Hava serinliyor, ağaçlar budanıyor, yapraklar sararıyor. Ağaçların yaprakları dökülünce utanacak ağaçlar ve yüzleri kızaracak. Biz işlerimize, okullarımıza, alışverişe giderken yanlarından hızla geçeceğiz, farkında bile olmadan ama ağaçlar bizi fark edecekler, onlara bakmadığımızı da fark edecekler.
Ağaçları, kuşları, havayı ancak şiirlere konu olunca fark edeceğiz. Bir orman gibi olunca, hayat kısa olunca, hava kurşun gibi ağır olunca onların ayrımına varacağız. Ağaçlara bakarsak, kuşlara, havaya, hayaller kurabiliriz. Onların ruhunu hissedersek hayaller kurabiliriz. Onlarla ilişkimiz iyi olursa, onlarla konuşabilirsek belki hayatla ve insanlarla da iyi oluruz.
Hava kararınca günün çirkinliklerini örter, caddelerde sokaklarda sadece ağaçlar güzel görünür lambaların ışıkları altında. Yazdan sonra sonbahar geldiğinde, yazın tembelliği bittiğinde insan da hayatı sorgulamaya başlıyor, sorular sormaya. İnsan sorusuz yaşayamıyor. Robot değiliz ki sadece temel ihtiyaçlarla yaşayalım, mutlu olalım. Geceleri sorular sorsak da bulduğumuz cevaplar etkisini yitiriyor sabah olunca. Belki soruların cevapların resmini yapsak veya dizelere döksek etkisi devam eder.
İnsan ruhu doyumsuz, obez ruhlar. İnsan hiçbir yere sığamıyor. Bulunduğu yer hep ona göre olmuyor, hiçbir yer ona göre olmuyor. İnsan sığamıyor yerine, hayatına. Veya kendinden büyük hissediyor hayatı, o hayatı biraz azaltıp içine sığdırmalı insan. Hayat sen büyüksün yani ben de büyüklük yapıp seni olduğun gibi kabul etmeliyim, ama sana nasıl sarılacağım hayat, öyle büyüksün ki, diyebiliriz. Ama bazen de hayat insana dar geliyor.
Hayatı bütün yüreğimizle sevmeli. Belki hayat tahmin bile edemez bizdeki yerini. Ama ona bunu söylemek değil hareketlerimizle göstermek gerekir. Hayatın sesi çarpar insanın kulağına. Nasıl da güzel bir his. Bir hayal çizeriz beynimize ve bunu hayata yansıtırız. Günler geçiyor, durup da anı yaşamıyoruz. Ağaçlara dağlara bakıp şarkı söylemiyoruz. Hızımız artıyor, yavaşlayan yok. Usulen yaşıyor gibiyiz. Hayatın bütün dallarına bakmalı.
Ağaçları ne güzel anlatmışsın, her şeyi güzelleştiriyor ağaçlar. :) Bakmayı, görmeyi bilmiyor insan.
YanıtlaSilduygu emanet.
Silevet evet yaa örneğin sabah görmek ne güzel ağaçları :)
Merhabalar Deeptone.
YanıtlaSilDeeptone ne paylaşmış diye okuma listesine baktığım da gördüm paylaşımınızı ve hemen bir solukta okuyuverdim tabi. Önce ilk aklımda yer edenle işe başlamk istiyorum. "Bulunduğu yer hep ona göre olmuyor, hiçbir yer ona göre olmuyor. İnsan sığamıyor yerine, hayatına" Evet, işte bazı yaşadığım olumsuzluklar ve acı olaylardan sonra ben aynen böyle biri oldum ve hiçbir yere sığamıyorum. Her yerin önce olumsuz taraflarını keşfediyor ve hemen oradan nefret etmeye başlıyorum. İşte buradaki yanlışım şu: Bululnduğum yerin önce iyi taraflarını keşfedip, bulunduğum yeri ona göre değerlendirsem bu hastalığımdan kurtulacağım ama maalesef yapamıyorum. Acaba öldükten sonra, beni atacakları çukuru nasıl değerlendireceğim, acaba orada rahat edebilecek miyim? Bilemiyorum. Bunu ancak zaman gösterecek.
Ağaçlara gelince, ben yolda yürürken, çevremi gezerken, seyahat ederken çevreme karşı çok duyarlı ve dikkatli biriyim. Bırakın ağaçları, kaldırım taşları, yollara dökülen asfaltlar, binaların konumları, ticarethanelerin reklam tabelaları, kavşaklar, trafik lambaları, arabaların plakaları vs. görebildiğim ve dikkatimi çeken her şeyi incelerim. Ağaçlar benim baş müşterimdir. En çok onların heybetleri ve uzanan dalları, daha sonra yaprakları dikkatimi çeker. Tabi bir meyve bahçesindeysem, onların açtıkları çiçekler ve daha sonra meyveleri vs.
Ağaçları böyle yakından takibe almamın en büyük nedeni yeşile olan tutkumdandır. Ağaçları, ağaç topluluklarını ve ormanları çok seviyorum. Hele bir ormana girdiğim de ormandan hiç çıkasım gelmez, tıpkı maviyi de sevdiğim bir göle girdiğim de bile. Benim siyah-beyazdan sonra iki rengim daha vardır; biri yeşil, diğeri ise mavi.
Bakın bu paylaşımınız bana neler yazdırdı. İşte blog dediğimiz şey böyle olmalı. Bloğunuz yoruma kapalı olmuş olsaydı, ben içimi nasıl dökecektim. Kendi blog sayfama gidecektim. Deeptone'nin şu paylaşımından etkilendim diyerek bu yorumu orada bir blog gibi paylaşacaktım.
Aslında blog sayfalarındaki paylaşımlarını yorumlara kapatanların etkiilendiğimiz paylaşımlarına böyle değinmek en iyisi. Ben bundan sonra böyle yapacağım. Çok iyi bir fikir değil mi?
Bu güzel ve insanları etkileyen paylaşımınızdan dolayı size teşekkür ederim. Kaleminize, emeğinize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Bir sonraki güzel bir paylaşımınızda daha buluşmak üzere şimdilik hoşça ve esen kalın.
Selam ve saygılarımla.
recep altun.
Siloyyy düşünmeyin öyle tabii ya, bütün acılara olumsuzluklara rağmen kötü düşünceler, nefret bize zararlı duygular çok. ağaçları ve diğer her şeyi görmeniz incelemeniz ne güzel bir alışkanlık. yeşil ve mavi gerçekten de en huzur veren iki renk, orman ve deniz, hele de deniz kenarında orman olursa en güzeli :) hımm anladım yoruma kapalı yazıları blogunuzda yayınlamaya başladınız evet :) ben de size teşekkür ederim :)
Ağaçlar insan hayatını özetliyor aslında. Çok geç büyüyor, emek gerekiyor. Sonbaharda döküyor yapraklarını, neşesini kaybediyor ama bütün kış bekliyor. Zamanı gelince yeniden doğuyor, çiçek açıyor, neşe saçıyor. Meyveler veriyor bazen, etrafına fayda sağlıyor. Vakti gelince de kuruyup gidiyor..
YanıtlaSiltaha akkurt.
Silah ne güzel bak bu düşüncen :)
İnsan ruhu doyumsuz diye başlayan kısım öyle doğru ve güzel ki... Sonbahar bana da yeni başlangıçlar anımsatıyor. Yıllarca bu tarihlerde okula başlamaktan olsa gerek yeni başlangıçlarım hep sonbaharda olur. Şimdi de bir düşünme, silkinme havasındayım. Ruhuma ağırlık yapan şeylere yol vermek üzere kafamda bazı şeyleri sıralıyorum. Hayatın bütün dallarına bakıyorum dediğin gibi..
YanıtlaSilshe is the man.
Silevet eylül ayı yeni yıla girme kararları alır gibi bir ay, yenilenme zamanı :)
Benim de en çok çarpıldığım yer "insan sorusuz yaşayamıyor" kısmı oldu. Evet, soru yokken robottan farkımız yok; soru sorarak bir şeylere ulaşmaya çabalıyoruz. Bilme arzumuzdan kaynaklanıyor, hakkıyla yaşıyorsan bilmek de istiyorsun bazen. Ama güzel soru sormak gerek, işte o da bir yetenek azizim :)
YanıtlaSilgeçmiş bahar mimozası.
Silhımm evet ya sormak güzel her zaman cevap olmasa da :)
Bence ruhumuz azla yetinmeyi biliyor da egolarimiz fazlasını istiyor. Bizim bahçenin karşısında dev bir ceviz ağacı var. O kadar güzel ki ne zaman baksam iyi hissettiriyor.hayat çok güzel ama çok az zaman farkına varıyoruz.deepsi güzel yazmışsın yine:)
YanıtlaSiltosbağa günlüğü.
Silceviz ağacı ne güzelmiş :) ceviz ağacıyım gülhane parkındaaa :)
Bir anımı paylaşayım, İstanbul Kartal. Kartal köprüsünü geçtikten sonra bir diş hastanesi var. Orada da bir üst geçit. Bin bir zorlukla o diş hastanesine gitmiş ve dönmüşüz. Kafamdan dumanlar çıkıyor. Köprünün orada 3-5 tane ağaç sıralı halde dikilmiş. Bir tanesini tanıyorum. Nadir bir ağaç. En azından ben İstanbul'da hiç görmemişim. Japonya'da atılan atom bombasından kurtulmuş, yara almış olsa da canlı kalmış olduğunu biliyorum. Onu görünce abartmıyorum o an ışıkla doldu her yer. Bir huzur bir mutluluk kapladı içimi. İnsanın psikolojisi 180 derece nasıl dönüş yapabilir diye hayrete düşürdü. Ağacı merak ettin değil mi? Ginkgo ağacıydı.
YanıtlaSilsiempre.
Silne güzel bir anı ve ne güzel bir ağaç imiş yaa :)
Ağaçlarla konuşabilse her insan, dünya ne kadar huzurlu olurdu Deep. Harika olmuş bu yazın.
YanıtlaSilyaşamdan yazılar.
Silde mi yaaa :)
insanoğlunun sanayi devrimiyle birlikte her geçen gün doğadan uzaklaşark kendine betondan şehirler inşa ederek yaşamaya çalışması yaptığı en büyük salaklıktır bence ...Ağaçları doğayı o kadar o kadar çok seviyorum ki anlatmaya kelime dağarcığım yetersiz kalıyor....Ne güzel ve ne kadar naif ve ne kadar doğru bir içdöküş yazısı olmuş....Sevgiler....
YanıtlaSilbabaannemin takvimciği.
Silah sürekli doğaya ormana gitmeli yaa evet :)
Obez, doyumsuz ruhlar. Hem bulunduğumuz yeri sevmeyiz hem korumayız yitirince ah eski günler ah eski mahallem falan deriz...
YanıtlaSilada deniz.
Sileveet işte biziz dediğin şeyler :)
"Hayatın bütün dallarına bakmalı." işte benim cümlem bu.
YanıtlaSilaytacrafts.
Sileveet bakmalıııı :)
Ne güzel anlatmışsın ağaçları ve hayatı. Ben de penceremden hep ağaç görmek isterim, denize bile tercih ederim bunu. Bitki bakımından da pek anlamam ama baktığım yerde ağaç görmek ve ağaçları seyretmek çok huzur veriyor bana. Hızlı akıp giden hayatımı yavaşlatıyor adeta.
YanıtlaSildilek eren.
Sileveet camdan ağaç görmek huzur kaynağı :)
Sonbaharın havasını hissettiren, duygu olarak karşılığı olan bir yazı yazmışsın sanki deep. :)
YanıtlaSil"Usulen yaşıyor gibiyiz." kısmını okurken de son zamanlardaki düşüncelerime tercüman olmuşsun gibi geldi. Kalemine sağlık :)
mor düşler.
Silya evet herhalde arada bir hepimiz bunu hissediyoruzdur :)
seviyorum böyle yazılarını canımsya :) bu ama biraz farklı hüzünlü geldi bana içinde umut arayan bir hüzün gibi. bazı cümlelerin de tam bir şiire yakışır. <3
YanıtlaSilsessiz gemi.
Silhüzünlü umut hihihi :)
Her bir kelimesini hissettim. Sonbahar tadında… Sevgiler…
YanıtlaSilpersephone.
Silteşekkür ederiim :)
Ne kadar guzel bir yazı olmus.Ilk once huzunleten birazda düşündüren. Ben yaşadığım yer orman icinde.Herturlu agac ve yesilin binbir tonu.Onlara baktikca rahatliyorum.
YanıtlaSilinciden notlar.
Silne gadan şanlısın seeen :)
Ağaçlar gerçekten çok gizemli, dünyadaki bütün ağaçların birbirleriyle iletişimi varmış.. inanılmaz..eline sağlık Deepcim:)
YanıtlaSileren.
Silyaaa ağaçlar demek öyle hımm olabilir ama de miii :)
ilkay.
YanıtlaSilseninle düşüncelerimiz yakın zaten :)
müfred.
YanıtlaSilhımm hepimiz hissediyoruzdur bunu zaman zaman :)
hayat gerçekten bir ağaç gibi :-)) ne kadar dallanıp budaklanırsa o kadar güzel ..
YanıtlaSilaudrey.
Silsarmaşık gibi olsun :)