30 Aralık 2020 Çarşamba

KELİME OYUNU 2






LYMORA

Kadimler her canlının bir ruhu olduğuna inanır, canlıların ruhunun, tanrılar toprağa ayak bastığında dünyaya bahşedilen yaşam enerjisinin birer parçası olduğunu düşünürlerdi. Kadimler arasında bazıları yaşam enerjisini ve canlıların ruhlarını anlayabilirdi. Fakat şehirlerde yaşayanlardan ziyade yabanda yaşayanların kendine özgü bazı güçleri de vardı. Biri bulutların gizemini anlar ve onları yönetebilirdi. Biri böceklerle konuşabilirdi. Bir diğeri kuşlarla iletişim kurardı. Hatta birisi inatçı bitkilere bile çiçek açtırabilir ve ağaçları yemişlerle donatabilirdi. Bu yeteneklere kimin ne zaman sahip olacağını kimse bilemez hatta bazen yeteneğini keşfetmeden yaşayıp gidenler olurdu. Bir yetenek bazen yeni doğan bir başka kadime geçtiğinde tekrar keşfedilene kadar herkes bundan mahrum kalırdı.

İşte tam da bu sebepten dolayı tam yüz yıldır hiç kar yağmamıştı. Her yerde bu yeteneğe sahip olan kişiyi aramış ama bir türlü onu bulamamışlardı. Kar yağmadığı için her sene ilk kar görüldüğünde tutulan dilekler tutulamamış, kar yağınca yapılan tarçınlı kurabiyeler yapılamamış ve tarifi neredeyse unutulmuştu. Ve kar olmadığı için yılbaşı kutlamaları yüz yıldır yapılamamış bunun sonucunda yeni yıla hiç geçilememişti. Kardanadam ruhu yüz yıldır çağrılmayı bekliyor fakat kar olmadığı için ruhu boşlukta süzülüyordu. Herkes yüz yıldır kışa, kara ve yılbaşına hasret kalmıştı.

Lymora, kadimlerin soyundan geliyordu. On yedi yaşındaydı ama insan yaşıyla tam yüz yirmisinde sayılırdı. Kadimler için zaman farklı işliyor ve çok yavaş yaşlanıyorlardı. Günlerini kedisiyle beraber tepedeki söğüt ağacının altında keman çalarak geçirirdi. Fakat kimseye söyleyemediği bir sırrı vardı. Zaten istese de söyleyemezdi çünkü fersahlarca ormanın ortasında büyükannesiyle tek başlarına yaşıyorlardı. Çevrelerinde başka hiç kimse yoktu. En yakın komşu fersah fersah uzaktaydı ve onunla görüşebilmenin tek yolu ayda bir kez gelen leylekleri kaçırmamaktı. Onlardan rica edip taşıdıkları sepetler sayesinde uzun yolculuklar yapılabiliyordu. İşte bu yüzden Lymora çok yalnız büyümüştü. Onunla arkadaşlık eden bembeyaz kedisinden başka bir de ateşböcekleri vardı. Bazen onları sırtına bir pelerin gibi giyerdi. Ateş böcekleri hemen etrafını kuşatır ona eşlik ederdi. O zaman buz gibi soğuk ve solgun cildini bir sıcaklık kaplardı. Bebekliğinden beri cildi hep solgun ve buz gibiydi. Ne zaman keman çalsa kendini daha iyi hissederdi. Ama bunu da tek başına yapmayı tercih ediyordu çünkü bazen kontrolünü kaybedip bir rüya haline geçiyor ve öyle derin düşlerden bir melodi çalıyordu ki notalarının büyüsünü en bilge kadim bile duysa tanıyamaz ve hissettiği duyguyu ifade edemezdi. Sanki bir yağmur uykusu ve anne ninnisi gibi bir his duyulurdu her notada.

Ama asıl saklandığı şey böyle derin ve kadim ezgiler çalmaya başladığı vakitlerde olanlardı. O zaman etrafındaki hava ufak ufak dalgalanır, masmavi gözlerinde okyanuslardaki ay ışığı gibi bir parıltı belirir, bembeyaz saçları rüzgarda dağılırken etrafındaki hava birden soğumaya başlar ve çevresindeki her şey yavaşça buza dönüşürdü. Bu şekilde söğüt ağacının ve etrafındaki çiçeklerin buz kristalleri ile kaplanıp donduğunu görmek onu çok korkuturdu. Üstelik bu beyaz, soğuk ve ıslak maddenin ne olduğunu bile bilmiyordu. Buna devam ederse tüm dünyanın bu maddeyle kaplanacağını hissettiği için korkuyla keman çalmaya son verir ve bundan büyükannesine bile bahsetmeye cesaret edemezdi. Ama ne zaman keman çalsa ruhunun ısındığını hissederdi. Bu yaptığı şeyin korkunç olduğunu düşünmesine rağmen yüreğinde o tatlı sıcaklığı duyabilmek için parmaklarını tellerin üzerinde gezdirirken yayını kaydırmaktan ve çıkan ezginin büyüsünden kendini alamaz fakat büyüye kapılmamak için dikkat etmeye çalışırdı. Büyürken kimse ona kıştan, kardan ve yıllardır duyulan hasretten bahsetmemişti. Eğer bunları biliyor olsaydı kendisinde Kış Ruhu olduğunu anlar ve bundan hiç korkmazdı.

Zaman böyle akıp giderken Kardanadam Ruhu boşlukta gezintisi sırasında Lymora'yı görmüştü. Ama sesini ona bir türlü duyuramıyordu. Bunun için aklına gelen müthiş fikirle Rüya Perisi'ne derdini anlattı. Rüya Perisi bir kelebeğin bedeninde hayat bulmuştu. Ve kısacık bir hayat döngüsü vardı. Her yeni bedenden bedene geçişinde bir önceki yaşamında neler olduğunu anımsamazdı. Bu yüzden acele etmesi gerekiyordu. Bir gece Lymora'nın penceresinden içeriye süzülüp alnına kondu ve rüyalarına dokundu. Tıpkı Lymora'nın gözleri gibi masmavi kanatları vardı. Etrafına pırıltılar saçıyordu. Lymora'ya uykusunda tıpkı bir film gibi çağlar boyunca var olmuş olan Kış Ruhu'nun yolculuğunu gösterdi. Ve en sonunda uyanması için onu serbest bıraktı. Lymora gözlerini açarken peri bu kez pencere önünde ve ay ışığı altında duran kemanın üzerine kondu. Lymora kendini hiç olmadığı kadar bilge hissediyor ve artık Kış Ruhu'nun bütün yaşamını biliyordu. Ruhuna aydınlık bir kavrayışla bir sıcaklık dolmuştu. Artık ne yapması gerektiğinden emindi. Hemen kemanını aldı ve evden çıkıp söğüt ağacına koştu. Üzerinde beyaz geceliği, bembeyaz saçları ve peşinden gelen beyaz kedisiyle Kış Ruhu'nun ta kendisine dönüşmüştü. Ateş böcekleriyse bastığı yemyeşil taze otların arasından fırlayıp ona katılıyor ve etrafında dans ediyor olacakları anlamanın coşkusuyla etrafında dans ediyordu. Lymora heyecanla ve bu kez hiç korkmadan ruhuna düşlerden düşen notaları çalmaya başladı. Bu sırada Rüya Perisi saçlarının arasında mavi bir yıldız gibi parıldıyordu. Lymora da çevresine ay ışığı saçıyordu. Rüzgar hareketlendi ve ezgiyi gittiği her yere taşıdı. Etrafındaki hava soğudu ve yayıldığı her yere önce kırağı düştü ardından da ıslak yerler buz tuttu. Bu hava en sonunda göklerdeki bulutlara kadar ulaşınca minik beyaz pamuklar gibi kar taneleri düşmeye başladı. Lymora gördüklerine inanamıyordu. Dünya kışa bürünürken içinde tuttuğu tüm soğukluğu sonunda serbest bırakması sayesinde artık ısınabildiğini hissediyor ve yanaklarına ilk defa bir pembelik geliyordu.

Sonunda Kardanadam yüzyıllık yalnızlığından kurtulabilecekti. Ve yüzyıllık uykusundan uyanan kış görenleri hayretler içinde bırakmış, herkes düşen beyaz çiçeklere benzeyen kar tanelerinin altında koşup dans etmeye başlamıştı. Sonunda yılbaşı kutlanabilecek ve yağan ilk kar dilekleri tutulabilecekti. Tarifi hatırlayan son kişiler büyük heyecanlarla tarçınlı kurabiyeler yapıp dağıtabilecekti. Böylece Lymora Kış Ruhu'nun görevini yerine getirmiş ve ruhunu tatlılıkla kaplayan sıcaklık sayesinde hiç yaşamadığı bir huzur hissetmişti.

Saçlarındaki Rüya Perisi de döngüsünü tamamlamıştı. Soğuğun da etkisiyle bu biraz daha erken gerçekleşmişti. Saçlarından kayıp düşerken Lymora kemanını usulca bırakıp onu avuçlarına aldı. Ve kim olduğunu bulmasına yardım ettiği için ne kadar minnettar olduğunu fısıldadı. Onun yeniden bir yerlerde ortaya çıkacağını ve rüyaları güzelleştireceğini biliyordu. Peri avuçlarında yıldız tozuna dönüşürken güvenle yolculuk etmesi için dilek tuttu ve onu uğurladı. Karların içinde yuvarlanan kedisi bu kez ayaklarına dolanırken masmavi gözlerini göğe çevirip birbirine hiç benzemeyen kartanelerıni mutlulukla izledi. Bu sırada etrafı büyükannesinin pişirdiği mis gibi tarçınlı kurabiye kokusu sarmıştı.

Son


SERÇELER

Mucize kelepçelenmiş yüreğimize

Dilimizde şen bir ıslık gecelerce

Uçar dururuz mavi kanatlar eşliğinde

En tatlı bisküvilerin hep peşinde

Minik tatlı serçeleriz biz

...

Bu şiiri hep bir ağızdan okudu yeni mezun olan serçeler. Bir anlık sessizliğin ardından kendini kaptıran gençlerden birinin dalgınlığı bir kahkaha dalgası yarattı.

"lalaa tatlı tatlıı serçeleriiz biizz"

Yüksek bir dalda duran Kraliçe Serçe Fesleğen Çiçeği, kendisi de gülmesini bastırıp tekrar ciddiyeti eline aldı. Hepsinin yüreğinde parlayan ışığı görebiliyordu. Derin bir nefes alıp onlar için şans dileğini taşıyan uzun bir çığlık kopardı. Bu sırada hepsini kucaklarcasına kanatlarını açmıştı. Kanatlarını hızla geri indirirken ıslığı andıran çığlığını da bir anda kesti. Kanatlarının etkisiyle bir rüzgar hareketlenmiş her yeri fesleğen kokusu sarmıştı. Bu onun aurasıydı ve kraliçe olmanın verdiği bir güçle rüzgarı yönetebiliyordu.

Kraliçenin duası biter bitmez taze mezunlar çığlıklarla karşılık verip kanat çırparak sevinçlerini belirttiler. Hemen ardından kanatlarının hızını hiç kesmeden üzerinde durdukları ağaçtan sırasıyla uçtular. Kutlama bitmişti. Artık onlar da birer Arayıcı olmuştu. Gidebildikleri tüm mesafelerde dolaşarak kavga etmeden, kibirlenmeden, kıskançlık ve taşkınlık etmeden bulduklarını önce küçükler sonra yaşlılar ve birbirleriyle paylaşacaklardı. İşte böyle neşeyle, kendilerinden öncekiler gibi şiiri bir marş gibi cıvıldayarak, mavilikler içinde kanat çırpmaya devam edeceklerdi.

Son


SÜTLAÇ GÜZELİ

Sıcak bir yaz günüydü. Her yer hanımeli ve limonata kokuyordu. Pencerelerden akşam yemeği için kaynayan tencerelerin , tavaların sesleri geliyordu. Henüz gün akşam olmaya başlamamıştı. İkindi bile sayılmazdı. Evlerin önünde koşturup oynayan çocuklar, balkonlarda ve camlarda sohbet eden teyzeler vardı. Bir balkonda çamaşır asılıyordu. Teyze her çamaşırı üç kez sertçe çırpıp uçlarından özenle asıyordu. Astığı gömlekler beyazdan bile daha beyazdı. Herhalde o şekilde kuruyunca ütülenmiş gibi çıkarlardı.

Manavın önünden geçerken her zamanki gibi taptaze kavun, karpuz ve çilek kokularından bir banyo yaptım. Bazen oradan geçerken manav Asım amca çilek ikram ederdi. O yüzden mahalledeki bütün çocuklar adımlarını oradan geçerken yavaşlatırdı. Oğlu Dora ve kızı Şimal sınıf arkadaşımdı. Akşam olmadan onlarla buluşup bilye oynayacaktık. Bu yüzden yanıma aldığım bilyeler elbisemin sarkan cebinde şıkırdıyordu. Ama önce babamın yanına uğramam gerekiyordu. Çoktan geç kaldığım için koştur koştur gidiyordum.

Elimde mavi bir balon. Rengi gökyüzünü kıskandırır gibi aheste aheste salınıyordu. Gökyüzü ona imrenir, o kuşlara. İlk defa o gün bir uçan balonum olmuştu. Böyle bir şeyi her gün bulmak mümkün değildi o zamanlar. "Merak etme.." dedim mavi balona, "Biraz oynayalım seni özgür bırakacağım bir güvercin gibi". Ne kadar sevsem de onu, üzülmüştüm tutsak haline.

Duygusal bir çocuktum sırf bu yüzden biraz da çocukluğun verdiği şaşkınlıktan anneannemin tavuklarını da hep salıverirdim özgür kalsınlar diye. Dayımın güvercinlerini, dedemin yakaladığı tavşanları hep serbest bırakırdım. Kimse bilmezdi benim yaptığımı çünkü korkardım söylemeye. Ama bir gün anneanneme yakalanmıştım. Tavşanlar güvercinler neyse de tavuklar tek başına yaşayamaz, koruyamaz kendini, açma bahçe kapısını bir daha demişti. Bahçede dolaşabiliyorlar ama tel örgülerden uçup gidemiyorlardı.

Yokuşun aşağısındaki merdivenlerin başına vardığımda peçeli güvercinlerden ikisinin çatıların üzerinde uçuştuğunu gördüm. Bu sabah yine bırakmıştım onları. Ama inadına geri dönüyorlardı. Herhalde gidebilmeyi unutmuşlar diye düşündüm. Balonun ipini belime bağladım ve merdivenlerden tutuna tutuna indim. Dar ve dik taş basamaklar metrelerce aşağı kadar devam edip orada sahil yoluna çıkıyordu. Yüksekten korktuğum için ne zaman bir merdivenden insem tutuna tutuna iniyordum. Balon adımlarımla uyumlu salınıyor, gölgesi başımın etrafında komik bir şemsiye gibi yerde oyunlar yapıyordu.

Oraya vardığımda babam bankonun ardında defterine notlar alıyordu. Fotoğraflardan artan zamanlarda hep bir şeyler yazardı. Genellikle şiirler ama bazen minik hikayeler karalardı. Çoğu zaman da günlük yazardı. Neler yazdığını bana okutmaz ama pek keyifli olduğu zamanlarda benim için yazdığı minik hikayeleri okurdu. Onun sesinden dinleyince en normal hikaye bile mucizevi bir masal olurdu. "Bu sefer mavi olmuş baba.. bu sefer sarı.. bu kez de yeşil bir hikaye olmuş" derdim. Beğenimi renklerle söylerdim. Ama iyi ya da kötü olmuş demekten ziyade hikaye bana ne hissettirdiyse rengi o olurdu. "Bu kez böğürtlen gibi olmuş baba tatlı ama ekşi.."

İçeriye girdiğimde birkaç kelime daha yazıp defteri kapatmadan önce sesimi çıkartmadım. Yüzüme bakıp gülümsediğinde ben de kocaman gülümsedim. Yanıma gelip iki yandan sıkıca bağlanıp kocaman kurdeleler iliştirilmiş olan saçlarımı okşadı ve sırtımda gittikçe ağırlaşmış olan çantayı aldı. İçinde bir sefer tası vardı. Her gün bu saatlerde ona yemeğini getiriyordum. "Bugün menüde ne var bakalım?" diye sordu. Annem mis gibi sarma yapmıştı. Yanında tarhana çorbası ve sütlaç.

O bunların hepsini bankonun üzerine hazırlarken ben de etraftaki makinelere ve fotoğraflara bakıyordum. Bütün o sahneler ve yüzlerin çoğunu ezberlemiştim. Hepsiyle ilgili de hikayeler uydurmuştum. Bir tanesi hastalıkları süper gücüyle iyileştiren bir uzaylı doktordu. Uzaylı olduğunu gizlemek zorundaydı. Bir tanesi gizemli bir ülkenin prensesiydi. Bir başkası kesinlikle bir vampir olmalıydı. Bir aynanın önünde elinde kıpkırmızı bir elmayla poz veren kadın Pamuk Prensesin kötü kalpli annesi olabilirdi.

Ben etrafı incelerken babam tatlıyı yemem için seslendi. Hep tatlıyı bana bırakırdı. Sütlaç da en sevdiğim tatlıydı, bu yüzden bana Sütlaç Güzeli derlerdi. O yemeğini yerken ben de sütlacı keyifle yiyordum o gün. Tatlıya o kadar dalmışım ki babamın ortadan kaybolduğunu fark etmemişim bile. Çıtırt diye bir sesle yerimden sıçrayıp ardıma baktığımda onu fotoğrafımı birkaç kez çekerken buldum. İşte sarı pileli elbiseme damlata damlata yediğim sütlaç, belime bağlı duran mavi balon ve ağzımda kaşıkla durduğum bu fotoğraf böyle bir günün hatırası.

Son


LİMON ÇİÇEKLERİ

Bembeyaz sahilde uyandığında yüzünde hala maskeli balodan kalan kedi maskesi vardı. Güneş yüzünün açıkta kalan yerlerini bronzlaştırmıştı. Maskeyi çıkarttığında ne kadar komik göründüğünün farkında bile değildi. Biraz başı ağrıyordu. Yine de tuzlu denizin eşsiz kokusu ve masmavi rengi sayesinde uyanmak için müthiş bir yerde olduğunu düşündü. Ah İbiza, Akdeniz'in incisi.. Böylesine sessiz ve ıssız, safir rengi denizi ve bembeyaz kumlarıyla bu yer tam da bir romana yakışır diye düşünecekken sağdan soldan üzerine doğru gelip onu görünce gülmeye başlayarak bir süre arkalarına baka baka uzaklaşan turistleri fark edince ne olduğunu şaşırdı. Herkes yüzündeki maske izine ve başındaki kedi kulaklarına bakıp krizlere giriyordu. Henüz ilkbaharın başları olduğu için güneşe rağmen üşüdüğünü hissetti. Üzerinde uyuduğu pelerini yerden alıp sarınacakken pelerinin üzerine bırakılan minik bir dala tutunmuş limon çiçekleri buldu. Peki bu çiçekleri oraya kim bırakmıştı? Pek bir şey hatırlamıyordu. Aslında en son baloya katılmak yerine peşinde onu kovalayan birilerinden kaçtığını biliyordu. Hatta amacı baloya katılmak da değildi bu bir gizli görevdi. Fakat şu an kimliğini bile tam olarak hatırlamasına engel olacak kadar ne gelmiş olabilirdi başına? Bu çiçeklerle bir ilgisi olmalıydı. Pelerini ve çiçekleri alıp sahilin gerisinde yükselen otele doğru yol aldı. Belki orada onu tanıyan birileri çıkardı ve bu gizemi çözmenin bir yolunu bulabilirdi. Başında hala kedi kulakları, sırtında siyah pelerini ve elindeki maske ile ve limon çiçekleriyle emin adımlarla ilerledi...

Son


GÜL VE GÜVERCİN

"Sen bu satırla ruhumu ince ince kıyarken bir veda bile etmeden parmak uçlarımda sessizce gideceğim sevilmediğim bu yerden..."

Spot ışığı yüzünü ve çıplak omuzlarını yakarken incecik tüllerle kaplı elbisesinin eteklerini ve kollarından tutturulmuş başka tülleri savura savura konuşmak için ara vermiş olduğu trajik bir dansı sürdürdü. İzleyicilerden birinin deyimiyle doğum sancısı çeken bir kuğuya benziyordu bu da nasıl bir benzetmeyse. Sahnenin bir önünde bir arkasında acı çeken ruh halinin dışavurumuyla dans ederken bazen havalara sıçrıyor bazen cenin gibi içine kapanıyor yeri geldiğinde kollarıyla çiçek gibi açıp vücudunu yay gibi gererken yeri geldiğinde de fırtınada savrulan bir yaprağa dönüşüyordu. Müziğin de bu dramatik sahneden geri kalır yanı yoktu.

O sırada ikinci spot ışığı maskeli bir karakterin üzerinde yanıverdi. Smokinli şövalye gibi simsiyah giyinmiş bu pelerinli şahsın bir elinde yay diğer elinde upuzun saplı kırmızı bir gül vardı. Dramatik ve sakin adımlarla sahnenin bir ucundan diğerine giderken bakışları dans eden kuğu kadının üzerindeydi. Müzik gerilimi arttırırken maskeli şövalye yayını gerdi. Ve gül bir ok gibi yaydan fırlayıp beyazlar içindeki kadını göğsünden vurdu. Kadın sağ yanına doğru yere düşerken gülü iki avcunun arasında tuttu ve onu korur gibi bir pozisyonla yerde kıpırtısız kaldı. Gül ve kadın yerde yakuttan bir yıldız ve tüller içinde bembeyaz bir hilal gibi görünüyordu. Müzik susmuş yerine hafif bir rüzgar efekti başlamıştı. Spot ışığı sadece kadının üzerindeydi ve içerisinde şimdi aheste aheste düşen kar taneleri vardı. Bu trajedinin son sahnesiydi. Işık yavaş yavaş soldu. En sonunda her yer kapkaranlık kaldı.

Bir keman sesinin ardından spot ışığı yavaşça aynı yeri yeniden aydınlatırken geride sadece karlar içindeki gülün kalmış olduğu görüldü. O sırada bir anda sahnenin üzerinde gerçek bir güvercin uçmaya başladı. Güvercin sahnenin ardından seyircilerin üzerinde bir süre dolaşıp yükselerek karanlıkta kayboldu. Perde kapanırken keman sesi sustu ve bir alkış fırtınası koptu. Bu eski bir tiyatro eserinin yeniden yorumlanmasıydı. Herkes finalden etkilenmişti. Perde açıldığında oyuncuların hepsi heyecanla selam veriyordu.

Son


ELMALI KEK VE TAVŞAN KANI ÇAY

Eskimiş mavi boyası yer yer aşınmış arkalıksız bankta otururken sırtını ıhlamur ağacına vermişti. Sonbaharın yazdan kalma son günleriydi bunlar. Hazan mevsimi. Hazal'dı zaten adı, "Nasıl da kafiyeliyim bu mevsime" diye düşündü. Elindeki romanın sayfasını her değiştirmede okuduklarını sindirmek için nefes alırken çevreye bir kez daha göz atıyordu. Baktığı her şey, bütün o renkler ve şekiller her seferinde ilk kez görüyormuş gibi bir hayranlık uyandırıyordu üzerinde. Her yer bir bal peteği kadar sarıydı. Dünya altından bir yaprak seli içinde kalmıştı. Önündeki toprak yol bile yapraklarla kaplıydı. Buna rağmen ağaçlar sanki bir tanesini bile kaybetmemiş gibi hala sapsarı yapraklarla kaplıydı. Ağaçların gövdesindeki beyazlıklar eski bir TV programında bir ressamın fırçasından çıkma gibi görünüyordu. Rüzgar başlamakla durmak arasında kararsızca kımıldanıyordu. Kuşların neşeli sesi ve güneşin bu sıcaklığı çocukluğundan kalma tatlı hatıralar gibi, limonata gibi, duygularını sarmalıyordu.

Derin bir nefes aldı. Yine zihnine olduğu gibi kazımak istediği o sakin anlardan birindeydi işte. Gökyüzünün çivit mavisi ve onun içinde yüzen martılar, kısa boylarına rağmen gür dallı ağaçlar, yolun kenarında yarısı düşmüş yarısı sapasağlam duran beyazı bozulmuş çitler. Otların ve çalıların arasında dolaşan minik hayvanların çıtırtılarına karışan uzaklarda öten bir horoz ve kış için kesilen odunlardan düzenli yükselen balta sesleri. Hepsini bir bir kaydetti belleğine. Bazen böyle anları kaydeder ve yıllar sonra bir gün bir koku, bir renk veya bir şekil bu anılardan bir demet sunardı önünde. Şimdi de işte yıllar yıllar önce daha bir çocukken aynı noktada durup aynı manzaraya baktığı o güne doğru bir yolculuğa çıkıvermişti.

O gün elinde bir roman yerine elma şekeri vardı. Bankın mavi boyası henüz yepyeni, yol kenarındaki çitlerse henüz bozulmamıştı. Karşısındaki çitlerin diğer tarafındaki arazide bir düzine kadar at koşturup dururdu o zamanlar. Bir tanesi de kendisinindi. Yani o öyle seçmişti. Aslında atlar kendilerinin değil komşunundu ama o bir tanesine isim vermişti ve her geldiğinde yanında onun için de bir elma getirirdi. Yıllar içinde atların sayısı azalmıştı ve bir gün geldiğinde artık Benekli de yerinde yoktu.

Şimdi arazi yalnızca kuru ve sararmış otlarla kaplı duruyordu. Uzaktan gelen bir sesin düşüncelerini dalgalandırmasıyla suyun yüzeyine çıkıp nefes alan birisi gibi kendine geldi. Anneannesi uzaktan onu çağırıyordu. "Elmalı kek yaptım sevdiğin gibi. Hadi sen de dedeni çağır gel ben çayı koyana kadar" diye söyledikten sonra "Zaten yağmur yağacak acele edin" diye ekledi ve biraz ötedeki eve geri döndü minik tatlı kadın. Havada bulut bile yoktu ama onun dedikleri hep çıkardı. Dedesi yine nehir kıyısına balığa gitmişti. Onu bulmak için toprak yoldan aşağı doğru ilerlemeye başladı. İşte bu da geçmişte yaşanan bir anın tekrarı diye düşündü. Neyse ki bunda her şey aynıydı. Elmalı kek ve tavşan kanı çay hala yan yanaydı.

Son

68 yorum:

  1. https://fairytaleess.blogspot.com/2020/12/sesler-kelime-oyunu-5.html

    sevgili ilkay ın yazısısı :)

    YanıtlaSil
  2. https://kirmiziruh.blogspot.com/2020/12/kelime-oyunu-5-1-oykunun-devam.html

    sevgili kırmızı ruh un yazısısı :)

    YanıtlaSil
  3. https://sezerozsen.blogspot.com/2020/12/kelime-oyunu-5.html

    sevgili momentos un yazısısı :)

    YanıtlaSil
  4. ilkay.

    yaaa ateşböceği, kar, kurabiye, keman ile bir yılbaşı hikayesi yazdım işte :)

    YanıtlaSil
  5. Ben de bir hikâyecik yazdım, okumak isteyen olursa. 🙂

    YanıtlaSil
  6. https://biredip.com/bana-bir-can-bagisla/

    bir edip in yazısısı :)

    YanıtlaSil
  7. https://bigudilianneblogger.blogspot.com/2020/12/gercek-bir-hayat-hikayesi-kim-bu-adam.html

    sevgili bigudili anne nin yazısısı :)

    YanıtlaSil
  8. şimdilik saptadığım 5 kişi oldu.

    ilkay
    kırmızı ruh
    momentos
    bir edip
    bigudili anne

    :)

    YanıtlaSil
  9. kar olmayan ve tarçınlı kurabiye olmayan bir yüz yıl mı çok korkuuunç :D yazık kıza ne kadar korkmuş kendinden, kimse de hiç anlatmamış geçmişte kar denen bi şey vardı diye, içi üşümüş hep :) Rüya perisinin kelebek formunda olması rüyaların ne kadar kısa ve unutulabilir olmasıyla uyumluu :) kardan adam ruhunu üzmesinler bir sürü kardan adam yapsınlar :) kış perisini çok sevdim kii :)

    YanıtlaSil
  10. https://kaplandiary.blogspot.com/2020/12/kelime-oyunu-5.html

    sevgili kaplan diary nin yazısısı :)

    YanıtlaSil
  11. http://ayisigininhayaldunyasi.blogspot.com/2020/12/kelime-oyunu-5.html

    sevgili uyuşuk hayalperest in yazısısı :)

    YanıtlaSil
  12. Lymora'yı görünce mistik mitolojik bir şey çağrıştırdı Eitha gibi sanırım dedim.
    Bu gidişle zaten bu duruma doğru gideceğiz, 100 yıl olmasa da karı unutacağız.

    YanıtlaSil
  13. Çok güzel. :) Sonunda kara kavuşmalarına çok sevindim. Darısı bize. Bizim Kardanadam Ruhumuz da çağrılmayı bekliyor çünkü daha tek kar tanesi göremedi topraklar. Böyle oldukça daha çok üzülüyorum dünyanın geldiği hale. Senin yarattığın dünyada kara kavuşmalarına çok sevindim o yüzden. :)

    YanıtlaSil
  14. https://murekkeplehayaller.blogspot.com/2020/12/kelime-oyunu-5.html

    sevgili bonheur un yazısısı :)

    YanıtlaSil
  15. Yılbaşına saatler kala güzel bir öykü olmuş. Lymora sevdirdi kendini:) Eline sağlık, mutlu Noeller:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Deep kendisi de uygun görürse 9. hafta Kaystros Tyrha'nın olsun mu??

      Sil
  16. Çok güzel olmuş deep :) kalemine sağlık.

    Lymora'nın gezegeninde işler tıkırında:) Biz de kar görelim inşallah zira susuzluk kapimizda:(

    Çok kar yagsin burada da, birsürü yagsin inşallah:)

    YanıtlaSil
  17. Ben dee ben de yazdımm 🌸

    YanıtlaSil
  18. https://cmelisk.blogspot.com/2020/12/kelime-oyunu-4_30.html

    sevgili mükemmelis in yazısısı :)

    YanıtlaSil
  19. Buraya da gelse de bir karda biz görsek şöyle en güzelinden.
    Ne güzel olur. Çocuklar bayılır.
    :)

    YanıtlaSil
  20. https://gunesebakarken.blogspot.com/2020/12/KELIME%20OUNU%20BES%20-%20SESSIZ%20NAGMELER.html

    sevgili yıldız ın yazısısı :)

    YanıtlaSil
  21. https://fairytaleess.blogspot.com/2020/12/tandk-sahnelerin-icindeki-tannmayan.html

    sevgili ilkay, öyküsünün devamını da yazdıııı :)

    YanıtlaSil
  22. Ben de yazdım :) şimdi herkesi okuyacağım yaşasın!!! :))

    YanıtlaSil
  23. https://benandromeda.blogspot.com/2020/12/kelime-oyunu-5.html

    sevgili andromeda nın yazısısı :)

    YanıtlaSil
  24. Tam benlik bir hikaye olmuş! Bayıldıııııııımmmmm!!! Şimdiye kadar yazdığın her şeyden daha güzel dicem ama ayıp olmasın demeyeyim :P Sonuçta renkler ve zevkler kişiden kişiye değişir ama bu hikayen benim favorim oldu :) Böyle masal gibi, efsane gibi, epic havası var!

    YanıtlaSil
  25. Filmini mi çıkarsak ki ya da devamı gelse de sezonluk dizi mi yapsak çok güzel bir hikaye olmuş. Hayal gücüne hayranım :)

    YanıtlaSil
  26. Bu arada bende yazdım umarım keyifle okursunuuuuz :)

    YanıtlaSil
  27. https://tengilimesra.blogspot.com/2020/12/kelime-oyunu-5.html

    sevgili tengilim esra nın yazısısııı :)

    YanıtlaSil
  28. Çocukken okuduğum masallar gibiydi, çok sevdim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. küçük hanım.

      yaa masal olsun hep hayatımıııız :)

      Sil
  29. Fark ettim de Deep sen bu tarz anlatımlarda çok başarılısın. Bence yeni kitabın fantastik/bilim kurgu/masalsı karması bir şey olmalı. Müthiş bir hayal gücün var. Tebrik ediyorum seni :))

    YanıtlaSil
  30. katılım şimdilik 13 oldu :)

    ilkay (2 bölümlü öykü)
    kırmızı ruh
    momentos
    bir edip
    bigudili anne
    kaplan diary
    uyuşuk hayalperest
    bonheur
    mükemmelis
    yıldız
    andromeda
    esten
    dipitoş

    :)

    YanıtlaSil
  31. Merhabalar.
    Müthiş bir kurgu ve masalsı bir anlatım diliyle çok güzel tasvirlerle süslenmiş hikayenizi büyük bir keyif alarak zevkle okudum. Hikayede en çok ilgimi çeken cümleyi burada tekrar ediyorum. "kar olmadığı için yılbaşı kutlamaları yüz yıldır yapılamamış bunun sonucunda yeni yıla hiç geçilememişti" Adeta burada zaman durmuş gibi sanki. Zamanı durdurmayı en çok ben isterdim. Ama zamanı ancak fotoğraf karelerinde durdurabiliyor ve zamana ancak burada gücümüz yetiyor.

    Mis gibi tarçınlı kurabiyelerin kokusu eşliğinde, nitekim beklenen kar yağıyor ve yüzyıllık bekleyişi sona erdiriyor.

    Hikayenin böyle mutlu bir sonla bitmesi çok güzel. Biz okuyucuların, okudukları hikaye ya da romanların bitiminde umut ettikleri sonlardır.

    Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  32. deep sen bu işi kesinlikle çok iyi biliyorsun normalde yapamam diye pek katılmıyordum ama seni okuyunca gaza geldim bakalım deneyeceğim şu an ellerine sağlık bir numarasınnn kalp kalp kaaaalllppppp

    YanıtlaSil
  33. bende yazdıımmm senin kadar iyi olmasa da az birşey olduğu kadar çok istiyordum.

    YanıtlaSil
  34. https://beautyandlifetr.blogspot.com/2020/12/kelime-oyunu-5.html

    sevgili beauty and life ın yazısısı :)

    YanıtlaSil
  35. Kalemini konuşturmuşsun yine.:)

    YanıtlaSil
  36. Tarçınlı kurabiye olsa da yesek :)

    YanıtlaSil
  37. Inşallah bizde kara kavuşuruz 🙂kalemine yüreğine sağlık güzel insan kalemin döktürmüş gene 🙂👍sevgiler sağlıklı mutlu yıllar olsun inşallah 🎈😊

    YanıtlaSil
  38. Ben en çok bunu sevdim şimdiye kadar (kelime oyunundan bahsediyorum) en çok bunu sevdim. Soğuğun içinde sıcaklığın barınması ne hoş değil mi? iki zıtlık birbirinin içinde. Güzellikler yeni yılda ailen ve seninle olsun canım. :) <3

    YanıtlaSil
  39. Mutlu yıllar deep 🥳

    YanıtlaSil
  40. Geçmişten daha güzel bir yıl olsun.
    Bonheur'un belirlediği 5 kelime ile bir öykü yazdım.

    YanıtlaSil
  41. https://ucunkuslar.blogspot.com/2020/12/kelime-oyunu-5.html

    sevgili makbule abalı nın yazısısı :)

    YanıtlaSil
  42. İyi seneler Deep, sevgiler... :)

    YanıtlaSil
  43. Güzel bir yıl olsun Deep :) Sevgiler...

    YanıtlaSil
  44. Keyif alarak okudum :) hayal dünyan oldukça geniş :) Antalya da kar yağsa da oynasak diye beklediğim çocukluğumu hatırlattı 🙂

    YanıtlaSil
  45. Yeni yılın kutlu olsun! :)) <3 <3

    YanıtlaSil
  46. Şimdi okudum ;) enfesti. Kurabiyeler ise ruhumu gıcıklıyor, canım istiyor bak ;)

    YanıtlaSil
  47. katılım 16 oldu, şimdilik.

    beauty and life
    sessiz kaldım
    makbule abalı
    ilkay (2 bölümlü öykü)
    kırmızı ruh
    momentos
    bir edip
    bigudili anne
    kaplan diary
    uyuşuk hayalperest
    bonheur
    mükemmelis
    yıldız
    andromeda
    esten
    dipitoş

    :)

    YanıtlaSil
  48. Ama çok güzel olmuş deep , nefiss.
    Ben de yazdım birşeyler ...

    YanıtlaSil
  49. Eski bloğum olsaydı kesin kalırdım bu etkinliklere . Kalemine sağlık deep

    YanıtlaSil
  50. lymora'ya bizim ülkemize de uğramasını söyler misin? biz de karsız kaldık bu sene..
    çok güzel bir öykü olmuş. detaylı bir dünya yaratmışsın.
    ben de yazdım bu arada :)

    YanıtlaSil
  51. https://minikmini.blogspot.com/2020/12/bes-kelime-oyunu.html

    sevgili minik mini nin yazısısı :)

    YanıtlaSil
  52. https://tosbagagunlugum.blogspot.com/2021/01/kelime-oyunu-5.html

    sevgili tosbağa günlüğüm ün yazısısı :)

    YanıtlaSil
  53. katılım, görebildiğim şimdilik 18 oldu :)

    minik mini
    tosbağa günlüğüm
    beauty and life
    sessiz kaldım
    makbule abalı
    ilkay (2 bölümlü öykü)
    kırmızı ruh
    momentos
    bir edip
    bigudili anne
    kaplan diary
    uyuşuk hayalperest
    bonheur
    mükemmelis
    yıldız
    andromeda
    esten
    dipitoş

    :)

    YanıtlaSil
  54. Ben de yazdım bir şeycikler.🤭 Hikayen çok akıcıydı. 😍

    YanıtlaSil
  55. http://okurixx.blogspot.com/2021/01/kelime-oyunu-5-zaman-kuser-mi-insana.html

    sevgili okurix in yazısısı :)

    YanıtlaSil
  56. katılım 19 oldu.

    okurix
    minik mini
    tosbağa günlüğüm
    beauty and life
    sessiz kaldım
    makbule abalı
    ilkay (2 bölümlü öykü)
    kırmızı ruh
    momentos
    bir edip
    bigudili anne
    kaplan diary
    uyuşuk hayalperest
    bonheur
    mükemmelis
    yıldız
    andromeda
    esten
    dipitoş

    :)

    YanıtlaSil
  57. https://burasihayalkahvesi.blogspot.com/2021/01/kelime-oyunu-5.html

    sevgili ebemkuşağı nın yazısısı :)

    YanıtlaSil
  58. katılım 20 oldu.

    ebemkuşağı
    okurix
    minik mini
    tosbağa günlüğüm
    beauty and life
    sessiz kaldım
    makbule abalı
    ilkay (2 bölümlü öykü)
    kırmızı ruh
    momentos
    bir edip
    bigudili anne
    kaplan diary
    uyuşuk hayalperest
    bonheur
    mükemmelis
    yıldız
    andromeda
    esten
    dipitoş

    :)

    YanıtlaSil
  59. nerden buluyorsun bunları ya hayran kaldım, maşallah diyorum sana Deepcim:)

    YanıtlaSil
  60. http://sonbahar-kedisi.blogspot.com/2021/01/kelime-oyunu-5.html

    sevgili sonbahar kedisi nin yazısısı :)

    YanıtlaSil
  61. katılım 21 oldu :)

    sonbahar kedisi
    ebemkuşağı
    okurix
    minik mini
    tosbağa günlüğüm
    beauty and life
    sessiz kaldım
    makbule abalı
    ilkay (2 bölümlü öykü)
    kırmızı ruh
    momentos
    bir edip
    bigudili anne
    kaplan diary
    uyuşuk hayalperest
    bonheur
    mükemmelis
    yıldız
    andromeda
    esten
    dipitoş

    :)

    YanıtlaSil
  62. ilkay.

    sevindim sevmene, teşekkürleer :)

    YanıtlaSil
  63. Hepsi çok güzel ama Lymora'ya bayıldım😍

    YanıtlaSil