15 Mayıs 2025 Perşembe

BCP NİSAN

 


Blogları Canlandırma Projesi etkinliğimizin Mayıs ayı konularını sevgili Bonheur önermişti. Mayıs ayı temalarımız yeşil, bitki, çiçek, pasta, müzik.

BCP Nisan ayı temalarımız ise mutfak, hukuk, yağmur, bayram ve çiçekler idi.

Nisan ayında yazanlar:

KALEM UCU-Bir yağmur hikayesi

https://birkalemyazar.blogspot.com/2025/04/bloglar-canlandrma-projesi-nisan.html

TEFRİKA-Baharda kır çiçekleri

https://svdozb.blogspot.com/2025/05/bu-senenin-kr-ciceklerinden-secmeler.html

FIGHTING-Bahar çiçekleri

http://www.fightinggblog.com.tr/2025/05/baharn-guzellikleri-ii-ciceklerbloglar.html

DEEP-Hukuk filmleri

RUNAWAY JURY

Bir John Grisham uyarlaması olan film bir mahkeme filmi, gerilimi. Bir cinayet davası vardır. Davacı bir kadın davalı ise zenginlerdir. Zenginlerin şirketinin avukatı dava için jüriyi kendi istedikleri yönde seçmek ister. Kadının avukatı ise idealisttir. Jüri ile ilgili gerilim vardır. Film oldukça sürükleyici.

Film, 2003 yılı filmi A.B.D. ve oyuncu kadrosu güçlü. Not:3/4

JUROR NO:2

2024 yılı bir Amerikan, Clint Eastwood filmi, mahkeme filmi. Bir davanın jürisine seçilen birinin bu dava ile bir ilişkisi vardır ama bunu kimse bilmez. Jüri üyesi vicdanı ile savaşa girer. Sürükleyici bir hukuk filmi. Not:3/4

12 Mayıs 2025 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 295



Ağaç Ev Sohbetlerimiz devam ediyor. Her hafta bir sohbet konusu buluyoruz ve o konuda yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes sohbet konusu bulabilir.

Haftanın konusu: "Başka ülkelere yolculuk kolaylaştı. Bu bize yararlı bir gelişme midir?"

Eskiden turizm daha zorlu imiş. Şimdi ise insanların başka ülkelere seyahat etmeleri kolaylaştı. Uluslar arası yolculuk fırsatları çoğaldı, uçuş rotaları gittkçe artıyor, uçak biletleri de bize belki pahalı gelse de genel olarak gün geçtikçe ucuzluyor. Bizim ülkede şimdilerde enflasyondan dolayı yüksek.

Bu durum bize hemen çok iyiymiş gibi geliyor. Kendimiz veya turlarla her yere gidebiliyoruz. Uçak, gemi yolculukları, tatilleri daha kolay. Örneğin Balkanlara giden çok. Bu şekilde bizler bizden eskilere oranla daha çok gezebiliyor ve başka kültürleri tanıyabiliyor veya hoş tatiller, yolculuklar yapabiliyoruz.

Sanat, gelenekler, mutfak, doğa, kültür, tarih, deniz, eğlence için artık sadece zenginler değil herkes geziye çıkabiliyor. Bizler için, gezmek için bu hoş bir durum olsa da bir yandan da dünya kültürüne zarar veriyor. Turist sayısı çok arttı dünyada. Herhangi bir tarihi noktada aynı anda yüzlerce binlerce turist dolaşabiliyor.

Bu durum kültüre, çevreye zarar verebiliyor. Örneğin, yöresel gelenekler, el sanatları gibi değerler azalıp tükenip ucuza mal edilen fabrikasyon ürünler artıyor. Yerel, geleneksel ürünleri bulmak hiç de kolay değil. Veya yöresel müzikler, danslar da turistlere paketler halinde sunuluyor. Yani yerellik, yöresellik azalıyor ve dünyanın her yerinde aynı ürünler oluyor, gıdalar da öyle.

Kısa süreli geziye çıkan turistler de zaten gittikleri yerdeki özelliklere çok da dikkat bile edemiyorlar. Hatta birçok turist gittikleri ülkeyi pisletiyor. Ayrıca, turizm sezonluk olduğu için insanlar sadece sezonda iş bulabiliyor turizm bölgelerinde. Turizmden kazananlar da genellikle büyük işletmeler, oteller. Çalışanlar değil.

Turistlerden kazananlar bu şekilde büyük şirketler oluyor. Örneğin, ülkemize gelen çok turist direk otele gidiyor, şehre para bırakmıyorlar. Bu kitlesel turizm o kadar da hoş değil kısacası.

İsteyenler ve zamanı olanlar yazsın işteee!

8 Mayıs 2025 Perşembe

UÇUŞ


 

Rüyamda Çin’e giden uçağa binecektim. Uygulamadan aldım bileti. Çin’e gidersem çok mil birikir, başka yere gidersem ucuza giderim diye düşündüm. Rüyalarımıza da mantık giriyor herhalde.

Havaalanına gitmek için servis aracına bindim. Bütün havaalanlarında şehir merkezinden oraya kadar hep metro olmalı diye de düşündüm.

Yolda hızlı gittik neyse ki. Camdan bakıyordum. Cam yüzünden tüm renkler biraz yeşile kaçmış gibiydi. Camgöbeği bir filtre vardı sanki dışarıyla ama çok belli değildi. Hatta güzel görünüyordu.

Ormanların arasından çayırların arasından geçiyorduk. Yol, etraftaki araziden yüksekteydi, o yüzden çok uzakları görebiliyordum. Su birikintileri hatta göller vardı bazı yerlerde.

Sular çok berraktı öyle berrak ki ya hepsini içesim geldi ya da içine atlayasım geldi, çok çok güzel pırıl pırıldı. Güneşin ışıkları tane tane damla damlaydı suların üzerinde. Berraklığından içlerindeki balıkları taşları görebiliyordum. Çimenlerdeki yeşil sazlar otlar filan harikaydı suların yanında.

Havaalanına vardığımda hava kararmıştı. İçeriye girip koltuğa oturup kemerimi taktım. Uçak havalanmadı. Pilotun yaş günü imiş. Hostesler pasta, içecek getirdi. Ücretsiz. Hostesler oynamaya başladı. Otobüsle tura giden teyzeler gibi herkes kalktı göbek attı. Onbeş dakika geç kalktık.

5 Mayıs 2025 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 294




Ağaç Ev Sohbetlerimiz devam ediyor. Her hafta bir sohbet konusu buluyoruz ve o konuda yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes sohbet konusu bulabilir.

Haftanın konusu: "Yetenekler doğuştan mıdır? Yoksa, müzik, spor gibi yetenekler sonradan öğrenilir veya çocukken okulda veya evde öğretilebilir mi?"

Genel tartışma konularından biri bu. Hep söyleriz, onda yetenek var bende yok, gibi. Bende dile yetenek yok gibi.

Bu sözlerimiz bir tür bahane oluyor. Çalışmamak, kendimizi zorlamamak için bir bahane. Kolay olanı seviyoruz.

Yetenek diye bir şey yok. Yetenek dediğimiz şey istemek, çok istemek. Bir şeyi yapmayı, öğrenmeyi çok istemek. Yüzmeyi, satrancı, gitar çalmayı, Korece öğrenmeyi çok istemek gibi. Kafaya takıp bunun peşinden koşmak gibi. Başarılı sanatçılar, bilim adamları hep takıntılı insanlar. Faydali takıntı bu elbette.

Belki doğal, genetik yetenek de vardır. Bütün ailenin müzisyen olması gibi. Bunlar nadirdir herhalde.

Diyelim çocukken evde veya okulda iyi, düzenli bir eğitimle her şeyi öğrenebiliriz. İstek ve disiplinle olur hepsi. Belki doğuştan yetenek olsa da yine de eğitim lazım.

Mozart gibi olanlar da vardır tabii. Hiçbir melodiyi unutmayan bir hafıza ve sürekli üreten bir zihin. Ama o dahi. Ama biz insanlar normaliz. Çok istersek kendimizi bile yenebiliriz, aşarız.

Yazmak isteyenler, zamanı olanlar yazsın işteee!

2 Mayıs 2025 Cuma

ESKİLER

 



Sahaflarda eski fotoğraflar oluyor. Dükkanların önüne sepetlere koyuyorlar bu fotoları. Yüzlerce fotoğraf oluyor bu sepetlerde. Sahafların dediğine göre bu fotoların meraklıları varmış.

Eski dönemlerin dizilerini, filmlerini yapanlar bu sahaflara gelip foto bakarlarmış. O dönemlerin giyimleri, eşyalarını, atmosferini anlamak için. Yerli dizilerin her bölümünü yazan senaryo ekipleri var. Bu yazarlar, set, giyim elemanları sahaflara veya eski giysi, eşya satan dükkanlara gidip alışveriş yapıyorlar.

Büyüklerini kaybeden insanlar aile fotolarını, eski fotoları, siyah beyaz fotoları toplayıp sahaflara getiriyormuş. Fotoları, albümleri getiriyorlar. Sahaflar, bu yüzden, şehrin geçmişi bizde diyorlar. Anadolu Yakasında yaşayıp ölen insanların fotoları Kadıköy sahaflarında, Avrupa Yakasında yaşayıp ölenlerin fotoları Beyoğlu sahaflarında birikiyormuş.

Bu fotolar arasında geçmişlerini keşfedenler de oluyormuş. Babalarının, ninelerinin fotolarını veya akrabalarının, arkadaşlarının fotolarını bulanlar oluyormuş. Bazı insanlar geçmişe, nostaljiye, vintaja, retroya düşkün oluyor. Bazı insanlar da geçmişi değil de hatıraları seviyorlar.

Bazen parklarda oturan yaşlı teyzeler görüyoruz. Ellerinde örgüler oluyor veya çay içip bir şeyler yiyorlar, evlerinden getirdikleri. Torunları oluyor çevrelerinde. O teyzeler tam da bu sahaflardaki siyah beyaz fotolardaki hayatları anlatıyorlar sanki. Şöyle hikayeler, anılar kulağımıza çalınıyor parkta.

İstanbul’a doğudan gelmişiz. Ermeni zulmünden kaçmışlar, Ağrı’dan gelmişler ama öncesi de varmış. Erzurum’dan da kaçmışlar. Maraş’a gelmişler. Kayı boyu Türklerindenmişiz. Böyle tatlı tatlı anlatırlar.

Veya, anneannemin evinin alt katında biz oturuyorduk. Evin önünde beton vardı, toprak girmesin diye. Arkada odunluk vardı. İçi örümcek doluydu. Önünde kümes vardı. Anneannem maydanoz, soğan ekerdi bahçeye. Dama buğday kaynatıp sererlerdi. Buğdayı kova ile yukarı çekerlerdi. Komşularla ekmek yapardık. Kurban kesince mangal yakılırdı.

Eski fotoğraflar da teyzeler de ne güzel anlatıyorlar geçmişi.