14 Temmuz 2022 Perşembe

ŞAŞTIM AŞI




1 tahta kaşık zeytinyağı

1 adet orta boy soğan

3-4 adet biber

3-4 adet domates

1 yemek kaşığı pirinç

Soğan ve biberleri zeytinyağı ile bir iki çevir öldür, kurutmadan., kavur.

Önceden domatesler doğranmış olsun.

Domatesleri dök.

Pirinci yıka at içine.

Tuzunu da koy. Karabiber, kırmızı pul biber istersen.

Kapat ağzını, altını kıs, arada karıştır, altı hafif ateş.

Pirinç pişince tamam. Biraz sulu kalsın.

Pişircek bir şey bulamayan, ne pişireceğini şaşıran ev hanımları için.

13 Temmuz 2022 Çarşamba

KELİME OYUNU 85




Kelime Oyunumuz devam ediyor. Beş kelime veriyoruz ve bu beş kelimenin de içinde olduğu öykü, şiir, deneme benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes beş kelime de verebilir.

Haftanın kelimeleri: Risk/Kanat/Vadi/Kan/Sarmaşık/

VAİNA 6

Fırtınalı hava Vaina için pek hoş hisler yaratmasa da Ingrid'in yetenekleri için özel koşullar sağlaması açısından iyi bir şeydi. Buna rağmen Ingrid çok fazla güçten düşmüş durumdaydı. Havada kanat çırpmaya bile gücü zar zor yetiyordu. Fırtına bulutlarından çaldığı yıldırımları peşlerinden gelen Vaina'nın üzerine gönderirken bile körlemesine saldırılar yapıyor ve sadece bir an önce yardım bulmak istiyordu. Kollarında baygın duran insan hızla iyileşmeye devam ediyordu. Onun yarasını kapatmak ve kötü büyünün etkilerini tersine çevirmek büyük bir enerji gerektirmişti. Aslında Vaina'yı serbest bıraktığı için Ingrid ondan nefret ediyordu. Onu iyileştirmek yerine ölüme terk etmek iyi bir ceza olurdu. Ancak bağlı bulunduğu yasalar yüzünden onu kurtarmak zorundaydı. Bu adil değil diye düşündü. Böyle aptal bir canlı yüzünden kendi hayatı da riske giriyordu. Konseyin yaptığı şeyin cezasını ona vereceğini umuyordu. Bütün bunlar bir yana Vaina konusunda da bir şeyler yapmak lazımdı. Serbest kaldığını bilmeleri gerekiyordu bunun için acele etmeliydi. Vaina çok geçmeden beslenmeye başladığında onu durdurmak gittikçe daha zor olacaktı.

Ingrid kanat çırpmaya devam ederken Vaina’nın saldırılarından kaçmak için fırtına bulutlarının arasına girmek zorunda kaldı. Yıldırımlarla arkadaş olabildiği için şanslıydı. Fakat ters giden bir şeyler vardı. Vaina yine kara büyü yapıyordu. Bulutlar yüksek bir dağın üzerindeki vadiyi sarmış durumdaydı ve bu nedenle sesi her yerden yankılanıyordu. Gecenin içinde ve fırtına devam ederken Vaina beklenmedik bir şekilde ortadan kayboldu. Ingrid onun ne yönde olduğunu anlayamıyordu. Vaina tüm gücüyle fırtınadan daha yükseğe çıkmıştı. O kadar yüksekteydi ki birbirine karışıp kıvranan fırtınayı ve orda burda görünüp kaybolan yıldırımları ve tüm bunların arasından sanki denizdeki köpüklerin arasından beliren kayalar gibi sivrilen dağların doruklarını izlerken bir an nefesini tutmuştu. Sonra içinde bulunduğu durgun havanın soğuğuna aldırmadan başını yukarı çevirdi. Her yer alabildiğine yıldız kaynıyordu. Gözleri ışıl ışıl oldu. Ellerini görünmez iplerden bir ağ tutuyormuş gibi hafifçe iki yana doğru açtı ve bu görünmez ağı parmaklarında oynattı. Sanki bir çocuk oyunu oynar gibiydi. Gözleriyle bir o yanı bir bu yanı tarayarak bir yıldız seçti. Ve gülümsedi. Kara büyü ile bir yıldızın büyüsünü çalabilirdi bu nedenle bu yeteneğe sahip olanlara yıldız çobanı deniyordu. Sonunda bir yıldız seçti. Ve sanki onu avuçlarının içine alabiliyormuş gibi havada ellerini hareket ettirirken yıldızın büyüsünü çalmayı başardı. Seçtiği yıldız kendi içine doğru çökerek yok oldu ama o kadar uzaktaydı ki ölümünün görüntüsünün dünyaya ulaşması asırlar sürecekti.

Vaina çaldığı gücü kendi üzerinde çok uzun süre tutamazdı yoksa bedeni bunu kaldıramazdı. Bu yüzden enerjiyi fırtınaya doğru yönlendirdi. Bulutlara doğru muazzam bir güç akışı oldu ve her yer kör edici bir beyazlığa büründü. Fırtına safi bir elektrik enerjisiyle dolmuş gibiydi. Ingrid neler olduğunu anlayamadan gözlerini acıyla kapattı ve tüm bu enerji çemberinin ortasında kaçacak bir yer bulamadı. Kollarındaki insana koruyucu bir bariyer oluşturabilecek kadar enerjisi vardı ama kendisi için bunu yapamadı. Üzerine her yönden gelen enerjiyle çarpıldı. Kanatları yandı ve yere düşmeye başladılar. Sadece insanın etrafındaki bariyeri sağlam tutabiliyor fakat nefes bile alamıyordu. Büyük bir hızla vadinin yamacına doğru düşüp yere çakıldılar. Gezgin bir çalılığın içinde kaybolmuştu. Ingrid düştüğü yerdeki kayaları paramparça etmiş kendisi de perişan haldeydi ve son nefesini vermek üzereydi. Kıpırdayamıyordu. Gözlerini bile hareket ettiremiyorken sadece yağmaya devam eden yağmurun altında bulutlara bakıp kalmıştı. Çok geçmeden Vaina sakince süzülerek yanına indi. Dudakları çarpık bir gülümsemeyle doluydu. Sonunda Ingrid'i alaşağı ettiği için büyük bir zevk duyuyordu. Zavallı bir yaratığı korumak için tüm gücünü harcayacak kadar aptal olmasını beklememişti. Ingrid'in yanında diz çöküp yüzüne düşen saçları çekti. Sonra yanıp paramparça olan kanatlarına bakarken "Ah zavallı Ingrid" diyerek alay etti. "Merak etme şimdi acına son vereceğim" dedikten sonra gözlerindeki alaycı bakış yerini karanlık bir boşluğa bıraktı. Yüzündeki çizgiler gerildi ve Ingrid’in göğsünü eliyle yarıp açtı. Kalbi o kadar zayıf atıyordu ki Vaina daha ona dokunamadan durdu. "Hayır!" diye ortalığı inletti Vaina. Ruhunu alabilmesi için onun hala hayatta olması gerekiyordu. Öfkeyle Ingrid’e vurmaya başladı. Çığlık çığlığa vadiyi inletirken Ingrid'in bedenini saygısızca yaraladı. Sonra onu yabani hayvanlara terk edip gitmekten başka bir seçeneği olmadığı için bir anda uçup gecenin içinde kayboldu.

Yağmur yağmaya devam ediyordu. Genç adam gözlerini açtı ve yüzüne düşüp duran yağmurdan korunmak için zor da olsa hareket etmeyi başarıp doğrulup oturdu. Uçmaya başladıktan sonra kendinden geçmişti. Ondan sonra olan hiçbir şeyden haberi yoktu. Birkaç kaburgası kırılmıştı. Ve başı düşerken çarptığı için kanıyordu. Buraya nasıl düştüğünü anlayamadı. Başı dönse de ayağa kalkmayı başardı ve içine düştüğü çukurdan yukarı doğru tırmandı. Sonra hemen önündeki kayanın üzerinde kanlar içinde yatan Ingrid'i gördü. Dehşete kapılmıştı. Muhtemelen kemikleri çatladığı için ayaklarından birine basamıyordu ama umursamadan sarsak şekilde koşup ona ulaştı ve kollarına aldı. Kalbinin atmadığını görünce kendini tutamayıp ağlamaya başladı. Bütün bu olanlar çok çok fazlaydı. "Hepsi benim suçum" diye düşünüyordu. "Hepsi benim hatam lütfen ölme geri gel özür dilerim". Bir süre bu şekilde sayıklarken ne yapacağını bilemez haldeydi. Sonra çok tuhaf bir şey oldu. Ingrid’in kalbinin ortasında gümüşi bir ışık parıldamaya başladı. Bu, son nefesini verirken Vaina’ya karşı ruhunu gizlemek için yapmaya çalıştığı koruma büyüsünün sonucuydu. Genç adam ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Bir an için ne yaptığının farkında olmadan ışığa doğru uzandı ve ona dokundu. Bu sırada ışık bir anda parmağından ona doğru uzandı ve bileğinin etrafında dönerek ilerleyip tüm bedenini saran bir sarmaşık gibi ilerledi. Gezgin Ingrid’den ve ışıktan uzaklaşmaya çalışsa da bedenini saran ışık sarmaşığı bir kez onu yakalamıştı. Sarmaşık ilerledi, yüzüne ulaştı. Onu öyle bir sardı ki en sonunda gözlerine kadar ulaştı ve buradan onun içine doğru devam etti. Bu hem yakıcı hem de buz gibi bir histi ve müthiş bir acı duyuyordu. Işıktan başka hiçbir şey göremiyor ve gözlerini kapatmasına da imkan bulamıyordu. Tüm hücrelerinin yandığını hissediyordu. Acıyla çığlık çığlığa yerde kıvranıp duruyordu. En sonunda tüm ışık gözlerinden içeri girdiğinde Ingrid'in yaninda o da hareketsiz kalmış ve bir kez daha kendinden geçmişti.

9 Temmuz 2022 Cumartesi

BAYRAM

 



Her zamanki gibi bazıları bayram için ailesinin yanına, bazıları yazlığına, denize, tatile gitmeye başladılar arefe gününde. Tabii bayramda da çalışanlar veya evde ders çalışmak durumunda olanlar da var. Dün akşam otogarlar doldu. Çok kişi bilet alamamıştı önceden. Arefe gününde de akşama dek çalıştıkları için. Otogarda otobüslerde boş yer beklediler gece yarısına dek. Bulanlar gitti, bulamayanlar bugüne kaldı yolculuk için.

Bu sabah da yollar, otobüsler, tramvaylar boştu. Kurban kesmeye gidenler veya tatile gidenler veya ekonomik sıkıntıdan dolayı evden çıkamayanlar yüzünden taşıtlarda pek kimse yoktu sabahın erken saatlerinde. Böyle günlerde şehirde olmak keyifli. Bomboş yollar. Şehir terk ediliyor ve kalanlar şehrin tadını çıkarıyor.

Apartmanların arka bahçelerinde kurban kesenler var. Kurban etini yemedikleri için aile büyükleri ile tartışanlar da oluyor. Belki aile ilk defa kurban kesti ama ergen veya üniversiteli kızları kurban yemeyi reddediyor. Kilo almamak için şeker, tatlı yiyemeyenler de var tabii. Kimsesi olmayan teyzeler, amcalar, dedeler için bayram zor olsa gerek. Kimsesi olsa da çocukları ziyarete gelmeyenler de oluyordur.

Çocuklarını ancak para vererek kendilerine gelmelerini sağlayanlar da var bu dünyada. Bir dolu insan, aile işsiz ve aile büyüklerinin verdikleriyle yaşıyorlar. Annelerinin babalarının emekli maaşları ile geçinenler de var. E bayram harçlığı da artık en az 100 lira olmalı, çocuklara.

Bayram kutlamaları gönderilerinde herkesin gözü. Insta, tweet, face, wadzaptan bayram mesajları geliyor. Çiçekli, buketli gönderiler, komikli olanlar. Çikolata, şeker en güzel hediye. Bayram başlayınca arefeye dek birçok evde süregelen temizlik gerginliği de bitiyor neyse ki. Eve temizliğe kadın almak da artık ateş pahası. Kimin evinde anneanne babaanne varsa ilk önce onun evine gider aile akrabalar, et işinden sonra.

Evde yalnız kalıp kafa dinleyecek olanlar da çoktur tabii. Kitaplar, günlükler, diziler, animelerle. Geceleri de parklarda sohbet edip, çekirdek yiyen çok.

7 Temmuz 2022 Perşembe

KELİME OYUNU 84



Kelime Oyunumuz devam ediyor. Beş kelime verip bu kelimelerin de içinde olduğu öykü, şiir, deneme benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, beş kelime verebilir.

Haftanın kelimeleri: Merak/Toz/Sonsuz/Uzay/Gezgin/


VAİNA 5

Kör edici bir merakın böylesine trajik bir sonu olacağı kimin aklına gelirdi ki. “Kimsenin…” diye düşündü gezgin. Kendi sorusunu cevaplamıştı. Kendi kendine ne kadar süredir konuştuğunu düşündü ama cevabı bulamadı. Öldürücü derecede bir acı duyduğunu hatırlıyordu. “Bu acı yüzünden bayılmış olmalıyım” diye düşündü. Belki de ölmüştü. O kadar uzun süredir karanlıkta yürüyordu ki zamanı ölçmesi mümkün değildi. Aslında yürüdüğünden de emin değildi. Belki de ölüm böyle bir şeydi.

Boşlukta bedensiz şekilde ve zifiri karanlıkta bir toz gibi uçuşuyordu. Belki bir yerlerde bir ışık bulur ve pervaneler gibi ona doğru düşerdi. Belki bu bir yıldız olurdu. Elbette yıldız olması içinde bulunduğu bu buz gibi uzayda en doğal şey olurdu. Yıldıza düşer ve hücreleri yıldıza karışırdı. Onunla karışır ve yıldız ömrünü tamamladığında tıpkı büyük patlama denilen olayda olduğu gibi yeniden evrene saçılıp bir yerlerde yaşamanın farklı bir yolunu bulmayı başarabilirdi. İnsan olmanın en zayıf ve en karmaşık durumu işte buydu. Daima yaşamı düşünmek ve istemek ne şekilde olursa olsun varlığına dair en ufak bir parça bile olsa yaşamasını istemek… “Olansa işte bu…” diye düşündü. Karanlık… Boşluk... Her yönde sonsuz bir boşluk...

Kalbinin olması gerektiği boşlukta bir acı duyuyordu hala belli belirsiz. Düşünceleri de boşluğun içinde her yere saçılmıştı. Yeniden bedenini toparlayabilirse veya parçalarının nerde olduğunu anlayabilirse düşüncelerini de bu boşlukta toparlaması epey yorucu bir iş olacaktı. Ne karmaşa ama. Böyle birbirini hızla takip eden düşünceleri yakalamaya çalışırken gerçekten de kendini kaybetmişti. Bir anda içinde bulunduğu boşluğun dönmeye başladığını hissedince paniğe kapıldı. Bu sonsuz anın içinde bu yeni durum alışıldık değildi. Göremediği halde her yerin veya daha doğru bir deyişle bu hiçlik aleminin döndüğünü şiddetli şekilde hissediyordu. Midesi olması gerektiği yerdeyse az sonra kusabilirdi. Karanlıklar alemi ki “bu isim buraya yakışır” diye düşünmüştü, etrafında dönmeyi bırakıp bu sefer de sanki ondan hızla uzaklaşıyor gibiydi.

Sonra bir anda neler olduğunu anladı. Hiçbir yer dönmüyor veya uzaklaşmıyordu. Kendisi hızla bir yere doğru düşüyordu. Uzakta beliren zayıf ışık gittikçe kuvvetlenirken sona yaklaştığını düşündü. Çığlık atmak istedi ama sesini bulamadı. Işık kuvvetlendi ve büyümeye devam etti. Parlak beyaz ışık adeta karanlıktan daha kör ediciydi ve o kadar büyük bir hızla yayıldı ki karanlıklar alemini süpürüp yok etti. Gezgin ise düşmeye devam ediyordu. Bu sefer de beyazdan başka bir şey görmek mümkün değildi. Fakat bu kez uzay yolculuğu fazla uzun sürmedi. Bedeninde bir yere çarpmanın verdiği müthiş bir acı, kırılan kemiklerin çatırtıları ve sonunda yerini bulabildiği çığlığı ile nihayetinde başını da vurup kendinden geçti. Sonunda bir yere düşmeyi başarmıştı.

Ne olursa olsun ölüm de yaşam kadar zordu ve bir türlü rahat bulamamıştı. Yeniden kendine geldiğinde gözlerini açtı ve karşısında Ingrid’in kapalı gözlerini buldu. Tuhaf bir rüzgar dağınık saçlarını havalandırıyor ve yüzünde gezinmesini sağlıyordu. Yüzünde huzurlu bir uykunun izleri vardı ve o kadar güzel görünüyordu ki sonsuz boşluğa katlandığı için ödüllendirildiğini düşünebilirdi. Ingrid’in neden onun kollarında kendinden geçmiş olduğunu düşünmedi. Çiçeklerle dolu bir kırda tek başına duruyorlardı. Uzanıp yüzüne düşen saçları kenara çekti ve ona seslenirken bir anda gürleyen gökler yüzünden bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Az önce neşeli parlayan güneş yerinde yoktu. Kapkaranlık gökyüzünden şiddetli bir yağmur aşağı iniyor ve yıldırımlar dans ediyordu. Bakışlarını yeniden Ingrid’e çevirdiğinde onu kollarında kanlar içinde buldu. Bedeni buz gibiydi ve hiç tepki vermiyordu. Kalbi Vaina tarafından açığa çıkartılmış ve ruhu alınmıştı.

Gezgin acı bir çığlık koyverirken ona sıkıca sarıldı. Bu nasıl olmuştu anlam veremiyordu. Kendi kalbi de parçalanıyor gibi hissediyordu. Gözyaşları dökülürken gözlerini sıkıca kapatmış ve aklını kaybetmek üzereyken tek yapabildiği ona sarılmaya devam etmek olmuştu. Sonra tuhaf bir şey oldu. Vaina’nın ona uzanan nazik elini anımsadı. Sonra da kalbini yarışını. Ama hayır bu bir hatıra değildi şu an gerçekleşiyordu. “Bu çok anlamsız” diye düşündü. Gözlerini açtığında hala Vaina’nın karşısında olduğunu ve ruhunun yok edilmek üzere olduğunu gördü. Demek hepsi bir anlık bilinç kaybında gördüğü bir kabustu. Etraflarındaki yoğun karanlığın Ingrid’in kılıcı tarafından parçalanışını gördü. Aynı anda ruhunun Vaina tarafından nasıl da emildiğini görebiliyordu. Fakat şimdi aklı kendi ölümünde değil Ingrid’deydi. Ona ne olacak diye düşündü.

Ingrid bir süredir savaşmanın etkisiyle ve aldığı yaralarla zayıf düşmüştü. Etrafına saçtığı ışık oldukça soluklaşmış, yarattığı yıldırımlar kuvvetsizleşmişti. Yine de pes etmiyordu. Vaina ile kurbanının arasına girmekten çekinmemişti. Kalan son gücüyle Vaina’yı durduramayacağını bilse de görevine karşı olan yemini insanı kurtarmasını gerektiriyordu. Her halükarda görevini başaramadığı için onun için hayat onurlu bir seçenek değildi. Zavallı adamla Vaina’nın arasında durmaya çalışırken cadıya doğru zayıf da olsa bir yıldırım küresi fırlattı ve zaman kazanmaya çalıştı. Aslında tüm bunlar gezginin takip edemeyeceği bir hızda gerçekleşiyordu. Ingrid zavallı adama baktı ve kurtarıp kurtaramayacağını anlamaya çalıştı. Tüm gücünü yarayı kapatmaya odakladı. Böylece onu taşımak kolaylaşacaktı. Ruhu henüz tükenmediği için şanslıydı.

Yara hızla onarılırken Vaina etrafını saran yıldırım küresinden kurtulmayı başarmıştı. Normalde böylesine bir kafesin onu daha uzun tutabilmesi gerekirdi ama Ingrid onun seviyesi için çok zayıf düşmüştü. Ingrid yarayı sonunda kapatmayı başardığında tek seçeneğinin insanı kurtarmak için buradan uzaklaşmak olduğunu biliyordu. Bu kaçmak sayılmazdı. Gidip yardım bulmalıydı. Zavallı adam hala hareket edecek güce sahip değildi bu nedenle onu taşıması gerekiyordu. Ona sarılırken normalde gizlemiş olduğu kanatlarının ortaya çıkmasını sağladı. Gezgin onun bir meleğe dönüştüğünü düşünüyordu. Vaina hızla üzerlerine atılırken uçmaya başladırlar. Ve hala dışarıda yağmaya devam eden yağmura karıştılar.

When the night has come

And the land is dark

And the moon is the only light we'll see

No, I won't be afraid

If the sky that we look upon

Should tumble and fall

Or the mountains should crumble to the sea

I won't cry

Just as long as you stand by me

Stand by me



https://www.youtube.com/watch?v=dU2UUkYoeBs


Bu bölüme uygun şarkı oldu bu standart şarkı.

5 Temmuz 2022 Salı

MANGARA


 
Girit yemeği, sebzeli sulu makarna, mangara.

Bir tahta kepçe zeytinyağı

Yarım paket fiyonk makarna

1 tane küçük soğan

2-3 yeşil biber

3 orta boy domates

Tuz

Soğanla biberi bir iki çevir, öldür, çok kavrulmasın. Domatesleri önceden doğra. Kavrulunca içine domatesi at.

Kapağını at, pişir, menemen yapar gibi. Biraz tuz ve karabiber konabilir.

Makarnayı at içine tencerenin. Üstünü geçecek kadar sıcak su. Yine biraz tuz olabilir.

Hafif ateşe oturt, Teflonda. Karıştır. Taşmaması için kapak az açık olsun. Suyunu çekinceye dek pişsin. Biraz sulu kalcak.

Fazla bekletmeden yersen daha sulu oluyor. Pişerken başında dur ki su gitmesin tamamen.