İSVEÇ
TUNNA BLA LINJEN
İsveç polis dram dizisi. 2021-2024, az bölümlü 3 sezonluk dizi. İnce mavi çizgi anlamına geliyor. Polis mavisi taşıyanların ince hayatı.
Malmö’de geçen dizi, İsveç polisinin kişisel günlük yaşamlarına odaklanıyor. Olaylarla, acılarla baş etmeleri, kişisel yaşamlarını sürdürmeye çalışırken bir yandan da suç önleme çabaları, aralarındaki ilişkiler, aşklar. O kadar kötü olay karşısında huzurlu yaşayabilmek de zor.
Başrollerden birinde Kalifat adlı terör dizisinden sevdiğimiz Gizem Erdoğan. Dizi çok başarılı, insancıl ve belgesel havasında. Not:4/4
AVUSTRALYA
CRITICAL INCIDENT
2024 yılı polis dramı. Başrolde Hint kökenli İngiliz oyuncu Akshay Khanna.
Bir polis, olası bir şüpheliyi koşarak izlerken, şüpheli, yeraltı tren durağına iner, takipte olan polis bir yolcuya çarpar, yolcu yaralanır. Polis arkadaşları onu savunur, soruşturma olur, kendisi de iç hesaplaşmasını yapar. Bu süreci anlatır dizi. İlgi ile izleniyor. Not:3/4
MEKSİKA
LAS AZULES
2024 yılı kadın polisler dizisi. Mavi Kadınlar anlamına geliyor.
İspanyol kadın hapishane dev dizisi Vis a Vis havasında olan bu dizi de süper prodüksiyonlardan. Başrolde Barbara Mori.
1970’lerde, polis kuvvetleri kadınları görevlendirmeye karar verir. Ama görünüştedir bu. Aktif görev alamazlar. Bir seri katil ortaya çıkınca bu kadın polislerden dördü kayıt dışı olarak araştırmaya başlarlar. Erkeklerden daha başarılı olurlar.
Gerçek olayı anlatan dizi oldukça sürükleyici, heyecanlı, her zamanki tipik Latin dizilerinden. Not:4/4
GÜNEY KORE
RED SWAN
Hwain Gamunui Seukaendeul
2024 yılı romantik dram dizisi. Başrollerde Kim Ha-neul ve Rain. Konu ve iki başrol, diziyi heyecanlı hale getiriyor.
Wansoo, yoksul aileden gelen bir kız ve hayata tutunmak için golfe başlıyor ve dünyaca ünlü bir golfçü oluyor. Büyük bir şirketin varisi ile evleniyor ama adam onu aldatıyor. Wansoo bir gün suikaste uğruyor ancak şirketin koruması Dooyoon onu kurtarıp gizliyor. Birbirlerine aşık oluyorlar. İkisi de aslında bu şirketten kurtulmak istiyorlar. Birlikte hareket ediyorlar. Aksiyonlu romantizm. Not:3/4
Ne derler? Ekim değil Kasım değil Aralıksız sev beni. Ekme, kasım kasım kasılma, kapıyı bana aralık bırak ki ordan girip seveyim.
Kasım kasım kasılma Kasım çünkü senin yağmur getirmen lazım. Yağmurunla gel. Ama sel olma. Giriş katlarından su çıkarma.
Şarkısı bile var. November Rain. Guns’N Roses. Silahlar ve Güller. Yani bizim Kurtlar Sofrası. Kan, gül, silah dövmesi yaparlar ya.
Onlar bir de Welcome to the Jungle demişler. Dünyaya orman demişler. Doğru. Vahşi orman oldu bu dünya. Orman yangını oldu dünya. Yağmur Ormanları bile bu kadar tehlikeli değil.
Ne sıcak bir yazdan geçtik. Nem ve sıcak bitirdi bizi. Kasımda gelsin artık sonbahar da yaşamaya başlayalım. Yağmur yağsın bol bol da anlayalım sonbaharda olduğumuzu.
Yağmur temizlesin dünyayı. Güneş temizleyemedi. Kış gelsin de kötüler kış uykusuna yatsınlar.
Her yerde güller gül yaprakları olsun ama silah olmasın. Saflığı, doğallığı, içtenliği bulalım. Şu atlarına binip giden iyilikler dönsünler.
Yağmur yağsın güneş açsın hayatlarımıza. Güneş zaten kalbimizde.
Ağaç Ev Sohbetlerimiz devam ediyor. Her hafta bir sohbet konusu buluyor ve o konuda yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes sohbet konusu bulabilir.
Haftanın konusu: "Şirket yönetimlerinde iş gücünde erkekler çoğunlukta. Bu iş pozisyonlarının belirli bir yüzdesi kadın iş gücüne ayrılmalı mıdır?"
Gelişmiş ülkelerde işgücünün yüzde ellisinden fazlasını kadınlar oluşturuyor ama şirket yönetimlerinde üst düzey yetkililerin çoğunluğu erkek. Şirketlerde kadın yöneticilerin çoğalması için kadın işgücü için asgari bir yüzde değeri belirlenmeli. Yöneticilerin yüzde ellisi kadın olmalı diye bir şart koşulmalı.
Yüzde koyunca kalifiye erkekler çok çalışmaz bu sefer de. Nasıl olsa yönetici olmayacağız derler. Şirketler de kadın işgücü bulamazsa başka yollar dener. Bu şartı delmeye çalışırlar. Ülkemizde ise erkek işgücü yan gelir yatar herhalde.
İyi eğitimli, çalışkan, başarılı kadınlar yönetici olunca, yüzde şartı da olunca, aynı iş kalitesindeki erkekler artık iyi çalışmaz, şirkete katkıda bulunmaz. Çünkü her çalışan, cinsiyete bakılmaksızın terfi almak ister işinde. Motivasyon ve çok çalışmanın altında hep işte yükselme içgüdüsü vardır.
Bizim ülkede ise ne yapar şirketler? Bu kadın işgücü baskısından kurtulmak için her şeyi değiştirirler. İş ünvanlarını değiştirirler. Yönetici, müdür, başkan, üye gibi ünvanlarla oynarlar.
Bir yandan da şirketlere faydası olur. Başarısız erkeklerdense başarılı kadınlar başa geçer. Erkekler kadın yöneticilerin altında daha rahat çalışır. Kadınlar da erkek yöneticilerin altında daha rahat çalışır. Çatışmalar azalır. İş verimi artar.
Kadın ve erkek yöneticiler bir arada farklı özellikleri ile daha uyumlu çalışırlar.
Zamanı olan ve isteyen herkes yazsın yine!
GÜLÜMSE
Raina Telgemeier
Desen Yayınları, 220 sayfa
Amerikalı çizerin kendi yaşamından yola çıkarak hazırladığı çizgi roman. Gülümse, yani ne yaşarsan yaşa, yine de gülümse!
Anna, 9 yaşlarında bir kız. Ailesi ile yaşıyor ve ortaokula gidiyor. O yaşa özgü tipik dertleri var. Görünüşü, insanların onu beğenmesi, dersler, ödevler, uzun geçen yazlar, arkadaşlık, anne babası, saçları, dişleri. Özellikle dişleri. O yönden çok şanssız ve ortaokul boyunca dişçiye gidiyor, ameliyat oluyor, tel takıyor.
Ailesi de iyi ve ilgili. Ama işte herkese kızılır ya, her şeyden utanılır. Hepimizin yaşadıkları. Aslında o dönem hepimizin biraz çirkin zamanları. Dişlerimizde maydanozlar, saçlarımızda günün tortusu, uzayınca hatta içinde silgi, bisküvit kırıntıları bile olur. Kankalarımızla bitmez konuşmalar yaparız.
Anna da tüm bunları yaşıyor. Ailesinden utanıyor bazen arkadaşlarından utanıyor. Kendini beğenmiyor, sürekli bir sorun çıkarma hali.
Sonunda lise zamanı geliyor ama yine aynı arkadaşları var okulda ve üstelik bir çocuktan da hoşlanıyor. Kimsenin anlamadığını sansa da elbette herkes biliyor.
Tatlı, komik kitap. Konu da çizgiler de kusursuz.
Not:4/4
VİLLA
Rachel Hawkins
Olimpos Yayınları, 272 sayfa
İtalya’da bir villada müzik ve edebiyat temalı bir dram. Yazar Hawkins, bu sürükleyici ve gizemli romanını geçmişteki 3 olaydan esinlenerek yazmış. Yazarlar, Shelley ve Lord Byron’ın bir şatoda geçirdikleri yaz, sinema ve guruluk temalı cinayetler olan Manson cinayetleri, Fleetwood Mac adlı pop rock grubu. Fleetwood Mac ile ilgili yazılan ikinci roman bu, bugünlerde. Daisy Jones and the Six adlı romanı ve dizisini de yakınlarda okuyup izlemiştik.
Roman iki tarih ile ilerliyor. 1974 ve günümüz. 1974’te birkaç ünlü müzisyen ve kız arkadaşları İtalya’daki Villa Rosato’ya geliyorlar. Müzik ve tatil için. Müzik çalışmaları yapıyorlar. Aralarında çatışmalar çıkıyor. Dram yaşanıyor. Aralarından biri o günleri romanlaştırıyor.
Günümüzde iki kız arkadaş aynı villaya geliyorlar. İkisi de yazar. Biri gizem yazıyor, diğeri kişisel gelişim. Gizem yazan yıllar önceki olayları incelemeye başlıyor. Villa’da bir günlük keşfediyor. O günleri anlatan bir roman yazmaya karar veriyor. Kişisel gelişim yazan da birlikte yazalım diyor. İkisi anlaşamıyor. Daha sonra ise hayatları 50 yıl önceki olaylara benzer şekilde değişiyor.
Güneşli, canlı İtalya atmosferinde insanlar birbirine baskı yapmaya başlıyor. Olaylar patlıyor şüphesiz.
İlgi ile okunan roman, farklı tarihlerdeki iki yazarın ağzından aktarılıyor.
Not:3/4
Hayatımız kart kredi faiz oldu. Dolar Euro altın zamlar oldu. Artık herkes neredeyse sadece bunu konuşuyor.
Peki yaşamın da faizi var mı? Faiz varsa yaşamın da faizi olsun. Yani aslında faiz zaten hiç olmamalı. Aslında günah.
Yaşamda şanslı, başarılı olunca yaşama bunu faiziyle ödemeliyiz bir yandan da. Mutlu olarak ödeyebiliriz. Sonra da mutlu ederek insanları. Yardım ederek.
Ödeyemezsek kızar bize yaşam. Boşuna mı yaşattım seni der. Öde faizini. Geciktirme.
Hüzün, keder ise geri ödemesiz olmalı tabii ki. Çünkü bu krediler faizler insanların iyiliği için. Hüzün, kederin faizi istenmez.
Krediler, kartlar, faizler, altınlar ile geçmeyici mutluluk alamıyoruz. Kendimizi değerli hissedince, onaylanınca, tutunacak bir şeyler olduğunda keyifli, güçlü oluyoruz.
İyi hissedince birden hayatımızdaki her şey bize iyi geliyor. Güven gelir ve bu bize güç verir. Bir şeyi başaran hayatındaki diğer her şeyi de başarır.
Hayat işte böyle, şarkı söylemek lazım, böylece yaşam enerjisi gelir. Deriz ya liman değil gemi olalım. Orpheus gibi şarkı söylemezsek Nyx gibi karanlıktan çıkamayız.