7 Eylül 2022 Çarşamba
KELİME OYUNU 93
Kelime Oyunumuz devam ediyor. Her hafta 5 kelime veriyoruz ve bu 5 kelimenin de içinde olduğu öykü şiir deneme benzeri bir yazı yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes 5 kelime de verebilir.
Haftanın kelimeleri: Kanat/Güneş/Kapı/Teyze/Uçurum/
VAİNA 12
Ingrid
Kanatlarını çıkartmayı sonra yeniden saklamayı öğrenmesi çoğu avcı adayı için epey zor olsa da diğer yeteneklerin dengesizliğine ve zayıflığına karşın Ingrid bunu yapmayı on iki yaşında çözmüştü. Kader ağacının altındaki törenle diğer çocuklar gibi geleceğinin belirlenmesi için daha beş yılı vardı ama ruh kanatlarına böylesine erken sahip olabilmesi onun çoktan bir avcı olarak büyümesi gerektiğini ortaya koymuştu.
Güneş ülkesinde bile bazen karanlık düşüncelerin ve kalpsizliğin var olması mümkündü. Kanatlarının güzelliğine bakınca huzurlu ve parlak düşüncelerle bunları çağırmış olduğu düşünülse de gerçekte olanlar başkaydı. Annesi bir şifacıydı fakat yeteneğini kullanmak onun gün geçtikçe hastalanmasına neden olmuştu. Aslında uyguladığı her tedaviden sonra dinlenmeye vakit ayırabilmiş olsaydı sonucu böyle olmayabilirdi. Ingrid beş yaşındayken onu hasta yatağında her gün ziyaret edişini hatırlıyordu. Bir şekilde onun şifa yeteneği kızına geçmişti. Fakat Ingrid onu iyileştirecek yeteneğe henüz sahip değildi. Eğer daha büyük bir yaşta olsaydı bir şeyleri değiştirebilir miydi hep merak ediyordu. Ama artık bunu düşünmenin bir anlamı yoktu. Annesini son ziyaretinde neler olduğunu anlayamadan onu bir anda odadan dışarı atmışlardı. Bir şeylerin yanlış gittiğini hissetmiş olsa da hiç sesini çıkartamamış ve kapının dışında birinin dışarıya çıkıp bir şey söylemesini kıpırdamadan beklemişti.
O günden sonra her şey daha da zor bir hal almıştı. Babası tamamen ordudaki işleri ile ilgilenmeye başlamış ve Ingrid’i teyzesinin evine göndermişti. Onu görmek bir şekilde ona acı veriyordu. Böylelikle altı yaşından itibaren Ingrid bir daha eve dönmemek üzere ayrılmıştı. Teyzesi şefkat dolu olsa da çocukların dünyası bazen vahşi olabiliyordu. Bazı yetişkinlerin ağızlarından çıkan sözler konusunda dikkatsiz olması da işi daha kötü bir hale getiriyordu. Küçük kız için üzüntülerini belirtip durmaları onun için işleri kolaylaştırmak yerine sürekli aynı noktaya dönmesine sebep oluyordu. Ve ah çocuklar..Ingrid ile asla anlaşamıyorlar ve sürekli onunla uğraşıyorlardı.
Ingrid’in teyzesi ve eşi birer verai yetiştiricisiydi. Verailer savaşta oldukça işe yarar binek hayvanlarıydı ve pençeleri ve boynuzları olan oldukça güçlü atlardı. Okuldaki diğer çocuklar teyzesinin Ingrid’i ormanda bulmuş olabileceğini ve belki de bir verai olduğu gibi saçma şeyler söyleyerek alay ederlerdi. Ingrid genelde sessiz kalırdı. Yolunu değiştirirdi. Ağlamak istediğinde okulda kendini tuvalete kilitlerdi. Tek bir arkadaşı bile olmadan uzun yıllar böyle idare etmeye çalışmıştı. Kendini en huzurlu bulabildiği yer çiftlikte verailerin serbestçe dolaştığı ağaçlıklı bölgeydi. Burada dolaşır ve yabani elmalardan yiyerek verailerle konuşur, onların yanında sakinleşirdi.
Bir gün yavrulardan birinin arazi dışına doğru koşturduğunu görmüştü. Başına bir şey gelmeden onu yakalayıp geri getirebilmek için peşinden gitmişti. Arazi dışına çıktığında yavru veraiyi neyin dışarıya yönlendirdiğini fark etmesi uzun sürmemişti. Okuldan tanıdığı birkaç çocuk verai yavrusunu yakalamış ve iplerle bağlayarak sürüklüyordu. Onu dışarıya çekmek için de kedi nanesi kullanmışlardı. Kediler gibi bu hayvanlar için de dayanılmaz derecede çekici bir kokuydu. Ingrid daha önce onlara hiç karşı koymamış olsa da bu duruma karşı sessiz kalamazdı. Büyük bir hızla koşup yavrunun yelesinden tutup sürükleyen çocuğun üzerine atlamış ve saçlarından tutmuştu. Diğerleri şaşkınlık içinde ipleri ellerinden bırakmıştı. Fakat çok sürmeden onlar da Ingrid’in üzerine atılıp onu yakalamıştı.
Yavru verai ve Ingrid i yakındaki uçuruma götürmüşlerdi. Verailer hakkında pek bilgileri yoktu ve efsanelerde yer alan kanatlı bir verai gibi bu yavrunun uçup uçamayacağını merak etmişlerdi. Eğer uçamazsa yazık olacaktı ama Ingrid’in bunu izleyerek işkence çekecek olması da onlara eğlenceli gelmişti. Ingrid ağlayarak aklına gelen her şekilde yalvarmış olsa da onlar gülüp alay etmeye devam ediyordu. En sonunda yavruyu uçurumdan attıklarında Ingrid kalbinin duracağını sanmıştı. Büyük bir güçle kendisini tutan iri çocuğa yumruk atıp onu yere sermişti. İçinde öyle büyük bir öfke ve nefret vardı ki tutuşup alev alacakmış gibi hissetmişti. Uçurumdan yavruyu atan çocuk Ingrid’in arkadaşını yere sermesi karşısında şaşkın bir şekilde öylece kalmıştı. Ingrid ise üzerine doğru koşan diğerlerinin arasından sıyrılıp uçurumun yanında bekleyen çocuğun üzerine koştu. Ne yaptığı hakkında en ufak fikri yoktu ama ona tüm gücüyle vurmak istemişti. Ama ona ulaştığında ve vurduğunda ikisi de dengesini kaybedip kenardan aşağı uçtu. O sırada her şey o kadar hızlı gerçekleşti ki Ingrid o an içinde olanlar hakkında sadece acı öfke ve alev gibi yandığı dışında bir şey hatırlamıyordu.
Aşağıya düşerken bir anda kanatları ortaya çıkmıştı ve ayaklarından tutunan diğer çocukla beraber zar zor yükselip kurtulmayı başarmıştı. O günden sonra avcı olacağı söylentisi yayılmış ve çocuklar ona daha farklı davranmaya başlamıştı. Çünkü avcı olmak herkesin istediği ama çok azının başarabildiği bir şeydi. Bununla beraber avcıların normalde ikinci bir yeteneği olmazken Ingrid şifa gücüne de sahipti. Kollarında Lua’nin boş bir kabuk gibi hareketsiz duran bedenini sarsıp uyandırmaya çalışırken aklına bu anılar doluşuvermişti. Şu an kendini annesinin yatağının yanında çaresizce uyanmasını bekleyip sonra odadan dışarı atılan o küçük Ingrid gibi hissediyordu.
6 Eylül 2022 Salı
TREN
Rüyamda pencereden dışarı bakıyorum. Karşımda bir yol upuzun ilerliyor, bir ev var, yolların kesiştiği yerde, o yüzden hem o uzun caddeyi karşımda görüyorum hem de sağa ve sola doğru evin önünden yol devam ediyor. Yani T biçimli bir yol, ev T’nin tepe noktasında.
Sabah erken saatler, ışık parlak ama zayıf ince bir ışık. Bir ses duydum. Deprem sesi değil. Korkutan sarsan bir ses. Sesin dediğine göre korkunç günlerin başlangıcıymış. Daha önce bu günün geleceğini söylemiş ama dinlememişiz insanlar olarak. Kötü kalpli olan herkes cezalandırılacakmış. Ama yeterince iyi olanlar da cezalandırılacakmış.
Ardından, gökten siyah bulutlar şekillenip bir tren gibi göründüler. Hava hala açık ve parlak renkliydi ancak siyah buluttan kocaman birkaç tane tren vardı. Trenleri korkunç birer yaratık kontrol ediyordu. Boştular sadece o yaratıklar duruyordu en önlerinde.
Bulut trenler gökten aşağıya inmeye başladılar. Kötü insanları vagonlara toplayacaklar. Yeterince iyi biri olduğumdan emin değildim. Korktum. Sevdiğim insanlar için de korktum, ya sevdiklerimden birilerini de yakalarlarsa.
Korkunç görünüyordu bulut trenler. Aşağı indikçe onlara bakamadım, korkudan ağlamaya başladım, rüyamda ağlarken uyandım. Trenlere ne oldu hatırlamıyorum.
5 Eylül 2022 Pazartesi
DÜNYANIN SONU
Birçok tür kalmamış olacak ortada. Kurak olduğu için besin az olacak. Her şey çok fena pahalı olacak.
Bu durumda, toplumlar vahşileşecek, kimyasal ve biyolojik savaşlar görülecek.
Lab’da besin üretmek mümkün olacak ama sadece zenginler faydalanacak.
Enerji, güneşten ve rüzgardan sağlanacak. Ancak, sanayi endüstri çok artıp ormanlar kalmadığı için hava kalitesi de çok kötü olacak.
Bir sürü yeni hastalık ve genetik bozukluklar olacak.
Zenginler Mars kolonisine taşınacak. Dünyadakiler kendi haline terk edilecek.
İnsanlar kuraklıkla ve kirlilikle baş edemeyecek.
İnsanlar açısından böyle olur gibi.
Gezegen açısından ise, dünya Mars gibi çöle dönüşür. Dünyanın çekirdeği soğur ve bu şekilde manyetik enerjisini kaybeder.
O zaman atmosferi kalmaz. Atmosfer kalmayınca her şey ölür.
En sonunda da zaten güneş patlayacak, güneş bir karadeliğe dönüşecek, dönüşürken ona yakın gezegenleri parçalar.
Mars’takiler yakın, onlar da kurtulamaz. O yüzden belki insanlar, önce zenginler tabii Mars’tan başka gezegene geçecekler. Çünkü, güneş patladıktan sonra insanların işi zor bizim buralarda, gezegenlerde.
Bu yüzden, insanoğlu, dünya benzeri sulu ve güneşi olan başka gezegenler bulmalı, şimdiden.
Bunlar, en azından birkaç bin yıl sonra olabilir.
2 Eylül 2022 Cuma
PAKİSTAN DİZİLERİ 4
MERAY PAAS TUM HO
Sen Benimsin
2019 yılı Pakistan romantik dram dizisi. Aşk, evlilik, ihanet konulu. 40 dakikalık bölümler, 23 bölüm. Başrolde yıldız oyuncu Ayeza Khan.
Mehwish, evli, çocuklu, güzel bir kadın. Kocası Danish sıradan, orta halli bir erkek. Mehwish, parasız hayattan bıkar, eşinden boşanır, çocuğunu da eşine bırakır ve gider zengin bir adamla evlenmek ister. Zengin işadamı Shehwar da evlenmek istese de adamın eski eşi ortaya çıkar ve izin vermez evliliklerine. Adamın her şeyi aslında eski karısına aittir. Eski eşi Shehwar’ı parasız bırakır.
Mehwish eski eşine ve oğluna dönmek ister. Adam kabul etmez. Eski eşi Danish de zengin bir işadamı olur. Mehwish tövbe eder, yalnız yaşar. Sadece eski ailesini ister artık.
Yanlış kararlar veren bir güzel kadının dramı. Not:3/4
SHEHNAI
2021 yılı Pakistan romantik komedisi. Aşk, evlilik, aile konulu. 40 dakikalık bölümler, 26 bölüm. Başrollerde Ramsha Khan ile Affan Waheed. Shehnai, düğünlerde kullanılan klarnet benzeri bir müzik aleti.
Bakht genç bir kızdır, Hunain’i sever ancak Hunain güvenilmez biridir. Meerab genç bir erkektir ve Samreen ile evlenecektir. İkisinin de ilişkilerini aileleri bilmezler. Aileler Bakht ile Meerab’ı evlendirmek isterler, planlar yapılır. Bakht ile Meerab, başkalarını sevdikleri için aralarında anlaşırlar ve evlilik gerçekleşmesin diye her şeyi yaparlar.
Sevimli dizi. Not:3/4
PUKAAR
Çağrı
2018 yılı Pakistan dram dizisi. 40 dakikalık bölümler, 26 bölüm. Başrollerde Yumna Zaidi ile Zahid Ahmed.
Samra genç bir kız, öğrenci, okulda Fahad ile arkadaş olurlar ve evlenirler. Fahad’ın ailesi feodal ve babası da politikacı. Samra gelin gidince eşinin ailesinin evinde zorlanır, alışamaz bir türlü. Samra hamile kalır ancak eşi politik düşmanlık nedeniyle öldürülür. Oğlanın ailesi Samra’yı bırakmaz.
Fahad’ın babasının daha önceki evliliğinden olan oğlu Sarang vardır, babası Sarang’ı bulup eve getirir ve Sarang ile Samra evlenirler ancak ailevi dramlar hiç bitmez.
Dram sevenlere. Not:3/4
Çağrı
2018 yılı Pakistan dram dizisi. 40 dakikalık bölümler, 26 bölüm. Başrollerde Yumna Zaidi ile Zahid Ahmed.
Samra genç bir kız, öğrenci, okulda Fahad ile arkadaş olurlar ve evlenirler. Fahad’ın ailesi feodal ve babası da politikacı. Samra gelin gidince eşinin ailesinin evinde zorlanır, alışamaz bir türlü. Samra hamile kalır ancak eşi politik düşmanlık nedeniyle öldürülür. Oğlanın ailesi Samra’yı bırakmaz.
Fahad’ın babasının daha önceki evliliğinden olan oğlu Sarang vardır, babası Sarang’ı bulup eve getirir ve Sarang ile Samra evlenirler ancak ailevi dramlar hiç bitmez.
Dram sevenlere. Not:3/4
MUSHKIL
Müşkül
2022 Pakistan aşk, aile, evlilik dramı. Güncel dizi halen devam ediyor. Günlük dizi formatında her akşam yayınlanıyor, yaklaşık 40 dakikalık bölümleri 3 milyon kişi izlemekte. 45 bölüm oldu. Başrollerde Saboor Ali, Zeinab Shabbir, Khushal Khan.
Bir aşk üçgeni, bu dramın konusu. Hareem ile Sameen birlikte okula giden iki arkadaş. Hareem okuldaki bir oğlana, Faraz’a aşık. Hareem Faraz’a yaklaşmak için türlü yollar dener. Arkadaşı Sameen’ i ikna edip ona yardım etmesini ister. Sameen Faraz ile konuşur, Faraz Sameen’i arabası ile akşam evine bırakırken polis onları durdurur. Pakistan geleneklerine göre evlenmek durumunda kalırlar.
Hareem çok üzülür ve o da inadına gider, Faraz’ın ağabeyi Asfand ile evlenir ve o da eve girer. Pakistan’da evlenen çocuklar da aile ile yaşamaktadır, genellikle. Hareem’in amacı boşanmak, Faraz’ın da boşanmasını sağlamak ve onunla evlenmektir.
Tam anlamıyla dram. Renkli dizi. Not:3/4
1 Eylül 2022 Perşembe
DAİMA ÇOCUK
Bebeğimi Joker kaçırınca onu bir panda kurtarırdı. Babam ile de minik arabalarla oynardık. Babam arabalarla futbol oynardı, yani topu arabalar götürüp kaleye gol atıyordu. Araba yarışı gibi. En hızlı giden araba golü atar.
Annem hep odanı topla dediği için salonda uyumak isterdim, toplamamak için. Tabii insan çok küçükken bir Budist gibi sakin olmayı öğrenemiyor. Komşu teyzeler ben sevdiğim için çorba, incir getirirlerdi.
Parkta oynamak, bilgisayarda oyun oynamak, çizgi film izlemek, ne keyifli. Tatilde kitap okumazdım. Kreş veya okul yoksa hep oyun.
Anneannemin tavuklarına yem vermeyi severdim ama onlardan korkardım da. Ağaçların altında kurbağa arardım. Anneannemin çardağında oturup etrafı izlerdim. Erik yerdim, kiraz yerdim. Salıncağa bindirsin büyük çocuklar diye beklerdim.
Güneş batınca anneannemle serinlikte sokağın ucuna kadar yürüyüş yapar geri dönerdik. O yol boyuna çıkmak büyümüş gibi hissettirirdi. Halka tatlısı alırdık. Onu yiyerek geri dönerdik.
Böyle sihirli bir kapıdan geçip gizli bir bahçeye ışınlanabilsek keşke. Ama orda zaman donmuş olsa. Orda yine çocuk olsak, bebek olsak, orda uyusak, hasta olunca oraya gidip iyileşip dönsek, ne güzel olurdu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)