10 Aralık 2024 Salı

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 277


Ağaç Ev Sohbetlerimiz devam ediyor. Her hafta bir sohbet konusu buluyoruz ve o konuda yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes sohbet konusu bulabilir.

Haftanın konusu: "Küçükler evde büyükleriyle zaman geçirmiyor. Arkadaşlarıyla veya internet başındalar. Büyükler küçükleri bu konuda zorlamalı mı?"

Küçükler genellikle yaşıtları ile olmak isterler. Büyükler ile olmak sıkıcıdır. Ya evden çıkıp onlarla zaman geçirmek isterler veya telefon ya net başında geçer zamanları.

Evde büyükleri ile zaman geçirmeye zorlananlar büyüklerinden nefret ederler. Yaşıtları ile sosyal aktivite yapmak, örneğin AVM'lere gitmek, çekicidir. Etkinlikler, haberler de nette zaten ayrıca, duyurulur.

Yaşıtları ile birlikte zaman geçirirken instada foto paylaşmak, story atmak çok önemlidir. Böyle yapmayanlar kendilerini dışarda hissederler. İtilmiş, ezik olmayı kim ister ki?

Alışverişi annenle yapmak yerine arkadaşınla yapmak keyifldir. Dünyada da yani, bunları paylaşmak için FaceTime, Wechat filan var. Evde büyükleri ile zaman geçirmeye zorlanmak küçükler için işkence, baskı anlamına gelir.

Küçükleri evde kalmaya ikna etmek için yani evde zaman geçirmek de keyifli olmalı. Aileler birlikte hoş şeyler yaparlarsa, ev eğlenceli olursa küçükler ister tabii.

İsteyenler ve zamanı olanlar yazsın yaniiii!

8 Aralık 2024 Pazar

FİLMLER DİZİLER

 




DİZİLER

İRLANDA

The Boy That Never Was

2024 yılı 4 bölümlü aile dramı. Başrolde Colin Morgan (Merlin). Meraklı, heyecanlı dizi.

Bir karı koca İrlanda’dan Fas’a giderler. Fas’ta deprem olur, depremde minik oğullarının cesedi bulunmaz. Kadın, oğullarının öldüğünü kabul eder ama adam bunu kabullenemez. Oğlunu bulmayı takıntı haline getirir, ardından oğlunu İrlanda’da uzaktan görür ama kaybeder.

Sürükleyici dramları sevenlere. Not:3/4


ARJANTİN

La Voz Ausente

2024 yılı 7 bölümlü psikolojik gerilim dizisi. Absent Voice, dizinin İngilizce adı.

İnsanların ruhunu görebilen bir psikanalistin erkek kardeşi ölü bulunur. İntihar etmiş gibi görünse de psikanalist kardeş buna inanmaz. Kardeşinin hayatına odaklanır. Düzgün bir yaşamı olan kardeşin geçmişine döndükçe terk, ihanet, taciz, pişmanlık, intikam, çocukluk temalı korkunç bir olayın içine düşer. Heyecanlı, karanlık, şaşırtmacalı dizi. Not:3/4


FİLMLER

SMILE 2

2022’de Sosie Bacon başrolünde Parker Finn yönetiminde ilk Smile filmini izlemiştik. Yeni nesil korkulardan olan o psikolojik ve fantastik korku filminde, bir varlık bedenden bedene geçiyordu ve geçerken de konakçı olduğu insan kendini parçalıyordu. 2024 yapımı Smile 2’de bu kez Naomi Scott başrolde ve yıldız bir şarkıcı rolünde. Varlık bu kez de onun bedenine giriyor, o da bundan kurtulmaya çalışıyor. Yönetmen aynı. Filmin ilk yarısı çok sakin ancak ikinci yarısı ve sonu tam korku severler için, oldukça kanlı vahşet. A.B.D. filmi. Not:3/4


ABSOLUTION

İrlandalı Liam Neeson’un son filmi 2024 Kasım ayında piyasaya çıktı. Neeson bu kez yaşlanmış bir gangster rolünde. Yönetmen de Norveçli başarılı yönetmen ve oyuncu Hans Peter Molland. İklili, Cold Pursuit filminde de beraberdi. Neeson, kızını ve torununu buluyor, yıllar sonra. Onlarla iyi olmaya çabalıyor ama eski çetesi onu rahat bırakmıyor. Her zamanki Liam filmlerinden. A.B.D. filmi. Not:3/4

5 Aralık 2024 Perşembe

EVDİREN



Üniversite mezunu ev kızları derneği kurulmalı. SGK’sız kızlar. Entelektüel kızlar olarak ancak metroda tutunamayanlar. Bağkur’amayanlar. İşle veya hayatla.

Tabisi bir de ünlü bir eksiklik var. Dikkat eksikliği. Dikkat edin bu eksikliği gururla söyleriz. Ya yabancı dil öğrenemiyorum. Çünkü bende dikkat eksikliği var. Hah tamam yani sen muafsın o zamansa çalışmaktan. Tamam peki başka ne var. Depresyon. Hımm o da moda evet. Yani doktor teşhisi mi bu depresyonun. Yok benim teşhisim. Hımm peki o zaman sen de muafsın.

Bir de hiperaktifim. Yerimde duramıyorum ki yani YDS, KPSS çalışabileyim. Evet evet haklısın. O zamansa sen bari A101’de çalışsana veya Ikea’da. Zor o işler. Zaten dikkat eksikliği varsa sakın o işlerde çalışma yani. Ah ah doğru ne yapcan sen çalışma o işlerde sen zaten bir hediyesin bu dünyaya. Kediler gibi.

Eh yemeklere sardırmalı. Donatlarla donatmalı. Bari sonradan gurme olmalı yani. İş ilanlarına bakınca pazarlama, network, call center çıkıyor genelde. Türkcell’de mi çalışsak. Dur önce işsiz ev kızı olarak durum bildireyim. Pişirdiğim yemekleri instaya koyayım, likelarımı yapayım. Pazara gidince durumumu değiştircem. Pazarda. Biraz müzik açayım. Damarizasyon şarkılar. Trendyoldan bir şeyler baktım kendime. Bir elbise beğendim. Üstüme tuttum. Uzun geldi sanki. Giyince belime oturur herhalde. Yemekli düğün olsa da gitsek.

Allam yareppim apartmanda tadilat var sanırım. Matkap mı o? Beynim matrix oldu. TV’de dizi başladı, şunu laptopta izleyim, çekirdek yiyip çay içezleyim. Dizideki kız, annesi okuycak nasıl olsa diye günlüğüne bir şeyler yazdı, annesini kızdırcak şeyler. İyi fikir.

Heckır mı olsam diye yazdım, annem tabisi okumuş. Bana diyor ki, kızım, hekırlık iyi bir işse girsene yavrum. Annem de matrix oldu. Anne bunlar hep paradigma. Ya kızım ya, para digmadaysa orda işe girsene yani. Kız dizide yamaç paraşütüne bindi. Bu soğukta. Paraşütün pilotu kıza latte mocha verdi. Kız içme onu bak, Nuri Alço kahvesi o. Dur yaa böyle olmuycak. Direniş filan yapayım. Nelere dirensem ki aceba? Annem görmüş yine günlüğümü. Kızım diyor bana, bak işsizlikten beynin akıyor, diren takalım sana.

3 Aralık 2024 Salı

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 276






Ağaç Ev Sohbetlerimiz devam ediyor. Her hafta bir sohbet konusu buluyoruz ve o konuda sohbet ediyoruz. Herkes yazabilir, herkes sohbet konusu bulabilir.

Haftanın konusu: "Her şiir, her kitap sanat mıdır?"

Her şiir her kitap sanat değildir. Veya her şiir edebiyat eseri, ürünü değildir. Her kitap da edebiyat değildir. Ancak bunları böyle ayırmak da doğru sayılmaz.

Stephen King, Tess Gerritsen edebiyat yazmıyorlar. Ayşe Kulin, Canan Tan da edebiyat yazmıyorlar. Yazıyorlar sadece. Hepsi yazar. Oğuz Atay, Kafka, Ahmet Hamdi, Tezer Özlü edebiyatçı. Picasso da sanatçı.

Stephen King popüler yazar. Popüler konular yazıyor. Sait Faik ise edebiyatçı, sanatçı yani. Ancak işte yazarları, ürünleri, kitapları böyle sınıflamak, ayrıştırmak da bizim ülkede oluyor. Her şeyi sınıflandırıyoruz.

Film filmdir işte. Ne farkeder. A.B.D. Sineması sanat yapmıyor, onlarınki popüler eğlence. Veya Nora Roberts sanat edebiyat yapmıyor ama seviyoruz, Kristin Hannah da edebiyat değil ama Alice Munro edebiyat.

Popüler sanat eğlenmek için, boş zaman geçirmek için ancak sanat ise ilerlemek için, hayatı anlamlandırmak için. Ama bir eserin sanat olup olmadığına kim karar veriyor. Eleştirmenler, sanatçılar yine.

Twitter'da Didem Madak şiirleri için kötü denmiş, insana "öff sus ya" deme isteği uyandıran betimlemeleri varmış. Twitin altında da herkes genelde olumsuz sözler yazmışlar. Tezer Özlü ondan daha karamsar ama daha iyimiş.

Ne kadar saçma! Didem Madak çok etkileyici sözlerle şiir yazıyor. Nostaljik, çocukluğundan gelen yaşantılarla da zenginleştiriyor. Yaldızlı çokomel kağıdı gibi insan düzeltemiyor yazgısını tırnaklarıyla demiş ya. Ne güzel bir yaklaşım! Madak bunları yazarken o zaman daha twitler yokmuş yani. Şimdi herkes vurucu söz ediyor nette.

Bir şiir, iyidir veya kötüdür. İyi olunca sanat kötü olunca sanat değildir mi diyeceğiz ayrıca. Şiir, edebiyat, sanat, sinema da asla bitmez. Nette herkes bir eleştirme, aşağılama, yıpratma peşinde. Bizim ülkede hep bir yere vurma var. Kimse iyiye iyi demiyor ama herkes kötülemeye bayılıyor. Motivasyon kırmak için birebiriz. Birine iyi derse biri veya biri iyi sanat yapıyor derse kendisi kötü olduğunu veya kötü sanat yaptığını kabul etmek durumunda kalacak. Her şeyi böyle kişiselleştiriyoruz. Kompleks hep.

İsteyen ve zamanı olanlar yazsınlar! Didem Madak, Birhan Keskin, Nilgün Marmara, nasıl kötü olabilir ki, di mi yani?