29 Haziran 2023 Perşembe

BCP HAZİRAN

 


Blogları Canlandırma Projesi etkinliğimiz keyifle ve başarıyla devam ediyor, ikinci yılını da ortaladık.

Her ay için seçtiğimiz temada kitap, belgesel, film, dizi, anime, program, podcast, manga, ne olursa okuyor veya izliyoruz.

Haziran ayının konusu Fransız Edebiyatı ve/veya doğa idi. Çok çekici iki konu. Doğayı seçtim. YouTube ve Insta’da çok sevilen doğa insanlarını izledim. Onlarca videoları var. Bağımlılık yapıyor. Huzur veriyorlar. Mutlu ediyorlar.


MOTHER THE MOUNTAIN FARM

Avustralya’nın Bundjalung bölgesinde iki kızkardeşin yaşadığı çiftlik. Mikroklima olan yağmur ormanı bölgesi burası. İki kızkardeş burada çiftçilik yapıyorlar, tropikal meyveler yetiştiriyorlar, hayvanları da var. Örneğin, keçileri, ördekleri çok tatlı.

Amaçları kırda, doğada basit bir hayat. Bitkiler, hayvanlar ve kendileri. Toprakla uğraşıyorlar. Gündelik yaşamın tadını çıkarıyorlar. Mevsimlerin birbiri ardına sıralanışını izliyorlar. Ev işleri, tamir bakım da yapıyorlar.

Julia ve Anastasia kardeşler 25 yaşlarında. Çiftlik, topraklar babalarından kalıyor onlara ve birkaç yıldır ikisi yaşıyor çiftlikte. Julia aynı zamanda bir ressam ve doğa ile insan ilişkisine ait resimler yapıyor, çiftlikte. Anastasia ise bir modacı ve geri dönüşümlü malzemeden geleneksel giysiler üretiyor.

Doğa içinde onunla uyum içinde yaşıyorlar. İkisi de mutlu. YouTube kanallarından her şeylerini paylaşıyorlar. Yüzbinlerce takipçileri var ve herkes de onlarla birlikte huzur buluyor.

https://www.youtube.com/c/MotherTheMountainFarm

https://www.instagram.com/motherthemountain/

28 Haziran 2023 Çarşamba

YAZ KAVURMASI

 


Egolarımızı kurban edelim bu bayramda da daha huzurlu, hoşgörülü bir yaza ve dünyaya geçelim.

Ekonomi bozuk, döviz kuru çok yüksek, faizler, enflasyon diyoruz ama yani şehirler bayağı boşaldı, Bodrum, Çeşme’ye trafik kuyrukları oluşmuş, otellerde yer yok.

Denize değil de bayram ziyaretlerine gidenler, ailelerini görmek için yola çıkanlar da evlerde sıcaktan terden ne yapacağını şaşırmış. Herkes bir tarafa yatıp uyuyor, çocuklar izin verse hepsi uyuyacak. Nem fena.

Şehirlerin boşalması ne güzel. Dokuz günlük tatilde en güzeli herkes gitmişken şehirde olmak. Boş sokaklarda gezmek.

Air Fryer varken artık kavurma da kolay. Yoksullar artık komşuları kessin kurban da bize de getirsinler o kurban etleri yeni yıla kadar gider evde diye umutla bekliyorlar.

Kavurmaları alıp daha sonra tatile çıkmalı. Restoranlar, kafeler çok pahalı, yüz liraya kahve, yüz liraya pide yemektense tatilde kavurma yenir artık. Kavurma yazı. Sonra da pastırma yazı gelir. Oh sonbahar.

Bayramda insanın kuzey yarımkürede akrabaları olmalı. En azından Karadeniz yaylalarında.

22 Haziran 2023 Perşembe

KELİME OYUNU 115


Kelime Oyunumuz devam ediyor. Her hafta 5 adet kelime veriyoruz ve bu kelimelerin de içinde olduğu öykü, şiir, deneme benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes 5 kelime verebilir.

Haftanın kelimeleri: Karpuz/Böcek/Kelebek/Küf/Çamur


VAİNA 33


Karpuz…” diye yanıtladı. Bu ne düşündüğü sorusunun cevabıydı. Duvarda yürüyen kırmızı kabuklu ve benekli bir böceğin ağır adımlarını izlerken ve sıcak güneşten korunmak için sığındıkları ağacın gölgesinin pek faydası olmasa da biraz serinlemeye çalışırken zihninde asırlar kadar eski birkaç anının izleri tıpkı uçup kaybolmuş bir parfüm şişesine belli belirsiz sinmiş bir koku gibi dolaşıyordu. Ağustos böceklerinin kuru sazlar arasından yükselen sesi sağır ediciydi. Ağacın durduğu yerin toprağı düzeltilmiş toprak yola kaymasın diye oluşturulan duvar yakıcı olmayan bir sıcaklığa sahipti. Duvarın pütürlü yüzeyinde parmaklarını dolaştırırken yine çocukluğundan kalma anılar etrafında uçuşuyordu. Herhalde günün birinde böyle bir yerde otları ezerek oluşturdukları boyalar ile bir duvara veya kayaya çizgiler çekip taşlarla oynanan bilindik çocuk oyunlarından oynamış olmalıydılar. Beyaz bir kelebek sıcağı umursamıyormuş gibi yol kenarındaki çiçekleri tek tek dolaşıp özlerinden besleniyordu. Grachelle “Sorumluluklar ve sorunlar hakkında ne düşünüyorsun dedim ve sen gerçekten karpuz mu düşünüyorsun? Sana inanamıyorum!” diye çıkıştığında dönüp onun güneşten çil düşmüş yüzünü çevreleyen kıvırcık saçlarının arasına takılmış bir yaprağa bakakaldı sonra da onu alıp düşüncelerini toparlamaya çalışırken yaprakla oynadı. Kız kardeşi bazen gereğinden fazla dramatik oluyordu. “Bazen yapman gerekenlere odaklanıp etrafına hiç bakmadığın için hayattan zevk almayı unutabilirsin ve birçok şeyi kaçırırsın Grace… Bazen durup sadece bir kelebek olmayı isteyebilirsin. Hayat amacımın ne olduğunu bilmiyorum ama bir gün gözlerimi sonsuza dek kapatacak olduğumda keşke şunu da yapsaydım diye pişman olmadan yaşamak beni daha mutlu edecek. Bunu sen de denemelisin.” Grachelle onun tam olarak ne demek istediğini bilemiyordu ama haklı olduğunu hissediyordu. Yine de “Peki ama karpuz ne alaka şimdi?” diye sordu. Lua “Geçmiş ve gelecek arasında karmaşık düşünceler içerisinde ne zaman boğulsam canım karpuz istiyor, belki de büyükannenin evinde geçirdiğimiz yaz tatillerinin etkisi yüzündendir. Gidip biraz karpuz yemeye ne dersin?” derken yanıt vermesini beklemeden onu çekiştirip eve doğru koşturdu. Büyük macera yolculuğuna çıkmasına sayılı günleri kalmıştı ve kız kardeşi onunla gelemiyorsa vazgeçmesi için elinden geleni yapıyordu. Kocaman sulu bir karpuzu evden alıp aşağıdaki nehrin içine atmayı ve buz gibi olana kadar nehirde eğlenmeyi konuşarak eve koştular. Karpuz soğuduğu zaman yemesi daha güzel oluyordu. Eve vardıklarında havanın aniden karardığını fark ederek şaşkınlığa uğradı. Daha öğle saatindelerdi ancak şimdi neredeyse gece olacakmış gibiydi. Lua neler olduğunu anlamak için etrafına bakarken bir şey söylemek üzere kardeşine doğru döndü ancak az önce yanı başında olmasına rağmen onu bulamadı. Sonra aniden evin içinden bir çığlık yükseldi. Hiç düşünmeden kapıya koştu ve onu açmaya çalıştı. Kapıları normalde hiç kilitli olmazdı ancak şimdi ne kadar uğraşsa da açılmıyordu. Yumruklar ve tekmeler savurup dururken bir yandan da içeriye sesleniyordu. En sonunda kapı kırılırcasına içeriye doğru açıldı ve dışarıya keskin bir küf kokusu yayılırken Lua sendeleyip içeriye doğru dizlerinin üzerine düştü. Başını kaldırıp ileriye doğru baktığında gördükleri karşısında kalbi durmuş gibiydi. Karanlığın içinde siyah bir çamurla kaplanmış şekilsiz ve sayısız dokunaçlarıyla bir yaratık Grace’i yakalayıp yerden bir metre yukarıda öyle bir sarmıştı ki kız ne kıpırdayabiliyor ne de sesini çıkarabiliyordu. Çünkü dokunaçlar tıpkı avını boğan bir anakonda gibi nefes almasını engelliyordu. Lua ileri atılıp onu kurtarmak istediğinde kendisinin de bu zift gibi yapışkan ve kokulu siyah çamura kaplı dokunaçlar tarafından yakalandığını fark etti. Grace daha fazla dayanamamış ve gözleri kapanıp gitmişti. Lua aklını kaçıracağını hissediyordu. Çığlıkları ağzını kapatan ve kaburgalarını sıkıştıran yaratık tarafından susturulurken görüşü bulanıklaştı. Hala hareket etmeye çalışırken bir an için zamanın ve mekanın izini kaybetti. En sonunda gözlerini yeniden açtığında kendini uzun zamandır hiç olmadığı kadar rahat bir yatakta karanlık ve sessiz olsa da huzurlu kokularla dolu bir odada dinlenirken buldu. Gördüğü şey bir kabus muydu yoksa gerçekte yaşanan bir felaketin habercisi miydi anlaması epey güçtü. Kabus olması için dua ederek ayağa kalktı ve nerede olduğunu bilmediği için tedirginlikle ses çıkartmadan hareket edip karanlıkta kıyafetlerini ve şifacıdan ona kalan silahını aradı. Birileri yaralarını sarıp temiz bir fanila takımı giymesini sağlamıştı. Bu durumda tehlike içinde olmadığını varsayıyordu ancak yine de fazla rahatlamak aptallık olabilirdi. Zihninden Ingrid’e ulaşmaya çalıştı ancak son zamanlarda ona ulaşmak giderek zorlaşıyordu. Gücü azalıyor olmalıydı. Pencereye yakın duran bir berjerin üzerinde yıkanıp temizlenmiş kıyafetlerini ve silahını buldu. Üzerini çabucak değişirken iyileşip kabuk tutmuş onca yarası hala sızlıyordu son günlerde olanlarsa feci durumdaydı. Giyindikten sonra yumuşacık halının verdiği tatlı hisse hayret ederek kapıya doğru usulca adımlarla ulaştı. Kapıyı dikkatle araladığında alt katta süren bir konuşmanın fısıltıları duyulmaya başladı. Konuşanlardan birinin Dokhair olduğu aşikardı. Kum yutmuş gibi ama güçlü bir sesi vardı. Arada bir normal sesiyle konuşsa da genellikle fısıldıyordu. Diğeri onun toplantı sırasında bakışıp durduğu Thara olmalıydı. Lua ne konuştuklarını tam anlamıyordu üstelik dinlemesinin uygun olmadığı konusunda da rahatsız hissediyordu ancak aşağıda süren hararetli tartışma kendisiyle ilgiliyse bunu bilmek istiyordu. Fısıltılar anlaşılmaz karmaşık ve yoğundu. Lua odadan dışarıya doğru bir adım attığında bariz bir tokat sesi geceyi bıçak gibi keserken fısıltıları da beraberinde susturdu. Anlaşılan bu sadece iki eski sevgilinin kavgasıydı ve konunun Lua ile uzaktan yakından alakası yoktu. Thara “Sakın vazgeçişinin sonuçları yüzünden beni bir daha suçlama.” dedi. İşin aslı Dokhair ile nişanlanmış olmalarına rağmen iki tarafın da ailesi saçma bir kavgaya tutuşmuş ve ayrılmaları istenmişti. Dokhair hem kendi babası hem de Thara’nın babası rıza göstermediği için nişanı bozmuştu. Kanunlarına göre aileleri kavgalıysa ve rızaları yoksa evlenmeleri yasal olmayacaktı ve sürgün edileceklerdi. Dokhair için bu sorun olmasa da Thara’yı buna sürükleyemezdi. Ve yıllar sonra Thara şimdi aileler istediği için Vaâll ile nişanlanmak üzereydi. Soylu aileler arasında gerçekleşen düğünlerin pek azında aşk söz konusuydu ve Thara bu konudaki umutlarını Dokhair’in gidişinden sonra ateşe atıp yok etmişti. Zaten artık Thara’nın fikrini soran da yoktu. Vaâll gittikçe güç kazanan biriydi ve ailesi onu yanlarında görmek istiyordu. Her şeye rağmen vazgeçmekten de korkacakları biriydi. İkisini birbirine yakıştıran dedikodular yayıldıktan ve nişanlanmaları gerektiği herkesçe konuşulmaya başladıktan sonra iş işten geçmiş ve Vaâll için önemli bir politik mesele halini almıştı. Dokhair ne söylemesi gerektiğini bilemiyordu. Onu sevip sevmediğini sorduğunda Thara “Onun yanında güvende bile hissetmiyorum ama biliyorsun bunun artık bir önemi yok bu yalnızca aileler için bir iş meselesi.” diye yanıtladı. Dokhair onun ay ışığı altında mermer gibi beyaz görünen boynunda asılı duran kolyeye baktı. Bunu ona o vermişti ve sevgisi tükenmediği sürece takacağına söz verdiğini hatırlıyordu. Kolyeyi görünce refleks olarak uzanıp ucundaki bir çift kanat figürüne dokundu ve “Hâlâ sende duruyor...” diye fısıldadı. Thara ne söylediğini bilmez halde birkaç kelime kekelerken Dokhair isterse engel olabileceği şekilde yavaşça hareket ederek uzanıp sıkıca sarıldı ve en sonunda dudakları birbirini buldu. Lua merdivenlere giden asma katta durmuş olanları izlerken dramatik bir romanın içine düşmüş gibi hissediyordu ve özel bir anı gizlice gördüğü için utanç duyuyordu. Bir eliyle aniden gözlerini kapatırken diğer eliyle etrafa tutunup yönünü kaybetmeden odasına dönmek istedi. Elbette tüm dramatik romanlarda olduğu gibi tahtalar uzun uzun gıcırdayarak orada olduğunu ilan etti ve Thara büyük bir korku duyup geri çekilirken Dokhair keskin gözleriyle onları izleyenin kim olduğunu anlamaya çalıştı. Yeteneği sayesinde Lua’nın yanı başında belirmesi iki saniye bile sürmemişti. Onu bir savaşçıya ait olmayan güçsüz omzundan yakalayıp “Gizlice izlemen hoş değil evlat başkası yerine sen olduğuna sevinsem de gördüklerini unutmazsan unutturmanın bin tane yolunu bildiğimi biliyorsun elbette değil mi?” diye sordu. Lua başıyla onu onayladı ve aşağıya kadar sessizce inmesi talimatına uydu.

15 Haziran 2023 Perşembe

YAZI NOTLARI


 

Bloga öykü veya yazı yazarken aldığım notlar:

Doğaya bakınca sevgi, sanat, bilim, yaşam görüyoruz. Allah’ın sevgisini öğreniyoruz.

Bizim ülkenin sırtı yere gelmez ama adam da olmaz.

Rüyamda İstanbul’a atom bombası düştü. Telefon çekmediği için kimseyle haberleşemedim.

Rüyamda trafik kazası oldu caddede. Kaza yapan kadına bir şey olmadı ama arabadan çıkarılınca şoktan öldü.

A.B.D.’de furry adlı bir akım var. İnsanlar, kedi köpek gibi giyiniyorlar, kedi köpek gibi besleniyor ve yaşıyorlar.

Spotify’da chat yapmayı sevenler var.

Evde oynamak için detektif oyunları satılıyor. Katili buluyorsunuz. Kartlar var.

Puzzle King adlı oyun da eğlenceli.

İnsan yemekler arasında gönül gezdiriyor. Yani hepsinden yemek istemese de hepsini biraz tatmak istiyor.

Anneannem ah akılsız kurukafam diyor. Yanlış bir şey yapınca.

Güzellik için yüzümüze pancar sürmek, muz kabuğu yapıştırmak gibi organik yöntemler de var. Güzel olunca kız kınalarına gidilebilir.

Poo-pourri diye bir sprey çıkmış. Tuvaletten çıkınca klozetin içine sıkıyorsun, kötü koku gidiyor.

3 Haziran 2023 Cumartesi

PAKİSTAN DİZİLERİ 5

 


KOİ CHAND RAKH

2018 yılı Pakistan aşk dramı. Başrollerde popüler oyuncular Ayeza Khan ve İmran Abbas. İkili, dizi çifti olarak da popülerler. 28 bölüm, bölümler yarımşar saat. Dizinin adı ayın batışı anlamına geliyor.

Tam bir aşk dramı olan dizide, bir doktor olan Rabail, anne babasını kaybettiği için amca ve yengesiyle yaşamakta. Onların da iki çocukları var. Biri kız, Nishaal, diğeri erkek, Umair. Bu üçü birlikte büyümüşler ve Umair, kendisinden yaşça büyük olan Rabail’e çocukluğundan beri aşık.

Zain ise zengin bir ailenin oğlu ve ailesi onun evlenmesini istiyor. Zain, Nishaal’a aşık oluyor ancak bir yanlışlık sonucu Rabail ile evleniyor. Nishaal, onların boşanması için elinden geleni yaparken, Umair de aynı şekilde. Zain ise arada kalıyor.

Aile, evlilik, aşk trajedilerini sevenlere. Oyuncuları ise izlemek keyifli. Not:3/4




MERE APNE

2021 yılı Pakistan aşk, evlilik, aile dizisi. Pakistan dizilerinde popüler olan akraba çocukları arasında evlenme konulu dizide kuzenler arası aşk ve evlilik teması işleniyor. Oyuncular, Pakistan dizilerinin ünlü oyuncuları Zainab Shabbir, Hajra Yameen, Usama Khan, Ali Abbas. 47 bölümlük dizinin bölümleri kısa. Dizinin adı tek başına anlamına geliyor.

Biri zengin diğeri orta halli iki akraba ailenin kızları ve erkekleri arasındaki aşk, nefret dramı. Severek evlenmek isteyenler, onlara aşık olan ve ara bozmak isteyen diğer kuzenler ve farklı istekleri olan aile büyükleri arasındaki olaylar, ana konu. Oyuncular iyi. Not:3/4





HABS

2022 yılı Pakistan dram dizisi. Başrollerde Feroze Khan ve Ushna Shah. 33 bölümlük. Bölümler yaklaşık yarım saat. Dizinin adı mahpus anlamına geliyor.

Ayesha, üniversiteyi bitirir ve işe girer. Annesi onun zengin erkekle evlenmesini ister. Salman ise zengin bir iş adamıdır, babası işi oğluna bırakmak ister, bunun için oğlunun evlenmesini şart koşar. Salman, işyerindeki Ayesha ile hemen evlenir. Ancak, Salman’ın eski nişanlısı ortaya çıkar. Bu arada, aileler de çeşitli hedeflerle bu evliliğe karışır.

Bu tür dramları sevenler için keyifli. Oyuncular da iyi. Not:3/4

2 Haziran 2023 Cuma

KELİME OYUNU 114




Kelime Oyunumuz devam ediyor. Her hafta 5 adet kelime veriyoruz ve bu kelimelerin de içinde olduğu öykü, şiir, deneme benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes 5 kelime verebilir.

Haftanın kelimeleri: Şüphe/İddia/Kral/Sessiz/Açıklama


VAİNA 32

Bütün şüpheli tavırları görmezden gelinse de Rauba’nın uyanış ritüelinde sorun olmadığını söyleyen Vaâll’in sözleri Dokhair’den üstündü ve herkes onun dediklerini kabul etmişti. Çoğuna göre Rauba artık haddinden fazla ihtiyarlamış, yaklaşık beş bininci yaşına ulaşmıştı ve bilincindeki bulanıklığın kaynağı uyanış ritüeli yerine geçip giden zamandı. Rauba’nın halefinin seçilme vakti yaklaşıyor olmalıydı ancak bu başka bir günün sorunuydu. Bu şekilde konu geçiştirildikten sonra Dokhair’e yeniden söz verilmiş ve o da Lua ve Ingrid konusuna değinmeden Vaina’nın kaçışını ve dünyaya yaydığı kötülüğü olabildiğince net bir şekilde anlatmıştı. Yüceler’in bundan nasıl olup da haberdar olmadığını sormayı da ihmal etmemişti.

Başlangıçta onun yanılmış olduğunu iddia ettiler. Vaâll “Vaina asırlardır tutsak ve gizli zindanı iyi korunuyor. Bu kötülüğün sebebi yeni bir şey olmalı üstelik Vaina hiçbir zaman bu kadar güçlü olmamıştı..” diye hiddetlendi ve Dokhair’i saçma iddialarda bulunduğu için alaya almak istedi. Bütün bu itirazlar arasında Thara araya girip Vaina’nın kaçmış olabileceğine inandığını söyledi. “Bu kötücül ve karanlık yaratıkların doğası onun büyüsü ile uyumlu.” diyerek sözlerini destekledi. Yüceler arasında bir tartışma alevlenmişti. Kimisi iddialara katılıyor kimi şüpheli yaklaşıyor ve Vaâll’in etkisi altındakiler de ona katılıyordu. Soylular arasında da benzer fısıltılar içinde tartışma yükselmeye başlamış bütün bu hararetli sesler büyük bir gürültüye dönüşüp etrafı sarmıştı. Lua, Ingrid konusunu açmadıklarına seviniyordu zira bu kaosun içinde onları çiğ çiğ yiyebileceklerine inanmıştı.

Bütün bu gürültü kralın ayağa kalkması ile aniden son buldu. Tartışmalara son vermenin en kesin yolu Vaina’nın zindanının kontrol edilmesiydi. Kral en iyi ve hızlı iki avcıyı orayı kontrol etmeleri için görevlendirmelerini istedi. Böyle bir şüphe ile tartışıp durmak yerine harekete geçilmeliydi. Kral ayrılmak için harekete geçtiğinde Vaâll “Vaina kaçmış olsaydı nöbetçileri derhal haber göndermiş olurdu lordum.” diye itiraz etti. “Bu boşa zaman harcamak üstelik zindanın gizliliğini tehlikeye atmış olmak olur.” Ancak kral “Bunu hatırlattığın iyi oldu. Nöbetçilerin hayatta olup olmadığını veya taraf değiştirip değiştirmediklerini bilmiyoruz. Eğer Vaina kaçtıysa ve nöbetçilerin bunda en ufak bir ihmali olup bir de haber vermemişlerse onları da cezalandırmak üzere derhal buraya getirin.” diye sözüne karıştığı için ona ters bir şekilde bakarak emretti. Aslında Yüceler krala bağlı olsa da emirleri Rauba’dan alırdı. Rauba ise boş bir şekilde zemine bakmaya devam ediyordu. İçlerinden biri “Yüce Rauba…” diye söze başlayacak olduğunda kral “Yüce Rauba’nın bugün pek aklı başında gibi değil. Bu durumda tüm yetki bana geçmiş durumda ve sözlerimin ikiletilmesinden hiç hoşlanmam. Rauba’nın durumu şifacılar tarafından denetlenecek. Vaina için en hızlılarınız gidip döndükten sonra ilk olarak bana rapor verecek. Aylardır olan biten hakkında bana mantıklı tek bir şey söyleyemediniz. Dua edin de Dokhair haksız çıksın yoksa ihmalleriniz ve başarısızlıklarınız hak ettiğiniz şekilde değerlendirilecek.” diye son kez konuştu.

Vaâll ve ona yakın olanların çenesi gerginlikten kaskatı olmuştu. Bazıları emirleri Rauba yerine kral tarafından almaktan dolayı usulsüzlük olduğunu düşünüp şaşkınlık içindeydi. Bazıları ise Vaina’nın kaçmış olma ihtimalini düşünüp duruyor ve durum buysa neler olacağından korkuyordu. Ingrid hapsolduğu yerde olan biteni görüp duyarken olanları ilk elden anlatmaları gerektiği ve ulaklar ile zaman kaybetmemek gerektiği konusunda Lua’yı ikna etmeye çalışıyordu. Ancak bunu yaparlarsa bu ikisi için de ateşe atlamış olmak demekti. Lua Ingrid’i cezalandırmalarını istemiyordu bu yüzden sessiz kalmayı seçti. Ingrid için görevi her şeyden öndeydi ancak o da Lua’nın acı çekmesini istemiyordu. Yine de duyguları o kadar yoğundu ki bir an için ruh gücü kontrolden çıkmak üzere oldu. Lua’nın gözleri bütün tartışma anının ortasında bir noktaya sabitlenmiş, bilinci kapanmak üzereymiş gibi görünmeye başlamıştı. Onu yalnızca Dokhair fark etmiş olduğu için şanslılardı.

Lua’nın gözlerinde çok cılız gri bir ışık parıldamaya başladığında Dokhair kimseye fark ettirmeden onun zihnine ulaşmış ve kendine gelmesi için zorlamıştı. Ancak bunun mümkün olmadığını gördüğünde hem Lua hem de Ingrid’i baskılayıp bayılmalarını sağlamış ve ancak öyle durdurabilmişti. Şaşkın bakışlar karşısında uzun ve tehlikeli yolculuğa dayanamadı ve açlıktan bayıldı diye açıklamada bulunmuştu. Şimdi kral son sözünü söyleyip oradan ayrılırken ve diğerleri de dağılırken Dokhair Lua’nın bilinçsiz yığılan bedenini tek kolunun altına bir un çuvalı gibi sıkıştırmış halde dururken bir yandan onun henüz uyanmasını engelliyor öte yandan Thara ile yalnız kalıp konuşabilecekleri anı kolluyordu.