11 Kasım 2020 Çarşamba

ÜNİFORMALI

 




Ah ah eskiden asker olmak isterdim veya derler ya kolluk, aday olayım sonra da rütbem olsun. Sahil Güvenlik yani. İzmir’de Foça’da eğitim oluyormuş dağlarda, jandarma ile beraber, kızlı erkekli, sonra da Antalya’da kendi yeri varmış, Sahil Güvenliğin. Ama Ankara’da da görevlendirilebiliyorsun. Üniformalı kız olmak ne güzel bir şey.

Foça’da komando okulu varmış, orda yapılıyor askerlik, jandarma devreleri ile birlikte, sonra jandarma devreleri orada bırakılıyor, sahil güvenlik devreleri ile birlikte Sahil Güvenlik Okul Komutanlığına geçiliyor, Antalya’daki, Kepez. Foçadaki jandarma okulunun merkezi ise Ankara Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi. İnciraltı’nda ise Sahil Güvenlik botu var. Komutanlarla tanışıyorsun, anahtar filan veriyorlar hatıra olarak öğrencilere.

Liseyi bitirdiğimde diyordum, bilgisayar mühendisi olayım, sahil güvenlik olayım, önce Ankara’da çalışayım merkezde. Yoksa polisliğe mi hazırlansaydım. Polislik için çok çalışmak lazım, parkur felan koşmak lazım. Jandarma astsubaylık, jandarma subaylık, sahil güvenlik, pilotluk sınavları da var. Bilgisayar mühendisi olup bunlara gireyim diyordum.

Ya dedim boşver pilotluk uymaz bana, ailede asker pilot çok, yeter bu kadar aileye. Spor, sağlık, sözlü mülakat var, sporu geçmen şart ama. Pilotlukta uzun yıllar hem spor hem sağlık açısından sağlam kalman gerekiyor yani.

Tabii bir de kıdemliler olacak, işleri hep sana yaptıracak. Onlarla zihinsel savaş, soğuk savaş yapıcaksın. Sahil Güvenlik olunca sözleşmeli oluyorsun, kadroluya geçmezsen binbaşıda emekli oluyorsun. İyi ama helikopter, uçak, botlar, fırkateyn, denizaltı.

10 Kasım 2020 Salı

VERESİYE

 




Önümdeki köfteyi itina ile üçe böldüm, üç lokmada yedim. Zaman değişti, eski camlar artık bardak oldu, nerde artık bol köfte yemek, insanlar artık maaşları ile, kredileri ile, harçlıkları ile geçinemez oldular.

Yani artık kafeler, kahve dükkanları, çaycılar filan yani çayın kahvenin fiyatını indirmeliler. Yoksa kahve kupaları, fincanları kenarda küskün küskün bekleyecekler. Kimse vanilyalı, tarçınlı latte içemeyecek kafede, dışarıda, artık üçü bir yerde kahvede bile belki Nescafe değil de doğudan gelen Mahmood içeceğiz.

Kahve fiyatları düşmezse o zaman kupalar bardaklar küçülsün, shot gibi içelim yani. Yani bir çay kahve reformu lazım bu ülkeye. 15, 20 liraya kahve mi içilir? Eskiler derlermiş ya iş bilenin çay höpürdetenin ama işte böyle giderse çay kahve zenginlerin içeceği olacak.

Yani insanlar bundan sonra muhabbetin altını nasıl yakacaklar? Yani mevzular açılınca masadaki biri sazı nasıl eline alacak? Saz sanki ucuz da! Muhabbet koyulaşmaya başladığında kıvamını bulduğunda nasıl diyeceğiz hadi şimdi de Türk kahvesi içelim mi? Beş çayında nasıl alacağız A101’den After Eight çikolatasını? Keyiften nasıl fıkırdayacağız?

Yani bari Cafe Nero, Kahve Dünyası filan veresiye kahve verse? Veya veresiye çay olsa, demlenmiş çaylarla hayatımızı demlesek yani! Ama sonra da veresiyeye tiryaki olmasak! Eskiden derlermiş ya ben bağımlı değilim tiryakiyim, anneler de dermiş sen kel tiryakisin!

27 Ekim 2020 Salı

İNDİRİMLİ HAYALLER







Hep hayal ederdim. Jane Austen, Bronte kardeşler, Adalet Ağaoğlu, Marcel Proust, Kafka, Oğuz Atay, Tolstoy, Balzac, Çehov’un beyinlerinin içindekilerini, zekalarını, hayal güçlerini, yazmak için kurgularını kendi beynime naklediyorum.

Bunların karışımından romanlar yazıyorum. Neler çıkardı acaba diye düşünürüm her zaman.  Hayal etmek güzel bir şey. Tabii adını söylediğim yazarların hayal güçleri daha güçlü olmalı benimkinden. Ama tabii ben onlardan daha şanslıyım. Onlar büyük olasılıkla birbirlerinin eserlerini okumadılar. Ama yani ben hepsini okudum.

Sonra onların hepsini kendime ait bir odada bir araya getirdim. Oturun konuşun dedim, ne keyifli olur sohbetleri onların ama. Konuşun da keyifle sizleri dinleyim, sonra da sizden esinlenip romanlar yazayım. Kendine ait bir oda da beynim yani. Veya gizli bahçe de diyebiliriz buna. İnsanın gizli bahçesi olur arada bir zararlı otları ayıklar, besler, sular bitkileri.

Yoksa yani herkese bir oda versek, dört duvardan oluşan, otur yaz desek, yazamaz herhalde hiç kimse veya çoğu, hatta yazmaktan sıkılıp odadan çıkarlar, yazmak istemiyorum, özgürlük istiyorum da diyebilirler. Yazmak için o duvarların sizinle konuşması lazım. Belki o odada sizden önce yaşayanların hayatlarını size anlatmalılar. Sizin de belki o duvarlarla konuşmanız lazım. Bu belki delilik olabilir yani güzel bir delilik.

Üstelik yazmak için önce duvarları yıkmalı. Odalar beynimizde olsun. İstediğimiz zaman o odalara girelim, her odada bir hikaye olsun veya her odaya bir yazar koyalım. O odaya girince o yazar gibi yazalım.

Şimdi bugün örneğin Jane Eyre evden çıkar, yol üstündeki parktan geçer ve Migros’a girer, indirimli kitaplar arasında klasik eserlerden Jane Eyre’i görür. Beni yazmışlar der. Sıkıcıdır bu, okumayım.


21 Ekim 2020 Çarşamba

KABULE

 




Anneannem, babaannem, dedelerim, daha öncesinden de büyük anneannem ve büyük babaannemden dinlediklerimi yazıyorum arada bir. Bizim aile uzun yaşayan bir aile. Baba tarafı daha uzun, en az 90, 100, Girit kanından geliyor bu.

Giritliler uzun yaşıyor, Giritli kadınlar ise daha da uzun yaşıyor, öyle bir genetik var onlarda, büyük babaannemin deyişiyle naturaları sağlam. Nature olsa gerek, doğası sağlam, belki de kemikleri olabilir, belki de Giritli kadınların karkas ağırlığı iyi. Karkas yani Kafkas değil.

Anne tarafım ise Kırım. Kırımlılar o kadar uzun yaşamıyorlar. Çünkü zamanında kırım kırım kırılmışlar. Ben de onların torunları olarak elbette çok komiğim yani. Ne gadan ne gadan komikim.

Anneannem yine anlatmıştı. Daha önceki tembellik hikayelerine benzemeyen hikayelerden. Hikaye değil tabii, kendi yaşamından kesitler aslında.

Bir komşusu varmış. Komşu aile bir evlatlık getirmişler evlerine, Nermin. Nermin onlarda büyümüş, genç kız olunca evlenmiş, eşi taksi şoförü imiş. Fakat adam içkiye başlamış, Nermin adamdan ayrılıp yine ailesine dönmüş.

Sonra ikinci kez evlenmiş. Nikahta kabule demiş. Kabule Urduca kabul ediyorum demekmiş. Bir nikah cümlesi. Anneannem bunu ekliyor çünkü kendisi Arap, Hindistan, Pakistan dizilerini seviyor. Anne tarafım Kırımlı olmasına rağmen bence bizim ailede bir Hintlilik de olmalı. Aslında zaten nasıl bütün Türkler Konyalı ise, bütün insanlar da Hintli olabilir. Hint, Pakistan normal de Arap dizileri ilginç. Çünkü böyle bir dokunuş anne değil baba tarafımda var. Türkiye’den ve Makedonya’dan Girit’e giden büyüklerim, Osmanlı zamanı yani, orda Mısır ve Libya’lı kadı ve imam kızları ile evlenmişler. Arap kanı var biraz yani.

DNA testine göre, Ege, Girit, Makedonya, Mısır, İtalya çıktı zaten. İtalya da normal çünkü İtalyanlarla Türklerin orijini aynı, Etrüskler. Bir de Makedonya’daki Arnavutlar ile İtalyanlar da hem akraba sayılırlar hem de coğrafi olarak da bitişikler zaten.

Nermin, ikinci kez kabule diyor, bu kez kocası iyi bir insan, birinci sınıf bir garson imiş. Daha sonra adamın garsonluk yaptığı yerde bir tür düğün gibi bir eğlence yapmışlar. Garson herkesi tanıdığı için, bu düğüne Ümit Besen’i de çağırmış. Bizimkiler İzmir’de zaten. Besen gelmiş, tabii. Oturmuş orga şarkılar söylemiş. Nikahınaaa beni çağır sevgilim, bu şarkıyı da söylemiş. Bu şarkı söylenirken restorana Nermin’in eski kocası taksi şoförü gelmiş, kapıdan girmiş ortaya doğru yürümüş. Neyse ki garsonun arkadaşları adamı durdurmuşlar.

20 Ekim 2020 Salı

KALFA

 




Mart’tan bu yana düzenli olarak yaptığım gibi günlük gıda alışverişine giderken eczanenin önünde bir kalabalık ve gürültü gördüm. Yaklaştım, konuşmaları dinledim.

 

Bir iki yıldır çalışan bir eczacı kalfası vardı. İki gün önce filan gündüz eczanede çalışırken bilgisayara girmiş, rulet oyununu açmış ve eczanenin kasasından 35 bin lira alıp oyun oynamış, kaybetmiş.

 

Sonra anlaşılmış tabii. Özür dilemiş, kalfanın ailesi de eczacıya bu parayı ödemiş. Konu kapanmış gibiymiş ama bugün öğlen kalfa, kendisi genç bir oğlan, eczaneye gelmiş ve eczanenin sahibi karı koca ile kavga etmiş.

 

O yüzden eczacı aile tekrar şikayet etmiş oğlanı. Kalabalıkta çevre halk vardı, civardaki parktan bekçiler gelmiş, polis de gelmiş.

 

Oğlan yazık yaa bu olay yüzünden bir anlamda iş hayatını karartmış oldu. SGK siciline işlenecekmiş bu.