31 Ocak 2023 Salı

MAÇKA

 


Hava soğuk, kapalı, arada yağmur çiseliyor ama çok yağmıyor, çok ıslatmıyor. Bu havada akşam spora yogaya filan gidenleri kutlamalı. Bitki çayı içip dizi izlemeli. AFK Arena oynamalı.

Nüfus çok değişti, Suriyeli, Afgan, Arap çok. Pahalı evleri Araplar alıyor, para çok onlarda. Her dil konuşuluyor sokaklarda. Ama geceleri Afganlar sokak köşelerinde kızları taciz ediyorlar. Geceleri sokağa çıkmak tehlikeli. Sokaklarda yerlerde kurşunlar bile görülüyor, geceleri atılan silahlardan.

Taksim’e gitmek hiç de eğlenceli değil artık. Nişantaşı ise halen daha yürünebilir bir semt. Orada da nüfus iyice karıştı ama belki Prada, Vuitton, House Cafe filan olduğu için halen sosyetik. Nişantaşı minnoş semt ama kafelerde oturanlar minnoş, mimari olarak estetik de sayılmaz.

Gayet eğitimli, düzgün Suriyeliler de var ama işte Suriyeli deyince insanlar yine de bir duruyor. Bu tür durumlar her yerde oluyordur dünyada. Paris’te ismi Michel olan biri ile Amir olan biri ev kiralamak istese Michel’in şansı daha çok tabii. Münih’de adı Jurgen olan biri ile Şeyhmus olan biri ev kiralarken aynı şansa sahip olmayabilir.

Yağmurda ıslanmamak için bir kafeye girip kahve içmek istesen, örneğin en sıradan filtre kahve 60 lira, düzgün bir kafede. Sessiz olan, laptop açıp çalışabileceğin kafeler. Eski Bomonti Bira fabrikası civarında ne güzel kafeler var ama evet işte ucuz değiller.

Soğukta, yağmurda zor dışarı çıkmak. En güzeli, etli noodle sipariş etmek, evde filtre kahve içmek. Ya da belki hızlı bir yürüyüş ama insan çok araba çok. Şişli’den Osmanbey’e, Maçka’ya, Teşvikiye’ye, Harbiye, Pangaltı, Bomonti’ye veya diğer yöne Florence Nightingale’e, Trump’a, Zorlu’ya doğru yürümek. Bu yürüyüşlerin sonunda en güzeli Maçka Parkına gelmek. Kedileri izlemek. Cemal Reşit Rey, Muhsin Ertuğrul salonlarının yanından geçmek. Harbiye Müzesinden ileri gitmemek. Çünkü, Divan Otelini geçince artık Gezi Parkı var, ondan sonrası yabancı ülke gibi artık.

26 Ocak 2023 Perşembe

ANILAR TATLIDIR 2



Çatlak patlak yüsyuvarlak kremalı börek sütlü çörek, oyunu vardı. Ellerini vurarak oynuyorsun. Birkaç kişi yanyana duruyor ve birbirlerinin ellerine vuruyorlar. Oyun hızlı oynanıyor o yüzden hızlı söylüyorduk.

Annelerimizden görüp saçımıza sirke döküyorduk. Sirke maskesi. Evde kız bakım günü olur ya. Biraz bekletip sonra yıkıyorduk.

Şarkı söylerdik. Bursalı mısın kadifeli gelin çaydan mı geçiyon da Konyalım yürü.

Dayım bana abdal maması derdi. Beni çadırdan almışlar ya, çingenelerden.

İşte kurbağalarla arkadaş olduğum, ölen kurbağaları bahçeye gömdüğüm zamanlar, törenle, etrafta çok çocuk olmayınca kurbağalar arkadaş oluyordu, konuşuyordum onlarla, ne anlattığımı hatırlamıyorum ama sanırım annemin bana evde kızdığı konuları anlatıyordum, oyuncaklarını topla gibi. Kurbağaların bebeklerini sayardım, tekrar görünce tanımak için. Dokunmazdım ama siğil olursun diye korkutmuşlardı.

Sokakta boş alanlarda taşları görünce veya sahilde görünce taşların arasında harita bulduğumu hayal ederdim ama haritayı takip edecek kadar büyük olmadığım için belki yıllarca saklarım diye düşünürdüm. Dağlara tırmandığımı hayal ederdim ancak ağaca bile çıkamazdım yani. Güneşin altında toprak kazmak, taşları devirmek ne güzeldi. Hazine arıyordum.

Babaannemde mevlitler, kandiller, Cuma okumaları olunca ben de oturur onları taklit ederdim, örtü, tespih ile mırıldanırdım.

25 Ocak 2023 Çarşamba

KELİME OYUNU 107

 


Kelime Oyunumuz devam ediyor. Beş kelime veriyoruz ve bu beş kelimenin de içinde olduğu deneme öykü şiir benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes beş kelime verebilir.

Haftanın Kelimeleri: Parfüm/Uyku/Ahır/Berbat/Hayalet


VAİNA 25

Elbette gerçek amaçları bu olmasa da her tüccarın ticaret için geldiği bir yerde satmak veya almak için bir şeye ihtiyacı olurdu. Bu nedenle Lua ve şifacı yanlarında çöle ait olan ama çok nadir bulunan bir ağaçtan elde edilen bir özüt getirmişlerdi. Bunu yolculuk ettikleri güçlü scyllaların iki yanından sarkan ağır fıçılar sayesinde taşımışlardı. Bazı hastalıkların tedavisinde önemli bir şifa kaynağı olmasından dolayı gerçekten de pahalı bir nesneydi. Ayrıca kozmetik olarak da kullanıldığı yerler vardı. Kremlerde ve parfümlerde baz olarak kullanılıyor ve kokuyu uzun süre taşımasını sağlıyordu.

Böylece şehirde uzun süre kalmalarını sağlayacak maddi kaynağı ve tüccarların arasında dolaşmanın yolunu bulmuşlardı. Şehrin taş duvarları ve dar sokaklarında ilerleyip neredeyse dolu olan bir handa kendilerine bir oda bulmayı başardılar. Hayvanlar da değerli olduğu için onları koyabilecekleri güvenli bir ahır olması rahatlatıcıydı. Hancıyla uzun süre kalacaklarının garantisini vererek pazarlık edip biraz indirim almayı da başarmışlardı. Ertesi gün keşif gezisine çıkmadan önce iyice dinlenmek için ilk gün handan dışarı çıkmamaya karar verdiler. İyi bir yemek ve sonrasında iyi bir uyku sağlıklı düşünmek ve dikkatlerini toplamak için faydalı olacaktı.

Şehir o kadar kalabalıktı ki nereden başlayacaklarını düşünmeleri gerekiyordu. Hanın alt katı taştan üst katlar ise ahşaptan yapılmıştı. Girişte geniş bir ortak salon vardı, burada yemekler yeniyor ve akşamları bir şeyler içerek sohbet ediliyordu. Barın arkasından iç bahçeye çıkılan bir geçit vardı. İç bahçeden devam edip karşıdaki kapıdan ahıra geçilebiliyordu. Bahçenin sağ yanından mutfağa ikinci bir kapı vardı sol taraftan ise depoya varılıyordu. Üst katlar bahçeye bakan balkonlarla çevriliydi. Katlara balkonlardan inen merdivenler ile ulaşılıyordu. Her katta on iki oda vardı. Sağ ve sol taraftakilerin ortada kalanlarında yandaki binalar yüzünden hiç pencere yoktu. Girişte ve ahır tarafında kalan odalarda ise caddeye baktığı için pencere vardı.

Lua ve şifacının odası ahırın hemen üstündeki kattaydı ve bir penceresi bulunuyordu. Ancak alt kattaki hayvanların kokusu ve gürültüsü adeta odanın içindeydi. Yine de bu uyumalarına engel olamazdı çünkü üzerlerinden bir at sürüsü geçmiş kadar berbat hissediyor ve samanla doldurulmuş yatakları pamuk gibi yumuşak geliyordu. Böylece akıllarında yaşadıkları her şeyin fragmanı bir süre dolanıp kulaklarından şehrin uğultusunun hayaleti silinirken derin birer uykuya dalabildiler.

24 Ocak 2023 Salı

MARKET

 



Markette çalışanlar kavga ettiler. Bazen büyük marketlerde tartışmalar oluyor. Genelde müşteriler kasadakilere bağırıyor. İki lira daha vermen lazım, gibi, yanlış okuttun ürünü, gibi şeyler.

Fakat bu sefer market çalışanları birbirine bağırıyordu. Oğlanın biri, güvenlik kamerasından, ürün yerleştiren bir kızı izleyip telefonuna video çekmiş, gülüp alay ederek. Sonra kıza izlettirmiş, yani gülmek, şaka yapmak için yapmış bunu.

Bak seni çektim diye göstermiş çalışan kıza. Kız da ben nişanlı biriyim, benim görüntümün sende ne işi var, diye bağırıyordu. Müşteriler izledik.

Başka bir çocuk gelip videoyu çekeni savundu. Sonra kız, senin kardeşin annen yok mu deyince o başka çocuk bu kez videoyu çekene, özür dile kızdan dedi. Videoyu çeken ise kızdı, kasayı yumrukladı. Olay büyüdü yani.

Bölge müdürüne haber verdiler. Yarın gelecekmiş artık müdür. Verirler bir ceza sanırım çocuğa. Yani işyerinde sulu bir davranış tabii ki bu.

19 Ocak 2023 Perşembe

KELİME OYUNU 106




Kelime Oyunumuz devam ediyor. Beş kelime veriyoruz ve bu beş kelimenin de içinde olduğu deneme öykü şiir benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes beş kelime verebilir.

Haftanın Kelimeleri: Çöl/Gölge/Cemaat/Titreşim/Yabancı

VAİNA 24

Bir scylla üzerinde dört gün aralıksız yolculuk etmek insanın oturma kaslarının parçalanırcasına ağrımasına neden oluyordu. Yine de ölümcül bir tehlikeyle daha karşılaşmadan aradıkları ülkeye varmış olmaları iç rahatlatıcıydı. Scyllalar altı uzun bacağa sahip olmaları ile bir attan daha hızlı ve daha güçlüydüler ve çölü aşmak için daha uygundular. Ağızlarındaki üç sıra keskin diş tehlikelere karşı savunmada da iyi rol oynuyordu. Tüccarlar için en doğru binek hayvanı oldukları söylenebilirdi. Ama yetiştirilmelerindeki zorluklar nedeniyle pahalı oldukları için herkes tarafından erişilmesi güçtü. Çölün ortasında canlarını kurtarıp sığındıkları kabile ise ezelden beri scylla yetiştirir ve geçimini bundan sağlardı. Kabiledeki herkes çocukluktan itibaren bir scylla sahibi olur onunla beraber büyür ve adeta kardeş olurlardı. Aralarındaki bağ o kadar kuvvetli olurdu ki birbirleriyle zihin bağı kurup konuşabilirlerdi. Dünyada onlardan başka bunu yapabilen bir insan yoktu.

Kabile şefi, Lua ve onunla beraber kurtulanların öyküsünü ve şifacının beyanlarını dinledikten sonra birkaç gün konaklayıp iyileşmelerine izin vermişti. Diğerlerinin istedikleri kadar kalmasına izin verse de Lua’nın bir an önce gitmesini istemişti. Çünkü onun üzerinde kötü bir enerji dolaştığını sezinlemiş ve kabileyi koruması gerektiğine karar vermişti. Şifacı, Lua ile yola devam etme kararı alırken diğerlerini şefe emanet etmişti. Çünkü onlar için ne gidecek güvenli bir yer ne de geri dönecek bir yuva kalmıştı. Kabile kurtulanlara yeni evleri için bir yer göstermiş ve kalmaları karşılığında herkes gibi köy yararına çalışmaları için işler vermişti. Bu daha önce bildikleri bir yaşam stiliydi. Kendilerini gitmeye hazır hissedene kadar kalabilirler veya tümüyle yerleşebilirlerdi. Lua daha fazlasını kurtaramadıkları için kendini berbat hissediyordu. Gölge yaratıklarının onun kokusunu ve enerjisini hissedip bir şekilde sürekli peşine düştüğü belliydi. Bu yüzden üç günden fazla orada kalamamış ve gelmekte ısrar eden şifacı ile beraber yola düşmüştü.

Nihayet Güneş ülkesine varmayı başarmışlardı. Burada aradıkları şeyi buluncaya kadar sıradan tüccarlar gibi diğerlerinin arasına karışarak dikkat çekmemeye çalışacak ve her şeyi çözmenin bir yolunu bulacaklardı. Varacakları yerde kimi bulmaları gerektiğini ve o kişiyi bulduklarında başlarına neler gelebileceğini hala bilmeseler de ellerinde ne başka bir plan ne de geri dönüş biletleri vardı. Tüm kafa karışıklığı ve yolculuğun stresi bir yana dursun ülkenin en kalabalık tüccar kentine girerken yükselen beyaz kuleler ve parlayan çatı kaplamalarının şaşaası altında çınlayan çanlara karışan kalabalık insan sesleri Lua’nın başını döndürmüştü. Üstelik Ingrid’in yetiştiği kasabaya oldukça yaklaşmış oldukları için mi bilinmez içini garip ve mistik bir ürperti kaplamıştı. Burası bir tüccar kenti olmasının yanında ülkenin en önde gelen tapınağını ve onun cemaatini de barındırıyordu. Ve belki de bu yüzden etrafı saran atmosferde belki sadece şifacı ve Lua’nın farkında olabileceği ancak sıradan insanların fark etmediği titreşimler yayılıyordu. Onlar bu titreşimi hissetmişken bunun kaynağında kim bilir kimler vardı ve onların da bu iki yabancının kente adım atışını hissetmiş olması mümkündü. Şifacı ve Lua bunları belki de aynı anda düşünmüş olacak ki birbirlerine temkinli bir bakış atarak dikkatli olmaları konusunda anlaştılar.

17 Ocak 2023 Salı

GÜNCE 4

 



Susam Sokağı dergileri vardı, İngilizce, çocukken okurdum. Okula da götürürdüm. Sınıf öğretmenim benden alıp dolaba kilitlemişti hepsini. Geri vermemişti.

Hasta olduğumda, romantik filmlerin etkisiyle olacak, Allahım nolur kimse bana aşık olmadan ölmeyeyim diye dua ederdim. Bak filmlerde aptallara bile aşık oluyorlar. Yoksa aptallar mı aşık oluyor ki filmlerde, diye düşünürdüm. Zeki insanlara zor aşık oluyorlar, zeki insanlar da zor aşık oluyor.

Annem hep bir şeyleri doğrar buzluğa atardı, halen de öyle, örnekse taze fasulyeler, bir yığın portakal, biberler. Şeyi seviyordum, elmayı doğruyorsun, ince daire şeklinde, biraz bal ve pudra şekeri ile fırına koyuyorsun.

Paralel evrende oksijen yok, oksijensiz olmaz, ben bakteri miyim yani, orda yaşayım. O yüzden paralel evreni merak etmiyorum. Ama bu evrende cadılar var. Eskiden cadı avları olurmuş, avlanan insanlar cadı değilmiş ama insanlar onların cadı olduğuna inanıyormuş.

Herhalde cadı değilimdir şimdi bu dünyada yani ama insanlar beni de yakıyorlar fikirleriyle, oluyor ya yani büyüklerimizin fikirleri, yanlış yargıları, okulda öğretmenlerimizin bazı sözleri filan onlar da bizi yakmıyor mu? Belki ben cadı değilimdir herhalde ama cadı çok bu dünyada. Cadıları yakmıyorlar artık cadılar yakıyor bizi önyargıları ile. En iyisi, sinirlenince ev işi yapmak, annem gibi, büyüyünce.

İnsanlar değişik. Çocukken çocuk olma çocuk gibi davranma derler, öyle davranırsın. Yaşından büyük davranıyorsun, yaşında davran, çocuk gibi derler, heh tamam dersin. Ergen olunca da sen büyüdün derler, hep bizi büyütmek istiyorlar yani. Büyükler de bu sefer içindeki çocuğu çıkar diyor birbirine, için ölmüş. Büyükler de küçülmek istiyor. Çok karışık bu büyükler de hayat da.

Halbuki en güzeli deniz kızı olmak olsa gerek, bu durumda, Barbi bebeklerimi hep deniz kızına dönüştürdüm. Onlarla beraber ben de olurum belki.

15 Ocak 2023 Pazar

KİTAPLAR DERGİLER 3


SAVAŞ, GÖÇ VE SARAYDA AŞK

Selçuk Aybek

Yaşam Yayınları, 225 sayfa

Gerçek yaşam öyküsü. Maçinli Hasan Tahsin Hoca’nın yaşamı. Kitabın sonunda fotoğraflar da bulunuyor.

1800’lerin sonları. Romanya’daki Türkler savaş nedeniyle kaçmak zorunda kalırlar. Zorluklarla İstanbul’a gelirler. Oradan da ülkenin çeşitli yerlerine dağıtılırlar. Maçinli Hasan da ailesi ile gelenlerden. Ailesi Bandırma’ya yerleştirilir. Hasan, okula gider ve daha sonra da öğretmen okuluna gider ve öğretmen olur. İstanbul’da Abdülhamid’in kızına ders verirken birbirlerine aşık olurlar.

İyi bir öğretmen olan Maçinli Hasan’ın hayat öyküsünü okumak keyifli. Not:3/4





DUKAN VE 50 ŞAMPİYON

Pierre Dukan

Artemis Yayınları, 330 sayfa

Ülkemizde Dukan diyetini uygulayanlar tanıtılıyor. Bu sayede zayıflayanlar kendi hikayelerini anlatıyorlar. Ayrıca Türk yemeklerinin Dukan tarifleri de bulunmakta.

Konuya ilgi duyanlar için motive edici bir kitap. Not:3/4


KARANLIKTA BİR IŞIK

Cheri Huber

Papirus Yayınları, 128 sayfa

Depresyonu ve çarelerini anlatan bir Zen kitabı. Depresyonu kabul etmek, üzerimizdeki etkilerinin farkında olmak, gerginliğimizin farkına varmak, bunun için de duygularımızın farkına varmak gerekiyor. Depresyonu kabul edip kendimizi serbest bırakmalı. Depresyondan kurtulmak için onunla barışmalı, daha çok da duygularımızın farkında olmalı, kendimizle ilişkimiz iyi olursa depresyon da gelir ve çabuk gider.

Hoş ve faydalı kitaplardan. Not:3/4


DUYGU EĞİTİMİ

Hamdi Kalyoncu

Yediveren Yayınları, 200 sayfa

Mutlu olmak için kendimizi ve duygularımızı eğitmemiz gerektiğini anlatıyor kitap. Güzel duygularımız olursa güzel huylarımız olur. Böylece arkadaşlarımızla iletişimimiz iyileşir. Çocuklukta aileler çocuklarına sevgi, şefkat ve hoşgörü gösterirse çocuklar büyüdüğünde daha sağlıklı duyguları olur. İnsanın karakteri doğumdan sonra bir yılda oluşuyor. Acıktığı zaman, ağladığı zaman, düzenli olarak yanına giden biri varsa o çocuk kendine güveniyor.

Duygularımızı anlatan faydalı bir kitap. Not:3/4




DERGİLER

Milliyet Sanat, kültür sanat konularında keyifli ve bilgilendirici, Herkese Bilim Teknoloji de bilimsel konularda bilgilendirici ve meraklı bir dergi.

12 Ocak 2023 Perşembe

KELİME OYUNU 105


Kelime Oyunu etkinliğimiz devam ediyor. Beş kelime veriyoruz, bu beş kelimenin de içinde olduğu öykü şiir deneme benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes beş kelime verebilir.

Haftanın kelimeleri: Dramatik/İkna/Gergin/Karizmatik/Aptal

VAİNA 23

“Hadi ama bu kadar dramatik olmana gerek yok…” Lua zihni fiziksel olarak da ikiye bölünmüş gibi tuhaf bir hisle derinlerde bir yerde onunla konuşan Ingrid ile hararetli bir tartışmanın ortasındaydı. Ama aynı zamanda uzun süreli bir uykudan uyanmak üzereydi.

Ingrid’e cevap vermek yerine surat asıp dinlemeye devam etti. Asında gerçekte derin bir uykudaki bebek kadar hareketsizdi ancak surat astığını hayal edebiliyordu. Az önce olanlar hakkında kafası karışmıştı. Yani onun için az önce olmasına rağmen gerçekte tam bir gün geçmişti. Öncelikle bedeninin kontrolünü kaybetmiş ve zihninde geriye itilmiş olması onu biraz incitmişti. Kendini sokakta aniden çırılçıplak kalmış gibi hissediyordu. Öte yandan Ingrid’i kurtarmanın kalan tek yolu onunla yer değiştirmekse buna katlanıp geride kalmayı kabul edebileceği fikri aklına takılıp kalmıştı. Bunu yapabileceğine kendini ikna etmek istiyordu.

Ingrid’in onun incinmişliğini küçük bir çocukla kıyaslayıp alaya alması ve bir erkek bedeninde neredeyse sonsuz bir ömür yaşayabileceğine dair bu cesur fikrini de ciddiye almamış olması Lua’nın gücenmesine neden olmuştu. “Senin için özgürlüğümden vazgeçmeye hazır olduğumu ifade ediyorken benimle alay etmen hoş değil.” diye cevap verdi. Aslında Ingrid onun bu kadar alınacağını düşünmemişti. Zihninde bir kişilik daha yer açıyor olmak Lua’yı hassas ve gergin birine dönüştürmüş olabilirdi. Üstelik ikisi de aynı zihni paylaşıyor olduğu için kafalarından geçen her sesten haberleri vardı ve bu da epey yorucu olabiliyordu. Mahremiyet diye bir şey kalmamıştı.

Lua onun düşüncesine karşılık “Gergin değilim ben.” diye cevap verirken öyle olup olmadığını da düşünüyordu. Ingrid “Birimizin içeride diğerinin dışarıda olmasının ikimize de faydası olmuyor biliyorsun ki. O yüzden eğer kahramanım olmak istiyorsan uzun ve zorlu yolu takip edip bedenimi geri almanın bir yolunu bulmalısın. Böylece gözlerinin gerçek rengini görebilirim çünkü burada kendini sürekli olmadık şekilde hayal ediyorsun. Tanrı aşkına şu fosforlu yeşil renkle gerçekten karizmatik olduğunu mu sanıyorsun?” derken en sonunda yeniden alaya alıp gülmeden edememişti.

Lua bu renk gözlerle onu etkilediğini düşünüyordu. Sonra onu gerçekten kurtardığı zaman gerçek bir öpücüğü de hak edebileceğini düşündü. İşte bu uyanıp yola devam etmesi gerektiğini hatırlamasını sağlamıştı. Ingrid onun düşüncelerini şaşkınlıkla takip ediyordu. Utandığı için zihninde bile olsa yüzünün kıpkırmızı olduğundan emindi. “Neler düşündüğünü duyabiliyorum farkında mısın?” diye araya girip onu kendine getirdi. “En iyisi biraz dinlenmek için biraz daha derinlere çekilmeliyim. Böylece aklın biraz başına gelir.” dedikten sonra Lua’yı daha fazla dinlemeden bilinçaltında saklandı. Lua yüzünde aptal bir gülümseme ile gözlerini açtı ve yine nasıl bir yere ve hangi tür sorunların içine sürüklendiğini merak ederek uyandı.

10 Ocak 2023 Salı

TOZ

 




Hepimiz evrende kaybolmuş bir toz tanesi gibiyiz. Sürüklenip gidiyoruz. Kayıp ruhlar gibi. Akıntıda savrulan.

Bu karanlık akıntıdan kurtulmak için amaçlar lazım bize, hayatımızı anlamlandıran.

Bir işe yaramamızı sağlayan bir şekilde, çünkü hepimiz işe yaramak isteriz, var olmak, yaşadığımızı hissetmek, onaylanmak.

Bizi bu karanlık akıntıdan çekip çıkaran da amaçlarımız, hedeflerimiz oluyor. Veya belki bir öğretmen. Bir kitap. Onlar sayesinde de amacımızı bulabiliyoruz.

Hedef, amaç, umut olunca istek ve heyecan da oluyor. Heyecanı olan insana her şey vız gelir.

Yüz yıl sonra yine bir toz zerresi olacağız ama en azından bir şeylere dokunmuş yaşamış olacağız.

4 Ocak 2023 Çarşamba

KİTAPLAR 2022

 




2022’de 88 adet kitap okumuşum. Bunların yüzde 65’i yabancı edebiyat ve kurgu dışı kitaplar (bitkiler, doğa, tarih, gelişim, sinema, akademik) türlerinde. Diğer türler ise; yerli edebiyat, yerli yabancı popüler aşk, fantastik, bilimkurgu, gerilim, polisiye ve İngilizce romanlar.

Güzide Sabri, Jane Casey, Hubert Selby Jr., Jo Nesbo, Osamu Dazai, birden fazla kitabını okuduğum yazarlar. Cinder, Scarlet, Kağıt Prenses, okuduğum keyifli kitaplar.

En iyi kitaplar ise;

KURGU DIŞI

Vitrivius-Mimarlık Üzerine

Umberto Eco-Tez Nasıl Yazılır?

Turgut Özakman- Senaryo Yazma Tekniği

Robin Wall Kimmerer-Bitkilerin Ruhu

Gordon Childe-Tarihte Neler Oldu?

EDEBİYAT

Vejateryen-Han Kang

Uyanış-Kate Chopin

Mezar Şarkısı-Julian Herbert

Denizin Çağırışı-Kemal Bilbaşar

Babamın Yeri-Annie Ernaux

Ravel-Jean Echenoz

Gizli Bahçe-F.H.Burnett

Kitap yazıları blogumda kitap başlığında.

3 Ocak 2023 Salı

DİZİLER 2022


 

2022 yılında 70 adet dizi izlemişim. Ülkeler olarak çoğunluğu A.B.D., İngiltere, Pakistan, Malezya, Kore oluşturuyor. Bunların dışında Çin, Japon, Avustralya, İsveç, Kanada, Belçika, Norveç, Finlandiya, Danimarka ve yerli diziler daha az sayıda.

Tür olarak ise gizem, gerilim, suç, polisiye ağırlıkta. Bunların dışında manga, biyografi, hukuk, tıp, distopya, dram, spor, komedi, korku, casus, gençlik, dönem, western, fantastik türlerinden ise daha az sayıda.

En iyi dizinin Ozark olduğunu söyleyebilirim. Heyecanlı, şaşırtıcı dizi. Inventing Anna, Top of the Lake, 1883, Sucession, Bloodline, Bjornstad, Shining Girls, The Bay, Wednesday, Euphoria, Alchemy of Souls, Stay Close, Attorney Woo, Bloodlands. Genel olarak iyi diziler. Dizilerin çoğu iyi zaten.

Son yıllarda, İngiliz, İrlanda, Kanada, Polonya ve Kuzey Avrupa suç, polisiye, gerilim, gizemlerinin en iyi diziler olduğunu söyleyebilirim. Uzakdoğu dizileri ise zaten genelde hepsi iyi. Fransa, İtalya, İran, Rus dizilerini bulmak zor oluyor.

Ayrıca, Yellowstone, The Blacklist, Mom gibi artık şimdiden klasik olan diziler de halen devam ediyor.