13 Ağustos 2025 Çarşamba

BCP TEMMUZ SUÇ VE SPOR





Blogları Canlandırma Projesi etkinliğimizin Temmuz ayı temaları spor, müzik, suç, ergenlik, romantik komedi, ağaç, orman, deniz, çocuk idi.

Ağustos ayı temalarımız ise yerli yapımlar, yerli kitaplar, gençlik, tarih, arkadaşlık.

Temmuz ayında yazan Fighting arkadaşımızın yazısı:

Fighting-Çocuklara animasyon film önerileri

http://www.fightinggblog.com.tr/2025/08/cocuklara-filmler-animasyonbloglar.html


Ben de suç ve spor temalarını seçtim. Suç dizileri ile spor filmleri izledim.


SUÇ DİZİLERİ


Bahçıvan

2025 İspanyol dizisi. Anne oğul birlikte kiralık katil. Para karşılığı acımasızca öldürüyorlar. Oğlan, öldürecekleri bir kıza aşık olunca anne oğulun ilişkisi bozuluyor. Türü sevenler için, izlenir. Not:3/4

Kalpazan

Farzi. 2023 Hint dizisi. Çok sürükleyici, çok eğlenceli bir kalpazanlık dizisi. Resimde iyi olan bir adam sahte dolar basar. Polis peşindedir. İzlenir. Not:3/4

Good Cop Bad Cop

2025 Avustralya dizisi. Başrolde Leighton Meester. Suç komedisi. Absürt komedi. İki kardeş polis suçluların peşinde. Babaları ise polis şefi. İdare eder. Not:3/4

Tek Bir Bakış

Just One Look. 2025 Polonya dizisi. Harlan Coben dizileri ve filmleri ara vermeden çekilmeye devam ediyor. Bir kadının kocası kaybolur. Kadın bir fotoğraf bulur. Kocasının geçmişinden gelen bu fotoğraf ile kocasını bulmaya çalışır. Her zamanki gibi izlenebilir bir Coben dizisi. Bu dizinin temel aldığı kitabın bir de 2017 Fransız versiyonu bulunuyor (Juste Un Regard). Not:3/4

Sırlarımız

Secrets We Keep. Reservatet. 2025 Danimarka dizisi. Danimarka’da zengin ailelerin yaşadığı bir semtte bir çocuk bakıcısı kaybolur. Yandaki ailenin çocuk bakıcısı bu konunun üstüne düşer. Bu iki aile yakın arkadaştırlar ve bu konu iki aileyi de karmaşaya sokar. İzlenir. Not:3/4

Department Q

Aynı isimli 2013 yılı Danimarka dizisinin 2025 yılı yeniden çevrimi. Bu kez İngilizler çekmiş. Başrolde Matthew Goode. Başarılı bir detektif, çaptan düşünce ona soğuk davaları çözme görevi verilir. İzlenir. Not:3/4

Şerlok ve Kızı

2025 İngiltere dizisi. Başrolde David Thewlis. Amerikalı kızı İngiltereye gelip Şerloku bulur, birlikte bir dava çözerler, annesinin ölümünü de. Keyifli dizi. Not:3/4

Sara Gölgelerin Kadını

2025 İtalya dizisi. Emekli bir kadın detektifin oğlu ölür, mecburen işe döner, ölümü araştırırken oğlunu da ilgilendiren sırlara ulaşır. İzlenir. Not:3/4

Paradis City

2025 İsveç dizisi. Oldukça heyecanlı. İsveçte toplum dışı insanların yaşadığı bir mahalle vardır. Bu mahalle duvarlar ile çevrilidir. Başbakan oy için orada konuşma yaparken kaybolur. İsveç Hükümeti onu kurtarması için hapisten bir suçluyu çıkartır, adam o bölgeye girer. Not:3/4

Untamed

2025 A.B.D. dizisi. Eric Bana, Sam Neill. Yazın popüler dizilerinden. Yosemite Ulusal Parkında işlenen cinayetler ve onların peşine düşen park güvenliği. Doğa çok iyi. İzlenir. Not:3/4

Mobland

2025 İngiltere dizisi. Başrollerde Tom Hardy, Pierce Brosnan. Yazın popüler dizilerinden. İki Mafya ailesinin güç savaşı. Mafya sevenler izlesin. Not:3/4

The Survivors

2025 Avustralya. 15 yıl önce bir fırtınada üç genç kaybolur. Aradan yıllar geçer. Kasaba bu olayı unutamaz. İnsanlar ve gençlerin arkadaşları suçluluk hissederler. Gizemli suç sevenlere. Not:3/4

Korkunç Günahlar

2025 A.B.D. dizisi. Yazın popülerlerinden. Başrolde Como Agua Para Chocolate dizisinden Andres Baida. Dizi heyecanlı ancak herkese göre değil. Yetişkin sahneler bulunuyor. Evliliğinden sıkılan bir kadın, bir genç adamla ilişkiye girer. Ancak bu ilişki, ülkenin en ünlülerinin özel hayatlarına kadar giden olayları başlatır. Zengin ve ünlülerin kirli yaşamı açığa çıkar. Not:3/4

The Tourist

2022-2024 İngiltere disizi. Başrolde Jamie Dornan. Bir adam, Avustralya taşrasında hafızasını kaybetmiş halde uyanır. Kim olduğunu anlamaya çalışır, araştırdıkça hiç de iyi biri olmadığını anlamaya başlar. Sürükleyici. İzlenir. Not:3/4

Trent

2023-2025 Amerikan suç, polisiye dizisi. Üç sezon bitti, dördüncü sezon da 2026^da gelecek. Başrolde Porto Rikolu Ramon Rodriguez. Karin Slaughter’ın roman serisinden uyarlama dizide yazar da yapımcılardan. Detektif Will Trent’in maceralarını izlemek keyifli. Not:3/4

Umbre

2014-2019 Romanya suç dizisi. 3 sezonlu. Karanlık işler, tefecilik yapan bir ailenin temizlikçisinin ana kahraman olduğu dizide uyuşturucu trafiği de var. Polis de bu suç çetesini çökertemiyor. Çünkü temizlikçi Relu zeki biri. Bir suç dizisi olarak çok başarılı, heyecanlı, sürükleyici. İlgiyle merakla izleniyor. Not:4/4


SPOR FİLMLERİ

Big George Foreman-2023/A.B.D-Amerikalı eski bir ağır sıklet boks şampiyonunun biyografisi. Not:3/4

The Miracle Season-2018/A.B.D.-Gerçek yaşam öyküsü. Bir kızlar lise voleybol takımının yıldız oyuncusu hayatını kaybeder. Takım onun gidişinden sonra koçlarının da yardımıyla eyalet şampiyonu olmaya çabalar. Etkileyici bir başarı öyküsü. Not:3/4

Moneyball-2011/A.B.D.-Gerçek spor hikayesi. Beyzbol takımı Oakland Athletics’in yükseliş hikayesi. Koçları, takıma oyuncu alırken istatistikler kullanır. Not:3/4

The Fire Inside-2024/A.B.D.-Gerçek başarı hikayesi-Olimpiyatlarda ilk kez altın madalya alan bir kadın boksörün hikayesi etkileyici. Altın alan ilk Amerikalı kadın boksör. Not:3/4

Race to Glory Audi vs. Lancia-2024/İtalya-1980’li yıllarda iki araba markasının Ralli yarışı mücadelesi. Gerçek öykü. Not:3/4

Eight Men Out-1988/A.B.D.-1919 yılında Chicago White Sox adlı beyzbol takınının şike yapması anlatılıyor. İlginç film. Not:3/4

Untold Hope Solo vs. U.S.Soccer-2024/A.B.D.-Uzun yıllardır Amerikan kadın futbolu milli takımının kalesini koruyan Hope Solo’nun iniş çıkışlı hikayesi günümüzden bir hikaye. Not:3/4

31 Temmuz 2025 Perşembe

MİZUNO 4

 


(Çiçekte uyuyakalan küçük arı Mizuno'nun maceraları devam ediyor. Öyküler başlığında daha önce 3 adet Mizuno öyküsü yazmıştım)

Bir sabah Kraliçe Triliçe, çiçek tarlalarının yakınında inşa edilen devasa bir insan yerleşimini fark etti. Mizuno'nun vızıltıları ve şarkıları, kovanın içindeki arıları coştururken, Kraliçe Arı endişe içinde konuştu:

"Mizuno ve sevgili arılarım, gökyüzünde insana ait yapıların gittikçe yaklaştığını fark ettim. Bu, çiçek tarlalarımızın hemen yanında büyük bir tehdit yaratıyor. Belki de bu insan yerleşimi, doğal dengemizi bozabilir."

Mizuno, Kraliçe Triliçe’nin sözleri üzerine düşündü ve endişeli bir ifadeyle sordu: "Peki, bu insanlar bizim varlığımızı fark ederlerse ne olacak? Belki de bizi tehlikeli bir şekilde incelemeye çalışırlar."

Kraliçe Arı, arılar arasında bir huzursuzluğun başlamak üzere olduğunu hissetti. "Bu durumu dikkatlice değerlendirmemiz gerekiyor. İnsanlarla temas kurmak riskli olabilir. Hem onlar için hem de bizim için tehlikeli olabilir."

Günler geçtikçe, insanlarla olan bu yakın komşuluk, kovanın içinde gerginlik yarattı. Arılar, çiçek tarlalarını savunmak ve insanların bölgeye daha fazla müdahale etmelerini engellemek adına farklı fikirler öne sürdüler. Bazıları insanlarla dostane bir ilişki kurmanın mümkün olduğunu düşünürken, diğerleri insanlardan tamamen uzak durma taraftarıydı.

Mizuno, arılar arasındaki bu çatışmanın üstesinden gelmeye çalışırken, kendi içsel çatışmalarıyla da boğuşuyordu. Hem insanlarla iletişim kurma arzusu hem de kovanındaki arkadaşlarının güvenliği konusundaki endişesi arasında bir denge bulmak zordu.

Bir gün, Mizuno’nun da içinde bulunduğu bir heyet, Kraliçe Triliçe ve diğer kovanların kraliçeleri ile bir toplantı düzenleyerek, insanlarla olan bu potansiyel tehlikeyi ele almak üzere bir strateji oluşturmaya karar verdiler. Ancak bu karar, hem Mizuno'nun hem de diğer arıların önünde zorlu bir yolun başlangıcıydı.

Toplantı sırasında, arılar arasında çeşitli fikirler ve endişeler paylaşıldı. Bazı arılar, insanlara karşı saldırgan bir tavır almanın en iyi yol olduğunu savunurken, diğerleri daha diplomatik bir yaklaşım benimsemeyi önerdi. Mizuno, bu çekişmeli durumda bir köprü oluşturarak insanlarla anlayışlı bir iletişim kurma fikrini savundu. Ancak kovan içindeki bazı arılar, bu fikre karşı çıkarak insanlara güvenmemenin daha doğru olduğunu düşündüler.

Kraliçe Triliçe, bu zorlu durumu yönetmek için bir çözüm bulma sorumluluğunu üstlendi. "İnsanlarla doğru bir denge kurmalıyız. Onlarla savaşmak, sadece daha fazla soruna yol açabilir. Ancak kendi güvenliğimizi de düşünmeliyiz. Mizuno'nun önerisi, hem insanlarla uyum içinde yaşamamıza izin verebilir hem de çiçek tarlalarımızı koruma altına alabilir."

Kraliçe Arı'nın liderliğinde, ve diğer kraliçelerin de onayıyla arılar insanlarla yapıcı bir diyalog kurmaya karar verdiler. Mizuno, diğer arılara insanlarla iletişim kurma konusunda eğitimler vermeye başladı. Arılar, insanlarla karşılıklı anlayışı güçlendirmek amacıyla çeşitli gösteriler ve etkinlikler düzenlemeye karar verdiler.

Ancak, bu süreçte bir grup arı, insanlara karşı güvensizliklerini sürdürdü ve kovanı terk etmeye karar verdi. Kraliçe Triliçe, bu ayrılığı önlemek ve kovan içinde birlik sağlamak için yeni bir strateji belirlemek zorunda kaldı. Arılar arasındaki bu bölünme, hem Mizuno'nun hem de Kraliçe Arı'nın liderlik yeteneklerini sınayacaktı.

Kraliçe Triliçe, arılar arasındaki bölünmeyi önlemek ve güveni yeniden tesis etmek adına bir dizi toplantı düzenledi. Bu toplantılarda, arılar arasında açık iletişim kuruldu ve her birinin endişeleri anlaşılmaya çalışıldı. Mizuno, insanlarla iletişim konusundaki eğitimlerini sürdürerek, kovanın içindeki arıları bir araya getirmeye çalıştı.

Bir yandan da Kraliçe Arı, çiçek tarlalarının insanlar tarafından zarar görmemesi için bir güvenlik planı oluşturdu. Arılar, bu plan doğrultusunda çiçek tarlalarını korumak ve insanlarla olan etkileşimlerini kontrol altında tutmak üzere birbirlerine yardım etmeye karar verdiler.

Ancak, kovanın içindeki bazı arılar, hala insanlara karşı güvensizliklerini sürdürmekte direndi. Kraliçe Arı, bu arılarla bireysel olarak ilgilenerek, endişelerini dinledi ve onlara insanlarla uyum içinde yaşamanın avantajlarını anlatmaya çalıştı.

Bir süre sonra, kovan içindeki atmosferde olumlu bir değişim başladı. Mizuno'nun şarkıları ve vızıltıları, kovanın birlikte hareket etme ve birbirlerine destek olma ruhunu canlandırdı. Kraliçenin liderliği ve Mizuno'nun çabaları sayesinde, arılar arasındaki bölünme yavaş yavaş ortadan kalktı.

Çiçek tarlalarına zarar vermek isteyen bazı insanlarla karşılaşıldığında, arılar oluşturdukları birlik sayesinde etkili bir şekilde karşılık verdiler. Mizuno'nun liderlik ve iletişim yetenekleri, arıların insanlarla uyum içinde yaşamasını sağlayan bir köprü oldu.

Sonunda kovan içindeki arılar birbirlerine güveni yeniden inşa etmiş ve insanlarla uyum içinde bir yaşam sürme konusunda birbirlerine destek olmuşlardı. Bu deneyim, arıların dayanışması ve liderlik vasıfları sayesinde, kovanın bir bütün olarak güçlenmesine ve dış dünyayla sağlıklı bir denge kurmasına yardımcı oldu. Mizuno'nun arıları, birbirlerini anlamanın ve birlikte çalışmanın gücünü keşfetmişlerdi.

26 Temmuz 2025 Cumartesi

KİTAPLAR FİLMLER DİZİLER

 




KİTAPLAR


EVLİLİK PORTRESİ

Maggie O’Farrell

Domingo Yayınevi, 400 sayfa

Bir dönem romanı, tarihsel kurgu. Gerçek bir yaşamın kurgulaştırılmış hali.

1500’lerde İtalya. Medici ailesinden Lucrezia, Alfonso adlı bir dük ile evleniyor. Çok küçük yaşta evleniyor, 18 yaşında bile değil daha. Bir yıl içinde ölüyor. Ölüm nedeni sağlık sorunları olarak açıklansa da herkes onu dükün öldürdüğünü düşünüyor. Çünkü, dük ile daha önce evlenen bütün kadınlar ölmüş. Çocuk sahibi olamadıkları için öldürülüyor kadınlar. Bu gerçek olay bize keyifli bir kurgu ile anlatılmış. Not:3/4


FELAKETZEDELER EVİ

Guillermo Rosales

Jaguar Kitap, 114 sayfa

Edebiyat ödüllü bir biyografik roman. Psikolojik sorunları olan bir yazar Küba’dan Miami’ye gidiyor ve orada hepsi sorunlu olan tutunamayan insanların arasında bir bakımevinde yaşıyor. Acımasız bir hayat bu. Yazar da ruhsal sıkıntıda. Gerçek yaşam öyküsü. Not:3/4


KAYIP KARDEŞ

Claire Kendal

The Kitap Yayınları, 392 sayfa

İngiltere’den bir psikolojik gerilim. Kızkardeş romanı. Bir genç kadın kaybolur, Miranda, arkasında bir de çocuk bırakır. Kızkardeşi Ella ise onu hiç unutmaz. Kayboldu mu, kaçtı mı, öldürüldü mü, bunu anlamak ister. Polis de olayın üstüne düşmez. Ella tek başına bu gizemin peşine düşer. Bu araştırma Ella’nın yaşamını da etkiler. Dramatik, hüzünlü gerilim. Not:3/4


KRALİÇEYİ KURTARMAK

Vladimir Tumanov

Gün Işığı Kitaplığı, 160 sayfa

Öğrenciler okulda en çok hangi derslerden korkar ya da beceremez? Matematik, ekonomi, İngilizce, kimya, fizik olabilir bu dersler. Bizim ülkede de Mat ve İngilizce. Bu hoş kitap da bir çocuk romanı sayılır ancak bir yandan da matematikten korkanlar için de danışman kitap gibi.

Yazar, kendi çocuğu mattan anlamıyor diye bu eğlenceli kitabı yazmış. Kitapta üç tane zeki öğrenci var. Bunlardan biri, Alex, mat sınavından korkuyor, tam sınav öncesi bir sihirli kurşunlu kalem çıkıyor karşısına bu kalemle mat sınavlarında başarılı oluyor okulda. Kalem bitiyor tabii ki.

Alex, daha sonra kitaplarının arasında bir kitap buluyor. Kraliçeyi Kurtarmak adlı bu kitapta, bir güzel ve iyi kalpli bir kraliçe kötü yürekli bir erkek büyücü tarafından kaçırılıp bir mahzene hapsediliyor. Bu kraliçeyi kurtarabilmek için mat soruları çözmek gerekiyor. Mahzende kapılar var ve kapıların açılması için matematik bilmeceleri var. Alex ve arkadaşları, okul dönemi bitmeden soruları çözüp kraliçeyi kurtarmalı.

Şirin ve eğlenceli kitap. Not:4/4


FİLMLER


THE OUTRUN

2024, İngiltere

Başrolde Saorsie Ronan. Alkol ve uyuşturucu bağımlısı bir kız büyük şehirden ailesinin yaşadığı küçük bir adaya gider. Burda temizlenmek ister. Gerçek yaşam öyküsü. Adadaki yaşam da bir belgesel gibi. Etkileyici dramlardan. Not:4/4

A MISTAKE

2024, Yeni Zelanda

Başrolde Elizabeth Banks. Bir hastanede başarılı bir cerrah bir ameiiyat hatası yapınca herkes ona sırt çevirir. Tıp dramlarını sevenlere. Not:3/4

BELLE STEINER

2024, Fransa. Başrolde Charlotte Gainsbourg, Guillaume Canet. Bir aile. Karı koca ve kızları. Kızlarının arkadaşı evlerinde ölü bulununca ailenin babası şüpheli olur. Adam suçu kabul wtmez. Aile ve hukuk dramı. Not:3/4

WINTER SPRING SUMMER OR FALL

2024, A.B:D. Başrollerde Wednesday ekibinden Jenna Ortega ve Percy Hynes White. Romantik film. Bir kız ve bir erkek tanışırlar. Birbirlerine hiç benzemez karakterleri vardır. Bu ikilinin dört mevsimde ilişkilerini izleriz. Hafif ve tatlı film. Not:3/4

SON DAMLA (STRAW)

2025, A.B.D. Yoksul bir anne, çocuğuna bakabilmek ve yaşayabilmek için iş arar. Çok parasızdır. Çaresizlikten kendini çok tehlikeli bir duruma düşürür. Etkileyici aile dramı. Not:3/4

ORDINARY ANGELS

2024, A.B.D.

Başrolde Hilary Swank. Gerçek yaşam öyküsü. Kendi halinde bir kuaför kadın, eşi ölmüş yalnız bir babanın hasta kızını iyileştirmek için bütün şehri ayağa kaldırır. İyi hissettiren filmlerden. Not:3/4

JE SUIS CARL

2021, Almanya

Avrupa’da bir terör eylemi olur. Terörden kurtulan bir kız Maxi, boşluktadır, Karl adlı bir öğrenci ile tanışır. Oğlan bir eylemcidir, bir gençlik hareketinin öncülerindendir. Kız bir yere tutunmak için bu harekete katılır. Gençlik hareketi işi ileri götürür. Avrupa’da yükselen milliyetçilik hareketini anlatıyor. İlginç, önemli film. Not:3/4

THE FLORIDA PROJECT

2017, A.B.D.

Yönetmen Sean Baker. Bağımsız filmlerden. Florida’da Disneyland civarında aşırı yoksulların yaşadığı bir ucuz otelde yaşayan bir anne kızın hayatı. Normal devam eden yaşamın içinde tamamen dışarda kalmış bir yaşam. İyi film, biraz da üzücü. Yoksulluk insanı kederlendiren temalardan. Film de gerçekçi. Not:4/4

ELSKLING (Loveable)

2024, Norveç

Başarılı bir iş kadını, ikinci evliliğini yapıyor ve dört tane çocuğu var. İkinci eşi, kendi kariyerine odaklanıyor ve eve her zaman gelemiyor. Kadın sadece çocuk bakıyor ama kariyerini de sürdürmek istiyor. İkinci eşi ile bu nedenle anlaşamıyor. Evliliği kurtarmaya çabalıyorlar. Kadınların iş ve ev yaşamını ve evliliği anlatan çarpıcı bir film. Not:4/4


DİZİLER


LOSMEN BU BROTO

2025 Endonezya

Bir aile komedisi. Bir aile bir pansiyon işletir. Pansiyonda kalanlar, ailenin yaşamı birbirine karışır. Tatlı ve hafif bir komedi. Keyifli. Arada dramlar da gerçekleşir. Ailenin oğlu, evli bir kadına aşık olunca. Not:3/4

SOLEIL NOIR

2025 Fransa

Eskilerden Isabelle Adjani oynuyor. Genç bir kız mevsimsel iş için kırsalda bir çiftliğe gelir. Ailenin reisi aslında babası çıkar ve kız miras almasın diye ailede gerginlik başlar. Hukuk savaşı olur. Not:3/4

ROMCON:JASON PORTER

2025 Kanada

Gerçek olay. Bir adam internette tanıştığı kadınları dolandırır. Günümüz hikayelerinden. Not:3/4

PATI

2023 Polonya

Genç ve yoksul bir kadın evinin kirasını zor öder. Annesinin ilaç masrafları da fazladır. Genç kadın aynı zamanda aşçılık kurslarına da gider. Alacaklılar da hep peşindedir. Oldukça sürükleyici bir dram. Not:3/4

ANIELA

2025 Polonya

Oldukça ünlü bir sosyetik zengin kadın, zengin kocası ondan boşanınca ortada kalır. Ev kirası bile ödeyemez. Çalışmak zorunda kalır. Her işe girer para kazanmak için. Eğlenceli komedi. Not:3/4





22 Temmuz 2025 Salı

BCP HAZİRAN VE BLOGLARDAN SEÇMELER




Blogları Canlandırma Projesi etkinliğimizin Haziran ayı temaları İskoçya, İrlanda, babalar günü, yaz mevsimi idi.

Temmuz ayı temalarımız ise spor, müzik, suç, ergenlik, romantik komedi.

Haziran ayında yazan arkadaşlarımız:

Tefrika-Vinland Saga adlı anime dizi

https://svdozb.blogspot.com/2025/06/vinland-saga-animesi-i-bcp-haziran.html

Fighting-İrlanda ve İskoçya temalı kitaplar ve filmler

http://www.fightinggblog.com.tr/2025/07/irlanda-temal-kitaplar-ve.html


Haziran ayı için ben de iki adet yeni İrlanda dizisi seçtim. Biri sanat eserleri hırsızlığı diğeri ise romantik dram ve müzik temalı.

ART DETECTIVES

2025 yılı dizisinde kültürel miras hırsızlığı detektifi ve yardımcısı birlikte resim, antika, çeşitli sanat eserleri hırsızlıklarını aydınlatırlar. Ünlü ressamların kopyalanmış resimlerini de bulurlar. Sanat ve detektiflik meraklıları için keyifli dizi. Not:3/4

MIX TAPE

2025 yılı dizisinde başrolde Jim Sturgess oynuyor. Bir kız bir erkek ergenliklerinde birbirlerine aşık oluyorlar. Ortak noktaları müzik. Yolları ayrılıyor. Aradan uzun yıllar geçiyor. İkisi de evleniyor. Oğlan müzik yazarı kız ise edebiyatçı oluyor. İkisi de evli ama mutlu değiller, Tekrar karşılaşıyorlar. Romantizm sevenlere. Not:3/4



BLOGLARDAN SEÇMELER


HAYAT YOLUNDA BİR RUH

Eski arkadaşlarımızdan Hayal Damlası yeni bloguyla aramızda.

https://hayatyolundabiruh.blogspot.com/

BİR KAHVELİK SOHBETLER

En yeni arkadaşlarımızdan. Keyifli yazıyor.

https://birkahveliksohbetler.blogspot.com/

RUHUMUN RENKLİ KALEMİ

Eski arkadaşlarımızdan Didem aramıza döndü.

https://ruhumunrenklikalemi.blogspot.com/

MERİHİN ATMOSFERİNDE

Aramıza yeni dönen eski arkadaşlarımızdan.

https://merihinatmosferinde.blogspot.com/

PUSULASIZ HAYAT KİTAP SESLERİ

Bir süre ara verip dönen eski arkadaşlarımızdan.

https://kitapsesleri.blogspot.com/

HOUSE BY THE SEA

Eski olup da yeniden aramıza dönen arkadaşlarımzdan.

https://housebytheseaa.blogspot.com/

17 Temmuz 2025 Perşembe

MUAMMASIZ BİR İSFENKS

 




MUAMMASIZ BİR İSFENKS

Oscar Wilde

Bir eski kitapçıda öylesine bakınırken bulduğum bu kitap ilginç ve önemli. 1938 yılında İstanbul’da Cağaloğlu’na çıkan Ankara Caddesindeki Remzi Kitabevinde basılmış. Çevirmeni Şaziye Berin Kurt imiş. Eski kitapçı bu kitaba 50 TL fiyat koymuş. Herhalde piyasada sahaflarda var o nedenle ucuz olabilir. Bu kitabın bir daha baskısı yapılmamış. İçinde çevirmenin önsözü var. Kütüphanelerde olabilecek bu kitapta Wilde’ın öyküleri bulunuyor.

İlginç olan, ilk öykü, kitaba adını veren öykü, Muammasız Bir İsfenks, öykünün girişinde, -Bir Gravüre- denmiş. Öyküde, bir adam, Paris’te bir kafede oturuyor. Karşısına eski bir arkadaşı gelip oturuyor, Lord Murchison. Murchison biraz gergin. Adam ne olduğunu sorunca, Murchison adama bir kürklü kadın fotoğrafı gösteriyor. Güzel bir kadın. Murchison, bu kadın için “Samur giymiş bir Gioconda” diyor yani Mona Lisa.

Murchison, bu kadını ilk kez yolda görmüş, etkilenmiş, sonra bir davette yine görmüş, randevu almış kadından, kadın gelmemiş randevuya, sonra kadının zengin bir dul olduğunu öğrenmiş, sonra adam arada bir görüşmüş bu kadınla ve ona aşık olmuş. Daha sonra bir gün kadını yolda görüyor, izliyor arkasından kadını, kadın bir eve giriyor. Adam, tekrar görüştüklerinde o evde kiminle buluştunuz diyor kadına, kadın da hiç kimseyle diyor. Murchison şüphe ile kalıyor. Bir yolculuğa çıkıyor, dönüyor ve kadının ölüm haberini alıyor. Kadının gittiği o eve gidiyor. Kadın, o evde oda kiralamış, arada bir gider çay içer kitap okurmuş. Kadın sadece kendini herhalde bir roman kahramanı gibi gören, gizem seven bir kadınmış.

Neye benziyor? Kürk Mantolu Madonna. Raif Bey ve Maria Puder. Wilde bu öyküyü 1887’de yazmış, Sabahattin Ali ise bu romanı 1948’de. Raif Bey de Murchison gibi aşık olur. Puder’i Meryemanaya benzetir. İki tema benzeşiyor. Wilde’ın öyküsünde kafede oturan adam Wilde olabilir. Raif Bey de olasılıkla Sabahattin Ali.

Sabahattin Ali, 1920’lerde Berlin’de iki yıl kalmış. Romanı Berlin’de geçiyor. Belki de orada iken birine aşık oldu. Eski Türk filmlerinde de oluyor. Bir fotoğrafa, resme, mektuplara, günlüklere aşık olup o kişileri bulan kahramanlar. Sevmek Zamanı gibi. Belki de birkaç yüzyıl önce böyle aşklar oluyordu.

13 Temmuz 2025 Pazar

YARI YIL ÖZETİ VE YEMEK TARİFLERİ

 




2025’in ilk 6 ayında 24 adet kitap okumuşum.

En iyiler:

Yaban Kazı-Ogai Mori

Paçinko-Min Jin Lee

Meleklerin Uğramadığı Yer-E.M.Forster

Yedi Ses-Rita Guibert

Beyaz Kitap-Han Kang

Hollanda Evi-Ann Patchett

İrlanda Defteri-Meltem Gürle

Tak Yalnız Ben Değilim-J.L.Fournier

Nereye Gidiyoruz Baba-J.L. Fournier

Akşamlar Rahatsız Edicidir-Marieke Lukas Rijineveld


2025’in ilk 6 ayında 41 adet dizi izlemişim.

En iyiler:

Say Nothing (2024 İrlanda dönem dizisi gerçek hikaye)

Adolescence (2025 İngiltere psikolojik dram dizisi)


2025’in ilk 6 ayında 15 adet film izlemişim.

En iyiler:

Unutulmuş Sevgi (2023 Polonya)

Monte Kristo Kontu (2024 Fransa)

Hazan Mevsimi: Bir Panayır Hikayesi (2008, Türkiye)


YEMEK TARİFLERİ

Yalancı Turşu

İç Anadolu yöresi. 10 15 tane acı olmayan yeşil biber kalın doğranır. Tuz ile haşlanır. Suyu süzülür. Soğuk su, nane, nar ekşisi eklenir. Çorba gibi içilir.

Mercimek Salatası

İç Anadolu yöresi. Bir avuç yeşil mercimek haşlanır. Yumuşayınca suyu süzülür. Marul, roka, maydanoz ince ince kıyılır. Üstüne mercimekler dökülür. Bu karışıma bol yoğurt eklenir.

Fırında tavuk

Göğüs parçaları sote şeklinde kesilir. Süt, zerdeçal, kekik, nane, tuz, karabiber, tavuk baharatı, pul biber ile marine edilir. Fırında 30 dakikada pişer. Birkaç kapya biber de bütün halinde konabilir fırın tepsisine. Biraz da mantar ayrıca fırın ızgarasına eklenebilir. Tuz ve zeytinyağı ile ovalanır mantarlar. Izgaraya cherry domates de eklenebilir. Mantarlar tavuktan önce pişer.

Enginarlı Bakla

Bir Girit yemeği. Küp küp doğranmış bir büyük baş kuru soğan zeytinyağında kavurulur, pembeleşmeyecek. Baklalar kavurulur soğanla (yarım kilo bakla), 5 dakika. Ayıklanmış enginarlar dörde bölünerek atılır tencereye (beş on enginar), yağda 15 dakika kavrulur. Tuz, küp şeker eklenir. Üstünü kapatacak kaynar su eklenir. Pişmeye yakın bir miktar taze soğanın yeşil dalları da kesilip atılır içine.

Ayrıca, bir yumurta sarısı çırpılır, bir limon suyu, enginarın sıcak suyundan da eklenir, çırpılır, yemeğin üstüne dökülür. Beş dakika kaynatılır. En son da dereotu konur tencerenin üstüne.

6 Temmuz 2025 Pazar

KAÇIŞ 4


(Yakınlarda gördüğüm bir uzun rüyayı bölümler halinde yazıyorum)


Bölüm 4: Sessiz Tanıklar

Kulübenin içi soğuktu ama duvarlar kalın olduğu için rüzgârı kesiyordu. Nehir, soba olmadığını görüp hayal kırıklığına uğradı. Alek sessizce odanın köşesine oturmuştu, elindeki harita üzerinde çalışıyordu. Nehir karşısına geçti, az önce gördüğü şeyi düşündü. Çantada görmesini istemediği o bellek, onunla bir ilgisi olduğunu hissetmişti ama nasıl?

“Sana yardım ediyorum çünkü mecburum” demişti bir gün önce.

Ama şimdi Nehir, yardımın neden ‘mecburiyet’ olduğunu sorguluyordu.

Alek haritayı katlayıp cebine koydu. “Yarın sabah yola devam edeceğiz. Dikkatli olmalıyız. Bu bölgede sivil kıyafetli askerler var” dedi.

“USB belleği neden gizledin?”

Söz ağızdan çıkmıştı bile.

Alek’in gözleri dondu, vücudu sertleşti. “Ne dediğini bilmiyorum.”

Nehir üzerine gitti. “Ben aptal değilim. Gördüm. Neden taşıyorsun onu? Beni bu kadar riskin ortasında korumana değecek ne var o bellekte?”

Adam derin bir nefes aldı. Sonra ayağa kalktı ve pencereden dışarıya baktı. “Çünkü o şeyin içinde, sen varsın” dedi.

---

Nehir’in kalbi hızlandı. Ne demekti bu? “Nasıl yani?”

Alek döndü, bu kez sesi daha yumuşaktı ama gözleri ciddiyetini koruyordu.

“Bu bellek, Moskova’daki merkezden çalındı. Savaş başlamadan hemen önce. İçinde biyometrik bilgiler var. Bazı insanlar... izleniyor. Bilinçsizce, farkında bile olmadan. Ve sen... listedeki isimlerden birisin”

“Ne?” Nehir’in sesi neredeyse bir fısıltıya dönmüştü.

“Senin, ya da ailenden birinin... belki sen bile bilmiyorsun... ama bu sistem için bir anlamın var. Sadece bu kadarını biliyorum. Ama daha fazlası var elbette. Bu yüzden Ruslar seni ve listedeki diğerlerini ellerinde tutmak istiyor. Ve ben de seni buradan çıkarmak zorundayım"

---

Dışarıda bir dal kırıldı.

Alek bir anda refleksle pencereye yöneldi. Silahını eline aldı.

Sessizlik.

Sonra iki gölge ağaçların arasında hareket etti. Nehir nefesini tuttu.

Alek hızlıca konuştu. “Pencereden kaç. Arka kapıdan değil. Pencereden. Ormanın içine doğru koş. 300 metre ileride taş bir baraka var. Orada buluşacağız. Sakın ses çıkarma!”

Nehir itiraz edecek oldu ama Alek kararlıydı. “Git!”

---

Nehir pencereye tırmanırken, Alek yavaşça kapının yanına yaklaştı. Silahını doğrulttu. Gölge içeri girmek üzereyken, Alek bir hamlede kapıyı açtı ve adamı içeri çekip sessizce yere indirdi. Boğazını sıkarak bayılttı. İkinci gölge içeriye yaklaşırken silah sesi kulübede yankılandı.

Nehir koşuyordu. Ayakları karları ezerek ilerliyordu. Kalbi, gördüklerinden çok duydukları yüzünden çarpıyordu.

USB bellekte onunla ilgili neler vardı? Neden izleniyordu onun önemi neydi ki?

Kafasında onlarca soru dönüyordu ama en önemlisi şuydu:

Alek, başta sadece bir görevdi demisti. Peki şimdi neydi?

---

Barakaya ulaştığında içeri sığındı. Nefesi kesilmişti. On dakika, belki daha fazla bekledi. Sonunda karanlık içinden bir siluet belirdi.

Alek, yüzünde yorgun ama canlı bir ifadeyle içeri girdi. Kapıyı arkadan kapattı, kanca kilidini çekti.

“Temiz” dedi sadece.

Nehir ona baktı. O an her şey bulanık gibiydi. Yine de tek bir şey sormak istedi:

“Başta beni sadece o USB için mi buldun?”

Alek bir süre sustu. Gözlerini kaçırmadan cevap verdi:

“Evet”

Ama sonra ekledi, neredeyse fısıltıyla:

“Artık değil”


(devam edecek)

30 Haziran 2025 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 297




Ağaç Ev Sohbetlerimiz devam ediyor. Her hafta bir sohbet konusu buluyoruz ve o konuda yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes sohbet konusu bulabilir.

Haftanın konusu: "Internet sosyal etkileşimin yerine geçti mi?"

Öncelikle ülkemize geçmiş olsun. Yangınlar dinmiyor.

Ülkemiz kişi başı günde yedi saat internet kullanımı ile dünyanın önde gelenlerinden oldu. İnternet ilietişiminde iyiyiz tabii de sosyal etkileşimde beceriksizleştik. Sosyal medya sohbetleri oldu artık iletişimimiz.

Ne kadar çok insta o kadar az insan gibi oldu ülkemiz. Sosyal iletişim, etkileşim de tek boyutlu oldu. Her şeyi reelslerden öğreniyoruz, yapay zeka da başka kolaylık zaten.

Nette dünyanın her tarafıyla konuşabiliyoruz, ucuz bu ve kolay, telefondan mailden daha kolay. Her yer yakın, herkes yakın. Ama yalnız da herkes. İlginç Spor yapacağımıza oyun oynuyoruz. Muhabbet de birlikte film izlemek yani kişisel sohbetler sıkıcı oluyor.

Arada konserler, açık hava komedi şovları oluyor yazın da sokağa çıkabiliyor halk, onlar da ucuz değil.

Net ile sıradan gündelik yaşamı dengelemeli yani. Biz blogçular farklıyız tabii ki. Halen blog yazanlar, medyaya henüz yenilmeyenler oluyor herhalde.

Netin bir alternatifi de kafelerde saatlerce oturmak oldu. Ama instaya foto ekleyerek.

İsteyen ve zamanı olan herkes yazsın işte!

26 Haziran 2025 Perşembe

DİZİ SEÇKİSİ

 




ANİME DİZİLER


BLUE LOCK

2022 yılı Japon manga anime dizisi, 2 sezon. Japon futbol federasyonu, Japon Milli Takımına bir forvet oyuncusu kazandırmak için birkaç yüz genci bir süreliğine bir kampa alır. Kamp şartları ağırdır, kurallar serttir. Oyuncular arasında rekabet kıyasıya sürer. Oldukça heyecanlı ve keyifli bir anime dizisi. Not:3/4


KAMİGAMİ NO ASOBİ

2014 Yılı Japon doğaüstü, fantastik anime. Tanrılar Okulu sayılabilecek bir okulda bütün tanrılar bir arada yaşarlar. Her mitolojiden tanrılar vardır okulda. Zeus, tanrılar insan duygularını anlayabilsinler diye okula normal bir insan kızı getirtir. Bu şirin kız tanrılarla arkadaş olur. Sabah kahvaltısında izlenebilecek tatlı ve hafif bir dizi. Not:3/4


EMINENCE OF SHADOWS

2022-2023 Japon İsekai dizisi, yani bu dünyada normal sıradan olan bir insanın başka bir dünyaya geçtiğinde kahraman olması. Cid adlı bir oğlan başka bir dünyaya geçer ve burada gölgelerin içinde kötülere karşı bir grubun lideri olur. Not:3/4


SUMMER POCKETS

2025 yılı Japon yaz fantezisi. Ergen bir oğlan, babaannesini kaybeder ve onun mirasını almak için Seto Adasına gider. Çocukken de bu adada bulunmuştur. Oğlan adada 4 minik kızla tanışır. Dördü de farklı karakterdedir. Onlarla arkadaş olur ve bir define avına çıkarlar. Tam bir yaz dizisi. Biraz hayali biraz gerçek. Not:3/4



DİĞER DİZİLER


VOETBALOUDERS

Aile boyu futbol anlamındaki 2025 yılı Hollanda komedi dizisinde bir ilkokuldaki futbol takımının minik oyuncularının anne babaları kendilerini çok kaptırırlar çocuklarının sporuna. Türk aileler ve çocukları da vardır. Anne babalar çok karışırlar her şeye. Eğlenceli dizi. Not:3/4


THE KOLLEKTIVE

2025 Hollanda gazetecilik, politika dizisi. Bir grup genç gazeteci Avrupalıların Kongo’daki çıkar çatışmalarını ve siyasilerin yolsuzluklarını ortaya çıkarmaya çabalarken hükümetler de onları durdurmaya çalışırlar. Heyecanlı dizi. Not:3/4


EARTH ABIDES

2024 yılı A.B.D distopik bilimkurgu dizisi. Bütün dünyaya bir virüs yayılır ve insanlık yok olur. Ancak birkaç kişi kurtulur ve bunlar insanlığı yeniden kurmaya çalışırlar. Keyifle izleniyor. Not:3/4


EL ETERNAUTA

2025 Arjantin bilimkurgu dizisi. Başrolde Ricardo Darin. Bir kar yağışı başlar ve karın dokunduğu herkes ölür. Ardından da yaratıklar dünyayı istila eder. Türü sevenler için. Not:3/4


GO!

2025 Güney Afrika spor gerilimi. Genç bir koşucu, başkentte bir okuldan burs kazanır. Yoksul çevresinden kurtulup başarıya koşmak ister ancak yaşadığı çevredeki geçmişi ona engel olur. Hızlı bir spor ve aksiyon gerilim. Not:3/4


KRANK BERLIN

2025 Almanya hastane dizisi. Berlin’de bir hastanede acil serviste yaşananlar. Türkler de var dizide. Hastane dizilerini sevenler için heyecanlı dizi. Not:3/4


TUISKOMS

Eve Dönüş anlamına gelen 2025 Güney Afrika aile, dram dizisinde bir kayıp yaşayan anne kızı ile birlikte memleketine döner, annesi de orada yaşamaktadır. Bu üç kuşak kadın kendilerine bir hayat kurmaya çabalar. Yumuşak romantik dram. Virgin River, When Calls the Heart havasında. Not:3/4


SURVIVING SUMMER

2022-2023 Avustralya yaz gençlik dizisi. Ergenler, aileleri, gündelik yaşam, aşklar, arkadaşlıklar ve deniz ve sörf. Yaz keyfi dizisi. Not:3/4

23 Haziran 2025 Pazartesi

BCP MAYIS VE KİTAPLAR


Blogları Canlandırma Projesi etkinliğimizin Mayıs ayı temaları yeşil, bitki, çiçek, pasta, müzik idi.

Haziran ayı temalarımız ise İskoçya, İrlanda, babalar günü, yaz mevsimi.

Mayıs ayı için pasta, mutfak ile ilgili iki Fransız filmi seçtim. İkisi de iyi.


THE TASTE OF THINGS (Şeflerin Aşkı)

Juliette Binoche/Benoit Magimel, 2023,

Gerçek yaşamda bir zamanlar evli olan iki oyuncunun başrol olduğu bu dönem filminde bir kadın bir erkek aşçının birliktelikleri ve yemek yapmaları anlatılıyor. Film mutfakta geçiyor. Zerafet ve mutfak, yemek pişirmeyi sevenlere. Not:3/4


DELICIOUX (Leziz)

Eric Besnard, 2021

Fransız devrimi zamanında işini seven bir aşçının restoran açma çabası anlatılıyor. Konu yemekler, mutfak. Görsel anlamda zarif film. Yemek yemeyi pişirmeyi sevenler için. Not:3/4


MAYIS AYINDA YAZAN ARKADAŞLARIMIZ:

BONHEUR-Müzik filmleri

https://murekkeplehayaller.blogspot.com/2025/06/bcp-2025-mays-yesil-bitki-cicek-pasta.html

FIGHTING-Müzik Listesi

http://www.fightinggblog.com.tr/2025/06/kafam-kadar-karsk-muzik-listembloglar.html

TEFRİKA-İstanbul Çiçekleri

https://svdozb.blogspot.com/2025/06/vatanm-istanbul-ve-cicekler-bcp-mays.html





BCP yazısı kısa olunca okuduğum kitapları da bu yazıya ekledim.


ÇINARALTI’NDA KİTAP SOHBETLERİ

Dursun Gürlek

Timaş Yayınları, 285 sayfa

Türkçe öğretmeni, edebiyat öğretmeni, tarihçi, yazar Gürlek’in kitaplar, yazarlar üzerine yazıları. Kitap sevgisini anlatan yazılar. Türk yazarlarının ve ünlülerinin de kitap sevgileri işleniyor. Komik anekdotlar da bulunuyor. Ahmet Mithat, Süleyman Nazif gibi eskileri okumak keyifli. Not:3/4




PALMİSANO AİLESİNİN SIRRI

Rafel Nadal

Epsilon Yayınevi, 324 sayfa

Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasındaki İtalya anlatılıyor bu romanda. Kitaptaki tarihsel olaylar gerçek, öykü ise kurgu. Ailelerin hayatları işleniyor. Bir ailenin tüm erkekleri savaşta ölüyor. Bu nedenle bir anne, oğlunu başka bir aileye veriyor, aynı soyadını taşıyıp da artık bir lanet saydığı bu erkek ölümlerinden oğlu da etkilenmesin diye. Bu bir sır olarak saklanıyor. Ancak bu sır, İkinci Dünya Savaşı döneminde ortaya çıkmak durumunda kalıyor. Bir aşk nedeniyle.

İtalyanların aile hikayeleri iyi oluyor. Bu roman da Ferrante benzeri. Not:3/4




YANSIMASI OLMAYAN KIZ

Keshe Chow

Artemis Yayınları, 431 sayfa

Mitolojik fantastik bir roman. Prenses Ying’in veliaht prens ile evlenmesine karar verilir. Prens romantik biri değildir. Prenses gelin olacağı saraya gelir. Aynaya bakarken yansımasının da hareket ettiğini görür. Aynanın diğer tarafına geçer. Diğer tarafta bildiğimiz dünyadaki herkesin bir yansıması vardır ve bu yansımalar bu dünyadaki karşılıklarına da bir şekilde bağlıdırlar. Bu iki dünya arasında sırlar vardır. Ayrıca, bu dünyadaki önceki yedi adet prensesin tamamı ölmüştür. Prenses de öleceğini tahmin eder.

Oldukça farklı bir kurgu. Keyifli roman. Not:3/4




İRLANDA DEFTERİ

Meltem Gürle

Can Yayınları, 216 sayfa

Almanya’da yaşayan edebiyat akademisyeni Gürle’nin Dublin, İrlanda anılarını anlattığı denemeleri. İrlanda’da geçirdiği ve edebiyat araştırması yaptığı günleri, gezdiği yerleri, tanıdığı İrlandalıları yansıttığı bu denemelerde en çok edebiyat ve İrlandalı yazarlar bulunuyor.

İrlanda ve İrlanda edebiyatı, deneme, anı, gezi sevenler kaçırmasın. Dili de tatlı, esprili. Not:4/4




AKŞAMLAR RAHATSIZ EDİCİDİR

Marieke Lucas Rijneveld

Monokl Edebiyat, 216 sayfa

27 yaşında yazdığı bu ilk romanı ile Man Booker ödülü alan Hollandalı genç kızın romanı gerçekten de edebiyat ödülünü hak ediyor. Romanın dili, Annie Ernaux, Alex Schulman, Tore Renberg, Han Kang, Sayaka Murata havasında. Rahatsız edici bir konu ancak yüksek edebiyat.

Üstte adı geçen yazarlar gibi Marieke de kendi yaşamını anlatmış bu romanda. Ancak küçük bir kızın ağzından anlatmış. Bir aile. Anne baba ve çocuklar. Çocuklardan biri buz altında ölüyor. Daha sonra bu aile bir türlü kendini toparlayamıyor. Her biri tuhaflaşıyor.

Çocuk dili ve aklıyla aktarılan bu roman unutulacak gibi değil. Dili ve bakış açısıyla. Not:4/4



12 Haziran 2025 Perşembe

KAÇIŞ 3


(Yakınlarda gördüğüm çok uzun bir rüyayı bölümler halinde yazıyorum)


Bölüm 3: Sessizlik Yolu

Gece çökmüştü ama Nehir’in uykusu bir türlü gelmiyordu. Yabancı bir ülkede, terkedilmiş bir evin içindeydi, yaralıydı ve yanında kim olduğunu tam olarak bilmediği bir adam vardı. Alek köşede oturuyordu, sırtı duvara yaslanmış, silahını dizlerine dayamıştı. Uyuyormuş gibi görünüyordu ama nefesindeki ritim, bir gözünün hep açık olduğunu fısıldıyordu.

Nehir battaniyeyi biraz daha sıkı sardı kendine. “Neden yardım ediyorsun bana?” diye sordu sessizce.

Alek gözlerini açmadan cevap verdi.

“Sabaha kadar dinlen. Yarın tren garına ulaşmamız gerek”

“Bana gerçekten yardım mı ediyorsun, yoksa başka bir planın mı var?” Nehir’in sesi titriyordu ama sorusu netti.

Alek gözlerini açtı, sessizlik içinde ona baktı. Gözlerinde bir anlığına tereddüt belirdi ama sonra başını çevirdi. “Şimdilik aynı yoldayız. Gerisini sonra konuşuruz” dedi.

Nehir cevapsız kalan bu yanıtla bir şeyin varlığını hissetti: Adam ona yardım ediyordu, evet. Ama bu yardım sadece vicdanla açıklanamayacak kadar karmaşıktı.

---

Sabah, gri bir ışıkla geldi. Kar yağışı durmuştu ama sokaklar hâlâ beyaz örtüyle kaplıydı. Alek erkenden kalktı, evin arkasındaki küçük ahırın içine gizledikleri çantaları aldı. Nehir’i uyandırmadan önce kısa bir telsiz konuşması yaptı. Rusça konuşuyordu ama cümleleri kısaydı, sanki dinlenmekten korkuyormuş gibi.

Nehir gözlerini açtığında adam çoktan hazırdı.

“Gitme vaktimiz geldi” dedi Alek. “Çok dikkatli olmamız lazım. Bugün trenle değil yayan ilerleyeceğiz. Bir sonraki kasabada başka bir rota var”

Nehir kalkmaya çalışırken acıyla inledi. Omzundaki sargı açılmamıştı ama hareket ettikçe ağrısı şiddetleniyordu.

Alek göz ucuyla onu izledi ama yaklaşıp yardım etmedi.

“Yavaş. Dikkat çekme. Buradan sonra senin iyi yürümen gerek” dedi sadece.

---

Yola çıktıklarında sokaklar neredeyse boştu. Çoğu insan hâlâ içerideydi ama uzaktan siren sesleri duyuluyordu. Birkaç sokağı dolandıktan sonra Alek aniden Nehir’i kolundan çekerek bir çöp konteynerinin arkasına itti. İkisi de yere çömeldi.

Siyah bir zırhlı araç ağır ağır geçti. İçindeki askerler önlerine bile bakmıyordu ama Alek’in yüzü gerilmişti. Nehir, onun ne zaman duracağını, ne zaman hızlanacağını ezberliyordu artık. Sanki adam şehirle bir olmuştu. Nereye saklanacağını, hangi binadan ses geleceğini önceden biliyordu.

Sonunda kasabanın dışına çıkan dar bir patikaya girdiler. Ağaçlar arasından yürürken Nehir dayanamadı.

“Biriyle konuştun telsizde. Kimdi o?”

Alek yürümeye devam etti, cevap vermedi. Sessizlik ağırlaştı.

“Benim hakkımda bir şey mi biliyorlar? Neden peşimdesin?”

Alek durdu. Ardına döndü, gözleri Nehir’in gözlerine kilitlendi.

“Bilmemen gereken şeyler var, Nehir” dedi.

“Ve eğer öğrenirsen… artık geri dönüşün olmaz”

Bir süre ikisi de konuşmadan yürüdü. Rüzgarın sesi ve karların altında ezilen adımları dışında hiçbir şey yoktu.

---

Öğleden sonra küçük bir kulübeye ulaştılar. Alek kapıyı zorlayıp içeri girdi. Tozlu ama güvenli görünüyordu. Nehir içeri girince, Alek çantasından bir parça ekmek ve soğuk konserve çıkardı.

Nehir tam yemeğe uzanırken, adam çantasını dikkatlice açtı ve içinden küçük bir USB bellek çıkardı. Çantanın içinde bir yere takılmış ince, neredeyse görünmez bir banttan sökmüştü.

Ona fark ettirmeden çantasına geri yerleştirdi. Ama Nehir bir şeyin farkındaydı. Gözleri kısıldı.

Bir şey saklıyordu.

Ve bu şey belki de onunla ilgiliydi.

(devam edecek)

30 Mayıs 2025 Cuma

KAÇIŞ 2




(Geçen hafta gördüğüm rüya çok uzun olduğu için bölümler halinde yazmak istedim. Rüyanın adını KAÇIŞ koydum, her bölüme de farklı isim koydum)


Bölüm 2: Geçit

Tren garının kalabalığı savaşın uğultusuyla birleşip kulakları tırmalayan bir karmaşaya dönüşmüştü. Duyularım hâlâ bulanıktı, ne tam iyiydim ne de hâlâ hastaydım. Alek’in koluma hafifçe dokunuşuyla kendime geldim. Kalabalığın arasındaydık ama birbirimize çok yakındık, aksi hâlde bir anda kopup kaybolabilirdik. Üzerimde eski, Rusça yazılarla etiketlenmiş bir hasta montu vardı. Yüzümün büyük kısmı atkıyla kapalıydı. Gözlerimden başka beni ele verecek bir şey kalmamıştı.

Alek yavaşça eğilip kulağıma fısıldadı:

“Tren kuzeye gidiyor. Sınırdan geçmeden önce ineceğiz. Sessiz ol. Kimseye bakma, kimseyle konuşma”

Başımı salladım. Kalabalık içinde hareket etmek ne fiziksel ne de zihinsel olarak kolaydı. Herkes bir yerlere gidiyordu ama kimse nereye olduğunu bilmiyordu. Gözüm bir noktaya takıldı. Küçük bir çocuk annesinin elini bırakmış, kafasını kaldırıp çatlak duvardaki bayrağa bakıyordu. Onun gözleriyle karşılaştım. Boşluktu. Savaş her şeyi emmişti.

Trene bindiğimizde içerideki hava dışarıdan farksızdı. Kirli, boğuk ve tedirgin. Alek beni boş bir kompartımana oturttu. Kendisi kapının yanında ayakta durdu. Elindeki sahte belgeleri kontrol ediyor gibiydi ama gözleri sürekli bana kayıyordu. Herkesin kendine göre bir maskesi vardı. Onunki sabırlıydı.

Bir süre sessizlik oldu. Sadece trenin raylarda çıkardığı metalik inilti. İçimden bir dua ettim mi bilmiyorum ama sessizliğe sığındığımı hatırlıyorum. Bir noktada başım yana düştü. Uyuyakalmışım.

Uyandığımda tren durmuştu. Kompartımanda yalnızdım.

Kapıdan dışarı fırladım. Kalabalık aşağı inmişti. Hava pusluydu, sis gibi ama daha ağır bir şey vardı havada. Gözüm Alek’i aradı. Kalbim çılgınlar gibi atmaya başladı.

Sonra, az ilerideki trenin arka vagonunda, kapıdan bana bakan gözleri gördüm. Alek. Elini kaldırdı. Sakince.

Yaklaştım. Kapıyı araladı.

“Buradan yaya devam edeceğiz” dedi.

Artık trenin dışında, soğuk bir ormanın kenarındaydık. Bu sınır değildi ama sınırdan önceki son noktaya gelmiştik. Gece düşmeye başlamıştı.

Ağaçların arasında yürümeye başladık. Ay ışığı yer yer dalların arasından geçip toprağa gölgeler düşürüyordu. Ayak seslerimiz dışında hiçbir ses yoktu. Zaman zaman durup dinliyorduk. Alek hep öndeydi. Ben biraz geriden, yorgun ama kararlı adımlarla onu takip ediyordum.

Bir noktada durdu, elini kaldırdı.

“Gece burada kalacağız. Devam edersek yakalanabiliriz”

Ağaçların arasında gizli küçük bir kulübeye sığındık. İçeride bir ocak vardı ama ateş yakamazdık. Işık, her şeyi mahvedebilirdi.

Bir köşeye oturdum. Nefesim hâlâ düzensizdi. Alek cebinden bir parça kuru ekmek çıkardı, sessizce uzattı. Aldım, başımı sallayarak teşekkür ettim. O da bana başıyla karşılık verdi. Konuşmadan anlaştık.

Kısa bir sessizlikten sonra, fısıltıyla sordu:

“İsmini hâlâ söylemedin”

Baktım. Gözlerinde o soğukkanlı maskenin ardında bir kırılganlık vardı.

“Sen de seninkini söylemedin” dedim.

Gülümsedi. İlk kez.

“Alek”

Yutkundum.

“Ben...”

Kendi ismimi söylerken duraksadım. Ne fark ederdi? Bu dünyada artık kimdim ki?

“Nehir” dedim sonunda.

“Güzel” dedi sadece. Sonra gözlerini uzak bir noktaya dikti.

“Nehirler hep bir yöne akar. Seninki eve doğru akacak”

O gece uyuyamadım. O da uyumadı. Sadece aynı sessizliğin içinde, birbirimizin varlığını hissederek sabahladık.

Ve dışarıda, karla karışık bir rüzgar yükseliyordu.

(devam edecek)

27 Mayıs 2025 Salı

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 296



Ağaç Ev Sohbetlerimiz devam ediyor. Her hafta bir sohbet konusu buluyoruz ve o konuda yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes sohbet konusu bulabilir.

Haftanın konusu: "Uluslar arası şirketler, markalar, bizimki gibi gelişmekte olan ülkelerde gittikçe daha çok yer alıyorlar. Avantajlı bir durum mu bu?"

Gelişmekte olan ülkelerde uluslar arası markaları görmek gün geçtikçe daha popüler oluyor. Bizim ülke yabancı markalar için bir cennet gibi.

Bunun bir iki yararı var gibi. Ekonomiye katkı ve iş olanakları. İki zararı var gibi. Yerel markaların yok olması ve yerel ürünlerin daha az satması.

Uluslar arası şirketler gelişmekte olan ülkelere gelince (üstelik ülkemiz gelişmekte olan ülkeler sınıfından gerileyen ülke sınıfına düştü, Almanya, Yunanistan, İtalya vize başvurularını reddediyor, Japonya da artık vize başvurularını reddedecekmiş, Türkler çok pisletiyormuş çevreyi, yakında Mısır bile engelleyecekmiş. Ülkemiz Sudan ile eş tutuluyor artık) biraz para da getirmiş oluyor, endüstri, ticaret canlanıyor.

Yerel halk da çalışan veya yönetici olarak bu şirketlerde çalışıyor. Ikea, Bauhaus'da çalışanlar gibi.

Ama yerel ürünlerin şansı azalıyor, çünkü uluslar arası markalar çok tanınıyor. Starbucks gibi. Ayrıca yerel şirketlerin bu büyük markalarla yarış etme şansı da yok. Bu nedenle işyerleri kapanıyor.

Bu nedenlerden dolayı dezavantajları daha fazla gibi duruyor.

İsteyen ve zamanı olan herkes yazsın işte!

22 Mayıs 2025 Perşembe

KAÇIŞ




(Bu sabaha karşı bu rüyayı gördüm. Rüya çok uzundu. O yüzden bölümler halinde yazmaya karar verdim. Rüyanın adı KAÇIŞ olabilir. Her bölüme de farklı isimler koyarım)


GÖLGELER ARASINDA

Kışın ortasıydı. Rusya'daydım. Neden orada olduğumu bile tam hatırlayamıyordum ama bir hastanedeydim. Bir ameliyat mı geçirmiştim? Kaza mı geçirmiştim? Belki de sadece düşmüştüm. Bilincim o kadar bulanıktı ki. Ama bir şey kesindi. Savaş patlak vermişti.

Sınırlar kapanmıştı, iletişim ağları çökmüştü. Ülkeme dönememiştim. Başta, hastanede olduğum için şanslı sayılırdım. Gözetim altındaydım, doktorlar en azından insani davranıyordu. Ama dış dünya değişmişti. Ve ben bunu odama ulaşan çığlıklardan, patlamalardan ve koridorda panikle koşuşturan ayak seslerinden anlamaya başlamıştım.

Hastanenin gri duvarları arasındaki o küçük odada tek başımaydım. Penceresizdi. Dışarının ne halde olduğunu yalnızca duyabiliyordum. İyileşmem gerekiyordu. Çünkü doktorlar artık korumuyordu bizi. Rusya’daki yabancı vatandaşlara karşı olan öfke büyüyordu. Savaş, maskeleri düşürmüştü. Şimdi herkes ya düşmandı ya da hedef.

Yataktan kalkacak gücüm yoktu. Vücudum ağırdı. Belki de sedyeye bağlıydım. Zaman zaman rüya ile gerçeklik birbirine karışıyordu. Uyandığımda başka bir günde, başka bir sessizlikte oluyordum. Ama o gün. O gün farklıydı.

Birden dışarıdan korkunç sesler yükseldi. Silah sesleri. Ardından kalın Rusça bağırışlar. Sonra bir kadının çığlığı. Ayak sesleri yaklaşıyordu. Derin bir panikle yorganın altına saklandım. Nefesimi tuttum. Kalbim boğazıma tırmanıyordu. Kapı açıldı. Ayak sesleri yavaşça içeriye girdi. Örtünün altından onları göremiyordum ama sesini duydum:

“Litsó. Pokazhi litsó.”

(“Yüzünü göster”)

Kıpırdamadım. Sonra ses tekrar etti, bu kez daha yumuşak bir tonla.

Örtüyü yavaşça indirdim. Karşımda bir adam duruyordu. Siyah bir mont giymişti, üniformaya benzemiyordu. Saçları dağınık, yüzü sakallıydı. Bakışları keskin ama garip bir şekilde sakinleştiriciydi. Eğildi, “korkma” dedi fısıltıyla. Parmak ucunu dudaklarına götürüp “sus” işareti yaptı.

Birden kapının arkasında başka askerler belirdi. Adam hızla ayağa kalktı ve onlara Rusça bir şeyler söylemeye başladı. Yüzü aniden değişmişti. Soğuk, emir veren birine dönüşmüştü. Sanki ben yokmuşum gibi. Onlara benim Yunan olduğumu, olaylara karışmadığımı söyledi. “Bırakın ben ilgileneyim” dedi. Askerler başlarını sallayıp diğer odalara yöneldi. Adam kapıyı kapattı. Bana döndü.

“Ben bizdenim. Ajanım. Yardım bekleyemezsin. Diğerlerini kurtaramam ama seni çıkaracağım buradan. Şimdi dinle”

Bana bir kağıt verdi, içinde sahte bir kimlik vardı. İsmim “Elena Petrou” olmuştu. Yaşım, milliyetim, dilim değişmişti. Ama yaşamak için gerekiyordu.

Bir saat sonra bir ambulansla hastaneden çıkarıldım. Adam—sonradan adının sadece “Alek” olduğunu öğrenecektim— beni sahte belgelerle bir tren garına götürdü. Orası kaotik bir yerdi. Kalabalık, gürültü, çığlıklar, valizler, kaçışan insanlar. Herkes bir yere gitmeye çalışıyor, kimse nereye gittiğini bilmiyordu. Alek elimi sıktı:

“Konuşma. Göz teması kurma. Sadece beni takip et”

Trene bindik. Vagon eskiydi, camları buğulu. İçerisi tıklım tıklımdı ama bana bir yer ayarlamıştı. Yorgundum. Ne zaman gözlerimi kapasam, hastanedeki bağırışları duyuyordum. Sokaklara çıkarsam başıma ne geleceğini, kimin ihbar edeceğini bilemezdim. En güvenilir yüz bile düşman olabilirdi.

Alek, bir istasyonda beni usulca kolumdan çekerek indirdi. Hemen ardından tren tekrar hareket etti. Geriye dönmek imkansızdı artık. Bir ara sokaktan geçtik, sonra başka bir araca bindik. Ufacık bir köy evinde saklandık bir gün boyunca. Alek radyodan haber dinledi. Ardından yüzüme baktı:

“Yarın yola çıkıyoruz. Orman yolundan sınıra ulaşacağız. Orada bizi bekleyen biri olacak”

Gece çok soğuktu. Camdan bakarken, uzakta bir yerde bir patlama sesi daha duyuldu. Titredim. Ama bu kez korkudan değildi. Hayattaydım. Kaçıyordum. Kurtuluyordum.

Ve o an, içimde garip bir duygu doğdu. Bu yaşadıklarım rüya gibi değildi. Gerçekti.

Ama sonra, tren garındaki yürüyüşümde, her şey ağırlaştı. Sesler bulanıklaştı. Alek’in sesi uzaklaştı. Bir uğultu. Kalabalığın içinde kayboldum.

Gözlerimi açtım. Yatağımdaydım. Gerçek dünyada.

Ama hâlâ kulağımda çınlayan o fısıltı vardı:

“Korkma. Seni çıkaracağım buradan”

(devam edecek)

17 Mayıs 2025 Cumartesi

KİTAPLAR 7

 


TEK YALNIZ BEN DEĞİLİM

Jean-Louis Fournier

YKY, 145 sayfa

Fournier, Fransız yazar, komedyen. Kitapları anlatı tarzında. Kendi yaşamını edebiyatlaştırıyor. Kitapları kısa ama yoğun. Hayatındaki dramatik anları, dönemleri biraz hüzünlü biraz da kara mizah ile anlatıyor. Alaycı bir dili var. Ancak çok etkileyici.

Bu kitabında gündelik yaşamdaki yalnızlığını oldukça detaylı ve her açıdan yazmış. Gerçekten de yalnız. Kimse yok etrafında. Eşi, eve bakan kadın, evcil hayvanı, herkes gitmiş. Bu duruma hem üzülüyor, eleştiriyor hem de alay ediyor kendinle.

Rahat okunuyor, dili akıcı, anlatımı oldukça çarpıcı. Not:4/4


NEREYE GİDİYORUZ BABA?

Jean-Louis Fournier

YKY, 102 sayfa

Fransız edebiyatçı Fournier bu kez de yaşamının başka bir yönünü anlatıyor. Eşi ile iki çocukları oluyor, ikisi de sıra dışı özel çocuklar. Bu çocuklarla yaşamak çok zor.

Yazar, bu iki özel çocukla hayatını bazen kederli, bazen eleştirel ama yine acı bir komiklikle anlatmış. Rahat okunan bir vurucu dil. Not:4/4


KARDAN ADAMIN KÜLLERİ

Işıl Işık

Artemis Yayınları, 358 sayfa

Işıl Işık bir internet ünlüsü. Paranormal ve korku videolarıyla, hikayeleriyle tanınıyor. Çok sayıda romanı da bulunuyor. Bu romanı bir Ankara polisiyesi. Keyifli, sürükleyici ve sonu sürprizli bir çocuk kaçırma hikayesi.

Arka arkaya çocuk kaçırma eylemleri başlar şehirde. Komiser Devin’in oğlu da kaçırılır. Devin komiser önce eski kocasından şüphelenir. Ancak sonra işler değişir. Ekibiyle çocukların peşine düşer. Tek bir ipucu vardır. Çocukları kaçıranlar olay bölgesinde birer kardan adam kartpostalı bırakırlar.

Rahat okunan bir polisiye. Not:3/4



AFTER THAT NIGHT

Karin Slaughter

Harper Collins, 424 sayfa

Amerikalı suç, gerilim yazarı Slaughter günümüzün en iyilerinden, ödüller de alıyor ve düzenli yazıyor, yılda bir roman çıkarıyor ve hepsi de çok satanlara giriyor.

Sara, genç bir kız iken tacize uğruyor, bununla başa çıkıp bir doktor oluyor. Hastanede çalışırken, tacize uğrayan bir kız gelir, onun tedavisini üstlenir.

Bu tacizler devam eder. Sara, İstihbarat görevlisi Trent ile ortaklık kurar ve tacizcilerin peşine düşerler. Slaughter her zaman heyecanlı, meraklı yazıyor. Türkçeye de çevrilmekte kitapları. Not:3/4


THE BOYFRIEND

Freida McFadden

Sourcebooks, 364 sayfa

McFadden, son yıllarda gerilim romanları ile ünlendi. Aynı zamanda doktor olan yazar ülkemizde en çok Hizmetçi serisi ile tanınıyor. Serinin ilk romanı sinemaya da uyarlanacak.

Sydney, New York’ta yalnız yaşayan bir kadın. Polis erkek arkadaşından ayrılır. Ardından bir doktor ile ilişkiye girer. Doktor her yönden mükemmeldir ancak biraz fazla kusursuzdur.

Heyecanlı bir cinayet romanı. Geçmişin etkisiyle ortaya çıkan takıntıları anlatan bir gerilim. Not:3/4

15 Mayıs 2025 Perşembe

BCP NİSAN

 


Blogları Canlandırma Projesi etkinliğimizin Mayıs ayı konularını sevgili Bonheur önermişti. Mayıs ayı temalarımız yeşil, bitki, çiçek, pasta, müzik.

BCP Nisan ayı temalarımız ise mutfak, hukuk, yağmur, bayram ve çiçekler idi.

Nisan ayında yazanlar:

KALEM UCU-Bir yağmur hikayesi

https://birkalemyazar.blogspot.com/2025/04/bloglar-canlandrma-projesi-nisan.html

TEFRİKA-Baharda kır çiçekleri

https://svdozb.blogspot.com/2025/05/bu-senenin-kr-ciceklerinden-secmeler.html

FIGHTING-Bahar çiçekleri

http://www.fightinggblog.com.tr/2025/05/baharn-guzellikleri-ii-ciceklerbloglar.html

DEEP-Hukuk filmleri

RUNAWAY JURY

Bir John Grisham uyarlaması olan film bir mahkeme filmi, gerilimi. Bir cinayet davası vardır. Davacı bir kadın davalı ise zenginlerdir. Zenginlerin şirketinin avukatı dava için jüriyi kendi istedikleri yönde seçmek ister. Kadının avukatı ise idealisttir. Jüri ile ilgili gerilim vardır. Film oldukça sürükleyici.

Film, 2003 yılı filmi A.B.D. ve oyuncu kadrosu güçlü. Not:3/4

JUROR NO:2

2024 yılı bir Amerikan, Clint Eastwood filmi, mahkeme filmi. Bir davanın jürisine seçilen birinin bu dava ile bir ilişkisi vardır ama bunu kimse bilmez. Jüri üyesi vicdanı ile savaşa girer. Sürükleyici bir hukuk filmi. Not:3/4

12 Mayıs 2025 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 295



Ağaç Ev Sohbetlerimiz devam ediyor. Her hafta bir sohbet konusu buluyoruz ve o konuda yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes sohbet konusu bulabilir.

Haftanın konusu: "Başka ülkelere yolculuk kolaylaştı. Bu bize yararlı bir gelişme midir?"

Eskiden turizm daha zorlu imiş. Şimdi ise insanların başka ülkelere seyahat etmeleri kolaylaştı. Uluslar arası yolculuk fırsatları çoğaldı, uçuş rotaları gittkçe artıyor, uçak biletleri de bize belki pahalı gelse de genel olarak gün geçtikçe ucuzluyor. Bizim ülkede şimdilerde enflasyondan dolayı yüksek.

Bu durum bize hemen çok iyiymiş gibi geliyor. Kendimiz veya turlarla her yere gidebiliyoruz. Uçak, gemi yolculukları, tatilleri daha kolay. Örneğin Balkanlara giden çok. Bu şekilde bizler bizden eskilere oranla daha çok gezebiliyor ve başka kültürleri tanıyabiliyor veya hoş tatiller, yolculuklar yapabiliyoruz.

Sanat, gelenekler, mutfak, doğa, kültür, tarih, deniz, eğlence için artık sadece zenginler değil herkes geziye çıkabiliyor. Bizler için, gezmek için bu hoş bir durum olsa da bir yandan da dünya kültürüne zarar veriyor. Turist sayısı çok arttı dünyada. Herhangi bir tarihi noktada aynı anda yüzlerce binlerce turist dolaşabiliyor.

Bu durum kültüre, çevreye zarar verebiliyor. Örneğin, yöresel gelenekler, el sanatları gibi değerler azalıp tükenip ucuza mal edilen fabrikasyon ürünler artıyor. Yerel, geleneksel ürünleri bulmak hiç de kolay değil. Veya yöresel müzikler, danslar da turistlere paketler halinde sunuluyor. Yani yerellik, yöresellik azalıyor ve dünyanın her yerinde aynı ürünler oluyor, gıdalar da öyle.

Kısa süreli geziye çıkan turistler de zaten gittikleri yerdeki özelliklere çok da dikkat bile edemiyorlar. Hatta birçok turist gittikleri ülkeyi pisletiyor. Ayrıca, turizm sezonluk olduğu için insanlar sadece sezonda iş bulabiliyor turizm bölgelerinde. Turizmden kazananlar da genellikle büyük işletmeler, oteller. Çalışanlar değil.

Turistlerden kazananlar bu şekilde büyük şirketler oluyor. Örneğin, ülkemize gelen çok turist direk otele gidiyor, şehre para bırakmıyorlar. Bu kitlesel turizm o kadar da hoş değil kısacası.

İsteyenler ve zamanı olanlar yazsın işteee!

8 Mayıs 2025 Perşembe

UÇUŞ


 

Rüyamda Çin’e giden uçağa binecektim. Uygulamadan aldım bileti. Çin’e gidersem çok mil birikir, başka yere gidersem ucuza giderim diye düşündüm. Rüyalarımıza da mantık giriyor herhalde.

Havaalanına gitmek için servis aracına bindim. Bütün havaalanlarında şehir merkezinden oraya kadar hep metro olmalı diye de düşündüm.

Yolda hızlı gittik neyse ki. Camdan bakıyordum. Cam yüzünden tüm renkler biraz yeşile kaçmış gibiydi. Camgöbeği bir filtre vardı sanki dışarıyla ama çok belli değildi. Hatta güzel görünüyordu.

Ormanların arasından çayırların arasından geçiyorduk. Yol, etraftaki araziden yüksekteydi, o yüzden çok uzakları görebiliyordum. Su birikintileri hatta göller vardı bazı yerlerde.

Sular çok berraktı öyle berrak ki ya hepsini içesim geldi ya da içine atlayasım geldi, çok çok güzel pırıl pırıldı. Güneşin ışıkları tane tane damla damlaydı suların üzerinde. Berraklığından içlerindeki balıkları taşları görebiliyordum. Çimenlerdeki yeşil sazlar otlar filan harikaydı suların yanında.

Havaalanına vardığımda hava kararmıştı. İçeriye girip koltuğa oturup kemerimi taktım. Uçak havalanmadı. Pilotun yaş günü imiş. Hostesler pasta, içecek getirdi. Ücretsiz. Hostesler oynamaya başladı. Otobüsle tura giden teyzeler gibi herkes kalktı göbek attı. Onbeş dakika geç kalktık.

5 Mayıs 2025 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 294




Ağaç Ev Sohbetlerimiz devam ediyor. Her hafta bir sohbet konusu buluyoruz ve o konuda yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes sohbet konusu bulabilir.

Haftanın konusu: "Yetenekler doğuştan mıdır? Yoksa, müzik, spor gibi yetenekler sonradan öğrenilir veya çocukken okulda veya evde öğretilebilir mi?"

Genel tartışma konularından biri bu. Hep söyleriz, onda yetenek var bende yok, gibi. Bende dile yetenek yok gibi.

Bu sözlerimiz bir tür bahane oluyor. Çalışmamak, kendimizi zorlamamak için bir bahane. Kolay olanı seviyoruz.

Yetenek diye bir şey yok. Yetenek dediğimiz şey istemek, çok istemek. Bir şeyi yapmayı, öğrenmeyi çok istemek. Yüzmeyi, satrancı, gitar çalmayı, Korece öğrenmeyi çok istemek gibi. Kafaya takıp bunun peşinden koşmak gibi. Başarılı sanatçılar, bilim adamları hep takıntılı insanlar. Faydali takıntı bu elbette.

Belki doğal, genetik yetenek de vardır. Bütün ailenin müzisyen olması gibi. Bunlar nadirdir herhalde.

Diyelim çocukken evde veya okulda iyi, düzenli bir eğitimle her şeyi öğrenebiliriz. İstek ve disiplinle olur hepsi. Belki doğuştan yetenek olsa da yine de eğitim lazım.

Mozart gibi olanlar da vardır tabii. Hiçbir melodiyi unutmayan bir hafıza ve sürekli üreten bir zihin. Ama o dahi. Ama biz insanlar normaliz. Çok istersek kendimizi bile yenebiliriz, aşarız.

Yazmak isteyenler, zamanı olanlar yazsın işteee!

2 Mayıs 2025 Cuma

ESKİLER

 



Sahaflarda eski fotoğraflar oluyor. Dükkanların önüne sepetlere koyuyorlar bu fotoları. Yüzlerce fotoğraf oluyor bu sepetlerde. Sahafların dediğine göre bu fotoların meraklıları varmış.

Eski dönemlerin dizilerini, filmlerini yapanlar bu sahaflara gelip foto bakarlarmış. O dönemlerin giyimleri, eşyalarını, atmosferini anlamak için. Yerli dizilerin her bölümünü yazan senaryo ekipleri var. Bu yazarlar, set, giyim elemanları sahaflara veya eski giysi, eşya satan dükkanlara gidip alışveriş yapıyorlar.

Büyüklerini kaybeden insanlar aile fotolarını, eski fotoları, siyah beyaz fotoları toplayıp sahaflara getiriyormuş. Fotoları, albümleri getiriyorlar. Sahaflar, bu yüzden, şehrin geçmişi bizde diyorlar. Anadolu Yakasında yaşayıp ölen insanların fotoları Kadıköy sahaflarında, Avrupa Yakasında yaşayıp ölenlerin fotoları Beyoğlu sahaflarında birikiyormuş.

Bu fotolar arasında geçmişlerini keşfedenler de oluyormuş. Babalarının, ninelerinin fotolarını veya akrabalarının, arkadaşlarının fotolarını bulanlar oluyormuş. Bazı insanlar geçmişe, nostaljiye, vintaja, retroya düşkün oluyor. Bazı insanlar da geçmişi değil de hatıraları seviyorlar.

Bazen parklarda oturan yaşlı teyzeler görüyoruz. Ellerinde örgüler oluyor veya çay içip bir şeyler yiyorlar, evlerinden getirdikleri. Torunları oluyor çevrelerinde. O teyzeler tam da bu sahaflardaki siyah beyaz fotolardaki hayatları anlatıyorlar sanki. Şöyle hikayeler, anılar kulağımıza çalınıyor parkta.

İstanbul’a doğudan gelmişiz. Ermeni zulmünden kaçmışlar, Ağrı’dan gelmişler ama öncesi de varmış. Erzurum’dan da kaçmışlar. Maraş’a gelmişler. Kayı boyu Türklerindenmişiz. Böyle tatlı tatlı anlatırlar.

Veya, anneannemin evinin alt katında biz oturuyorduk. Evin önünde beton vardı, toprak girmesin diye. Arkada odunluk vardı. İçi örümcek doluydu. Önünde kümes vardı. Anneannem maydanoz, soğan ekerdi bahçeye. Dama buğday kaynatıp sererlerdi. Buğdayı kova ile yukarı çekerlerdi. Komşularla ekmek yapardık. Kurban kesince mangal yakılırdı.

Eski fotoğraflar da teyzeler de ne güzel anlatıyorlar geçmişi.

27 Nisan 2025 Pazar

MİNİ DİZİLER 4

 




ATRAPADOS

2025 yılı Arjantin suç gerilimi. Türkçe adı, Kapan. Harlan Coben uyarlaması.

Bir kadın medya görevlisi, suçluların peşindedir. Halk ona güvenmektedir, popülerdir. Ergen bir kız kaçırılır, o da bu olayın peşindedir, suçluyu da tahmin eder. Gerilimli dizilerden. Not:3/4


LA ULTIMA NOCHE EN TREMOR

2024 yılı İspanya gizem, psikolojik dram dizisi. Türkçe adı, Tremor’da Son Gece.

Gerilim filmleri yönetmeni Oriol Paolo’dan bu kez bir fantastik, psikolojik gerilim. Bir besteci, ilham için sessiz bir yere gider, yerleşir. Evde hayaller görmeye başlar. Psikolojik derdi var gibidir. Gizem sevenler için. Dizi yavaş ilerliyor. İlk 2 bölüm ve son bölüm izlense de olur. Manzaralar iyi. Not:3/4


SAINT PIERRE

2025 yılı Kanada suç dizisi.

Atlas Okyanusunda Kanada sahilinde bulunan Fransız adalar grubu Saint Pierre’de bir kadın bir erkek iki polisin suç araştırmaları keyifli. Ayrıca adalar çok güzel. Not:3/4


MEDUSA

2025 Kolombiya aile dramı.

Geniş bir aile, kardeşler, eşleri her yaz birlikte tatile giderler. Eşlerden biri kaybolur. Bu zengin ailede herkes birbirine yalan söylemektedir. Çıkar savaşları vardır. Tatil beldesini izlemek keyifli. Not:3/4


THE DAY OF THE JACKAL

2024 yılı İngiltere/A.B.D. seri katil dizisi. Başrolde Eddie Redmayne. Roman uyarlaması.

Çakal kod adlı seri katilin cinayetleri ve onun peşindekiler. Aksiyon dizisi. Not:3/4


ADOLESENCE

2025 yılı İngiliz psikolojik dram dizisi.

Ergen bir oğlan okuldaki bir kız öğrenciyi öldürmekle suçlanır, tutuklanır. Dizide bu olayı, olaya dahil olanların açısından izleriz. Yetkililer, okul, polis, anne baba, çocuklar. Etkileyici bir dram. Not:4/4


BİR ZAMANLAR İSTANBUL

2025 yerli dram dizisi.

1990’lar İstanbul. Ülkesini seven vatansever gençler kötülüklerle, yolsuzluklarla, çetelerle savaşırlar. Adaletin peşinde iken aşk da vardır hayatlarında. Alina Boz dizisi. Not:3/4


PORZADNY CZLOWIEK

2025 yılı Polonya aile, tıp, suç dramı. Türkçe adı, Düzgün Bir Adam.

Doktor bir babanın oğlu okulda bir sınıf arkadaşı tarafından dövülür. Baba, döven oğlanla iletişim kurmak ister ve onu kaçırır, hapseder. Ne yapacağını da bilemez. Konu ilginç, dizi de sürükleyici. Not:3/4


WZGORZE PSOW

2025 yılı Polonya gizem, psikoloji dramı. Türkçe adı, Tepedekiler.

Doğduğu şehrin geçmişi hakkında yazan bir yazarın kitabı popüler olur, yazar, şehrine döner ancak yazdığı kitap geçmişteki sırların açığa çıkmasına neden olur. Bu olay ile şehirdeki çıkar savaşları da birbirine karışır. Sürükleyici dizilerden. Not:3/4


PRZESMYK

2025 yılı Polonya siyaset, casusluk dizisi. Türkçe adı, Doğu Kapısı.

Rusyanın Ukraynayı işgalinden bir yıl önce, 2021 yılında geçiyor dizinin konusu. Kuzey Polonya’da bir bölgede Ruslar, Polonyalılar, Litvanyalılar, Belaruslular casusluk ve karşı casusluk, iki taraflı casusluk yapmaktadırlar. Bir Polonyalı kadın gizli ajan, Rusların ele geçirdiği bir ajanın peşine düşer. Heyecanlı dizi. Not:3/4


GLASKUPAN

2025 yılı İsveç suç dizisi. Türkçe adı, Cam Kubbe. Senaryoyu yazan ünlü Camilla Lackberg.

Bir kadın krimininolojist küçük bir kasabada gerçekleşen bir kız kaçırma olayının çözümü ile görevlendirilir. Aynı kasabada kendisi de yıllar önce kaçırılmış ama sonra kaçmıştır. Türü sevenlere. Not:3/4


WHISKEY ON THE ROCKS

2024 yılı İsveç komedisi.

Gerçek olaya dayanıyor. Soğuk savaş döneminde bir Rus denizaltısı yanlışlıkla İsveç kara sularına giriyor. Bu durum bir savaş hazırlığına yol açıyor. Rusya ile İsveç ve A.B.D. arasında görüşmeler başlıyor. Bu olay komedi tarzında işlenmiş. Devlet başkanları, sekreterleri, ilgili bakanlıklar, savaşı başlatmak veya önlemek istiyorlar. Eğlenceli dizi. Not:3/4

24 Nisan 2025 Perşembe

KISA RÜYALAR

 




Usta ile Margarita, Lanet Olsun Zaman Nehrine, Vejetaryen, Kasiyer, bu en sevdiğim kitaplar güneşte kaldıkları için çok üzülmüştüm. Dışlarındaki kaplama soyulmuştu, güneş eritmişti. Şeffaf bir kaplama buldum bir sandıkta ve kitapları yeniden kaplamak istedim. Kitapların dışına tam uyuyordu şeffaf şey ama bit türlü yapıştıramadım. Bir yerini düzeltsem diğer yeri kayıyordu.

Yapışkanlı fotoğraf albümleri satıyorlar. Dijitalden baskı yaptığımız fotoğrafları koymak için. O albümlerde de yapıştırmak zor. Hep bir yerleri kabarıyor. Bu kitapların da kapları bir türlü yapışmıyordu.

………………..

İlkokula yeniden başladım. Birinci sınıf. Derse geç kaldım. Bir yandan da aynı dersleri bir daha mı okuyacağım diye gergindim. Sınıf soğuktu. Resim dersi. Pastel boyalarımın rengi çıkmıyordu soğukta, resim kağıdına bir türlü boya yapamadım.

Çantamdan dev Afrika salyangozumu çıkardım. Evden getiriyordum derse, sıkılmasın diye. Masaya koydum. Öğretmen tamam şimdi kozalardan kolye yapacağız dedi. Kozaların içlerindeki krizalitleri çıkardık. Onları kutulara koyduk. Kelebek olacaklar ya. Kozalardan takı yapmaya başladık.

…………………..

Kuşlar sokaklara indiler. Bağırarak, çığlık atarak, öterek yere yakın uçmaya başladılar. Kuşlar depremi hissediyorlardı. Kediler de sokaklarda koşmaya başladılar. Caddede arabalar, taksiler kuşlara, kedilere çarpmamak için birbirlerine çarptılar, bazıları duvarlara çarptı. İnsanlara bir şey olmadı ama çarpmalardan kolları bacakları morardı. Sonra da deprem oldu.

21 Nisan 2025 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 293




Ağaç Ev Sohbetlerimiz devam ediyor. Her hafta bir sohbet konusu buluyoruz ve o konuda yazıyoruz. Herkes yazabilir, herkes sohbet konusu bulabilir.

Haftanın konusu: "Okullarda ve üniversitelerde bilim dalı seçenlerin sayısı azalıyor, bilgisayar temelli konuları seçenlerin sayısı çoğalıyor. Neden böyle oluyor?"

Yazılım, programcılık, bilgisayar mihendisliği gibi dalları seçenler çoğalıyor, okulda veya kurslarda. PDR, sağlık sektörü gibi konularda da çoğalıyor. Bilim seçenlerin sayısı azalıyor.

Üniversitelerde, kolejlerde, ikinci eğitimde, açık öğretimde geleneksel bilim dalları değil de bilgi teknolojisi, internet, bilgisayar temelli dallar seçiliyor artık.

Bu bir kolaylık herhalde ancak pek de olumlu diyemiyoruz. Bilgisayar teknolojileri topluımda yaygın olduğu için çekici duruyor. Yaşamımız artık bilgisayara ve internete bağlı bu nedenle bu teknolojiler dünyada ana endüstri haline geldi, sağlık, silah gibi.

Medyada okuyoruz, bu teknolojiler çok zengin de çıkardı ortaya, ünlü de. Gates benzerleri. Bu da hepimize çekici geliyor. Netten para kazanmak, alıp satmak veya yazılımcı olmak, olmazsa telefon tamir edebilmek.

Yıllarca fizik okumaktansa daha cazip geliyor bizlere bilgi teknolojisi. İş bulmak da zor fizik kimyada.

Ama tabii bu durumda sınırları zorlayan bilim adamı da daha az sayıda yetişir. Akademide de toplumda da bilim adamları gerekli. İlaç, fabrika, dizayn gibi dallarda. Hayat kalitemiz sadece netle laptopla artmıyor. Bilimsel yenilikler olmadan ilerlemek de zor.

İnsan hep ileriye gidiyor teknolojide. Bundan kaçınmak zor. Bilimsel yetenekler olmadan ilerleme de olmuyor.

Zamanı olan ve isteyen herkes yazsın işte!

18 Nisan 2025 Cuma

KİTAPLAR 6

 




KARGO

A.M OLLIKAINEN

April Yayıncılık, 352 sayfa

Kuzeyden, Finlandiya’dan bir polisiye. Finlandiya’da ödüller alan bir karı koca yazar çifti bu romanı birlikte yazmışlar. Bir polis detektifi kadın kahraman Paula Pihlaja davayı çözüyor. Yazar çift, bu detektifin baş kahraman olduğu bir seri roman yazmaya karar vermişler.

Helsinki’de bir kargo konteynerinde bir ceset bulunuyor. Konteyner aslında bir ressamın düzenlediği bir serginin parçası ancak ceset beklenmedik.

Konteynerin sahibi olan aile ise oldukça zengin. Cinayet doğal olarak onlarla bağlantılı gibi duruyor. Dünyanın her tarafına kargo gönderip getirtiyorlar.

Olay incelendikçe geçmişin sırları ortaya çıkıyor, davaya göçmenlik, sömürgecilik de karışıyor.

Kuzey polis prosedürü romanlarını sevenlere.

Not:3/4


ADA

Ragnar Jonasson

Doğan Kitap, 272 sayfa

Gizli İzlanda, Karanlık İzlanda gibi roman serilerinin yazarından bir Müfettiş Hulda Hermannsdöttir romanı.

Gençler orman içinde tatile giderler. Cinayet işlenir. 10 yıl sonra yine bazı gençler bu kez başka bir bölgede tatile giderler. Yine bir cinayet işlenir.

Müfettiş de kendi iş ve özel sorunları ile ilgilenirken bu iki olay arasında bir bağ olabileceğini keşfeder.

Soğukta geçen polisiyeleri sevenlere.

Not:3/4


HOLLANDA EVİ

Ann Patchett

TheKitap, 341 sayfa

Bol edebiyat ödüllü yazardan etkileyici bir hikaye ve anlatımı.

Hollanda Evi, bir ev etrafında dönen hayatları anlatıyor. Bir emlakçı, ailesi için büyük bir ev alır. Karısı, kızı ve oğlu ile yerleşirler. Evde hizmetliler de vardır. Karısı evi sevmez. Bir süre sonra da evi ve ailesini terk eder. Adam, yeniden evlenir. Üvey anne adamın çocukları ile anlaşamaz. Kendi çocukları da vardır. Adamın çocukları evden çıkmak zorunda kalırlar. Babaları da ölmüştür.

İki kardeş, Maeve ve Danny, hayatlarına devam ederler. Hep birliktedirler. Maeve, Danny’ye ablalık yapar. Bu ikili o evi ve annelerini unutamazlar. Akılları hep o evde kalır. Kayıp annelerini de unutamazlar.

Bir ev ve iki kardeşin yaşamı sanki hep birbirine bağlı kalır. Ev de iki kardeş de çok olay yaşarlar. Ev de çok şey yaşar.

Duyarlı, duygusal romanlardan. Not:4/4