29 Aralık 2019 Pazar

Andante





Uzun yıllardır yayınlanan ve türünde tek olan dergi klasik müzik ile ilgili haberler, yazılar, görüşler, sohbetler içeren doyurucu bir yayın.

Genç Türk viyolonselci Cemal Aliyev, Gürcü Besteci Giya Kançeli, opera şarkıcısı Jessye Norman, piyanist Nikolai Demidenko üzerine kısa yazılar bulunmakta. Piyanist Gülsin Onay ile keyifli bir uzun sohbet var. Şef Cem Mansur ile bir sohbet, flütçü Aslıhan And ile bir sanat sohbeti mutluluk veren yazılar.

Soprano Burcu Soysev ile nefis bir sohbet bulunuyor, özellikle sanatçının internet macerası çok hoş. Smule uygulamasıyla sanatçının klasik müzik dışında evde keyif için seslendirdiği şarkıları, türküleri halkın sevmesi ve bu yolda onu tanıyıp klasik müziği de sevmesi ne güzel.

Çaykovski’nin Londra’da kaldığı oteller yazısı da keyifli ve bilgilendirici. Londra’yı hep sisli ve soğuk bulmuş ünlü besteci. Hegel ve şiir ve müzik de öğretici yazılardan.

Ayrıca, konser gündemi, teknik bilgiler, teknik ayrıntılar da bulunuyor bu mükemmel dergide. Klasik müziğe ilgi duyanlar bu dergiyi çok sevecektir.

21 Aralık 2019 Cumartesi

Baydardi





Baydardi

Baydardi, Urduca zalimlik, acımasızlık anlamına geliyor. Urduca, Pakistan’da konuşulan dil, İngilizce ile birlikte.

28 bölümlük Pakistan aşk, dram ve Aids dizisi. 2018, 2019 yıllarında yayınlanan dizide HIV ve Aids hastalıklarına dikkat çekiliyor. Bu hastalığa yakalananların toplum dışı kabul edilmemesi için bir uyarı niteliğinde.

Aids ile ilgili olsa da ağırlık aşk ve dramda. Dizi, Bia ile Shafay’ın öyküsü. Shafay, üniversitede arkadaşı Rohail ile aynı odayı paylaşan bir genç adam.Rohail, kötü alışkanlıkları olan bir öğrenci. Shafay ise temiz aile çocuğu. Bia ise kızkardeşi, ağabeyi ve yengesi ile yaşayan bir genç kız.

Bia’nın kardeşi Rabia, Rohail’e aşık. Rohail ona ilgisiz davranınca Rabia intihar eder ve bu olay sonucunda Bia ile Shafay tanışır. Shafay, Bia’ya aşık olur ve onunla evlenmek ister. Ancak, Shafay Aids olur ve nedeni de bilinmez. Shafay’ın annesi, oğlundan hastalığını saklar ve Bia ile evlenmesine izin verir. Bia’ya da söylemez oğlunun hastalığını. Annesi, Shafay hastalığını öğrenmesin ve mutlu olsun ister, bencilliğinden dolayı.

Ancak, Bia da HIV olur ve ayrıca hamile kalır. Bundan sonrası üzücü dramatik olaylarla ilerler. Konusu Aids olsa da dizi aynı zamanda yoğun bir aşk dizisi. Dram sevenler için. Not:4/4

7 Aralık 2019 Cumartesi

İki Malezya Dizisi





Nur

Birinci sezonu biten din, aile ve aşk dizisi. İlk sezon 19 bölüm ve bölümler 45’er dakikalık. Malezya’da Ramazan dizisi olarak yayınlanıyor, 2018’de. İkinci sezon ise 2019 yılında çekilip yayınlanıyor. Ancak, ikinci sezon henüz dilimize çevrilmedi. İlk sezonu ilgi ile izlenen dizinin ikinci sezonunun kısa zamanda çevrilip yayınlanmasını diliyoruz.

Adam, ailesiyle yaşayan bir imam. Kendi halinde işine gidip gelen sessiz biri. Vaaz verip insanları doğru yola döndürmek isteyen imam, herkese eşit davranmaktadır. Hayat kadınlarına da destek olurken bir hayat kadınına aşık olur. Nur’a. Nur hayat kadını olmakla beraber dini bütündür, beş vakit namaz kılar, aile ve hayat şartları nedeniyle hayat kadını olmuştur. Annesi ile yaşar, o da hayat kadınıdır.

İmama herkes karşı çıkar, aile ve arkadaş, iş çevresinde, cemaatta. Annesi ve kızkardeşi memnun değildir. Sadece babası ona arka çıkar ve yaptığını doğru bulur. İkisinin ilişkisi zordur ancak birbirlerini çok severler.

Türe ilgi duyanlar için sürükleyici, meraklı ve mutluluk veren dizi.






Pinggan Tak Retak Nasi Tak Dingin

Pirinç soğuk yenmez, bulaşık yıkarken tabak kırılmaz anlamına geliyor dizinin ismi. Bir Malay deyimi. Annelerin çocuklarına söyledikleri öğütlerden.

Yuhanis bir aileye evlatlık olarak gelmiştir. Anne baba ve iki oğul. Mizan ve kardeşi Nizam. Üçü birlikte büyürler, kardeş gibi. Zaman içinde Yuhanis ve Nizam birbirlerini severler. Nişanlanırlar aile içinde. Nizam, üniversite için Londra’ya gider. Mizan da üniversiteye gider, bitirir, iş adamı olur. Yuhanis evdedir.

Ancak, Nizam, Londra’dan dönemez, evlenir çünkü. Anne ve babaları zor durumda kalmasın diye Mizan ve Yuhanis evlenirler. Ama Nizam Yuhanis’i sevmekten vazgeçemez. Eşiyle birlikte anne evine dönerler. Nizam takıntılıdır artık. Yuhanis ve Mizan zoraki evliliğe alışmaya çalışırken, Nizam eşi ve Yuhanis arasında kalır. Yuhanis çok düzgün ve doğru bir insandır.

Dini konuları, aşk ve dramı sevenler için.

(Not: Şimdiye dek izlediğim tüm Malezya dizilerinin ortak noktası, namazı ailece birlikte yan yana kılıyorlar evde. Anne baba çocuk, karı koca, gibi).

24 Kasım 2019 Pazar

En Sevdiğim Filmler 4





Vesikalı Yarim

L. Ömer Akad, 1968

İzzet Günay, Türkan Şoray

Eski Türk sineması, yani siyah beyaz filmler döneminden, Yirminci Yüzyıl sinemasından en sevdiğim film. Bir aşk dramı. Yasak aşk ile başlayıp melodrama kaçmadan doğru ve düzgün biten film. Sonu önemli çünkü çok da beklenmedik bir şekilde bitiyor. Bu yüzden Yeşilçam melodramlarından ayrılıyor.

Evli, çocuklu manav Halil bir pavyonda çalışan Sabiha ile tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Filmin öyküsü Sait Faik’in bir öyküsünden alınma ve ayrıca Orhan Veli’nin aynı adlı şiirine de konu oluyor. “Nasıl unuturum seni ben, Vesikalı Yarim?” diyerek biten şiirde vesikalı bir kadınla yaşanan aşk anlatılıyor ve Orhan Veli’nin bu şiiri, döneminde olay yaratmış. Ünlü Kalbimi Kıra Kıra şarkısı da bu filmde Şükran Ay tarafından seslendiriliyor.

Bu hüzünlü aşk öyküsünün insanı içine çeken bir çekiciliği var.






Ah Güzel İstanbul

Atıf Yılmaz, 1966

Sadri Alışık, Ayla Algan

Ben Bir Küçük Cezveyim şarkısı ile ünlü olan dram filmi. Komik de aynı zamanda. Filmde eski İstanbul da başrolde, aynı Vesikalı Yarim’de olduğu gibi. İki filmin de senaryosu Safa Önal’a ait.

Haşmet İbriktaroğlu İstanbul’da sokaklarda çalışan bir şipşak fotoğrafçı. Kendisi aslında eski İstanbullulardan ve zaman içinde daha yoksullaşmış. İstanbul’un o dönem halini izlemek çok keyifli. Film biraz da sanki bir Türk Sanat Müziği şarkısı gibi duygulu ve hüzünlü.

Haşmet, fotoğraf çekerken, İzmir’den artist olmak için kaçan ve İstanbul’a gelen gecekondu kızı Ayşe ile tanışıyor. Ayşe artist olmak istese de bu amacına ulaşması zordur, çünkü bu amaçla yola çıkan birçok kız kötü yollara düşmektedir. Haşmet, kendinden genç olan bu kıza aşık olur ve onu korumak ister. Ayşe ise hayaller peşindedir.

Konu, oyunculuk, müzik, hüzün, İstanbul. Tümüyle mükemmel film ve sinemamızın klasiklerinden.

13 Kasım 2019 Çarşamba

Dizilerin Yeni Sezonları





Yılın bu zamanlarında dizilerin yeni sezonları başlıyor. Özellikle Amerikan dizilerinin. Genelde yıl sonu ve yılın ilk aylarında geliyor yeni sezonlar.

Bu listede son birkaç yıldır izlediğim diziler ve izleyeceğim yeni sezonları bulunuyor. Parantez içinde yeni başlayan ya da bugünlerde başlayacak olan sezon numaraları var. Bazılarında da kaçırdığım sezonları da yazdım. Birçok arkadaşım bu dizilerden bazılarını izliyordur. Bu listeden hangi dizinin yeni sezonunun başladığını da görebilirsiniz.

Bu kadar çok diziyi izlemek çok zor gerçekten de. Sezonların başladığını fark etmek. Bir yandan da sürekli olarak yeni dizi izlemek de keyifli. Yani, yeni başlayan dizilere ve başlayıp bitmiş olan eskilere ve devam etmekte olan dizilere yetişmek gerçekten de zor.

Suits (9. Sezon)
New Amsterdam (2.)
The Rookie (2.)
Yellowstone (2.)
Muhafız (2.)
The End of F. World (2.)
Sweetbitter (2.)
Seal Team (3.)
This is Us (3./4.)
Anne with an E (2./3.)
The Blacklist (7.)
Riverdale (3.)
Lost in Space (2.) (24 Aralık)
The Crown (3.)
9-1-1 (2.)
Brooklyn Nine Nine (6.)
Hidden (2.) (17 Kasım)
The OA (2.)
Goliath (3.)
Jack Ryan (2.)
The Purge (2.)
Kidding (2.) (Şubat 2020)
Narcos (3.)
Mindhunter (2.)
Legion (3.)
Westworld (2.)
Castle Rock (2.)
Stranger Things (2./3.)
The Handmaid’s Tale (2./3.)
Heartland (12./13.)
Dark (2.)
Power (6.)
13 Reasons Why (2./3.)
You (2.) (26 Aralık)
Peaky Blinders (5.)
Black Mirror (4./5.)

Hangi dizilerin yeni sezonunu heyecanla bekliyorsunuz? Bu listeden veya listede olmayanlardan.

31 Ekim 2019 Perşembe

En Sevdiğim Filmler 3






Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak

Ahmet Uluçay, 2004

Türk sinemasının çok nadir özel filmlerinden biri. Amelie, Köprüüstü Aşıkları, Cennet Sineması, Leon gibi yani. Hakkında kötü söz söylenemeyecek, eleştirilemeyecek filmlerden. Yönetmenin amatör ruhla çektiği bu filmde bir yaz mevsiminde iki küçük arkadaşın köyde nasıl zaman geçirdiğini izliyoruz. Sinema meraklısı olan bu çocuklar, film gösterimi yapıyor. Masum, naif film.







Issız Adam

Çağan Irmak, 2008

Kişisel olarak düşününce yönetmenin en iyi filmi bence. Biraz Yeşilçam filmleri gibi, biraz nostaljik, romantik, duygusal, biraz da İstanbul’da, Cihangir’de yaşayan aydın ve paralı insanları anlatan modern bir film. Bir aşk öyküsü. Sıradan, normal, sevimli bir kızla biraz sorunlu, sevme özürlü bir erkeğin arızalı aşkı. Bizde bu tür filmleri başlatan film de diyebiliriz. Müzikleri güzel, ünlü. Sonu hüzünlü. Her izleyişimde ağlıyorum, ayrıca. Yani, güzel film. Ne kadar göz yaşı, o kadar iyi film.

19 Ekim 2019 Cumartesi

Heartland





Kanada CBC Kanalı aile dizisi. 13. sezonu şu anda devam ediyor. Netflix’de de yayınlanmakta. İlk 11 sezon nette bulunabiliyor, Netflix dışında da. 12. sezon Netflix dışında henüz dilimize çevrilmedi. 13. sezon da Netflix de var, onun dışındaki kaynaklarda henüz çevrilmedi, dilimize.

Kanada’nın Alberta bölgesinde geçen dizide Heartland adlı bir at çiftliği var. Bu çiftlikte de kuşaktan kuşağa yaşayan bir aile. Büyükbaba Jack, karısını ve kızını kaybetmiş, iki torunu Lou ve Amy ile yaşıyor. Lou iş, pazarlama konularında başarılı, Amy ise atlarda.

Amy’nin annesi Marion da atlarla ilgilenen birisi, zamanında. Yani atları terbiye eden, rahatlatan, gevşeten, yumuşatan, onlarla konuşan bir Horse Whisperer (Atlara Fısıldayan Kişi). Amy de annesi gibi. Atlara iyi geliyor. Ailede ayrıca at sporları, rodeo gelenekleri de var.

Alberta, soğuk, karlı bir bölge. Doğa da önemli dizide. Dizi, aynı adlı bir roman serisinden uyarlama. Oyunculardan bazıları da o yörenin insanı olup da tiyatrocu, oyuncu olan kişiler. Yani atlarla yakınlar zaten. Yerel müzikler de iyi ve oyuncular da aynı zamanda müzisyen. Yöredeki gerçek festivaller, yarışmalar, kermesler dizinin konusu oluyor. Bu yönden dizinin kurgu olduğuna inanası bile gelmiyor insanın. Üstelik de 13 yıldır devam eden dizi bu aileyi insana kendi ailesi gibi hissettiriyor. Yıllar geçiyor, saçlar beyazlaşıyor. Atlar söz konusu olduğu için dizinin çekimi de kolay değil. Dizide kullanılan atlar da mükemmel ve başroldeler.

Jack, Amy, Lou, iki kızın babaları Tim, yani Bartlett ailesi ve Fleming aileleri (Tim Fleming nedeniyle) bu çiftlikte yaşıyor ve çalışıyorlar. Amy, atları terbiye ediyor. Zaman içinde aileleri büyüyor, aşklar, evlilikler, yeni gelenler, arkadaşlar, işçiler, çalışanlarla geniş bir topluluk oluyorlar.

Öncelikle aile olmaları önemli. Dizide çizgi dışı, ters, düzgün olmayan hiçbirşey yok. Çok temiz ve tatlı, duygusal, komik, dramatik bir dizi. Ailenin birlikte yaşama uğraşı, dertleri, mutlulukları. İyi kalpli, iyi niyetli dizilerden.

Konu, oyuncular, doğa, müzik ve atlar, her şey mükemmel ve insancıl bu dizide. İnşallah yıllarca devam eder. Kendinizi iyi hissettiren dizilerden. Ağlayarak, gülerek, duygulanarak izleniyor.

16 Ekim 2019 Çarşamba

Şiir Dinletisi





Sevgili Derya, o da artık eski blogculardan sayılır, bir şiirimi seslendirmiş. Blogu, Yor(m)uyorum, blog adı da Demirlady. Aslında şiir değil de şiirimsi demek lazım. Yani Didem Madak, Birhan Keskin, Edip Cansever şiirlerini düşününce yazdıklarıma şiir denemeleri, şiir çalışmaları demek daha doğru.

Dinleyince yine şunu düşündüm. Şiir, okumaktan çok sesli dinleyince daha keyifli oluyor. Yani şiir daha çok bir sesli sanat aslında. Derya da şiiri sanki göklerden, yıldızlardan seslendirmiş gibi geliyor. Arnavutluklu opera şarkıcısı Inva Mula gibi okumuş. Yani çok hoşuma gitti demek istiyorum. Bu güzel jesti için ona teşekkür ederim.

Şiir, Youtube'da onun sayfasında. İlham Yıldızı sayfanın adı. Ne güzel bir isim değil mi? Başka videoları da var. Diğer videolarını da dinleyebilir, izleyebilirsiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=l-mPMQcFBmk  (Şiir Dinletisinin Linki)

https://yormuyorum.blogspot.com/        (Derya'nın blogu)



DÜŞ ÇOCUKLARI

Hayat bazen kara olabilir dar olabilir

Ama erteleyemeyiz umutları hayalleri sevgileri geleceğe

Yazarsak şimdi yazarız anlatırız masalları

O gün gelecek dersek gelmez bitmez gündelik işler hiç

Gelmez geniş zamanlar

Biziz zamanları genişleten

Herkes masal dinlemek ister

Anlatanlar da olmalı

Gerçek olanlar masallardır

Ve hepimiz çocuğuzdur aslında

Hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini bildiğimiz masalları isteyen

Bu dünyanın ötesindeki

O yelkenliyle gittiğimiz ülkeye o yok ülkeye

Düşler ülkesine varıp

Bir deniz fenerinin altında

Gizli bahçemizdeki çiçekleri çıkarıp koklayan

Biz çocuklar

Düş çocukları

13 Ekim 2019 Pazar

En Sevdiğim Filmler 2






Sonbahar

Özcan Alper, 2008

Onur Saylak, Megi Kobaladze

Türk sinemasının 2000’lerdeki en iyi filmlerinden, büyük olasılıkla da en iyisi. Yönetmenin de ilk filmi. Ödül alan filmde yönetmenin kendi yaşamından da izler var. Doğu Karadeniz’de, Hopa yöresinde geçen filmde Karadeniz bölgesi de bir anlamda başrolde. Yerel oyuncular da rol alıyor. Hastalığı nedeniyle hapisten salınan ve geçmişi politik olan bir adam memleketine döner. Biraz durgun, hüzünlü bir adamdır. Memleketinde hem geçmişle hem bugünle yaşamak durumundadır. Yeniden yaşamaya çalışır ve bir yandan da ölecektir. Bir Gürcü kıza aşık olur. Ama bir gelecekleri de yoktur onların. Sade, duru, doğal, gerçekçi film.






Hokkabaz

Cem Yılmaz, 2006

Cem Yılmaz’dan hoş bir duygusal dram. Konu yumuşak, biraz hüzünlü, biraz komik ve alçakgönüllü. Kendini bir sihirbaz sanan ama çok da yetenekli olmayan bir hokkabaz, yardımcısı, babası, yola çıkarlar. Şehir şehir gezip gösteri yaparlar. Hem işlerinde hem de aralarındaki ilişkilerde çok da başarılı olamazlar. Sevimli, yumuşak, iddiasız bir film. İzlemesi keyifli.







Fasulye

Bora Tekay, 2000

Bülent Kayabaş, Burak Sergen

Sinemamızın unutulmaz komedilerinden. Film adeta bir espri bombası. Kara mizah. Bir tür mafya komedisi ayrıca. Bütün oyuncular eğlenceli. Bir dolu olay olsa da önemli olan o anlar ve espriler. Genç bir adam şehre giderken bir kiralık katile rastlar. Katil de yaptığı işin parasını almaya gidiyordur. Katil parasını alamaz. Katili kiralayan işadamı, katil, başkaları ve genç çocuk birbirine girer. Genç kaçar, onu kovalarlar. Bir evde hepsi bir araya gelir. Filmin konusu ve kurgusundan çok oyuncular ve komiklikler önemli. Tam absürt komedi.

26 Eylül 2019 Perşembe

En Sevdiğim Filmler





Hazan Mevsimi: Bir Panayır Hikayesi

Mehmet Eryılmaz, 2008

Zümrüt Erkin, Ahu Sıla Bayer

Trakya’da bir panayırda yaşanan bir aşk hikayesi. Civardaki inşaatta çalışan bir işçi ile bir panayır şarkıcısı birbirlerini severler. Ancak, panayırdaki zor yaşam koşullarında bir aşkı yürütmek çok zordur. Gerçekçi, doğal film, biraz da hüzünlü. Artık yok olmakta olan yerel ve gezginci panayırların anlatılması da çok iyi bir düşünce. Kaybolan bir kültürde kaybolan insanlar ve aşklar. Bir belge gibi ayrıca bu önemli film. Oyunculuklar da iyi.







Uzak İhtimal

Mehmet Fazıl Coşkun, 2009

Nadir Sarıbacak, Görkem Yeltan

Musa adlı bir genç müezzin ile Clara adlı bir rahibenin yakınlaşması bir uzak ihtimal gibi gözüküyor haliyle. İstanbul’da aynı mahallede yaşayan ve çalışan bu ikili birbirlerine yakınlaşırlar, konuşurlar. Birbirlerine aşık olurlar. Ancak ileri gitmeleri zordur. İkisi de çekinmektedir. Birbirlerine saygılı, hoşgörülüdürler. Ancak işte çevre, farklı dinler bu ikilinin görüşüp belki de evlenmelerini somut bir tepki olmasa da engeller. İki kişi de zaten içlerinde bu ilişkiyi tam sindiremezler. İki oyuncu da çok iyi bu arada.


(Not: Daha önce seçme filmler, en iyi filmler listeleri yapmıştım. İzleyip bloga yazdığım yaklaşık 1500 film arasından. Bundan sonra da en sevdiklerimi yazıcam. Eskilerden, yenilerden)

17 Temmuz 2019 Çarşamba

Şiirlerim 5






Yılbaşı Çiçeği

kar saçlı büyük babaannem
eline aldı serkisof saatini büyükdedemin
dışarda kar yağarken
yılbaşı gecesi


iç geçirdi
tombalayı hatırladı
soba başında oynadıkları
hep teke kalırdı dedem
ama büyükdedem kazanırdı


piştide de hep yenilirdi dedem
büyükdedem beş pişti yaptığında
olmaz der kalkardı yerinden sinirle
tavlada da hep yenilirdi
kestane pişerken sobanın üstünde


birinci çinko dedi büyük babaannem
kendi kendine gözü yaşlı gülümserken
dolmaları bitirme dedi başını kaldırıp boşluğa
sobanın kömürünü değiştirsenize


döndü sonra oğlunun torununa
şu tığımı versene cemile kızım

9 Temmuz 2019 Salı

Şiirlerim 4






İSTASYON

Her sonbaharda
Bu istasyonda
Seni hatırlarım

Hafta başı okula gittiğimiz
Cuma akşamları döndüğümüz

Geç kalışların
Bekleyişlerim
Özlem ve buluşma noktası

Yine bu istasyonda son kez görmüştüm seni
Ayrıldıktan sonra
Gizlice gelip izlemiştim sen tren bileti alırken

Sen de bakmıştın o ağaca tam trene binerken
Hep altında beklediğimiz
Yaprakları avuçladığımız

İşte yapraklar aynı
Ağaç yerinde duruyor
İstasyon aynı
Tren bile aynı

Ama sen dönmüyorsun

18 Haziran 2019 Salı

Şiirlerim 3

                                                                             

   




DALGA

dalga çarptı kıyıya
ıslanmamak için kaçtım
ama ıslanmadan nasıl karışacaktım hayata
belki de bu dalga bir uyarıydı

ıslanmadan nasıl severiz dünyayı
karışmazsak suya denize
yanarız canlı canlı

o anki doğal halinle gireceksin suya
üstünü değiştirmeden düşünmeden
hazırlık yapmadan hayata

bak sular yükseliyor yine
hadi atla denize dalgaların üstüne
su nereye götürürse git oraya
zaten böyle değil mi hayatımız

hayatı anlamak kolay olmasa da
yüzmek kolay




11 Haziran 2019 Salı

Şiirlerim 2

                                                                                      

 
                    



EYLÜL İSKELESİ

hava dönüyor
yağmur gösteriyor meteoroloji
her kurbanda yağar

kayaların önündeki bankta
eylül esintisi
arkada köpekler oynuyor
kayaların arasında bir ahtapot saklanmış
küçük bir çocuk olta atıyor

bir vapur kalktı içi boş
bayram öncesi kimse yok
bir balıkçı teknesi yola düştü
motor sesi ninni gibi
teknede leylak saçlı bir kız
nasıl dayandı hayatın dalgalarına

yandaki restoranda bir canlı orkestra
dans müziği çalıyor
pist boş
balıklar dans ediyor olmalı

şemsiyenin altındaki şezlongda
bir kedi uzanmış
tekne ve leylak saçlının fotoğrafını çekmek istedim
el salladı
biliyor gibiydi bu şiire gireceğini

suya girdim yengeçlerin arasından
su ılık
en sıcak eylülde olur deniz
dinlendirir
sırt üstü uyuyacaktım nerdeyse

birden çekildim dibe doğru
altımda kara delik varmış
big bang
delik fırlattı beni zamanda mekanda
Mars’a düştüm sanırım
yağmur sıcağı var burda
kimse bana inanmayacak şimdi
selfie çekmeliyim
instagramda olay olacak

bankta müzik dinlerken uyumuşum
bir kahve içmeli
bir martı uçtu
Mars’ta saat kaç acaba?
burda zaman durmuş sanki









29 Mayıs 2019 Çarşamba

Kızçe Yorumları



Birkaç kitap yazıp yayınlamıştım ya arada bir kitaplarımı okuyan blog arkadaşlarım oluyor. Gelip bana da haber veriyorlar. Hep olumlu sözler kullanıyorlar, sağolsunlar. Genel olarak pozitif, umut veren kitaplarım olduğunu söylüyorlar.

Son zamanlarda okuyan bazı arkadaşlarımın yorumları:

River

Çok iyi yazılar yazan arkadaşımız, Frambuazlı Hayat ve Günesürgün adlı kitaplarımı okumuş. İkisi için de güzel şeyler söylemiş. Özellikle Frambuazlı Hayat adlı kitabımın ona geçen kış çok iyi geldiğini söylemiş. Sıkıntılı günler geçirirken özellikle Kalp Çürüğü adlı yazımın ona umut verdiğini söylemiş.




Derya Kuzusu

Ayy çok sevdiklerimden, blogunu huzur verici bulduğum, yazı ve fotolarında ev sıcaklığını gördüğüm arkadaşımız Frambuazlı Hayat adlı kitabımı okumuş sevmiş, ruhuna çimdik attığını söylemiş. Ne güzel sevindim yanii.




Lovehouse

O da biricik sevdiklerimden. Gezi, ev, aile yazılarına bayılıyorum. Mutluluk veriyor. O da Günesürgün adlı kitabımı okumuş. O da sevmiş oleeey.


https://ferdaulgen.blogspot.com/2019/05/gunesurgun.html

Kızçelerimi yani kitaplarımı şimdiye dek okuyan bütün arkadaşlarıma teşekkür ederim kii.


27 Mayıs 2019 Pazartesi

Şiirlerim





O SOKAK

Hani o sokak vardı ya

Ordan geçtim bugün

O kuytu sokak

Sessiz boş ve ağaçlar altında

O şehirde

Seni görmeye geldiğimde

Yürümüştük o sokakta

Kahvaltıdan sonra

Dolmuş durağını ararken

İki cadde arasında

Sen benimle buluşmak için

Ablanlara kalmaya gelmiştin

Gece otobüsüyle

Birlikte gitmiştik otobüste

Ayrı koltuklarda

Mesajlaşmıştık

Hayatımın en romantik gecesiydi

Sonra sen ablanlara gitmiştin

Ben de gezmiştim şehrin çarşısında

Öğlen çıkabilmiştin ablanlardan

Geç bir kahvaltı yapmıştık deniz kenarında

Sonra yürümüştük

Bir öğleden sonra boyunca beraberdik

Selfie çektik hep gülerek

Sonra o sokaktan geçtik

Ağaç dallarının gölgesinde

Elimi tutup başını omzuma yaslamıştın

O boş sokakta öyle durmuştuk

Sessizce ve zaman da durmuştu

İşte o sokaktan geçtim bugün



TEŞEKKÜRLER HAYAT


Daha fazlasını kaldıramayacak kadar
Seviyorum seni
Dönüp dönüp tekrar yaşayacak kadar
Seviyorum
Arkama hiç bakmayacak kadar
Seviyorum
Başka kimsenin sevemeyeceği kadar


Öyle istiyorum ki
Her gün doğuşunda özleyesin beni
Öyle sev ki
Seni unutmama izin verme
Öyle güzel hayaller kurayım ki
Paylaşmak iste bu hayalleri benimle

Her gün teşekkür edeyim ki sana
Kendimce
Her içine düştüğümde
Su yeşili ve buz mavisi yüreğini aç bana
Yaz yeli gibi
Kör kuyularda hüzün yeli gönderme

Hayat
Derler ki
İki gönül bir olunca samanlık seyran olur

Olsun mu?


24 Mayıs 2019 Cuma

MERE NAAM YOUSUF HAI VE TITIAN CINTA






Mere Naam Yousuf Hai

Bir Pakistan romantik dizisi. Konusu Yusuf ile Züleyha öyküsünden alınma. Yusuf rolünde Pakistan’ın en ünlü oyuncularından, birçok dizi ve filmde oynayan çok çok yakışıklı İmran Abbas var. Züleyha genç bir kız, ailesi onu evlendirmek ister, çeşitli adaylar vardır. Züleyha, kendisini ölümüne sevecek bir erkeği sevmeye karar vermiştir, yoksa hiç kimseyi sevmeyecektir. Bir gün trende Yusuf ile Züleyha karşılaşırlar. Yusuf anında aşık olur Züleyha’ya. İsimlerinden dolayı da birbirlerine yakıştıklarını düşünür. Züleyha, Yusuf ile ilgilenmez. Yusuf, Züleyha’nın kalbini çalmak ve evlenmek için her şeyi yapar. Züleyha’yı ölümüne sevdiğini ona kanıtlamak ister. Aşk dizilerini sevenlere. Dramatik ve heyecanlı. Bir sezon ve 20 bölüm. İzlemesi çok keyifli.






Titian Cinta

Bir Malezya aşk ve dram dizisi. Dizinin adı Aşk Köprüsü veya Aşk Hikayesi. Bu dizilere genel olarak tesettür dizileri de deniyor. Bir sezon ve 28 bölüm. Aşk, dram, aldatma, kıskançlık, ihanet, intikam, her şey var dizide. Aileler de çok etkin. Aisy ve Sofia birlikte yaşayan iki arkadaş. Sofia biraz hareketli, Aisy sakin, ciddi. Aisy, Sofia’nın arkadaşı Harris ile tanışır. Sofia, Harris’e aşıktır, Harris de Aisy’ye aşık olur. Ayrıca, her iki kıza da aşık olan başka erkekler de vardır. Harris ile Aisy arasında sevgi oluşmaya başlayınca, Harris, Aisy ve Sofia’yı önceden seven her insan bu ikiliyi ayırmak için uğraşır. Sofia da ikisini ayırmaya çalışır. Ailelerin durumu da karmaşıktır. Harris ile Aisy’nin başına gelmedik kalmaz. Bol aşk bol entrika bol intikam bol aile. Aşk ve evlilik konularını sevenler için ideal dram. İzlemesi çok keyifli.

16 Mayıs 2019 Perşembe

Ariana Rose






Ariana Rose

Bir Malezya romantik dizisi. Evelyn Rose’un The Wedding Breaker (Düğün Bozan) adlı romanının Malay uyarlaması. Malay dili ve kültürü bizim kültürümüze çok da uzak değil.

Bir sezon ve 28 bölümlük dizi biraz dram biraz komedi, sürükleyici, heyecanlı, şirin. Aşk ve evlilik temalı. Soylu bir aileden gelen Adam, bir genç kızla nişanlanır. Nikah anında ortaya bir kız çıkar ve Adam’dan hamile olduğunu söyler ve nikah iptal olur. Bu olayın içinde bir komplo vardır.

Adam, hamile olduğunu söyleyen kızın peşine düşer ve onu bulur. Kız da başroldeki Ariana Rose’dur. Rose ve Adam arasında gerilimli bir ilişki olur. Adam’ın iş çevresinden rakipleri vardır ve ayrıca bir çok da kadın talibi. Rose da çalışmaktadır ve onun da talibi çoktur.

Rose masum kız, Adam da iyi ama sert ve eğlenceyi seven bir insan. Adam, Rose, çevrelerindekiler, kötü niyetliler, her ikisinin aileleri bazen hüzünlü bazen de komik olaylar yaşarlar. İş dünyası ve özel ilişkiler birbirine karışır.

Doğudan keyifli bir dizi. Not:4/4

6 Mart 2019 Çarşamba

Rozafa Köprüsü





Yolda giderken bir köprünün üzerinden geçtik. Hani var ya Mostar köprüsü, ona benzeyen bir köprü.

Gece yarısı dönüyorduk. Aklıma annemin çocukken anlattığı masallardan biri geldi yolda o köprüyü görünce.

Uyurken beş masal anlatırdı. Maksimum beşti ama okumasını istemezdim, annem anlatıcaktı illa ki. Her seferinde farklı kelimeler katarak aynı hikayeleri anlatması hoşuma giderdi. Bir de tarih, mitoloji benzeri şeyleri severdim.

Bir keresinde eski bir kitaptan okuduğu bir masal anlattı. Bir köprünün hikayesi. Rozafa köprüsü.

Üç kardeş inşa etmeye çalışıyor ve her seferinde köprü çöküyormuş. Sonra bir evliya gibi bir şey belirmiş, oğlanlara, bu köprü insan kanı istiyor demiş. Öyle çökmez demiş.

Yarın kimin eşi gelip yemek getirirse onun üzerine köprüyü kuracaksınız. Ama anlatmıycaksınız eşlerinize bunu.

İki kardeş anlatıyor. En küçüğü daha saf. Anlatmıyor. Sabahında, en küçüğünün eşi gidiyor. Onun ölmesine karar veriyorlar. Kadının tek şartı oluyor. Yeni doğan çocuğunu son ana kadar okşayabilmek istiyor ve son ana kadar bir elini açıkta bırakıyorlar.

Köprüye kadının ismini veriyorlar. Rozafa köprüsü diye.

5 Mart 2019 Salı

Peri 2





Evin içinde on onbeş çocuk olurduk. Hiçbir yere sığmazdık. Sonra en büyük sorun uyumak isteyince çıkardı. Sümeyye’nin annesi kendi yatak odalarını bize bırakırdı.

Döşek de sererdik yere. Sırayla kim döşekte uyuyacak kim yatakta uyuyacak tartışırdık. Bir keresinde şöyle yaptık. En büyükler bir yanda uyuyacak, en küçükler bir yanda uyuyacak. Kura çektik bir de. Büyükler grubu bir küçük alacaktı yanına. Küçüklerin yanında da bir büyük olacaktı.

Büyüklerin grubuna denk geldim. Ve sıra da döşekte uyumamızdı. Yani böyle gruplar kurmalarının illa ki bir sebebi olacaktı tabii. Hadi gece yarısı oldu, uyuycaz dedik. Bir de döşekte uyuyoruz ya, tam yanımızda giysi dolabı var. Aynalı türden boydan aynası vardı.

Yatakta ben, Ceylan, Sümeyye, Saadet var. Bir başladılar korkulu korkulu hikayeler anlatmaya. Bir efsane vardır bizde. Benim ilkokulumun karşısında sarı binalar var. Vakıfmış diyorlar eskiden. Ordan başladılar işte anlatmaya.

Nasıl yutkunuyorum. Korkuyorum tabii titriyorum filan ama sonra onlar da korkmaya başladı. Aaa öyle mi böyle mi hayret dolu sesimizi duydu yataktakilerden biri. E biz döşekteyiz. Kalktı yataktan, yarı uyur vaziyette, saçları da öne düşmüş. Ama nasıl korkunç gözüküyor. Onun halini aynada gördük. Ve çığlık çığlığa kaldık. O korkuyla kapı arkasına sığındık.

Sesimizi duyan diğer uyuyanlar, korkudan onlar da ne olduğunu anlamamış halde yanımıza gelip bize sarıldılar. Bizi korkutan da yanımıza geldi, Gülistan. Ne olduğunu sormak hiçbirimizin aklına gelmiyor. Çığlıkları duyunca Sümeyye’nin annesi geldi. Kapı açılınca birkaçımız bayıldı.

Çok komikti o zaman. Hala hatırladığımızda güleriz. Çok güzel ders almıştık.

4 Mart 2019 Pazartesi

Peri







Annemin dayıları var, bir sürü. Dayılarımın da çocukları. İyi kuzenler. O kuzenlerle büyüdüm ben de. Ceylan, Sümeyye, Gülistan, Saadet, Sevda, Muhammed, Ece ve diğerleri. Bir sürü ufaklık bizler.

Yazları bütün çocukları toplardı yengelerimiz. Herkes yaşıt. Bir evde kalırdık iki hafta kadar. Sonra anneannem toplardı bizi. Çok güzel olurdu.

Sümeyye öğretmenimiz gibiydi. Çok olgundu. Şimdi evlendi o ve ikiz kızları oldu. Serra ile Sara. Benden 2-3 yaş büyüktü Sümeyye.

Zor anlarımda, örneğin, kardeşim olacağını öğrendiğimde beni hep onlara götürürdü annem. Bana iyi geleceğini bilirdi. Kuzenlerin bazıları şimdi köyde anneannemin doğup büyüdüğü evde yaşıyorlar.

Yemek yemek istediğimde onların kuzularını koyunlarını görmek istermişim, öyle yemek yermişim. Köye gittiğimde yani.

Her yaz Sümeyye’lerde o bizimle evcilik oynardı. Öğretmenlik, annelik, şarkı yarışması, en iyi resim yapan gibi. Sesimi çok severdi Sümeyye. Ben de hep Sihirli Annem jenerik müziğini söylerdim. Perili merili, çok severdim. Pembe rüyalar, beyaz düşler gerçek artık bizim evde peri annem babam diye başlıyordu. Şarkı hala aklımda.

Sıra bana gelince, şarkı sırası, tamam şimdi peri gelsin söylesin derdi Sümeyye, çok ciciydi.

18 Ocak 2019 Cuma

Hime-chan No Ribbon










Hime-chan no Ribbon

61 bölümlük eski bir anime manga dizisi. Komik, eğlenceli, fantastik, gizemli, sevimli bir dizi. Prenses  Erika bir çeşit büyücü. Himeko adlı minik şirin bir kıza bir sihirli kurdele verir. Himeko, bu kurdele sayesinde istediği başka bir insanın yerine geçebilmektedir. Bir de minik bir oyuncağı vardır, Pokota. O da hep Himeko ile birliktedir, bazen ona yardım eder, öğütler de verir. Himeko yani Hime-chan bu kurdele ile sürekli kimlik değiştirir. Zamanla okuldaki Daichi adlı oğlanla da yakınlaşır. Hatta bir keresinde onun da yerine geçer. Daichi onun  bu sırrını anlar ama onu korur.

Bu kurdele ile insanların yerine geçme özelliği ile Hime-chan bir dolu macera yaşar. O çok güzel bir kız da değildir, biraz erkeksi de sayılabilir. Kırmızı kurdele ile dönüşünce bazen geriye dönmesi zor olabiliyor veya geç kalıyor. Bu durumlarda sırrını saklaması zor olur. Sevimli büyülü sözler de vardır, dönüşürken. Erika ile Hime-chan’ın fizikleri de birbirine benzemektedir. Hime-chan, bir saatliğine dönüşür. Onun bu büyülü kız durumu bir yıl sürecektir. Bir çeşit test. Hime-chan başarılı olursa Prenses Erika kendi sihirli dünyasında bir kraliçe olacaktır.

Anime sevenler bu şirin diziyi kaçırmasın. Not:4/4

9 Ocak 2019 Çarşamba

O An





Cerrahi asistanı adayı olarak yürümeye başladığım yeni hayatımın ilk iki  ayının sonuna gelmiştim.


Üşüyen parmaklarımı ellerimin arasında sıkıştırarak ısıttığım kupanın içindeki kahvemi yudumlarken, diğer yandan da  bekleme odasındaki yan pencerenin kenarında durmuş, hastanenin aşağısında duran bahçeye bakıyordum.


Girmeye hak kazandığım ilk ameliyatımda başarısız olmuştum ne yazıkki ve uzunca bir süredir  maruz kaldığım alaycı bakışların  altından kolay kolay gelebilecekmişim gibi gözükmüyordu.


Belki de basit sayılabilecek bir karaciğer ameliyatında bana verilen fırsatı iyi değerlendiremeyip hastayı kanamadan kaybedebilir, doğru bir tanımla onu öldürebilirdim.


Afallamamdan hiç de etkilenmeyip duruma anında  el koyan hocalarım vardı ve beni ameliyathaneden uzaklaştırmakta geç kalmamışlardı.


Rakiplerimin  hepsi ameliyatlara girebilmenin fırsatını kollarken ben bu şansı kaybedip kendi elimle uzunca bir zaman değil ameliyatlara girmek ameliyathanelerin önünden geçme olasılığını bile yok etmiştim.


Düştüğüm  bu durumun ardından günler geçmiş olsa bile kötü bir başlangıcın travmalarını hala beynimden atamıyordum ve ne acı bir gerçektir ki daha yolun başındaydım.

Kafamdaki seslerin acilde yankılanan anons seslerinden farkı yoktu, içim ise gözlerimin süzdüğü bahçenin boşluğu gibiydi. Soğuk, ürpertici ve hoş gözüktüğü kadar da kirli.


Üzülmek ise bana her seferinde aynı şeyi hatırlatıyor, hayat çizgimin değiştiği o günü, o anı. Ama olmaz, o anı size anlatamam elbette.