayıklıyor gibi gelip geçen bir fısıltıyla Ingrid “O burada…” diyordu.

13 Eylül 2023 Çarşamba

SEVGİ İZİ


Sevgi İzi, Müge Anlı'nın başlattığı faydalı bir uygulama.

Çoğunlukla, hastası olanlar, yaşlı akrabaları olanlar bu uygulamaya üye oluyor.

http://benibuldular.com/

Üstteki linkten üye olunuyor.

Hasta olmayanlar, hastası olmayanlar da olabiliyor. Herkes bir şekilde kayıp olabilir. Bu uygulama kayıp kişileri bulmak için faydalı.

Sevgi İzi, üye olanların sol bileklerine işleniyor. Bir numara oluyor bu.

Polis, sağlıkçılar sevgi izinden haberdar. Bir kişinin bileğinde bu numarayı görünce, polis aranıyor, üstteki site yardımıyla kaybolan kişinin akrabalarına ulaşılıyor.

Sol bileğe işlenen numarayı dövmeciler ücretsiz yapmak zorundalar.

Hepimiz öğrenelim bu uygulamayı, aklımızda olsun. Bir gün bir sevdiğimiz için gerekli olabilir.

10 Eylül 2023 Pazar

KORE DİZİLERİ

 


MASK GIRL

2023 yılı Güney Kore webtoon uyarlaması kara komedi dizisi. 7 bölümlü. Başrolde Elaine Wang.

İlginç konulu dizide genç bir kadın, kendini güzel bulmuyor, maske takarak bir internet ünlüsü oluyor. Maske ile ilgi çekiyor ancak daha sonra bu ilgi dehşete dönüşüyor. Onu çok merak edenler olduğu gibi bu ün onu suça kadar götürüyor. Dizi şaşırtıcı şekilde ilerliyor. Herkese göre değil. Karanlık, sert, vahşi, şaşırtıcı. Not:3/4





KING THE LAND

2023 yılı Güney Kore romantik komedi dizisi. Korelilerin en iyi yaptığı dizi türü, lise/gençlik dizileri ile birlikte. 16 bölümlü.

Çok şirin bir kız ve çok yakışıklı bir oğlan. Kız yoksul erkek zengin. Klasik ideal romantik komedi ikilisi. Başrollerde Lee Jun-ho ve Im Yoon-ah.

King, büyük bir şirket. Otel, havayolları, dağıtım firmaları var. Won, bu aile şirketinin varisi. Babası ve üvey ablası ile birlikte şirketi yönetiyor. Durgun bir insan.

Sa-Rang bu otelde çalışmaya başlıyor, güzel gülümsemesi yüzünden işe alınıyor. Otelin yüzü oluyor. Babaannesi ve arkadaşları ile yaşıyor. Sıcak bir insan.

Bu ikisi karşılaşınca önce atışma sonra aşk başlıyor. Won bir yandan otel işleri için babası ve ablası ile mücadele halinde. Sa-Rang ise çocukluğunda gördüğü bu otelde hayatını kazanma peşinde.

Keyifli, mutluluk veren dizi. Klişe romantik komedileri sevenlere. Başrol çift çok tatlı ve uyumlu. Dizi, atışma, aşk, sorunlar ve çözüm, mutlu son şeklinde ilerliyor. Özellikle 6-12 arası bölümlerde şeker aşk bölümleri neşelendiriyor insanı. Not:3/4




MY NAME

2021 yılı Güney Kore aksiyon dizisi. 8 bölümlü.

Başrolde 100 Days My Prince ve The World of the Married dizilerinden tanıdığımız Han So-hee çok inandırıcı, iyi oynamış.

Ji woo, polis babası öldürülünce babasının arkadaşı Moo jin’in yanında büyür. Moo jin bir Mafya babasıdır. Ji woo onun yanında hayatta kalmayı, dövüşmeyi öğrenir. Babasının intikamını almak için polis olur, babasının katilini arar, bir yandan da Mafya babasına yardım eder. Ji woo, yolunda ilerledikçe iş iyice karmaşıklaşır ve kendi canı da tehlikeye girer.

Dizi, soluk soluğa ilerliyor, hiç dur durak bilmeyen bir aksiyon ve heyecan. Mafya, aksiyon, intikamcı kadın polis sevenler kaçırmasın. Not:4/4

5 Eylül 2023 Salı

YAZI NOTLARI 3



Öykü, günlük, anı, deneme yazarken tuttuğum notlardan:


.................


Kelebekler özgürdür diyorlar. Ömürleri de kısa imiş. Ölürken de aynı yere gidip ölüyorlar. Bir apartman boşluğu, lobi gibi sessiz loş yerlere gidiyorlar ve ölüyorlar, onlarcası.

……………

Kurban poşeti diye bir torba var. Kurbanda kesilen etleri taşımak için. Polisiye dizi izleyince insan kurban poşetlerine alışıyor. Polisler, ormanda veya ıssız sokakta ceset bulurlar, incelemelerden sonra bu kurbanlar siyah poşetlere konuyor ve adli tıbba taşınıyorlar.

…………………..

Hayal kurmak için otobüse biniyoruz, Gönül durağında iniyoruz ve Düş Deposu’na giriyoruz.

………………

Yaz mevsimi deyince sıcak, nem geliyor insanın aklına, sıcak ve nem insan psikolojisini bozuyor, sinir kalmıyor insanda. Ama şanslı olanlar yazı teknede veya düğünlerde geçirebiliyor. Teknede koylara gidip yüzmek, akşamları da kır düğünlerinde göbek atmak, güzel yemekler yemek yazı hoş geçirmek için iyi. Yazın ardından kışa dek sonbahar yağmurları ve serinliği de ne güzel oluyor.

………………….

Yazı dondurma, kavun, karpuz ile geçirenler şimdi de armut domatesler ile domates sosu yapıyorlar. Hayatın bu detayları, incelikleri çok hoş.

……………….

Yazın şehir boştu ne güzel. Tatile gidenlerden, sıcaktan dolayı yollar tenha idi. Okullar açılınca dolacak yine yollar. Şimdi artık BİM’den, A101’den defter kalem alma zamanı geliyor.

30 Ağustos 2023 Çarşamba

RÜYALAR

 




Dünyayı uzaylılar bastı. Marstan geldiler. Ben de uzay görevine gidiyordum. Bir uzay mekiği ile gidip orada uzaylıların dünyaya gelmesini engelleyen bir bomba bırakacaktım. Marstan dünyaya gönderilen yok edici bir ışın vardı onu da durduracaktım.

Ama beni göreve gönderenler, NASA da, dünyaya ulaşan uzaylılarla savaşmaya odaklanıp beni uzayda unuttular, iletişimi kestiler. Mars’a ulaştım ama bu taraf ile haberleşemiyordum. Haber alamayınca ordaki görevimi de yapamadım.

Uzaylılar ve yok edici ışın dünyayı sardı, her şey yok olurken neyse ki uyandım, dünya kurtulmuş oldu.

……………………….

Lise kampındayım. Kamp da bir baraja yakın. Baraj duvarının içi de tesis. Suyun tutulduğu duvarın içi yatakhane ve yemekhanenin olduğu bölüm.

Önceleri etrafı gezip eğlendik.

Günler geçerken, yemeklere bir şeyler koyduklarını fark ettim. Kampta kalanlar hastalanmaya başladı. Bizleri hasta edip, bayıltıp, güçten düşürüp yatakhaneleri hastane haline getirip bizi orda tutmayı planlıyorlardı.

Gizlice bir telefon buldum. Kampta telefonlarımızı kullanmıyorduk çünkü. Polisi aradım, konum verdim. Kamp görevlileri beni de yakaladı, yatağa bağladılar. Hareket edemiyordum.

Girişte polis aracını gördüm, gelmişlerdi. Kapıya hemşire kılığında biri baktı. Polis, burdan bizi aradılar dedi. Kadın da, burda herkes iyi, sorun yok, hastalarımız iyi durumda.

İlacın etkisindeyim ama bağırdım son gücümle. Bizi hapsettiler, yardım edin diye.

Böbreklerimizi alacaklardı.

Polis inandı sanırım, bana göz kırptı gitti, yardım getirmeye. Gitmese onu da öldüreceklerdi.

Ama uyandım. İnşallah kurtarmışlardır.

25 Ağustos 2023 Cuma

BCP AĞUSTOS


Blogları Canlandırma Projesi etkinliğimiz keyifle ve başarıyla devam ediyor, ikinci yılındayız. Her ay için seçtiğimiz temada kitap, belgesel, film, dizi, anime, program, podcast, manga, ne olursa okuyor veya izliyoruz.

Ağustos ayının teması savaş tarih, yolculuk idi. Tarih ve yolculuk temalarına uygun bir kitap seçtim. Kitabı mutlulukla okudum.


AFRİKA SAHRA-Yİ KEBİRİ’NDE SEYAHAT

SADIK El-MÜEYYED

Çamlıca Yayınevi, 227 sayfa

Sultan II. Abdülhamit zamanından bir seyahatname. Yazarı, seyahatı da yapan Osmanlı askeri Sadık el-Müeyyed.

Arap asıllı Osmanlı askeri Müeyyed padişahin sadık askerlerinden biri. Sürekli rütbesi yükseliyor, nişanlar, madalyalar alıyor. 1800’lerin sonlarında İstanbul’dan önce vapurla İzmir’e gidiyor, sonra da ordan develerle aylar süren seyahatına başlıyor. Büyük bir ekiple, askerler, yardımcılar, daha sonra da Afrika’da bedeviler katılıyor yolculuğa. Erzak, su, eşyalar yanlarında. Sahra çölünde yolculuk yapıyorlar. Bingazi’ye gidiyorlar. Çeşitli resmi ziyaretlerde, görüşmelerde bulunuyorlar.

Çöl sıcak tabii, rüzgar da var, rüzgarda koyunlar ölüyor, su bulmak zor, yolda karşılarına çıkan kuyulardan su alıyorlar. Sular bazen zehirli oluyor, kamp yaptıkları zaman koyun kesiyorlar, yemekler pişiyor, Osmanlıların yedikleri ile yanlarındaki bedevilerin yemekleri farklı. Çölü geçmek uzun sürüyor. Kumda yaşam farklı. Kumda yaşayanlar birbirlerini ayak izlerinden tanıyorlar. Ekip her yerde iyi karşılanıyor.

Yazar bir yandan da geceleri notlar tutuyor. Bütün yolculuğu anlatıyor. İnsanları, yemekleri, suyu, ilişkileri, yerel gelenekleri. Dili de keyifli. Osmanlıca olsa da anlaşılıyor. Kitapta belgeler, haritalar da var. Yazar, saraya raporlar sunuyor. Yolda Osmanlı, Afrika şartları ile Avrupa’yı da kıyaslıyor. Avrupa’da da çeşitli görevlerde bulunan asker yazar, Avrupa’da yolculuğun kolaylıklarını da anlatıyor. Yollar, teknoloji, barınma açısından.

Kitap, seyahatname olarak çok şaşırtıcı bir eser. Kafile ile birebir yolculuk yapıyoruz sanki. Hayranlık uyandıran bir yapıt.

Not:4/4

24 Ağustos 2023 Perşembe

KELİME OYUNU 118




Kelime Oyunu etkinliğimiz devam ediyor. Her hafta 5 kelime veriyoruz ve bu kelimelerin de içinde bulunduğu öykü, deneme, şiir benzeri bir yazı yaıyoruz. Herkes yazabilir, herkes 5 kelime verebilir.

Haftanın kelimeleri: İksir/Ağrı/ Ter/Asistan/Eşsiz

VAİNA 36

Dokhair Vinkmarch’ın özel yardımcılarından biri gibi davranırsa onun yanında kralı görmek için içeriye sızabilirdi. Ancak çoğu insan tarafından tanınıyor olması bu işi biraz zorlaştırıyordu. Bu nedenle yapması üç gün süren bir değişim iksiri hazırlamak için Vinkmarch’ın evindeki özel laboratuvarı kullandı. Bu oldukça zorlu bir tarifti ve yanlış yapılırsa geri dönüşü olmayan sonuçlarla karşılaşmak olasıydı. Neyse ki bu tarifin sahibi Dokhair’in ustasıydı ve ondan çok şey öğrenmişti. Üçüncü günün akşamında iksir sonunda hazırdı. O gece iksiri içip güzel bir uyku çekti. Böylece sabaha kadar dönüşümü yavaşça tamamlandı. Sabah olduğunda bütün vücudu korkunç ağrılar içindeydi. Ne yazık ki bu çözümünü bulamadığı bir yan etkiydi. Tecrübesiz birisi bu ağrılar sebebiyle felç geçirip ağır bir durumda hastaneye kaldırılırdı ancak Dokhair güçlü bir avcıydı. Çektiği onca acıya rağmen bir damla ter bile dökmeden her şey yolundaymış gibi durabiliyordu. Aynaya baktığında oldukça toy bir delikanlıya dönüştüğünü gördü. Böylece doktorun yanında ders alan ve ona asistanlık yapan bir öğrenci rolüne girebilecekti. İksirin süresi sadece bir gündü o yüzden acele etseler iyi olacaktı.

Vinkmarch doktor heyeti ile beraber saraya gidip içeri girmek için izin beklerken Dokhair de onun hemen ardında yerini almış bu sırada diğer doktorların hararetli tartışmalarını dinliyordu. Hiçbirisi de krala ne olduğu hakkında bir fikre sahip değildi ve durumu çözemezlerse ne büyük karmaşaların ortaya çıkacağını bildikleri için oldukça gergindiler. Yanlarında bir sürü ilaç ve tıbbi alet getirmiş oldukları gibi çeşit çeşit şifalı iksir de hazırlamışlardı. İçlerinden en bilge olanı tartışmaları uzun uzun dinledikten sonra korumaların duymadığından emin olmak için oldukça kısık bir sesle ve sadece kapalı olan kapıya bakarak “Bu durumun bizim hünerlerimizin ötesinde olduğunu hepinizin fark etmiş olduğunu biliyorum” dedi. Dokhair ve diğerleri sessizleşip ona bakakalmıştı. “Majestelerinin durumu bir hastalığın çok ötesinde… Karanlık ve sinsi bir şerle uğraşıyoruz bir hastalıkla değil. Bunu anlayacak kadar iyi birer şifacısınız. Ancak neyle uğraştığımızı anlayana kadar konuştuklarımıza dikkat etmek zorundasınız. Bu andan itibaren Vinkmarch ve asistanına zaman kazandırmak için uğraşacağız” diye sözlerini bitirirken Vinkmarch ve Dokhair’in nutku tutulmuştu. Diğerleri onun ne demek istediğini tam olarak bilemese de o bir şey söylüyorsa bir amacı olacağı için sessiz kalıp aldıkları emri kabul etti. Ancak Vinkmarch şaşkınlıkla “Bildiğinizi fark etmemiştim Usta Ymir..” diye konuşmaya çalıştı. Usta Ymir “Sen öğrencilerim arasında mucizevi bir kavrayışa sahipsin ve bu beni her zaman memnun ediyor Vinkmarch, ancak bana yetişmek için biraz daha koşman gerekiyor” derken göz kırpmıştı. Kral’ın durumundaki tuhaflığı ve üzerindeki ağır karanlık büyülü havayı herkesten önce o hissetmişti ve Dokhair’in kılık değiştirdiğini ve ne niyetle orada olduğunu çoktan fark etmişti. Kendisi müthiş güçlü bir şifacıydı ancak kara büyü konusunda uzman değildi bu yüzden Dokhair’in orada olmasından memnundu. Zihninden Dokhair’e seslenip korumaları ve diğerlerini oyalamak için uğraşacaklarını ve kendisinin mümkün olduğunca hızlı bir şekilde kralın zihnine ulaşıp neler yapabileceğine bakmasını söyledi. Dokhair’in de niyeti buydu. Şaşkınlığı geçtiğinde kendisini nasıl tanıdığını sorduğunda Usta Ymir ona geçmişteki bir savaşta aldığı ağır yarayı hatırlattı. Dokhair pek çok savaşta pek çok ağır yara almıştı ancak bir tanesi unutulacak gibi değildi. Neredeyse son nefesini vermek üzereyken Usta Ymir tüm gücünü kullandığı büyük bir şifa ritüeli uygulamıştı. Neredeyse öbür tarafa gidip geri geldiğini söylemek yanlış olmazdı. Böylesine büyük şifa büyüleri insanın üzerinde eşsiz birer iz bırakıyordu. Bu iz sayesinde Usta Ymir kendi büyüsünü tanımış ve Dokhair’i hatırlamıştı.

İçeriye girmelerine izin verildiğinde büyük ağır kapı yavaşça aralandı. Ve kralı kocaman bir yatağın içinde hiç görmedikleri kadar zayıf ve solgun bir şekilde derin bir uykuda buldular. Dışarıdan herhangi bir şekilde görülmemesi için bütün perdeler kapatılmış ve içerisi büyülü kürelerle aydınlatılmıştı. Kraliçe kralın yokluğunda görevlerin başında olmak zorunda olduğu için burada değildi ancak en güvendiği koruması ve hizmetlisi bir köşede bekliyordu. İki prenses her gün olduğu gibi bugün de gelip bir an önce iyileşmesi için dualar etmişti ve doktorların işini yapması için az önce gitmişlerdi. Onların bıraktığı tütsüler ufak bir sunakta yanmaya devam ediyordu. Doktorlar köşede duran masaya yanlarında getirdikleri eşyaları düzgünce bıraktıktan sonra ikisi odayı dezenfekte etmek için özel yapılmış ve içlerinde ejderha kömürü yanan buhurdanlıkları odanın içinde gezdirmeye başladı. Bu arada Usta Ymir doktorlar dışındaki herkesin odadan çıkmasını istedi. Ancak bunun kabul edilmeyeceğinin farkındaydı. En azından kapıya kadar uzaklaşmaları için herkesi ikna etmeyi başardığında tütsülerin ve ejderha kömürünün ağır kokusu her yanı sarmıştı. Bu andan sonra bütün iş Dokhair’e kalıyor kendileri ise ona vakit kazandırmak için ellerinden geleni yapmaya çalışıyordu. Usta Ymir, Dokhair’i krala yakın olabilmesi için sürekli nabzını kontrol etmekle görevlendirdi. Böylece başka hiçbir şey yapmasa da dikkat çekmeyecekti. Şimdi bütün mesele kralın karanlıkla çevrelenmiş zihnine ulaşmaktaydı.

19 Ağustos 2023 Cumartesi

POLİSİYE SERİ FİLMLER

 


ANNIKA BENGTZON FİLMLERİ

Annika Bengtzon film serisi, İskandinav gazeteci yazar Liza Marklund’un aynı adlı roman serisinden televizyona uyarlanmış, İsveç yapımı. Annika bir gazeteci ve suç vakalarını polis ile birlikte çözüyor. Annika Bengtzon rolünde İsveçli Malin Crepin. Heyecanlı, sürükleyici seri filmler. Annika’nın özel yaşamı da bir türlü düzene oturmuyor. Filmler netten izlenebilir. Not:3/4

-Nobel’s Last Will (2012)

Nobel ödülleri sırasında bir cinayet gerçekleşir.

-Prime Time (2012)

Bir TV sunucusu bir partide öldürülür.

-Studio 69 (2012)

Bir dansçı kız parkta öldürülür.

-The Red Wolf (2012)

Gazeteci cinayeti, uçak bombalanması.

-Lifetime (2012)

Polis cinayeti ve çocuk kaçırma.

-A Place in the Sun (2012)

Aile cinayeti, hırsızlık.






JESSE STONE FİLMLERİ

Robert B. Parker adlı Amerikalı detektif romanları yazarının aynı adlı romanlarından uyarlanan filmler. Dokuz filmlik seride polis şefi Jesse Stone baş kahraman.

Jesse Stone rolünde uzun boylu yakışıklı Amerikalı oyuncu Tom Selleck. Oyuncu, Üç Adam ve Bir Bebek, Blue Bloods, Magnum P.I. adlı film ve dizileri ile tanınıyor.

Seri boyunca üç adet köpeği oluyor. Köpekleri sessiz. Jesse, viski ve kahve içiyor, sakız çiğniyor. İri yarı ve bıyıklı. Çok yalnızlık çeken bir insan ama buna alışmış. Evlenip ayrılmış ama eski eşiyle arada telefonda konuşuyor. Arada bir ilişkileri olsa da bağlanmaktan korkuyor çünkü eski eşi onu aldatmış. Küçük bir şehirde polis şefi olduğunu her zaman belirtiyor. Sadece park cezaları yazdığını söylüyor. Nerede olduğu sorulunca suçla savaşıyordum diye belirtiyor. LAPD’de (Los Angeles Polis Teşkilatı) çalışırken sarhoşluk nedeniyle işten uzaklaştırılıyor ve PPD’ye (Paradise Polis Teşkilatı/Massachusettes) polis şefi oluyor. Yumruk hiç kullanmıyor. Sadece silah. Dizide aksiyon yok, sakin ilerliyor, eski polisiyeler gibi.

Film serisi, polis prosedürlerini işlese de Jesse her zaman kurallara bağlı kalmıyor. Seri filmlerde Jesse dışındaki oyuncular da çok başarılı. Kadro, seri boyunca çok değişmiyor. Viola Davis, Kathy Baker, William Devane, Luke Perry gibi birçok ünlü oyuncu bulunmakta. Filmler netten izlenebilir. Keyifli film serisi. Not:3/4

-Stone Cold (2005)

Cinayet ve tecavüz

-Night Passage (2006)

Polis öldürülür

-Death in Paradise (2006)

Ergen kız öldürülür

-Sea Change (2007)

Ergen kıza tecavüz

-Thin Ice (2009)

Polis yaralanır, bebek kaçırılır

-No Remorse (2010)

Cinayetler

-Innocents Lost (2011)

Cinayetler ve eski tutuklu

-Benefit of the Doubt (2012)

Polis yozlaşması

-Lost in Paradise (2015)

Seri cinayetler

15 Ağustos 2023 Salı

YAZI NOTLARI 2




Bloga öykü, anı, günlük, deneme yazarken tuttuğum notlar:

İnsan sihirli bir peri olsa böyle minicik olsa sevdiklerinin boynuna sarılsa, omzuna konsa, bulutlara binip yolculuk yapsa.

Yakamozda öpüşünce evleniliyormuş.

Karadelikler gelecekte evrendeki tüm maddeleri yok edecekmiş. Karadelikler var evrende.

Anneannem eski kumaşları birleştirip battaniye yapmıştı. Eski pazen etekler, pijamalar hepsi. Hepsini tek tek anlatır. Bunu düğüne giderken almıştım, bu pijamamdı, bu gömleğimdi diye. Mavili olan, diğer taraftaki de hamam şeysi.

İnsan hayal ediyor bazen. Şehirde değil de ormanda yaşamayı. Avcı toplayıcı gibi. Böyle bir azınlık yaşıyor olsa ormanda. Sonra şehre bir gidiyorsun, şehirde kimse kalmamış. Çünkü, herkes ormanlarda yaşıyor artık. Böyle deyince ekolojik değil de korkunç oldu sanki.

Hepimiz ormanda mağaralarda yaşasak. Karanlık olurlar. Etraftan sular damlar. Ya mağaralarda yaratıklar olursa. Mağaranın içinde yere basınca veya duvarlara dokununca ellerimizin ayaklarımızın izleri masmavi parıldasa. Fosforlu izler. Mağaralarda hep tuhaf şeyler oluyor. Mağaranın duvarına imdat yazarız.

Yok en iyisi yine şehirde yaşamaya devam etmeli. Orman tehlikeli gibi.